Pervin Buldan: Siz Leyla'nın yoldaşlarından korkun 2019-02-19 13:50:10   ANKARA - HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, Türkiye'deki sorunların ana kaynağını tecrit ve AKP-MHP ittifakı olduğunun altını çizerek, "Bizler Kenan Evren'lerden, Esat Oktay'lardan, Ağar'lardan, Çiller'lerden korkmadık, sizden de korkmayacağız. Ama siz korkun bizden; Çünkü Leyla'nın yoldaşıyız, Çünkü Nasır'ın gülümsemesiyiz, Çünkü biz haklıyız ve hakkımız olanı alacağız. Tecridi kıracağız, faşizmi sonlandıracağız" dedi.    Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin grup toplantısında gündemdeki gelişmelere dair konuştu. 31 Mart yerel seçimler öncesi son grup toplantısını gerçekleştirdiklerini ifade eden Pervin, "Oldukça zorlu ve kritik bir süreçten geçiyoruz. Türkiye tam anlamıyla bir yol ayrımındadır. Bir yanda halklara nefes aldırmayan faşizm var. Diğer tarafta ise, ülkeye nefes aldıracak, herkesi rahatlatacak güçlü bir demokrasi seçeneği var. Bir yanda tüm ülkeyi esir almaya çalışan karanlık var. Diğer tarafta ise aydınlık var" dedi.    'Leyla karanlığı dağıtmak için 104 gündür açlık grevinde'   Leyla Güven'in karanlığı dağıtmak, demokratik seçeneğe kapı açmak için 104 gündür açlık grevinde olduğunu belirten Pervin, şunları söyledi: "Leyla, Hewlêr'de Nasır Yağız ile Galler'de İmam Şiş ile, Kanada'dan Yusuf İba ile, Strasburg'dan Gülistan ile, Kandıra'dan Selma ve Sebahat ve Cezaevlerinden 300'ün üstünde can ile bir oldu. Açlık grevleri, zalimlerin kurduğu tecrit sistemine ve faşizme dur demek için yapılan bir müdahaledir. Halklarımıza dayatılan karanlığa ülkeyi teslim etmemek için sürdürülen tarihi bir direniştir. Tecride dayanan İmralı sistemi 20'inci yılında. 20 yıldır bu ülke İmralı sistemiyle yönetiliyor. Nedir bu sistemin özü? Sadece bir kişiye tecrit midir? Hayır. Bu sistem; barışı, özgürlükleri, adaleti, eşit yaşamı, emeği esas alan Demokratik Cumhuriyet seçeneğini engellemek için kuruldu. Tecrit bir sistemdir. Zorbalığa ve hukuk dışılığa dayanan bir yönetim biçimidir. Halkları, kimlikleri, inançları, dilleri dışlayan tekçi, otoriter sistemi kurumsallaştırmak için tecrit sistemini 20 yıldır devrede tutuyorlar."   'Ülke yarı cezaevine dönüştürülüyorsa bunun nedeni tecrit sistemidir'   Bugün adaletin  mumla aranır hale gelmesinin ve hukukun askıya alınmasının tecritle doğrudan bağlantılı olduğunu vurgulayan Pervin, "Demokratik hak ve özgürlüklere, demokratik siyasete, parlamentonun iradesine darbe yapıldıysa, ülke yarı açık cezaevine dönüştürüldüyse bunun ardında yatan tecrit sistemidir. Demokratik hak arayışlarına bir tecrittir. Halkın belediyeleri kayyumlar eliyle gasp ediliyorsa bunun nedeni, halk iradesini hiçe sayan gaspçı yönetim anlayışını iktidarda tutabilmektir. Bu, demokratik halk iradesine bir tecrittir. Binlerce emekçi iş cinayetinde hayatını kaybettiyse, bunu nedeni tekçi iktidarı ayakta tutmaya yönelik sürdürülen sömürü düzenidir. Sömürü sistemini tecrit sistemiyle kurdular. Bu, alınteri üzerinde kurulan bir tecrittir. Binlerce kadın her gün sokaklarda katlediliyorsa, tacize ve şiddete uğruyorsa bunun nedeni tecrit sistemiyle kurulan erkek devlet, erkek iktidar, erkek yargı düzenidir" ifadelerini kullandı.    