Pervin Buldan: Erkek aklınızla kadınların işine burnunuzu sokmayın, bize ayak bağı olmayın 2019-07-16 14:16:58   ANKARA- Partisinin grup toplantısında konuşan Pervin Buldan, "Zaten iktidardan gittiğinizde yapacak bir işiniz de kalmıyor. Eril zihniyetinizin gereği olarak bol bol okçuluk yarışı yaparsınız. Erkek aklınızla kadınların işine burnunuzu sokmayın. Bize ayak bağı olmayın"dedi.    Halkların Demokratik Partisi ( HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, Parlamento Kadın Grubu toplantısında konuştu. HDP’nin grup toplantısına İstanbul, Ankara, Diyarbakır kentlerinden birçok kadın örgütü temsilcisi ile Diyarbakır ve İstanbul’dan gelen Barış Anneleri katıldı. Grup toplantısına  katılan kadınlar, kadına dönük şiddete dikkat çekmek amacıyla mor şal takarken, yakalarına siyah ve  mor kurdele taktı. Pervin, kadınları selamlayarak, “ Evinde, işyerinde,  okulda, zindanlarda özgür bir yaşamın mücadelesi içerisinde olan bütün kadınlara yürekten selamlarımı gönderiyorum. Sevgili kadınlar iyi ki varsınız” dedi.   ‘Demokratik siyasete darbe yapıldı’   Pervin,  Dersim’in Ovacık ilçesinde yaşanan patlamada yaşamını yitiren 8 yaşındaki Ayaz Güloğlu ve 4 yaşındaki Nupelda Güloğlu’nun ailelerine başsağlığı diledi. Pervin, HDP’nin önceki dönem Eş Genel Başkan’ı Selahattin Demirtaş’ın bugün Sincan Cezaevi Kampüsü’nde duruşmasının görüldüğünü hatırlatarak, “Selahattin Demirtaş,  Figen Yüksekdağ, İdris Baluken, Sırrı Süreyya Önder ve daha birçok arkadaşımız halen cezaevinde tutuklu. 15 Temmuz darbe girişimiydi ama sonrasında da OHAL ilanı ve dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla birlikte demokratik siyasete darbe yapıldı. Arkadaşlarımız demokratik siyasete yapılan darbe sonucu bugün içerideler. Darbenin siyasi ayağını açığa çıkartmayan, gizleyen anlayış demokratik siyaset yürütenleri, muhalifleri cezaevine atarak bu ülkeye en büyük kötülüğü yapmaktadır. Demokrasiye en büyük zararı vermektedir” şeklinde konuştu.   ‘Meclisi erkek anlayışına teslim etmeyeceğiz’   Tutuklu bulunan siyasetçiler, belediye eş başkanları, gazeteciler, akademisyenler için mücadele etmeye devam edeceklerini belirten Pervin , “Bu meclis aynı zamanda kadınların meclisidir. Öyle kalmaya da devam edecek.  Meclisi erkek anlayışına teslim etmeyeceğiz. Buranın erkek meclisine dönüştürülmesine fırsat vermeyeceğiz. Bu çatı altından kadınların sesi hep yükselmeye devam edecek. Meclis kadınlarla renklenecek. Kadınlarla irade bulacak. Hep söylediğimiz gibi eşitsizliğin hakim kılındığı bir toplumsal düzende ezme ezilme ilişkisi ve bu durumun yıkıcı sonuçları kaçınılmazdır. İşte toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ve bu eşitsizliğe inanmış bir siyasi iradenin kadınlar açısından ortaya çıkardığı tablo ne yazık ki içler acısıdır” dedi.   ‘Kadınlar onların iktidarını kurulu erkek düzenlerini sarsıyor’   Pervin, sözlerini şöyle sürdürdü: “ Şunu çok net bir şekilde ifade ediyoruz ki; bu kara tabloda failler asla yalnız değildir. Yargısıyla, devletin kurum ve kuruluşlarıyla, iktidardaki siyasi iradeyle ve medyasıyla hepsi kadına karşı kol koladır. Hiçbir konuda anlaşamayanlar, yan yana gelemeyenler konu kadınlar olduğunda hep bir aradalar. Kadınlara yönelik işlenen her suçta, bu suçlar nedeniyle kurulan her mahkemede ve bu mahkemelerin kararlarında, medyanın bu suçları yansıtırken kullandığı dilde, bu eril dayanışmayı ve erkek failler için örülen koruma zırhını çok net görmekteyiz. Çünkü kadınlar onların iktidarını, statükosunu ve kurulu erkek düzenlerini sarsıyor. Bu yüzden kadınlardan korkuyorlar.    'Cinayetlerin üzerinin örtülmesine izin vermeyeceğiz'    Bu korkuyu kadın cinayetleri davalarında açıkça görmek mümkün. Geçen hafta Şule Çet davası vardı. Dosyadaki otopsi bulguları, sanık ifadeleri ve olay yeri inceleme raporları olayın çok açık bir cinayet olduğunu gösteriyor. Ama ne yapılıyor? İntihar denilerek olayın üzeri kapatılmak isteniyor. Tıpkı Rabia Naz cinayeti gibi. Rabia Naz cinayetinin araştırılması için grubumuzun Meclis’e verdiği önerge AKP çoğunluğuyla reddedildi. Görüyorsunuz; yargı da Meclis de cinayetlerin üzerini kapatmak için uğraşıyor. Ama kadınlar olarak bu cinayetlerin üzerinin örtülmesine izin vermeyeceğiz. Buradan ifade etmek isterim ki biz bu davaların takipçisi ve onların sesi olmaya devam edeceğiz. Katilleri ve arkasındakileri teşhir etmeye, kadınların hakkını güçlü bir şekilde savunmaya devam edeceğiz. Çünkü bu davalar tüm kadınların ortak davasıdır. Failler ne kravatıyla, ne şeytana uymasıyla, ne de kendisine kol kanat geren erkek-devlet-yargı anlayışıyla işledikleri suçlardan muaf tutulamayacaktır.    'Fularların mücadelesi kazanacaktır'    Yine İskenderun’da 19 yaşındaki Berfin, bir erkek saldırgan tarafından yüzüne asit dökülerek ağır yaralandı, yüzünün tamamı yandı bir gözünü kaybetti. Bu saldırıdan sonra sayısız ameliyat geçiren Berfin’in tedavi masraflarının estetik kabul edilerek karşılanmaması ve ancak kadın arkadaşlarımızın mücadelesi sonucu ilgili bakanlığın tedavi masraflarını kabul etmesi devlet için utanç vericidir. Hükümete buradan önemle şu çağrıyı yapıyoruz. İmzacısı olduğunuz İstanbul sözleşmesi gereği kadına yönelik şiddetin önlenmesini, soruşturulmasını, cezalandırılmasını ve tazmin edilmesini sağlamak üzere gerekli hukuki veya diğer tedbirleri şartsız ve mazeretsiz uygulamak zorundasınız. Ve yine 4 Temmuz günü davası görülen Berfin’in yaptığı ‘Kravatla kurtulmasın’ çağrısına buradan ses veriyoruz. Ne kravat, ne iyi hal bu insanlık dışı suçtan dolayı faili kurtaramayacaktır. Yalnız değilsin, bu dava yalnız senin değil hepimizin davasıdır. Kravat ittifakınız sizi koruyamayacak. Fularların mücadelesi kravat arkasına gizlenen kadın düşmanı zihniyeti mutlaka yenecektir.   'Kürt kadınları kamu görevlilerin eliyle fuhuşa sürükleniyor'    Çok yakın zamanda özellikle Bölgede kamu görevlilerinin organize bir şekilde kadına yönelik taciz ve tecavüze dahil oldukları kamuoyuna yansıdı. Mardin büyükşehir belediyesinde kayyumun görevlendirdiği Mardin Kent A.Ş Müdürünün belediyeye iş başvurusunda bulunan kadınlara yaptığı ahlaksız tekliflerin ses kayıtları ortay çıktı. AKP’nin gönül belediyeciliğinin yansıması Mardin’deki kayyım rezaletidir. Kadının yoksulluğundan faydalanmaya çalışan bu alçak zihniyeti ve arkasındakileri tüm kamuoyu tanımalıdır.  