'YSK'nin mazbata kararı siyasi darbenin devamıdır' 2019-04-21 09:01:21   Beritan Canözer   DİYARBAKIR - Türkiye’deki seçim usulsüzlüklerini değerlendiren HDP’li Saliha Aydeniz, yapılanların tecritten bağımsız olmadığını söyledi. Saliha, “Mazbataların düşük oy almış bir adaya türlü bahanelerle verilmesi darbenin devamıdır, siyasi bir darbedir, otoriter sistemin hayata geçirilmesine hizmet etmektir. Türkiye’nin geleceğine darbe vurmak istemiyorlarsa bu yanlıştan bir an önce dönmelidirler” dedi.   Her seçim öncesi ve sonrası Türkiye’de en çok konuşulan konulardan biri usulsüzlükler olmaya devam ediyor. Özellikle AKP’nin seçimlerde yarattığı baskı ortamı, sandıklarda yapmış olduğu hileler gündemden düşmüyor. 31 Mart Yerel Seçim’lerinde de bazı belediyeler için Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından, rekor oy oranı ile seçilen eşbaşkanlara, Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edildikleri gerekçesi ile mazbataları verilmedi. Hemen ardından da bir sonraki adaya mazbatalar verildi. Bu duruma tepkiler çığ gibi büyürken, YSK geri adım atmayarak bir ilke daha imza attı. Seçim sonrası devam eden usulsüzlükleri, AKP’nin yaptığı itirazları ve mazbataların ikinci adaya verilme kararını değerlendiren Halkların Demokratik Partisi (HDP) Diyarbakır Milletvekili Saliha Aydeniz, yaşanan tüm olay ve olguların tecritle bağlantılı olduğunu ifade etti.   ‘Türkiye’de onlarca kriz söz konusu’   Seçim süreci boyunca gece gündüz demeden, ev ev, sokak sokak dolaştıklarını belirten Saliha, seçim çalışmalarını ağırlaştırılmış tecrit koşullarında yürüttüklerini dile getirdi. Saliha, “Tecridin yaşandığı Türkiye’de onlarca kriz söz konusudur. Tecridin kaldırılması talebiyle DTK Eşbaşkanımız ve HDP milletvekilimiz Leyla Güven’in başlatmış olduğu açlık grevi devam ediyor. Cezaevlerinde ve dünyanın her yerinde arkadaşlarımız açlık grevi eylemindeler. Tek bir talepleri var, o da tecridin kaldırılması ve tecrit kırılıncaya kadar eylemlerini sürdürmekte kararlılar” ifadelerini kullandı.   ‘Son 4 yıldır seçimlere devlet baskısı altında giriyoruz’   Tecridin sonucu olarak ülkenin krizler yaşadığını ifade eden Saliha, “Ekonomik, sağlık, sosyal krizler yaşanıyor, bu süreci ancak tecridin kalkması ile atlatabiliriz. Fakat bunun için hiçbir adım atılmıyor. Tecridin kaldırılması tüm halkların, Türkiye’nin, Ortadoğu’nun kurtuluşu demek, halkların nefes alması demektir. Seçim çalışmalarını da kaos ortamında yürüttük. Gittiğimiz yerlerde bize en çok ‘Türkiye nereye doğru gidiyor, nasıl bir sistemle karşı karşıyayız’ sorusu soruluyordu. Halk geleceğinden kaygılı, halk var olan süreçten kaygılı ve bu kaygıları ortadan kaldıracak bir iktidar yok” diye belirtti. Halkın tecride, kayyımlara ve yok sayılan haklarına karşı sandıklarda iktidara karşı oy kullandığına işaret eden Saliha, “Son 4 yıldır, özellikle Kürdistan’da devletle seçime giriyoruz” diye ifade etti.   ‘AKP’ye kaybettirdik’   AKP’nin adaylarıyla ya da seçim vaatleriyle sokağa çıkmadığını ifade eden Saliha, AKP'nin devletin valisiyle, kaymakamıyla, polisiyle, jandarmasıyla, devlet memurlarıyla, müdürleriyle sokakta olduğunu ve bunu da baskı aracı olarak kullandığını belirtti. AKP’nin demokratik yollarla alamadığı belediyeleri 3 buçuk yıl önce kayyım atayarak gasp ettiğini söyleyen Saliha, “Belediye eşbaşkanlarımızı tutuklayıp, yerlerin kayyım atayarak yereli yönetebildiğini sandı. 31 Mart öncesi çok büyük usulsüzlükler yapmaya başlamışlardı. Biz normal koşullarda seçim çalışması yürütmedik. Biz kolluk güçlerinin gölgesinde çalışma yürüttük ve halk polis ablukasında, GBT kontrolleri, üst aramaları ile oy kullandı. Bunların tümü halkı sandıklara getirtmemek içindi ama halk sandıklara gitti. Tüm bu baskılara rağmen Batı’da AKP’ye kaybettirdik, Kürdistan’da irademize sahip çıktık” diye vurguladı.   ‘YSK’nın kararı siyasi bir karardır’   İstenilen bir sonuç olmasa da, tüm baskı ve usulsüzlüklere rağmen bölgede yüksek oy aldıklarını belirten Saliha, Türkiye’nin hala seçim gündeminden çıkmadığını söyledi. İstanbul’da mazbatanın zorda olsa alındığına değinen Saliha, AKP ve MHP’nin itirazlarının hala sürdüğünü belirtti. Saliha, “AKP ve MHP dışında partilerin yaptığı tüm itirazlar reddedildi. KHK’li arkadaşlarımızın başvurularını kabul eden YSK ne hikmetse seçimden 10 gün sonra arkadaşlarımızla ilgili mazbata alamayacaklarının kararını aldı. Bunu aslında siyasi bir karar olarak görmek gerekiyor. Bu tüm darbelerin bir devamıdır. Oluşturulmak istenen otoriter sistemin hayata geçirilmesine hizmet etmektir. YSK, faşist sistemin kayyımı olarak çalışmıştır. Bağlar’da bir tarafta yüzde 70 oy alarak kazanmış bir eşbaşkan var bir yandan da yüzde 25 almış biri var ve bu kadar büyük farkla seçilmiş olana değil, halkın yarısına bile hitap edememiş olana mazbatayı veriyorsunuz. Yüzde 25 oy almış olan da çok büyük rahatlıkla kalkıp ‘halk iradesiyle kazandım’ diyebiliyor” diye konuştu.    ‘Bu yanlıştan dönülmelidir’   Bu yaşananların hukuk ve adalete göre değil, AKP’ye göre bir yasanın şekillendiğini dile getiren Saliha, şöyle dedi: “Halk senin kayyımını, senin politikanı, senin iradeni kabul etmeyerek sandıklarda HDP’yi destekledi. Ancak bu nasıl bir yüzsüzlüktür ki halkın iradesi yok sayılarak yeni bir kayyım atandı. Biz HDP olarak bunlara itiraz ettik, sonuna kadar halkımızın sesine sahip çıkacağız. Bununla beraber halkımızla beraber irademize sahip çıkacağız. Her yolu deneyeceğiz ve belediyemizi geri alacağız. Mazbata almış olması hiçbir şeyi değiştirmez, bu halk onu tanımıyor. Bağlar halkı onu değil, Zeyyat Ceylan’ı ve Zübeyde Zümrüt’ü eşbaşkanı olarak görüyor ve tanıyor. Türkiye’nin geleceğine darbe vurmak istemiyorlarsa bu yanlıştan bir an önce dönmelidirler.”