'Tecrit; faşizmi ayakta tutmak için oluşturulan bir sistemdir'   Tecridin tüm halklara ve kadınlara uygulandığına dikkat çeken Pervin, devamında şunları belirtti: " Halkın sofrasındaki ekmek her gün azalıyorsa, vatandaş kuru soğan alamayacak hale getiriliyorsa bunun nedeni; faşizmi ayakta tutmak için sürdürülen savaş politikaları ve iktidarı zenginleştirmek için oluşturulan devasa rant ve yolsuzluk düzenidir. Bu düzeni; tecrit sistemiyle kurdular. Bu, halka karşı ekonomik tecrittir. Medya özgür değilse, ifade özgür değilse, düşüncesini açıklayan cezaevine atılıyorsa bunun nedeni tecrit sistemidir. Bu düşünceye bir tecrittir. Son olarak onaylanan Cumhuriyet davası bunun son örneğidir, kınıyoruz. Milyonlarca üniversite mezunu kamuya atanmıyorsa, yüzbinlerce çalışan kamudan ihraç ediliyorsa bunun nedeni devleti ve kamuyu AKP-MHP iktidarının arpalığı haline dönüştürme gayretidir. Bu çalışma hakkına bir tecrittir. Evet tecrit; faşizmi ayakta tutmak için oluşturulan bir sistemdir. Mesele sadece İmralı meselesi değildir."   'Cesareti yeniden yaydılar'   "Tecrit sistemi; toplumu, demokrasiyi, barış umutlarını çökertme planıdır. Tecrit, bir yönetim biçimidir. Faşizmin kurumsallaşmaya başlamasının dayanağıdır. Tecrit üzerinden inşa edilen faşizm mi, yoksa tecrit ile yıkılacak faşizmin sonunda demokrasi mi?" diyen Pervin,  Leyla'nın  ve yoldaşlarının, bu gidişatın toplum olarak kabul edilmemesi, sessiz kalınmaması için yaşamlarını ortaya koyduklarını dile getirdi. Pervin, "Ve cesareti yeniden yaydılar. Umudun tutsaklığını kırmayı başardılar. Halklar olarak biz de bunu başarmak durumundayız. Bize dayatılan karanlığa mahkûm olmamak için bu ışığın aydınlattığı yolda ilerlemeliyiz ve ilerleyeceğiz. Ülkeyi tecrit altından çıkartmak için el ele, omuz omuza vermeliyiz. Tecrit sistemiyle dayatılan karanlığa karşı demokratik seçeneği daha da yükseltmeli ve büyütmeliyiz. İnanın ki başaracağız. Açlık grevindeki hayat dolu insanların topluma bulaştırdığı cesaret dalga dalga yayılmaktadır. Her gün büyüyen bu büyük dalga ile faşizmi zorluyor. Bu nedenle bir vekilimize neredeyse 10 bin polis atıyorlar" diye konuştu.    Pervin, sözlerini şöyle sürdürdü:    "Korkun bizden çünkü Leyla'nın yoldaşıyız. Siz zannediyor musunuz ki bizim bir vekilimizi talimatla çalışan zırhlar durdurabilir. Durduramaz! Bizler Kenan Evren'lerden, Esat Oktay'lardan, Ağar'lardan, Çiller'lerden korkmadık, sizden de korkmayacağız. Ama siz korkun bizden; Çünkü Leyla'nın yoldaşıyız, Çünkü Nasır'ın gülümsemesiyiz, Çünkü biz haklıyız ve hakkımız olanı alacağız. Tecridi kıracağız, faşizmi sonlandıracağız.Sandıkta yenemeyeceklerini gördükleri için üzerimize polisi, askeri, yargıyı salıyorlar. Vekillerimize, partili arkadaşlarımıza her yerde saldırdılar. İllerdeki tecrit protestolarında her bir milletvekilimizin karşısına polis ordusunu yığdılar. Demokratik hakkını kullanmak isteyen Vekillerimizin ve halkımızın etrafını binlerce polisle kuşattılar. Fiziki saldırıda bulundular. Saldırılar çocuklara kadar uzandı. Van'da gözaltına alınan üç çocuğa dipçikle vurma, başlarını klozete sokma gibi insanlık dışı işkenceler yaptılar. "   'Devlet eliyle kadına göz göre göre yapılan tacize toplumu alıştırmaya çalışıyorlar'   Ankara'daki gözaltılar sırasında devletin üniformalı bir polisinin zorla gözaltına aldığı öğrenci Merve Demirel arkadaşımıza başkentin göbeğinde yaptığı mide bulandırıcı iğrenç tacizi tüm dünya gördü. Toplumun güvenliğini alması, kadını tacize ve cinsel saldırıya karşı koruması gereken Emniyet bu iğrenç olaya sahip çıktı. Tacizciyi korudu. Peki, kimden güç alıyorlar? İktidardır onlara bu cesareti veren! İşte AKP iktidarının ülkeyi getirdiği nokta budur. Devlet eliyle kadına göz göre göre yapılan tacize toplumu alıştırmaya çalışıyorlar. Bu iğrençliği yapanı da, buna göz yumanı da, koruyanı da şiddetle kınıyor ve lanetliyoruz."   