Aynı anlayış Bingöl’de ortaya çıktı. Kadınları fuhuşa zorlayan bir çetenin üyeleri arasında, uzman çavuş, korucu, AKP üyesi olan ve kamu kuruluşlarında görev yapan kişilerin bulunduğu yapılan operasyonla ortaya çıktı. Bu çetenin faaliyetleri 2016’dan buyana bilinmesine rağmen göz yumuldu. Yine Dersim’de Munzur üniversitesi Bilgi İşlem Dairesi Başkanının bazı kadın öğrencileri tehdit ederek üst düzey kamu görevlileri ile para karşılığı fuhuşa zorladığını dehşetle öğrendik. Bir eğitim kurumunda yaşanıyor bu rezaletler. Kim bunlar? İktidarın atadığı kadrolar.  Çok açık ve net bir şekilde buradan ifade etmek isterim ki gayet organize bir şekilde Kürt kadınların kamu görevlileri eliyle fuhuşa zorlanması suçunun ortağı ve hatta faili devlet adına hareket edenlerdir, kamu görevlileridir. Güçlerini de iktidardan alıyorlar.     'Önergelerimiz ret edildi'    Özellikle son 40 yıldır çatışmalı ortamla birlikte devlet gücünü arkasına alan sayısız düzeyde güvenlik ve kamu görevlisi özellikle Kürt kadınlara karşı sayısız suç işlemiştir. Bu suçların her defasında cezasız bırakılması bu çete faaliyetlerinin devamını sağlamıştır. Mardin, Bingöl ve Dersim’deki taciz, cinsel saldırının Meclis tarafından araştırılmasını istedik önergemiz yine AKP çoğunluğuyla reddedildi. Taciz ve cinsel saldırıların Meclis tarafından araştırılmasını engelleyen zihniyetle bu rezaleti yapan zihniyet arasında hiçbir fark yoktur. İşte bunların güçlerini nereden aldıkları bir kez daha görülmüş oldu.   'Kadınların S-400'lerle,F-35'lere ihtiyacı yok'    Bu ülkede kadınların, çocukların ve hiçbir bireyin korunmak için ne S-400’lere, ne F-35’lere ihtiyacı vardır. Bir toplumu ayakta tutacak ve koruyacak olan güç silah değildir. Toplumu koruyacak olan; barıştır, gerçek adalettir, gerçek demokrasidir, özgürlüklerdir, bireysel silahlanmanın önlenmesidir. Eşitlik ilkesidir. Kadınların ve toplumun bütün kesimlerinin yaşamlarının hukuk yoluyla güvence altına alınmasıdır. Bunu çok iyi biliyoruz ve bu temel ilkelerin hayata geçirilmesi adına sonuna kadar mücadele etmeye devam edeceğiz!   '40 kadın katledildi, haberiniz var mı?'   Bu ülkeyi 17 yıldır yöneten AKP Genel Başkanı Erdoğan G-20 Zirvesi için gittiği Japonya’da ‘kadınlara ilişkin sorunların çözümü daima önceliklerim arasında yer aldı’ diyor. Japonya’da bu sözleri sarf ederken Türkiye’de ise kadınlar öldürülmeye devam etti. Buradan Sayın Erdoğan’a soruyoruz; kadına yönelik hassasiyetiniz bu mudur? Sizin donattığınız imkanlarla kadınlara saldıran, en aşağılık uygulamaları dayatan bu kişiler ve bu kişilerin çete örgütlenmeleri ile ilgili hassasiyetiniz nedir acaba? Açlık grevi ve ölüm oruçları sırasında beyaz tülbentli anneler polislerin saldırısına uğradı, yerlerde sürüklendiler, itilip, kakıldılar, coplandılar. Hassasiyetiniz bu mudur? Kadınlara dair öncelikleriniz bu mudur? Yerlerde sürünen sizin insanlığınız oldu. Ama O anneler ise insanlık onurunun bayrağını yükselttiler. Tüm kadınların onur abidesi oldular. ‘Kadın sorunları önceliklerim’ diyen Sayın Erdoğan’a hatırlatıyorum: Sadece geçtiğimiz Haziran ayı içerisinde 40 kadın katledildi. Son 6 ay içerisinde katledilen kadın sayısı 214’tür, haberiniz var mı?    