‘Sandıkta gösterilen ortaklaşma devam etmeli’ 2019-08-22 09:02:48   Melike Aydın    İZMİR - 31 Mart ve 23 Haziran seçimlerinde sandıkta ortaklaşan iradenin kayyımlara karşı birlikte karşı durması gerektiğini belirten EMEP İzmir İl Başkanı Emine Uyar, “Bu sadece Kürt halkının sorunu değil tüm halkların, işçi ve emekçilerin sorunudur. Herkes bulunduğu yerde bir biçimiyle tepki göstermeli” dedi.    İçişleri Bakanlığı kararıyla HDP’li Diyarbakır, Van ve Mardin büyükşehir belediye başkanlarının görevden alınarak yerlerine kayyım atanmasına ülkenin dört bir yanından tepkiler gelmeye devam ediyor. Kararı değerlendiren Emek Partisi (EMEP) İzmir İl Başkanı Emine Uyar, Türkiye’nin yaşadığı ekonomik kriz, ekolojik talan, kayyım ve diğer tüm sorunların tek kaynaktan ürediğini belirterek, Kürt kazanımlarına dönük saldırılardan vazgeçilmesi gerektiğini kaydetti.    ‘Kaynakları kesilince kayyım atadılar’   Muhalefetin kayyımlara karşı sandıktaki ortaklaşmayı sürdürmesi gerektiğinin altını çizen Emine, “İktidarın geçmiş kayyım dönemlerinde yaptığı harcamalar ve usulsüzlükler açığa çıkarılmalı. AKP, kaynakları vakıflara ve derneklere aktarıyordu. Bunların hesabı sorulmadı. Kaynaklar kesilince şimdi 3 büyük belediyeye kayyım atandı ve artık kaynakları istedikleri gibi kullanabilecekler” diye belirtti.   ‘Yönetememe sıkışmışlığın ifadesi’   31 Mart yerel seçimlerinde yüzde 60-70 oy oranıyla seçilen yerel yönetimlere kayyım atanmasının “sandığa yapılmış darbe, demokrasi ve hukuka saldırı” olarak değerlendirilebileceğini ifade eden Emine, AKP iktidarının karara bağlanmamış soruşturmaları gerekçe göstererek hukuku da gasp ettiğini söyledi. Saldırıların bunlarla sınırlı kalmayacağı uyarısında bulunan Emine, “Seçilmiş belediye eşbaşkanlarının hukuksuz, antidemokratik bir şekilde görevden alınması bile bizim için yeterli bir gerekçe. Bu ülkede demokrasiye, seçme ve seçilme hakkına inanan herkes bu atamalara karşı çıkmalıdır. EMEP olarak İzmir’de ilk refleks olarak Emek ve Demokrasi Güçleri ile birlikte tepki gösterdik. Ancak yine antidemokratik bir yasakla karşılaştık. Bütün bunlar AKP Hükümeti’nin ülkeyi yönetemediğinin ve aslında bir sıkışmışlığının da ifadesi” dedi.    ‘Bu sadece Kürt halkının sorunu değil’   31 Mart ve 23 Haziran seçimlerinde tüm Türkiye’nin ortaklaşmasının sandıkta ete kemiğe büründüğünü dile getiren Emine, hem kayyımlara hem de uluslararası tekelci şirketlerin Türkiye’nin yeraltı ve yerüstü zenginliklerinin talanına karşı olduklarını belirtti. Günlerdir İzmir’in etrafındaki ormanların yandığını kaydeden Emine, “Bunların hepsi birbiri ile bağlantılı. Bütün bu antidemokratik uygulamalara karşı hep birlikte mücadele edilmesi gerekiyor. Demokratik kitle örgütleri, sendikalar, siyasi partilerle.  Bu sadece Kürt halkının sorunu değil tüm halkların, işçi ve emekçilerin sorunudur. Herkes bulunduğu yerde bir biçimiyle tepki göstermeli. İşyerlerinde, basın açıklamalarıyla veya iş durdurarak. Demokrasi, hukuk herkese lazım” ifadelerini kullandı.   ‘Kürt halkının kazanımlarına dönük saldırılardan vazgeçmeli’   Kürt sorununun demokratik çözümünden kaçan Türkiye’nin yasak ve şiddet yöntemlerine başvurduğunu dile getiren Emine, tüm bunların dış politika ve Kuzey-Doğu Suriye’deki Kürtlerin kazanımları, statüleri ile ilgili olduğunu belirtti. Kuzey-Doğu Suriye’den Türkiye’ye yönelik hiçbir saldırı olmamasına rağmen AKP Hükümeti’nin sürekli tezkereler çıkardığını dile getiren Emine, şöyle dedi: “Orada yaşayan halkların nasıl bir yönetimle yaşayacaklarına kendilerinin karar vereceklerini söylüyoruz. Oradan ABD ve Rusya çekilmeli, Türkiye operasyon düzenlememelidir. Kürt halkının kazanımlarına dönük saldırılardan vazgeçmeli. Kürt sorununun çözümlenmemesi ve Kürt halkının talepleri karşılanmaması nedeniyle bütün bir ülke olarak eğitime, sağlığa ayırmadığımız bütçeler savaşa gidiyor. İnsan öldürmenin araçları üretiliyor. İzmir’in fabrikalarında da halkların eşit, özgür, demokratik bir şekilde bir arada yaşaması gerektiğini düşünüyoruz ve elimizden geleni yapacağız.”    ‘Saldırılar tek merkezden yayılıyor’   Yaşanan ekonomik kriz, Kaz Dağları’ndaki talan ve kayyımların birbirinden ayrı düşünülemeyeceğini belirten Emine, elde edilen kaynakların savaşa harcandığını ve iktidarın ülkeyi yönetemediğini söyledi. Türkiye’nin iki emperyalist devlet arasında gidip geldiğini kaydeden Emine, “Kamu İktisadi Teşekkülleri (KİT), Tekel, Petkim, Tüpraş’ın özelleşmesinin ardından yeraltı ve yerüstü zenginlikleri kendi ülkesini kirletmeyen uluslararası şirketlere peşkeş çekildi. İşçiye yüzde 8 yüzde 4 zam verilirken, elektriğe, suya sürekli zam geliyor. Biz kaynaklarımızın halkın yaşam standardının yükseltilmesi için gerektiğini savunuyoruz. Ekonomik kriz hep bahane ediliyor ve kaynaklar yandaş firmalara aktarılıyor. Krizler avantaja çevirebiliyor. Ülke tek adam rejimiyle hazırlanan kanun ve genelgelerle yönetiliyor. Topyekûn işçi emekçisi, kamu emekçisi, çevrecisiyle, Kürt halkının temsilcileriyle, sandıkta aynı yere oy kullandığımız insanlarla birlikte hareket etmemiz gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü saldırıların kaynağı tek merkezden yayılıyor” diye konuştu.   ‘Denetimde en yetkili olan halktır’   Belediyelerin bundan önceki dönemde borç içerisinde bırakan kayyımlara yeniden teslim edildiğine dikkat çeken Emine, kayyımların harcamalarının nereye akıtıldığının hesabının sorulması gerektiğinin altını çizdi. Belediye kaynaklarının halkın emeği ile sağlandığını hatırlatan Emine, “Denetiminde en yetkili olan da halktır. AKP, İstanbul’u bırakmak istemediği gibi kaynakları tarikatlara derneklere, vakıflara aktarılıyordu ve bu vakıfların nelerle uğraştığını hepimiz biliyoruz. Belediyelerin değişmesiyle birlikte bu inşaat şirketlerine, yandaşlara, çıkar gruplarına kaynak aktarılması kesildi. Bugüne kadar böyle yönettiler, şimdi kaynaklar kesilince 3 büyük şehri kaybedince yeniden bu belediyelere saldırarak kaynakları tekrar kendi çıkarları için akıtmanın yolunu arıyor” ifadelerini kullandı.