'Gözaltı, taciz, ırkçı saldırı AKP'nin seçim kampanyası olarak devreye kondu'   Son 20 günde aralarında MYK ve parti üyelerinin yanı sıra parti çalışanlarını bulunduğu yüzlerce kişinin  gözaltına alındığını ve bir çoğunun tutuklandığını aktaran Pervin, "Seçim otobüsümüze, il ilçe binalarımıza, seçim bürolarımıza saldırı oldu. Milletvekillerimiz darp edildi, Leyla Güven'e destek yürüyüşleri engellendi, lokaller ve mahalle kahveleri seçim propagandası yapmayalım diye kapattırıldı. Misafirlerimiz Ankara girişlerinde alıkonuldu. Haymana ilçesinde parti binamıza ırkçı gruplar tarafından saldırıldı. En son Antalya Serik'te maç sonrası Cizrespor oyuncularına ırkçı saldırı yapıldı. Futbolcular zırhlı araçlarla ayrılmak zorunda kaldı. Kürt düşmanlığı politikasıdır bu saldırıların nedeni. Gözaltı, işkence, taciz, ırkçı saldırı, tüm bunlar AKP'nin seçim kampanyasıyla eş zamanlı olarak devreye sokuldu. AKP'nin seçimlerden anladığı budur. Demokratik muhalefeti hukuk dışı yollarla etkisiz hale getirmek, halkı sindirmek ve korkutmak AKP'nin bir seçim stratejisidir" dedi.     'Seçimleri terörize etme kampanyası devrede'   AKP Genel Başkanı, Bakanlar ve AKP yöneticilerinin  partilerine yönelik seferberlik ilan ettiğini dile getiren Pervin, hergün meydanlarda, televizyonlarda akşam sabah HDP'yi hedef gösterip  tehdit ettiklerini vurguladı. Pervin, "HDP'ye oy veren 6 milyon insana hakaret ediyorlar. Bizi ırkçı çetelere, Susurluk artıklarına hedef gösteriyorlar.Ağızlarını açıyorlar, hakaret, küfür, tehdit, yalan. Ne ararsan var. Bu nasıl bir seçim kampanyasıdır böyle? Daha geçenlerde AKP Genel Başkanı çıkıp, tehdit ve hakaret olmadan kampanya yürütülsün diyor, bir saat sonra çıkıp kendisi aynı şeyi yapıyor! Öyle bir algı yaratmaya çalışıyorlar ki kendileri dışında herkes bu ülkede terörist! Bu bir seçim kampanyası değil seçimleri terörize etme kampanyasıdır" diye belirtti.    'Yolumuzdan dönmeyeceğiz'   Söylemleriyle halkları karşı karşıya getirmeye, toplumu zehirlemeye çalıştıklarını ve provokasyon oluşturmaya çalıştıklarını kaydeden Pervin, şunları söyledi: "AKP, yürüttüğü bu gerginlik ve çatışma politikasıyla toplumları karşı karşıya getirdiğinin farkına varması gerekir. Bu tehlikeli söylemden ve çirkin kampanyadan vazgeçmesi gerekir. Şunu da net olarak söylüyorum: Bu baskılar bizi asla yıldırmayacak, asla korkutmayacak! Asla bize geri adım attırmayacak! Halkımız tüm bu hakaret, aşağılama ve tehditlere 31 Mart'ta sandıklarda gereken yanıtı en güçlü şekilde verecektir. Karşımıza çıkardıkları her engeli halkımızla birlikte aşmaya muktediriz ve aşacağız! Biz demokratik barışçıl siyasetten ve demokrasi mücadelesinden asla taviz vermeyeceğiz.Bu yoldan asla geri dönmeyeceğiz. Göreceksiniz, tarih de şahit olacak ki biz kazanacağız, mazlum halkımız kazanacak. Haklı olan kazanacak."    'Halkı pazar kuyruklarına HDP mi mahkûm etti?'   