‘Kürtlerin talebi Ortadoğu halklarının kurtuluş talebidir’ 2019-05-06 09:01:11   Zeynep Durgut    VAN - AKP’nin iktidarı her tehlikeye düştüğünde Kürtlere yönelik savaş politikalarını devreye koyduğunu ve tecridin de bunun bir parçası olduğunu belirten İÖP Genel Başkan Yardımcısı Menican Gülmez, “Ülke bir kaos girdabında. Bu kaosu bitirecek olan güç Kürtlerdir. Kürtlerin talebi Ortadoğu halklarının kurtuluş talebidir” dedi.    Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Leyla Güven'in PKK Lideri Abdullah Öcalan'a yönelik tecridin kaldırılması talebiyle Diyarbakır E Tipi Cezaevi'nde başlattığı ve tahliyesi ardından evinde sürdürdüğü açlık grevi 180’inci gününe girdi. Federe Kürdistan Bölgesi'nin Hewlêr kentinde açlık grevine başlayan HDP üyesi Nasır Yağız'ın 167, Strasburg'da 14 kişi ve Galler'de İmam Şiş'in 141, cezaevlerinde 16 Aralık'ta başlayan tutsaklar 142, Mexmur'da İştar Meclisi üyesi Fadile Tok'un 107,  Kanada'nın Toronto kentinde Yusuf İba'nın eylemi ise 115’inci gününde. Cezaevlerinde 1 Mart’tan itibaren 7 binin üzerinde tutuklu açlık grevine başlarken, 15 tutsak eylemini ölüm orucuna dönüştürdü. Ancak şu ana kadar tecridin kaldırılmasına yönelik Adalet Bakanlığı ve yetkililer tarafından herhangi bir adım atılmadığı gibi tutsak annelerinin çocuklarının sesini duyurmak için yaptığı eylemlere yönelik de polis saldırıları gerçekleştiriliyor.    Süreci değerlendiren İnsan ve Özgürlük Partisi (İÖP) Genel Başkan Yardımcısı  Menican Gülmez, Kürt halkının talebine karşılık vermeyen hükümetin barış istemediğini belirtti.    ‘Ülke bir kaos girdabında’   Açlık grevinin siyasi bir duruş olduğunu ifade eden Menican, ağırlaştırılmış tecride karşı insanların bedenlerini ölüme yatırmasının tecrit politikasına karşı büyük bir tepki olduğunu vurguladı. Talebin ve eylemlerin meşru ve yerinde olduğunu kaydeden Menican, “Aslında kaosa doğru giden bir ülkede devletlerin buna karşı sessiz kalması endişe vericidir. 7 bine yakın siyasi tutuklu açlık grevinde, insanlar bedenini ölüme yatırdı, ülke bir kaos girdabında. Bu duruma karşı sessizlik suç ortaklığıdır. Hem inanç bağlamında baktığımızda hem insanlık bağlamında baktığımızda tecrit kesinlikle kabul edilir bir durum değildir. Değil 7 bin insanın hayatı, tek bir insanın hayatının bile tehlikeye girmesine ve sağlığını bozacak eylemde bulunmasına göz yumulması ne vicdanidir ne de insanidir” dedi.   ‘Hükümet varlığını cenazeler üzerinden sürdürüyor’   “Barış süreci”nin tamamıyla hükümetin kendi kazanımı için ortaya koymuş olduğu bir uyarlama ve oyun süreci olduğunu dile getiren Menican, şunları dile getirdi: “Hükümetin barışta ciddi ve samimi olduğuna hiçbir zaman inanmadık. Eğer gerçekten olumlu ve ciddi olsalardı her türlü zorluğa rağmen barış sürecini yönetirlerdi. Türkiye halkları bulundukları her yerde barış talebini haykırdı. Barışın olması hükümetin işine yaramıyor. Çünkü hükümetler özellikle Türkiye Hükümeti cenazeler üzerinden siyaset yapıyor. Hükümet, varlığını cenazeler üzerinden sürdürüyor. Nitekim baktığımızda iktidar bu seçimden hemen sonra koltuğunu sallandığını görünce 2 gün önce de asker cenazelerine gitmeye başladı. Ne zaman ki hükümetin koltuğu sallansa o zaman hemen operasyonlara başvuruyorlar” diye konuştu.    ‘Bu kaosu bitirecek olan güç Kürtlerdir’   Tecridi, “devletlerin Kürtler üzerinde uyguladıkları bir zulüm cenderesi” olarak tanımlayan Menican, bu politikaya karşı da toplumsal bir itiraz olduğunu söyledi. Ortadoğu’da kanayan yaranın Kürtlerin birlik ve ittifakları ile iyileşeceğini sözlerine ekleyen Menican, “Çünkü Kürt sorunu Ortadoğu’nun en çok kanayan yarasıdır. Bu kaosu bitirecek olan güç Kürtlerdir ve o bilinçle hareket etmemiz gerekiyor. Suriye savaşı Türk Hükümeti’nin rantı içindi ve yine Irak Savaşı Türk Hükümeti’ni güçlendirdi. Çünkü trilyonluk yatırımlar gerçekleştirildi ve bunu yapan Türk firmaları oldu. Savaşın en çok zarar edeni Kürt halkı oldu ve savaşın en çok kar edeni de batılı güçler oldu” ifadelerini kullandı.    ‘Kürtlerin talebi Ortadoğu halklarının kurtuluş talebidir’   Bölgenin 40 yıldan uzun süredir adı tam olarak konulmasa da bir savaşın içinde olduğunu ve halkların aslında savaşı istemediğini vurgulayan Menican şöyle devam etti: “Savaşın olması için şehirlere bomba yağdırılması gerekmiyor. Savaşın her türlüsünü bu bölgede görmek mümkündür. Halk hükümetin bu tutumundan çok sıkıldı ve daraldı. Kürdistan’da her evde bir ya da iki kişi cezaevinde. Türk Hükümeti’nin Kürtler ile baş etmesi için seslerini kısması gerekiyor. Ama elbette ki hükümetin bu yöntemi başarılı bir sonuç alamıyor. Kürtler birleşip sokağa çıktığı anda asla bununla baş edemeyeceklerini bildikler için tecridi derinleştiriyorlar ve uyguluyorlar. Kürtlerin talebi Ortadoğu halklarının kurtuluş talebidir ve bu süreçte rol ve misyonunu oynuyor.”