Meral Danış Beştaş: Tecride karşı sesimizi yükseltmeliyiz 2019-04-20 15:30:33   VAN - HDP Van İl Örgütü’nün düzenlediği “Dünden Bugüne Açlık Grevleri ve Türkiye’nin Demokrasi Sorunu” panelinde konuşan HDP’li vekil Meral Danış Beştaş, “8 can gitti. Başka canların gitmemesi için bizim sesimizi yükseltmemiz gerekiyor. Bizler tecride karşı sesimizi yükseltmemiz gerekiyor” dedi.   Halkların Demokratik Partisi (HDP) Van İl Örgütü, “Dünden Bugüne Açlık Grevleri ve Türkiye’nin Demokrasi Sorunu” konulu panel düzenledi. Bir düğün salonunda gerçekleşen panelde “Bı Heza Ciwani bı meşın” pankartı asıldı, ayrıca 164 gündür tecride karşı açlık grevinde olan Demokratik Toplum Kongresi (HDP) Eşbaşkanı ve HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven’in fotoğrafı yansıtıldı. HDP Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) İl Eşbaşkanı Ökkeş Kava, Özgürlükçü Hukukçular Derneği (ÖHD) avukatlarından Savaş Avcı konuşmacı olarak katıldığı panelin moderatörlüğünü Van Tutuklu Aileleriyle Yardımlaşma ve Dayanışma (TUYAD-Der) Eşbaşkanı Önder Soğukbulak yaptı. Panele konuşmacıların yanı sıra, HDP Van Milletvekili Muazzez Orhan, Edremit ve Tuşba belediye eşbaşkanları, HDP-DBP il ve ilçe yöneticileri,  Van Barış Anneleri Meclisi, Tevgera Jinen Azad (TJA) aktivistleri, tutsak yakınları ile birçok sivil toplum kuruluşları (STK) ve çok sayıda yurttaş katıldı.    Demokrasi mücadelesinde yaşamını yitirenler adına saygı duruşu ve “Biji Berxwedana Zindana” sloganları ile başlayan panelde ilk olarak söz alan Önder, açlık grevleriyle ilgili hükümete seslenerek duyarlılık çağrısında bulundu.   Ardından konuşan Savaş, açlık grevlerinin tarihsel sürecini anlattı. Savaş, açlık grevindeki yakınları için Gebze Cezaevi önünde nöbet eylemi yapan tutsak yakınlarının polisin taciz ve şiddetine maruz bırakılmasına ilişkin savcılığın soruşturma başlattığını söyleyerek, “Umarız bu soruşturmanın devamı da gelir” dedi.    Daha sonra söz alan Ökkeş de dün Gebze’de yaşanan polis saldırısını kınadı. Ökkeş,  “Türkiye’de tarih boyunca baktığınızda insanlar neden açlık grevi eylemlerine ihtiyaç duymuş. Bunun tek sebebi baskı ve zulümdür. Meşru taleplerine cevap alamayınca bunu protesto etmek amacıyla açlık grevi eylemleri başlar. Açlık grevi direnişçilerinden Mazlum Doğan bulunduğu cezaevinde yoldaşı Kemal’e ‘bizim artık ölmemiz gerekir’ der ve bu zulümleri protesto etmek için yaşamına son verir. Bizler aslında bu meşru talepler doğrultusunda aslında ülkeye ‘kanunlarına uy’ ikazı yapıyoruz. Buradan tek çağrım Türkiye’nin yasalarını uygulamasıdır” çağrısında bulundu.    Ökkeş’in konuşmasının ardından yurttaşlar hep bir ağızdan “Şehit namirin” sloganlarını attı.    ‘Kayyım uygulamalarına pişman olacaklar’   Ardından konuşan Meral da Gebze’de yaşanan polis saldırısına ilişkin şunları söyledi: “Bunlar insanlıktan çıkmış. İnsanlık dışı uygulamaları kınıyoruz. Bu yönelimi asla kabul etmiyoruz. Bu yönelime karşı bizler faşizm karşısında, kayyımlar karşısında ancak mücadele ederek bunları alt edebiliriz. HDP’ye yönelik Kürtlere yönelik iktidarın yapacak hiçbir şeyi kalmadı.”   Van’da KHK’li oldukları gerekçesiyle mazbataları verilmeyen ilçe belediye eşbaşkanlarına değinen Meral, “Edremit, Tuşba ve Çaldıran’a AKP kayyım atadı. YSK’nin bu uygulaması yasal değildir. Hukuki değildir. AKP ve YSK bu kararı birlikte verdi. Oturdular seçimden sonra Kürtlerin bu başarısını nasıl müdahale edebiliriz dediler. Ve 8 belediyemize el koydular” sözlerini kullandı.    ‘Eylemcilerin tek talebi tecridin kaldırılması’   Meral konuşmasına şu sözlerle devam etti: “Bizim birinci gündemimiz tecrit ve açlık grevleridir. Bugün binlere ulaşan açlık grevinde olan tutsak var. Yine dışarda cezaevlerinde çıkan tutsaklar grevlerini sürdürüyor. Tek talepleri tecridin kalkmasıdır. Hükümet bu tecridi neden sürdürüyor? Yine 2012 yılında tecride yönelik açlık grevi eylemi sonucunda Mehmet Öcalan görüşmesi sağlandı. Bugün yine tecrit sürüyor ve yine açlık grevindeki binlerce tutsak ve kritik süreci aşan bir süreç ile karşı karşıyayız.”   ‘Erdoğan işkenceden yargılanacak’   Tecridin sebep olduğu baskıları değerlendirmek gerektiğini vurgulayan Meral, “Sayın Öcalan cezaevinde bir tutuklu olabilir. Ama bütün tutuklular gibi hakları var. Kendisine ve ada da bulunanlara mutlak bir tecrit uygulanıyor. Ama sadece bu kadar değildir. Anayasaya ve uluslararası hukuka göre tecrit suçtur. Vallahi de billahi de Erdoğan işkenceden yargılanacak. Bu uygulamaların ne zaman aşımı var ne de bu halk bu uygulamaları unutur” diye vurguladı.     ‘Halkın tüm alanları gasp ediliyor’   Van’ın üç ilçe belediye eşbaşkanının mazbatalarının verilmemesine dikkat çeken Meral, “Aynı zamanda halkın iradesi, halkın statüsü, halkın tüm alanları gasp ediliyor. Burada bize şunu söylüyorlar herkes Türk’tür. Senin kültürün, inancın dilin yok. Kürtler asla eşit ve özgür bir yaşamdan vazgeçmedi. Kürtler, adil ve eşit bir yaşam için dünyada en çok baskıyla karşılaşan halktır” ifadelerini kullandı.    ‘İki muhataptan biri Erdoğan biri Abdullah Öcalan’dır’   Meral devamında şunları dile getirdi:  “Abdullah Öcalan 1999’dan beri İmralı’da başka bir hukukla, yasayla yargılanıyor. Neden çünkü düşünceleri çağırıları duyulmak istenmiyor? Çünkü çözüm sürecinde iki muhatap vardı, Erdoğan ve Abdullah Öcalan. Her hafta görüşmeler sağlandı. Trabzon’dan Van’a, herkes derin bir nefes aldı. Bütün basın Abdullah Öcalan’ın ne kadar iyi bir lider olduğunu konuşmaya başladı. Ta ki Erdoğan ‘ben çözüm sürecini buzdolabına kaldırdım’ dediği gün bu süreç bitti.”   ’81 Milyon insan çözümden söz etti’   Tecridin aynı zamanda çözümsüzlük olduğunu belirten Meral, “Kürt meselesinde Erdoğan ‘Ben çözümü durduruyorum’  Dolmabahçe mutabakatında 81 milyon insana çözümden söz edildi. Tecridi kırmadan bu ülkede barıştan söz edilemez. Tecrit kakmadan demokratik bir yasadan söz edemeyiz. Açlık grevi eylemcileri başka bir yol olmadığı için açlık grevine girdiler. Açlık grevi meşrudur. Devlet yaşam hakkından sorumludur. Devlet vatandaşının yaşamını güvenceye almak zorundadır” diye konuştu.    ‘Ölümlerle karşı karşıyayız’   Meral son olarak şöyle dedi: “8 can gitti. Başka canların gitmemesi için bizim sesimizi yükseltmemiz gerekiyor. Bizler tecride karşı sesimizi yükseltmemiz gerekiyor. Her yerde güçlü bir direniş var. Ama bu baskılanıyor. Görünmez kılınıyor. Arkadaşlarımız hala hastanede. Ama görmüyor. Bizler asla annelerimizden değerli değiliz. Dün yaptıkları ne kadar aciz olduklarını ne kadar zavallı olduğu ne kadar aciz olduklarını gösterdi. Bu saldırı onların sonunu getirdi. Bütün dünya annelere yönelimi konuşuyor. Korktuğu inçi eylem etkinliklerimiz engelleniyor. Sosyal medya hesapları engelleniyor. Neden korkuyorlar. Halkı tutuklamakla, darp etmekle ihraç edilmekle tehdit ediyorlar. Direnerek ancak bu uygulamalara karşı yaşayabiliriz. Grevler kritik aşamayı geçti. Ve artık her an bir ölümle karşı karşıyayız.”    Konuşmaların ardından panel soru-cevap şeklinde sona erdi.