Artan polis şiddeti için komisyona başvuru 2019-08-26 15:07:08   ANKARA - HDP’li Meral Danış Beştaş, kayyım atamaları ile birlikte artan polis şiddetine karşın TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu’na başvuruda bulundu. Meral, komisyona ayrıca toplantı talebinde de bulundu.     Halkların Demokratik Partisi (HDP) Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş, artan polis şiddetine ilişkin TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’na başvuruda bulundu.  “Son dönemde arttırılan yetkileriyle adeta sistematik işkence mekanizmasına dönüşen kolluk, tetiği çekerken yarattığı yaşam hakkı ihlali karşısında kendini sorumlu hissetmemektedir” diyen Meral, çok sayıda şiddet ve ağır hak ihlalinin ise adeta meşru görüldüğünü belirtti.    ‘Soru önergelerimiz yanıtsız kalıyor’   Meral, kayyım atamalarına karşı Ankara’da yapılan eylemde 12 yaşındaki çocuğa ters kelepçe takılarak gözaltına alınmasını hatırlatarak, “Kolluk görevlilerinin sivillere olan tutumunu izah eden elim bir örnektir. Konuya ilişkin verdiğimiz soru önergeleri yanıtsız kalırken, araştırma önergeleri de ya hiç gündeme alınmamakta ya da reddedilmektedir” dedi.    Başvurunun devamında şu ifadelere yer verildi:   “Toplumsal muhalefetin, düşünce ve ifade hürriyetinin engellenmesine yönelik hukuk dışı işlemler ve kolluk tarafından uygulanan kötü muameleler her geçen gün ciddiyetini arttırmış; mesnetsiz gözaltı, tutuklama ve sivil vatandaşların ölümleri ile neticelenen çok katmanlı boyutlara varmıştır.    ‘İktidar kolluğun gücünü daha da artırdı’   Bilindiği üzere 1999 yılından sonraki süreçte bir nebze de olsa demokratik kriterler getirilen Polis Vazife ve Salahiyet Yasası’nda 2007 yılından itibaren güvenlikçi yaklaşım esas alınarak polisin yetkileri artırılmıştır. Nitekim 2007 yılına yapılan değişiklik öncesi bu değişiklik önerileri kamuoyunda çokça tartışılmış ve önerinin yasalaşmasının tehlikeli boyutlara varacağı da dillendirilmiştir. Ne yazık ki bu öngörü gerçekleşmiş ve 2007 yılından İç Güvenlik Yasası adı ile bilinen yasanın kanunlaşması arasında geçen 8 yıllık süre zarfında 181 sivil yaşamını yitirmiştir. Ardından ise iktidarın giderek belirginleşen baskıcı uygulamaları neticesinde toplumsal muhalefetin artması üzerine hükümet demokratikleşme yerine baskıcı rejimi inşa çabasına girerek İç Güvenlik Yasası ile kolluğun gücünü daha da artıran hamlelerde bulunmuştur.    4 Nisan 2015 günü Resmi Gazetede yayımlanan İç Güvenlik Paketinin yasalaşması neticesinde 88 kişi polis ve asker kurşunu ile yaşamını yitirmiş olması ise yasal değişikliğin amacını izah etmektedir. Bu veriler yalnızca yasanın ilk aylarına ilişkin olup sonrasında da polisin yetkileri denetlemez bir hal almış, buna cezasızlık politikası da eklenince hak ihlalleri artış göstermiştir.”   ‘Şiddete dayanan araçlar ile müdahale edilmesi hukuka aykırıdır’   2911 sayılı yasaya dikkat çekilen başvuruda, “Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleyen, şiddete başvurmaksızın gerçekleştirdiği barışçıl nitelikte eylemlerle, basın bildirilerini kamu ile paylaşma, slogan atma, sesli veya görüntülü araçlarla yayın yapma gibi ifade hürriyetinin kullanımı için önem arzeden ve hakkın kullanımına etkin şekilde katılmayı hedefleyen eylemleri gerçekleştiren grup/topluluğa karşı, plastik mermi gibi fiziksel şiddete dayanan araçlarla müdahale edilmesi hukuka aykırıdır. Kolluk; öç almak, cezalandırmak, amacı ile zor ve silah kullanamayacağı gibi koruyup gözetmesi gereken can ve mal güvenliğini de bu şekilde tehlikeye atamaz” diye belirtildi.    Başvuruda devamla şu ifadelere yer verildi:    “İnsan hakları açısından kolluğun aşırı güç kullanımı neticesinde meydana gelen yaşam hakkı ihlali yani ‘yargısız infaz’; tümüyle hukuk dışı ve insan halklarına aykırı olarak  insan yaşamının güvenlik güçlerince denetimsiz, hatta keyfi biçimde son verme uygulaması biçiminde tanımını bulur. Türkiye bu kavramla 1990’lı yıllarda, polisin ev baskınları ile yaptığı operasyonlar neticesinde tanışmış ve AİHM önünde birçok kez mahkûm olmuştur.   Ancak buna rağmen orantısız güç kullanımına ilişkin hiçbir önlem alınmamış, aksine bu yetkiler yasalarla da desteklenmiştir. Polis teşkilatı, her daim devlet içinde sürekli güçlü kılınan ve yetkileri geniş olan bir yapılanma özelliğine sahip bir kurum olagelmiştir. Ancak mevcut iktidar, kolluk güçlerini gelinen noktada çok daha ayrı bir yere oturtmuş, sonsuz ve denetimsiz yetkilerle donatmıştır. Çeşitli sivil toplum kuruluşlarının yapmış oldukları araştırma ve raporlar; Türkiye’de yaşam hakkı ihlalleri, kişilerin ‘dur’ ihtarına uymadığı gerekçesiyle öldürülmesinden, gözaltında ve cezaevinde ‘intiharlara’ ya da şüpheli bir şekilde ölümlere kadar çok geniş bir spektrumda gerçekleştiğini vurgulamaktadır. Artan kolluk şiddetinde dair ilgili bakanlıklara yönelttiğimiz soru önergelerinin çoğu kez iade edilmesi, iade edilmediğindeyse yanıtlanmaması, yine konunun araştırılması istemiyle sunduğumuz meclis araştırma istemlerinin işleme dahi alınmaması parlamento çoğunluğunu elinde bulunduran iktidarın meseleye bakış açısını yeterince izah etmektedir.    ‘Çocuklar da polis şiddetinin öznesi oldu’   İktidarın antidemokratik uygulamaları arttıkça polis şiddeti de doğru orantılı bir şekilde artış göstermektedir. Yani özcesi iktidar, hak ve özgürlükler aleyhine geliştirdiği tutumun haksız olduğu bilinciyle buna ilişkin oluşabilecek muhalefeti silah gücü ile susturmayı tercih etmektedir. Bu durumun en güncel yansımasını; Diyarbakır, Mardin ve Van Büyükşehir Belediye Başkanlarının görevden alınması ve yerlerine kayyım atanması sonrasında, iradesine yönelik bu girişimi protesto etmek isteyen halk kitlelerine yönelik polis şiddeti ile tecrübe etmiş olduk. Çok sayıda yurttaşın gözaltına alındığı, tutuklandığı, yaralandığı bu ortamda çocuklar da polis şiddetinin öznesi olmuştur.   ‘Derhal bir toplantı düzenlensin’   Bu gelişmeler son derece vahim bir tablonun altını çizmekte olup varlık nedeni insan haklarını inceleme olan işbu Komisyonun görev alması ve derhal çalışmalar yürütmesi elzemdir. Bu bahisle Komisyona görevlerini hatırlatarak gerekli çalışmalara ivedilikle başlanmasını, ilgili kurumlarla ve yine mağdurlarla görüşmeler yapılarak bir yol haritası çizilmesi için derhal bir toplantı düzenlenmesini saygı ile arz ve talep ederim.”