Yaklaşan 31 Mart yerel seçimlerine ilişkin de konuşan Pervin, "İktidarın bize bu denli saldırmasının nedeni yaşadıkları kaybetme korkusudur. Biz yerel seçim stratejimizi açıklayınca korkuları tabi daha da arttı. HDP'yi görünce 7 Haziran'ı hatırlıyorlar. HDP iktidarlarını sarsıyor çünkü. Halk kazanmasın, halkın iradesi sandığa yansımasın diye ellerinden geleni yapıyorlar. Kara propagandaya sarılıyorlar. Çünkü halka söyleyebilecekleri bir şey yok. Yoksulluk, yolsuzluk, işsizlik, sefalet diz boyu. Halk bunları görmesin diye yok 'Kandil ittifakı' yok 'devletin bekası' diyerek, gerçekleri saptırıyorlar. Önceki seçimlerde olduğu gibi halkı korkutarak, ürküterek oy devşirmeye çalışıyorlar. Soruyoruz: Patatesin, soğanın fiyatını HDP mi arttırdı? Halkı Pazar kuyruklarına HDP mi mahkûm etti? Ekonomik krizi HDP mi yarattı? Türkiye'yi Suriye bataklığına HDP mi çekti? Ülkeyi İMF'ye muhtaç hale HDP mi getirdi? Halka hesap verecekleri yere çıkıp akşam sabah yalanlara sarılıyorlar! Utanmadan 6 milyon seçmeni terörist olarak gösteriyorlar! Hakaret ettiğiniz bu halktan yarın hangi yüzle oy isteyeceksiniz. Herkes bilmeli ki Saray koalisyonu tüm zulümlerini seçimden sonraya saklıyor. Bu rejim, seçim sonrası halkın sırtına büyük vergiler yüklemeyi planlıyor. Seçimden sonra AKP-MHP ittifakının ajandası zam yağmurları olacak" ifadelerini kullandı.    'AKP-MHP trenine binen, kendini haciz, borç batağında bulur'   AKP-MHP ittifakının topluma refah ve huzur getirmeyeceğini vurgulayan Pervin, şöyle dedi: "Sofranızdaki ekmek daha da küçülecek. İşsizlik, yoksulluk daha da artacak. Tanzim satış kuyrukları yarın ekmek, şeker, yağ tuz kuyruğuna dönüşecek. Merminin fiyatını insan hayatından daha değerli gören bu iktidara Türkiye halkı sandıkta gereken cevabı mutlaka vermelidir. Sizi yoksulluğa gömeni siz de sandığa gömmelisiniz. Başka çıkış yolunuz yok. Biz uyarıyoruz: AKP-MHP trenine binmeyin. Binerseniz yarı yolda kalırsınız! 7 Haziran'da, 1 Kasım'da, 24 Haziran'da sizi yarı yolda bıraktılar. AKP-MHP treni sizi krize, istikrarsızlığa, tanzim satış kuyruklarına götürür. AKP-MHP trenine binen, kendini haciz, borç batağında bulur. Kendisini dahi taşıyamayan bu trene binmeyin artık! Bizden söylemesi."   'Ülkenin krizlerden kurtulabilmesi için önce AKP'den kurtarılması gerekiyor'   Türkiye'nin bu gidişatı karşısında HDP'nin önemli bir strateji ortaya koyduğunu ve demokratik bir seçenek yarattığını dile getiren Pervin, son olarak şunları kaydetti: "Bu ülkenin krizlerden kurtulabilmesi için önce AKP'den kurtarılması gerekiyor. İşte HDP'nin yarattığı demokratik seçenek bunun için var. Biz ne dedik, 'kayyumlar eliyle gasp edilen bütün belediyeleri geri alacağız, daha önce bizim olmayan belediyeleri de bu kervana ekleyeceğiz. AKP'yi Bölge'de tabela partisine dönüştüreceğiz' Başka ne dedik: 'Batıda ise faşizme kaybettireceğiz' Faşizm deyince tabi AKP ve küçük ortağı hemen kendilerinden bahsedildiğini anladı ve paniğe kapıldılar. Kamuoyuyla şunu açık yüreklilikle paylaşmak istiyorum. AKP kaybederse ne olur? Her şeyden önce yerelden başlayan ve genele yayılacak radikal demokrasinin önü açılır. Toplumun nefes almakta zorlandığı bir dönemde HDP herkese nefes olur. AKP kaybederse bu halk, bu toplum, tüm demokrasi güçleri, özgürlük isteyen tüm kesimler, ezilenler, emekçiler, kadınlar, gençler herkes kazanacaktır.    Her gün yaşam savaşı veren, iş bulmak için binlerce kişiyle beraber kuyruğa giren, evine ekmek, ucuz sebze götürmek için kilometrelerce tanzim kuyruğunda bekleyen herkes kazanacaktır. Kentlerimiz herkes  için daha yaşanabilir, daha yeşil, daha ferah olacaktır. Bu karanlık bulutlar dağılacak, bahar havası gelecektir.   