'Çocuğa yönelik cinsel istismar da artış yaşandı'    Son 13 yılda çocuklara yönelik cinsel istismar suçlarında tam 10 kat artış oldu. İnsanlığın en kıymetli umudu, geleceği olan çocuklarımıza yönelik bu kıyımların artışında iktidarınızın hangi hassasiyetleri etkili oldu?  Biz sadece şunu biliyoruz sizin hassasiyetleriniz toplumun her kesimine olduğu gibi kadınlara ve çocuklara da ölüm ve şiddet getirdi, getirmeye devam ediyor.    'Toplumsal cinsiyet eşitliği üzerine üniversite kurun'    Kadınlar her gün katledilirken Sayın Cumhurbaşkanı çıkmış Merkez Bankası faiz indirmiyor diye başkanını görevden alıyor. Ama artan kadın cinayetlerini durdurmadığı için sorumlu bakanlarını, emniyet müdürlerine dokunamıyor! Çünkü onun derdi para ve faiz. Kadın cinayetlerine seyirci kalan bakanlarını korumaya devam ediyor.  Bu ağır çürümüşlük içerisinde AKP Genel Başkanı, can güvenliği dahi bulunmayan kadınlarla ilgili ayrı bir kadın üniversitesi kurulmasını buyuruyor. Cinsiyet eşitliği sağlayacak tedbirler geliştirmek yerine cinsiyetçiliği derinleştirecek bir uygulamayı devreye sokma telaşındalar. Peki, kime sordular? Hangi kadına sordular da böyle bir karar alıyorlar? Tek adam olarak her konuda olduğu gibi kadınlar adına da O karar veriyor.  Kendisinde bu hakkı görüyor. Kadın üniversitelerinin kurulması talimatı karma eğitime karşı bir müdahale amacını taşımaktadır. İlla bir üniversite kuracaksanız buradan öneride bulunuyorum: Kadına yönelik şiddeti, tacizi, cinsel saldırıyı, devlet şiddetini önleme ve toplumsal cinsiyet eşitliğini kavratma konusunda eğitim verecek bir üniversite kurun. Bu üniversitede verilecek eğitime de öncelikli olarak ülkeyi yöneten siyasi kadrolarınızı, yargı ve güvenlik bürokrasisini dâhil edin ki, hepsi iyi bir eğitimden geçirilsin. Onlara eğitim şart çünkü.   'Kadınların daha acil sorunları var'    Onlar sormasalar da biz kadınlar olarak buradan fikrimizi söyleyelim. Kadınların kadın üniversiteleri talebi yok.  Kadınların; üniversiteler konusunda eşit, parasız, anadilde, bilimsel ve toplumsal cinsiyet eşitliğini temel alan üniversite talebi var.  Kadınların katledilmeden, şiddete, tacize uğramadan güven içerisinde yaşam talebi var. Aynı zamanda kadınların çok daha acil sorunları var. Yoksulluk derdi, güvencesizlik sorunu, işsizlik meselesi var kadınların! İnanın kadınların bu konudaki ağır sorunlarına bir kulak verseler,  kadınlara yönelik vaatlerinin ne kadar yersiz ve gülünç olduğunu kendileri de fark edecekler.   `İktidarın yürüttüğü bilinçli bir politika'   Biz kadınlar dünyanın yükünü sırtımızda taşıyoruz! Buna rağmen mesaisi günün 24 saati bitmeyen kadınlar ne yazık ki toplumun en yoksul kesimi. Yoksulluk en çok kadınların belini büküyor. Kadınlar her türlü eziyete katlanmak zorunda kalıyor. Enflasyonun yaktığı mutfağın, ekonomik krizin ezdiği yaşamın, işsizliğin yarattığı çaresizliğin kahrını kadınlar çekiyor. KHK’larla 25.000’in üzerinde kadın işten atıldı. Kadınlar için işsizlik, yoksulluk demek, şiddete karşı korunmasız kalmak demektir. Kadınları işsiz ve yoksul bırakan sistem kadına yönelik şiddete zemin oluşturmaktadır. Bu da iktidarın yürüttüğü bilinçli bir politikadır.    