Sivil itaatsizlik çağrısı: Kayyım belediyelerinde yaşamı kilitleyin! 2019-08-30 09:02:06   VAN - HDP’li üç büyükşehir belediyesine kayyım atanmasına karşı halkın tepkisinin ve sivil itaatsizlik eylemlerinin en meşru hak olduğunu belirten HDP’li Pero Dündar, “Halka şiddet olarak dönen vergiler ödenmesin. Çünkü bize hizmet için değil baskı, şiddet, hırsızlık yapmak için kullanıyorlar. Bu bizim en meşru hakkımızdır” dedi.    İçişleri Bakanlığı kararıyla Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) Diyarbakır, Mardin ve Van büyükşehir belediyelerine kayyım atanmasına halktan, siyasetçilerden, sivil toplum kuruluşlarından, kadın örgütleri ve toplumun birçok kesiminden tepkiler devam ediyor. Polislerin sert saldırısıyla karşılaşan halk, 11 gündür eylemlerini sürdürüyor.    ‘İktidarın amacı sandıksız bir ülke’   Sivil itaatsizlik eylemlerinin halkın en meşru hakkı olduğunu belirten HDP Mardin Milletvekili Pero Dündar, “Mesele sadece belediye binası değil, aslında tamamıyla Kürtleri yok sayma, reddetmedir. Kürtlere ‘sandıkta sen çıksan da yerine kayyım atarız’ diyerek yok sayıyor. İktidar bu politikayla sandıksız bir ülke düşünüyor. Özellikle kadınlardan, gençlerden seçme ve seçilme hakkını almaya çalışıyor. Tek adam rejimini sürdürmeye çalışıyor. Belediyelere atanan kayyımların bu ideolojiden bağımsız olmadığını herkes biliyor” dedi.    ‘AKP’nin rant kapıları kapandı’   AKP’nin asıl kayyım atama nedeninin “rant kapılarının kapanması” olduğunu dile getiren Pero, “Özellikle büyük şehirlerden İstanbul, Ankara, Mersin, Adana, Mardin, Diyarbakır, Van, bunlar özellikle rant kapısıydı onun için. Özellikle Mardin’de yapılan yolsuzluklar, Cumhurbaşkanı, bakanlara verilen hediyeler belgelerle kanıtlandı” diye belirtti.    ‘İstanbul’un intikamını Kürtlerden alıyorlar’    Şeffaf bir belediyecilik anlayışını benimseyerek veremeyecekleri hiçbir hesap olmadığının altını çizen Pero, kayyımların yolsuzluklarını ifşa etmeyi görev olarak belirlediklerini söyledi. Kayyımın geliş amacının “hırsızlık” olduğunu ifade eden Pero, “Birçok kadrolarını, şirketlerini halka ait belediyelerden çaldıklarıyla besliyorlardı. İstanbul bunun başında geliyor. Kayyım atamasının temel nedenlerinden biride İstanbul’u kaybettiği için intikamını Kürtlerden alıyor” ifadelerini kullandı.    ‘Para aktarımı varsa bunu somutlaştırırsın’   İkinci kez atanan kayyımların hiçbir kesimde kabul görmediğini belirten Pero, şöyle dedi: “Kayyımın hiçbir meşruluğu yok. Eğer denildiği gibi bir yolsuzluk varsa, para aktarılıyorsa, bunun müfettişi var, yargı yolu var, hukuku var. Araştırırsın, somutlaştırırsın. Eğer tekrar istersen belediyeye kayyım atamak yerine belediye meclisine yeni bir başkan seçtirirsin. Ama yaptıkları ilk şey kayyım atar atamaz, büyük şehirde bulunan meclisleri feshetmek oldu.”    ‘Eşbaşkanlık ortak yaşamı paylaşmadır’   Diğer bir gerekçe olarak AKP iktidarının eşbaşkanlık sistemini öne sürdüğünü kaydeden Pero, “Eşbaşkanlık yerel yönetimlerde yaşamı paylaşmadır. Yönetimsel düzeyde tek bir kişinin karar almasının önüne geçmektir. Yetkilerin paylaşılmasıdır. Kadınların, gençlerin büyük mücadele vererek kazandığı bir sistemdir. Ama gelinen noktada kadın düşmanlığı politikaları yürütülüyor. Bizim birçok tutuklu eşbaşkanımız bu sistemden dolayı yargılanıyor. Zaten kadın kazanımlarına yönelik pratiklerinden de anlayabiliriz” ifadelerini kullandı.   ‘AKP’nin seçim öncesi hesapları ortada’   Halkın denildiği gibi kayyımdan memnun olmadığının altını çizen Pero, “AKP’nin Amed’teki pratiği ortadadır. 31 Mart’ta seçim var. 1 Nisan’da belediye başkanlarının görevden alınma talebi var. Mardin’de daha seçimin ikinci gününde eşbaşkana soruşturma açıldığı daha yeni ortaya çıkıyor. Bu tamamen Kürt düşmanlığı politikasından geliyor. Irkçı, milliyetçi bir tutum var” diye konuştu.   ‘Sadece Kürtlere dönük bir politika yürütülmüyor’   Pero, iktidar ve yargının önce artan kadın şiddetini önleyen politikalar geliştirmeleri gerekirken, daha çok bunu teşvik eden, meşrulaştıran politikaları devreye koyduklarını ifade etti. Kadınlar olarak kayyım başta olmak üzere kadına dönük bütün şiddetin karşısında duracaklarını belirten Pero, “Sadece Kürtlere dönük bir düşman politikası yürütülmüyor. Farklı kesimlere, muhaliflere, onun için başta kadınlar olmak üzere herkesi mücadele etrafında kenetlenmeye davet ediyorum” çağrısında bulundu.    ‘Saldırı haksa, direniş de haktır’   Sivil itaatsizlik eylemlerini, demokratik eylemler tarzında yaşamın bütün alanlarına yayacaklarını belirten Pero, şöyle devam etti: “Zulme, baskıya karşı direnen halktır. Tarihte de bu böyledir. Saldırıyı hak görenler varsa buna karşı durmak da haktır. Bunların başında sokakta durmak, ses çıkarmak, yan yana durmak, diğer partilerle ortak paydalarda buluşmak geliyor ve bunların hepsini yapıyoruz zaten. Ama bunun daha da yaygınlaşması için halka çağrı yapıyorum. Darbeye karşı durmak insanidir. Belediyelere atanan kayyımlara karşı durmazsak, evlere kayyım atanır. Kayyım aynı zamanda bütün özel hayatımıza da müdahaledir. Buna karşı sivil itaatsizlik eylemleri yaygınlaştırılacak. Bunun için Meclis’i olağanüstü toplanmaya yönelik bir çağrı yaptık. Çünkü bu hukuksuzlukların hepsi Meclis kapalı olduğunda yapılıyor. Uluslararası ilişkilere hız verdik. Diğer taraftan Kürt partilerinin yan yana durmasına yönelik bir çalışmamız var. Bunların hepsi sivil itaatsizlik eylemleridir. Faşizm en çok sesten korkuyor. Halkın bir arada durmasından korkuyor. Bizler bunu örgütleyeceğiz.”    ‘Halka şiddet olarak dönen vergiler ödenmesin’   “Kayyımı çalıştırmayacak bir noktaya getirmemiz gerekiyor” diyen Pero, halka şu çağrıyı yaptı: “Halk belediyelerin vergi alanlarını kapatmalıdır. Su faturalarını ödemesinler, ulaşımı kilitlesinler. Çünkü o vergiler daha çok hırsızlığa gidiyor. Hediyelere gidiyor. Mermilere dönüşüyor. Gaz bombalarına dönüyor, halka saldırılıyor. Şiddete dönüyor. Her gün cenazeler geliyor. Bu paralar halka hizmete dönüşmeyecek. Halka şiddet olarak dönen bu vergiler ödenmesin. Halka hizmet olarak dönmüyor. Bu bizim en meşru hakkımızdır. Eğer bunlar bana baskı olarak, kayyım olarak dönüyorsa, ben de vergilerimi vermeyeceğim.”