'Hergün insanların yüzündeki çizgiler derinleşiyor'   Sokaklarda insanlarımızın yüzüne bakıyor musunuz? Bu baskıcı rejim, bu ekonomik kriz arttıkça her gün insanlarımızın yüzündeki çizgiler daha da derinleşiyor, gülüşleri, gülümsemeleri kayboluyor. İnsanlarımız artık daha umutsuz, daha karamsar, daha güvensiz hissediyor kendini. Bizim bütün çabamız işte tam da bu. Birazcık olsun insanlarımızın yüzünü güldürmek, umutlandırmak, kendilerini güvende hissetmelerini sağlamak. İşte bu yüzden AKP-MHP ittifakının kaybetmesi gerekiyor. Çocuklarımız, gençlerimiz geleceğe birazcık olsun umutla baksın diye.   'HDP, AKP'den kurtulmak için demokratik çıkışı göstermektedir'   Bizler kazanırsak, 3. Havaalanında tahtakuruları içinde yatmak zorunda kalan işçiler kazanacak, Cerrattepe'deki Havva Ana kazanacak… Kentler kazanacak, ormanlar kazanacak. İşte HDP'nin seçim stratejisinden bu yüzden korkuyorlar. Hafta sonu seçim bildirgemizi kamuoyuyla paylaştık. Bildirgemiz yerel demokrasi manifestosudur. Yeni yaşamın manifestosudur. Kentlerimizi, tüm kimliklerle, inançlarla, kültürlerle, kadınlarla, gençlerle, emekçilerle birlikte yönetme manifestosudur. Halklarımızın kaderi niye AKP'ye, MHP'ye bağlı olsun ki! Bir kişinin milyonların geleceğiyle ilgili karar verme süreci artık bitecektir. Yereller kendi geleceğini kendisini belirleyecektir. Birlikte karar alarak, birlikte hareket ederek, demokratik yönetim sürecini kendi içinde işletecektir. İşte bunu başarmaya geliyoruz. HDP, AKP'den kurtulmak için demokratik çıkışı göstermektedir. İşte bu çıkışı hep birlikte gerçekleştirmek zorundayız! Aydınlık bir geleceği böyle yaratabiliriz!   'HDP her yerde umuttur'   Karşımızdakiler ne yaparlarsa yapsınlar başaramayacaklar. Irmağın akışını durduramayacaklar. 17 yılın sonunda halkı tanzim kuyruklarına mahkûm edenler kaybedecek, 17 yılın sonunda 6 milyona terörist diyenler kaybedecek. Her yerde kaybetmeleri an meselesidir. 31 Mart'ta HDP'nin rengi her yeri saracak! Buna engel olamayacaksınız. Engel oldukça sonunda kaybeden siz olacaksınız. O kayyumlarınız koltuklarında boş sandıklarla size geri iade edilecek! Gaspçılığınızın dönemi kapanacak! Halk bu defteri kapatacak ve suratınıza çarpacak! Hiç merak etmeyin. HDP her yerde umuttur, her yerde demokratik seçenektir. Her yerde cesaretin ve kazanmanın adresidir.   'Recep Bey kaybetmenin tadını alacak'   Recep bey yine Osmanlı tokadına sarıldı. Ama Osmanlıyı bulamıyor bir türlü. Beklesin! 31 Mart'ta, sandıklar açıldıkça terleyecek! Kaybetmenin tadını yaşayacak! Yanında mendil taşısa iyi olur. Onların koltuk bekası varsa halklarımızın da üstün zekası var. Bu zeka sandıklara dolup taşacak. Konuşmamı sonlandırırken, sizlere ve tüm halkımıza şu çağrıyı yapıyorum. Gece gündüz çalışalım! Girmedik köy, mahalle, sokak,  ev, sıkmadık el bırakmayalım. İşi sıkı tutalım. Oylarımız bizim onurumuzdur, irademizi ortaya koyacaktır.    'Bu irade ve onura sahip çıkalım'   Bu onura ve iradeye güçlü bir biçimde sahip çıkalım! Sandıklar için seferber olalım. Sandık kurul üyeliği başvuruları 23 Şubat'ta sona eriyor. Bulunduğumuz her yerde sandık kurulu üyeliği için başvurularımızı yapalım. 31 Mart tarihin akışının değişeceği tarihtir. Barışa, özgürlüğe ve demokrasiye bir adım daha yaklaşacağımız gündür. Demokrasi baharının yaşanacağı bir gündür. Bu zaferi kazanmak için hep birlikte Ya Me Ye diyoruz. Yolunuz ve yolumuz açık olsun. Allah hepimizin yardımcısı olsun. Hızır yoldaşımız olsun."