'Nafaka hakkının gasp edilmesi kadın düşmanlığıdır'    Bakınız, İki gün sonra mecliste 11. Kalkınma Planı görüşülecek. Yine erkeklerin hazırladığı bir kalkınma planıyla karşı karşıyayız. Ve kadınlar yine yok. Kadına dair güvence yok. Kadına yönelik eşitsizliği ortadan kaldıracak düzenlemeler yok. Kadın istihdamını arttıracak tedbirler yok. Kalkınma planına kadın üniversitesini ekleyerek kadın sorunu çözülmüş olmuyor, sömürüden kurtulmuş olmuyor. Bu plan erkek sistemini kalkındırma planıdır. Yandaş müteahhitleri zenginleştirme planıdır. İşte aynı zihniyeti nafaka konusunda görüyoruz. Poşeti parayla satan zihniyet kadınların yoksulluk nafakası hakkına da göz dikiyor. Nafakanın kaldırılması kadına yönelik ekonomik şiddettir. Kadınların büyük bir çoğunluğu zaten yaşamını idame ettirecek bir gelire sahip değil. Bu nedenle kadının nafaka hakkını gasp etme girişimleri açıkça kadın düşmanlığıdır.    'İstanbul sözleşmesini aynı kararlıkla sahipleneceğiz'    Nafaka karşıtlığı, anayasanın koruma altına aldığı toplumsal cinsiyet eşitliği ilkesini, CEDAW ve İstanbul Sözleşmesini yok saymaktadır! İstanbul Sözleşmesi kadın kazanımlarının bir sonucudur. Şimdi bu kazanımı ortadan kaldırmak için zemin yaratmaya çalışıyorlar, tartıştırıyorlar. Ancak başaramayacaklar, kadınlar bu sözleşmeden asla geri adım atmayacaktır.Kadınlar olarak İstanbul’u 23 Haziran’da nasıl kurtardıysak, İstanbul Sözleşmesini de aynı kararlılıkla sahipleneceğiz ve asla gasp ettirmeyeceğiz.    'Bize ayak bağı olmayın'    İktidara bir tavsiyemiz var: Kadınların İstanbul Sözleşmesiyle uğraşacağınıza gidin Okçuluk Vakfınızla uğraşın! Çok istiyorsanız avcı topluma geri dönebilirsiniz. Engelleyen yok. Zaten iktidardan gittiğinizde yapacak bir işiniz de kalmıyor. Eril zihniyetinizin gereği olarak bol bol okçuluk yarışı yaparsınız. Erkek aklınızla kadınların işine burnunuzu sokmayın. Bize ayak bağı olmayın!   'Kadınların bir çoğunluğu siyasi tutsaktır'    Sadece dışarıda değil cezaevlerinde de kadına yönelik saldırılar had safhada. Bildiğiniz üzere bir de cezaevlerinde bulunan kadın yoldaşlarımız var.  Sevgili Figen Yüksekdağ’a, Sevgili Gültan Kışanak’a, Sevgili Sebahat Tucel’e, Sevgili Selma Irmak’a, Sevgili Çağlar Demirel’, Sevgili Burçu Çelik’e, Sevgili Gülser Yıldırım’a, Sevgili Mülkiye Birtane’ye, Sevgili Nurhayat Altun’a buradan her birine ayrı ayrı kucak dolusu selamlarımızı sevgilerimizi iletiyorum. 2000 yılından bu yana cezaevlerinde bulunan kadın sayısı sürekli artış göstermektedir. Kadınların büyük bir çoğunluğu siyasi tutsaklardır.    