HDK: YSK'nin kararı hukuk ve ahlak dışı 2019-04-11 15:40:53   HABER MERKEZİ - YSK'nin KHK ile ihraç edilen belediye başkanlarına mazbata vermeme kararının hukuk ve ahlak dışı olduğunu belirten HDK, halkın iradesinin gasp etme girişimlerini asla kabul etmeyeceklerini ifade etti.     Halkların Demokratik Kongresi (HDK), 31 Mart Yerel Seçim sonuçları ve Yüksek Seçim Kurulu'nun Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edilmiş olan belediye başkanlarına mabata verilmeyeceği kararına ilişkin yazılı bir açıklama yayınladı. "Halk iradesine darbe! Kabul etmek, susmak, seyirci kalmak yok!" başlıklı yazılı açıklamada, "31 Mart Yerel Seçimleri, AKP-MHP bloku seçim sonucunu değiştirme çabalarını sürdürüyor olsa da, halk güçlerinin inisiyatif kazanması yönünde önemli bir eşiğin aşıldığına işaret ediyor" denildi.    Açıklamada seçim öncesi Hükümet tarafından muhalefete yönelik tehdit ve uygulamalarına ilişkin şu örnekler verildi:    "*Seçimden aylar önce başlayan, halkı iç savaş çıkarmakla tehdit etme kampanyası;   *AKP-MHP rejiminin her seçim sürecinde yaptığı gibi, HDP örgütüne yönelik toplu gözaltı ve tutuklama operasyonları;   *Seçmen  kaydırarak, askeri personeli yığarak, sahte seçmenlerle veya sandık hileleriyle sonuç alma yöntemleri;    *HDP'yi kriminalize ederek diğer muhalif güçlerden tecridini merkeze koyduğu; başta HDP olmak üzere, her türlü muhalefet gücünü düşmanlaştırıcı dili;   *Artık geleneksel hale gelen Anadolu Ajansı ve havuz medyasının seçim sonuçlarını oldu bittiye getirerek çalma gayreti."   'Seçimi kriminalize etme gayreti boşa çıkarılmalı'   Henüz oy sayımları bitmemişken "Atı alan Üsküdar'ı geçti" ve Binali Yıldırım'ın "Seçimi ben kazandım" açıklamasıyla ortaya konulan gasp girişimlerinin bu defa sonuçsuz kaldığı belirtilen açıklamada, yeniden ve yeniden sayımlar, seçim sürecini kriminalize etme ve seçimi yenileme gayretlerinin sonuçsuz bırakmak gerektiği ifade edildi. HDP'nin "Kürdistan'da kazanacağız, Batı'da kaybettireceğiz" stratejisinin 31 Mart'ta, AKP-MHP blokunun İzmir ve Diyarbakır'a ek olarak, İstanbul'u, Ankara'yı, Adana, Antalya, Mersin gibi büyük şehirleri kaybettirdiği, Bursa ve Balıkesir gibi şehirleri de kılpayı bir farkla elinde tutabildiği kaydedildi.    HDP seçmeninin iradesine sahip çıktığına da işaret edilen açıklamada, kayyımların geldikleri yere döndürüldükleri vurgulandı. Açıklamanın devamında şu ifadelere yer verildi:    "Girdiği her seçimi kazanmakla övünen Erdoğan, bir seçimde en fazla mağlup olan lider oldu. Her ilin, her ilçenin seçim kazanan muhalifleri; aslında o ildeki, o ilçedeki rakiplerini değil; devletin bütün im-kanlarını ve havuz medyasını kullanan ve seçimi kendisiyle her aday arasında bir seçime dönüştüren Erdoğan'ı yendiler.   'Toplumsal uzlaşı kalıcı barışın yoludur'   Ekrem İmamoğlu'nun kazandığı İstanbul'da tezgahlanan darbeci sandık hukuksuzluğuna karşı Türki-ye'nin her yerinden geliştirilen kolektif duyarlılık, dayanışma ve sahiplenme tavrı demokrasi kültürü-müz bakımından kuşkusuz çok kıymetlidir. Ancak aynı zamanda yetersizdir. Yetersizdir çünkü, İstan-bul için gösterilen demokratik duyarlılık Kürdistan'ın Diyarbakır'ı, Mardin'i, Muş'u ve benzerleri için gösterilmemektedir. Oysa buralarda darbe hukuku çok daha açık ve pervasızca uygulanmaktadır. Bu zaafı aşmak, demokrasi güçlerinin boynunun borcudur. Toplumsal uzlaşı ve kalıcı barışın yolu buradan geçmektedir.     Mardin'de, Diyarbakır'da seçilmiş başkanların mazbataları verilmedi. KHK mağdurlarının -seçilmiş olsalar dahi- mazbatalarının verilmeyeceği şeklindeki hukuksuzluk, YSK üzerinden ilan edildi. YSK bu gibi merkezlerde seçimlerin yenilenmesi yerine, mazbatanın seçimlerde ikinci sırayı alan adaya ve partiye verilmesi gibi katmerli bir hukuksuzluğun mucidi oldu.   'Gasp etme girişimleri kabul edilemez'   Özet olarak, 31 Mart yerel seçim sonuçları; AKP'nin inşa ettiği rejimin, muhaliflerin seçime katılabile-ceği fakat seçim kazanmasının yasak olduğu; muhaliflerin seçim kazanması için rakibinden 1 fazla oy almasının, hatta 13-14 bin fazla oy almasının yeterli olmadığı; aday olurken sakıncalı bulunmayan KHK'lı olmanın, rakiplerini ne kadar oy geride bırakırsa bıraksın, mazbata almaya  engel gösterildiği; seçilmiş muhaliflerin mazbatasının verilmesinin polis ve istihbarat örgütünün takdirine kaldığı, genel oy ilkesinin açıkça çiğnendiği; demokrasi dışı, otoriter bir rejim olduğu hem halklarımızın, hem ulusla-rarası toplumun nezdinde aleniyet kazandı. Rejimin bu demokrasi dışı, hukuk dışı ve ahlak dışı dayatmaları ve halkın iradesini gasp etme girişimleri asla kabul edilemez.   'Çözüm irademizi birleştirmeliyiz'   Seçim sonuçları, demokratikleşme yönünde gerçek bir açılımın olanaklarına  işaret etti.  Halkın de-mokrasi  yönündeki bu ortak hamlesinin mutabakat zemini koruma, örgütleme  ve  geliştirme görevini önümüze güçlü biçimde koydu. Şimdi iç içe geçmeye ve birbirini beslemeye başlayan siyasi ve iktisadi krize karşı, halkın çözümlerini üretmeliyiz. Halkların geleceği kendi ellerinde olmalıdır. Demokrasinin, yani,  halkın söz, karar, eylem ve denetleme hakkının doğrudan kendi iradesine dayandığı yerel toplumsal yönetim mekanizmaları kurmalıyız. Halk meclisleri altında çözüm irademizi ve güçlerimizi birleştirmeliyiz.    Şimdi, bu çözümleri emekçilerin ve ezilenlerin, toplumsal muhalefet ve mücadele güçlerinin ortak mücadele programı haline getirmeli  ve halkın yaşam alanlarında öz  örgütlenmelerini yaratmalarını hızlandırmak için kolları sıvamalıyız."