'Tecridi nasıl kırdıysak baskıları da aşacağız'    Cezaevlerinde bulunan kadınlar; görüş ve iletişim engeli, kitap engeli, keyfi disiplin cezaları, ortak sohbet ve aktivitelerin kısıtlanması, keyfi koğuş baskınları, çıplak arama, kelepçeli muayene ve temel yaşam gereksinimlerinden mahrum bırakma gibi birçok baskı türüne maruz bırakılmaktadırlar. Tüm bu saldırılara karşı içeride ya da dışarıda olsun hiç fark etmez. Biz kadınlar büyük bir güç birliği ile mücadelemizi her yerde yükselteceğiz ve mutlaka bu baskıları kıracağız. Tecridi nasıl kırdıysak baskıları da aşacağız.     'Kadınlar birer roza olacaktır'    Kadına direnme dışında bir seçenek bırakılmıyor. Kadın direnmesin de kim dirensin! Direniş kadındır, kadın direniştir! Direniş başarı ve zaferdir! Roza nasıl tarihi kadın direnişinin öncülüğünü yaptıysa bu mirası devralan milyonlarca kadın da birer Roza olacaktır ve bu yolda zafere gidene kadar kadın özgürlük mücadelesinden vazgeçmeyecektir.    'Kadının bakış açısıyla hayata yön vereceğiz'    Bizler bir kadın partisi olarak her geçen gün kendimizi daha da yenileyerek, daha da güçlendirerek yolumuza devam ediyoruz. İddiamız çok büyük! Tüm kadınların umudu ve cesaret kaynağı HDP’dir. Geçtiğimiz Mayıs ayında  “özgürlüğümüz için örgütlülüğümüzü büyütüyoruz” şiarıyla 7 bölgede geniş katılımlı kadın bölge toplantılarımızı gerçekleştirdik. Yine haziran ayında kadın örgütlenme konferansımızı gerçekleştirdik. Son olarak Van’da 4 günlük Demokratik Yerel Yönetimler Çalıştayı’nın ilk iki gününü kadın eş başkanlarımız ve kadın belediye meclis üyelerimizle yaptık. Tüm bu çalışmalarımız kadın partisi olan partimizin hem parti içerisinde hem de toplumsal yaşamda kadın örgütlülüğünü yükseltmek ve kadın kazanımlarına sahip çıkarak çoğaltma kararlılığıyla yapılmıştır. Bu çalışmalarımızda tüm alanlarda kadın bakış açısıyla hayata yön vereceğiz dedik. Ve dediğimizi de yapıyoruz.    'Hep birlikte başaracağız'    Ezilenlerin, yok sayılanların, faşizme karşı direnenlerin tarihsel ittifakı olan 3. Yol siyasetinin özgürlükçü iradesi ile kadınlar lehine yeni yaşamı inşa edeceğiz. Kadın odaklı demokratik yerel yönetimlerimizi daha da güçlendirmeye ve örgütsüz tek bir kadın kalmayıncaya kadar mücadele etmeye kararlıyız. Kayyumların kapattığı kadın kurumların yeniden açılması için kadın eş başkanlarımız büyük bir azim ve kararlılıkla çalışmaktadır., Kazanımlarımızı, yaşamlarımızı, özgürlüklerimizi hedef alan saldırılar karşısında bütün kadın örgütleri ve feminist hareket ile mücadeleyi ortaklaştıracağız; her düzeyde kadın dayanışmasını ve direnişini birlikte öreceğiz. Biz kadınlar hep birlikte başaracak, hep birlikte kazanacağız!   'Faşizm bitirme zamanıdır'    31 Mart seçimlerinden önce, ittifak tartışmaları devam ederken herkes soruyordu, “kim kiminle ittifak yapacak” diye. O zaman çok net bir şekilde söyledik, “bizim ittifakımız kadınlarla” dedik. Öyle de yaptık. Amed’de ki kadınlar, İstanbul’daki kadınlarla el ele mücadele etti. Van’daki kadınlar Antalya’daki kadınlarla omuz omuza verdi. Kadın ittifakını kurduk, umut olduk ve faşizmi birlikte sarstık. Şimdi bu ittifakı bu toprakların barışı için, demokrasisi için sürdürme, büyütme; faşizmi bitirme zamanıdır. Bunu yapabiliriz, başarabiliriz. Başaracağız da. Hayalini kurduğumuz barışa kavuşmak için, özgürce ve eşit koşullarda birlikte yaşamak için bir toplum sözleşmesine ihtiyacımız var. Hiçbir toplumsal grubu ve siyasi görüşü dışlamayan, ötekileştirmeyen bir anayasayı toplumsal müzakereyle var etmeyi başarırsak toplumsal barışı da var ederiz.    'Kadın anayasasıyla demokrasiyi taçlandıralım'    Kadınlar olarak bu sürecin öncüsü olacağız. Çünkü kadının fikrinin olmadığı bir anayasa demokratik olamaz. Demokratik bir anayasanın yapım sürecine kadınların katılımını sağlamak için çalışmalarımızı başlattık. Kadın meclisimiz hem kadın kurumlarıyla hem de yerellerde forumlar ve buluşmalarla geniş kadın kitleleriyle bir araya gelecek ve anayasa çalışmalarını kolektif akılla yürütecek. Oluşturacağımız demokratik anayasayla sürekli tehdit altında olan kadın kazanımlarını güvence altına alacağız. Ve diyoruz ki bu ülke kadınların yapacağı anayasayla ancak özgürleşebilir, demokratikleşebilir. Gelin bu işi erkeklere bırakmayalım! Kadınlar olarak demokratik anayasanın öncülüğünü yapalım! Kadın anayasasıyla demokrasiyi taçlandıralım!   'Halkımızın ihtiyacı demokrasi, barış ve özgürlüktür'     Tekçi, erkek yönetim zihniyetinin ülkeyi ne hale getirdiğini yaşıyor ve görüyoruz. Yargı paketi dediler, S-400 paketini getirdiler. Ülkenin ihtiyacı acil adalet, acil demokrasi, acil barış iken siyasi iktidar halkın kaynaklarını savaş araç ve gereçlerine harcamaktadır. Tekçi iktidar kendi rejimini ve koltuğunu sağlama almak için S-400 işine girdi. Türkiye ittifakı dedikleri aslında S-400 ittifakıdır. Faşizmin ihtiyacı S-400’dür, ama ülkenin ve halklarımızın ihtiyacı ise gerçek demokrasi, barış ve özgürlüktür.    'Umut HDP' dir, umut kadınların ittifakıdır'   Demokratik siyaset yürüten herkesin, demokratik kamuoyunun buna karşı çıkması, faşizm etrafında kurulmaya çalışılan siyasi ittifak tuzağına düşmemesi gerekir. Buna karşı en geniş demokratik ittifakı oluşturmamız gerekir. Bunu da kadınlar olarak başaracağız. Bu ülkeyi erkek zihniyetine teslim etmeyeceğiz. İnanın AKP çözüldü çözülüyor. Bunu kadınlar başardı daha çok başaracak. Kadınlar daha çok şey değiştirecek. AKP’den kopmalara kimse bel bağlamasın. Umut ne AKP’dir ne de AKP benzeri partiler. Umut HDP’dir, umut kadınlardır, umut kadınların ittifakıdır.     'Tekçi erkek sistemi mutlaka yeneceğiz'    Bu ülkeyi gerçekten kadınlar yönetseydi ülkenin gündeminde ne S-400 olurdu ne de güvenlikçi politikalar. Demokrasi olurdu, özgürlük olurdu, eşitçe bir yaşam olurdu. Adalet olurdu. Yeni yaşam olurdu. Kadınlar olarak bunu mutlaka ama mutlaka başaracağız. Özgürce, eşitçe yeni bir yaşamı kadınlar olarak kuracağız. İşte kadın partisi HDP bunun için vardır. Kadınlar olarak neler başardığımızı 31 Mart ve 23 Haziran seçimlerinde tüm dünyaya gösterdik. Türkiye’nin önüne güçlü bir seçenek koyduk. Şimdi bu yoldan yürüyeceğiz ve bu tekçi, erkek sistemi mutlaka değiştireceğiz.    Ülkeyi kadınlar açısından yaşanılır bir ülkeye dönüştüreceğiz. Buna gücümüz de var, inancımız da var, kararlılığımız da var, sesimiz de var, sözümüz de var. HDP bu sözün adıdır .Yolunuz ve yolumuz açık olsun!      Jin Jiyan Azadi"