HDP'li kadınlar 'Seçim Beyannameleri' ile iddialarını ortaya koyuyor! 2019-02-08 09:06:39   Habibe Eren    ANKARA - HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Dirayet Dilan Taşdemir, Diyarbakır’da 10 Şubat’ta açıklayacakları Kadın Seçim Beyannamesi ile iddialarını ortaya koyacaklarını belirterek, “Nihai perspektif ve hedefimiz kurumsallaşmaya çalışılan faşizmi durdurmak" dedi.     31 Mart'ta gerçekleşecek yerel seçimlere az bir süre kalırken, Halkların Demokratik Partisi (HDP) 10 Şubat'ta Diyarbakır'da Kadın Seçim Beyannamesi'nin açıklayacak. Türkiye tarihinde yerel seçimlerde kadın beyannamesi hazırlayan ilk parti olan HDP, eşit temsiliyet politikasındaki kararlılığını da bir kez daha ortaya koymuş oldu.    HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Dirayet Dilan Taşdemir, yerel seçimler ve açıklayacakları beyannameye ilişkin değerlendirmelerde bulundu.    'Bölgeye ve batıya yönelik temel çalışma ve hedeflerimiz var'    31 Mart yerel seçimlerine stratejik yaklaştıklarını ve sıradan bir yerel seçim olarak ele almadıklarını belirten Dirayet, bölgede ve Türkiye'nin batısında temel politikaları ve çalışmaları olduğunu dile getirdi. Bölgede kayyımlara karşı yürütecekleri politikaya dikkat çeken Dirayet, "Öncelikle iradenin gaspına karşı büyük bir mücadele verip  kayyım siyasetini defetme hem de demokratik, kadın özgürlükçü, ekolojik paradigmamızı bir kez daha toplumla birlikte güçlendirme üzerine temel bir çalışmamız var. Batıda da gittikçe otoriterleşen, AKP-MHP faşizminin kurumsallaşma biçimine dönen merkezden yerele kadar belirlenen siyaseti boşa çıkaran bir politika yürüteceğiz" dedi.    'Türkiye siyasetine de farklı bir mücadele alanı getiriyoruz'    "Faşizme 31 Mart'ta sandıkta da büyük bir cevap verme üzerine bir perspektif yürütüyoruz" diyen Dirayet, şöyle devam etti: "Bu siyasetin içerisinde en fazla da kadın siyasetini güçlendiren, kadınların bu konuda ciddi rol ve sorumluluk aldığı, değişime öncülük ettiği, perspektifini aslında geliştirdiği bir politik yaklaşım söz konusu. Bizim belediyecilik anlayışımızın belki de Türkiye'de görülmeyen en bariz farklılığı kadın mücadelesi konusudur. Bu HDP'nin kendisinin kadın partisi olma iddiasıyla başlayan ve bugün de devam eden bir politik yaklaşım. Türkiye siyasetine de aslında farklı bir bakış ve mücadele alanı getiriyor. Açıkçası bu anlamda partimizin verdiği mücadele bir ilham kaynağına da dönüşüyor. Dünyada da ender örnekleri var. Sadece Türkiye ile sınırlı kalmayıp uluslararası arenada da ciddi bir perspektif sunan, ciddi deneyimleri açığa çıkaran bir kadın mücadelesi var. Şimdi bu kadın mücadelesine yönelik ciddi bir saldırı konsepti var. Özellikle kayyımların eliyle Kürdistan'da kadınların yarattığı, dönüştürdüğü kazanım olarak miras bıraktığı birçok alana ve özgün kadın çizgisine saldırılar oldu. Belediyelerle Kadın Daire Başkanlıkları'ndan tutalım kadın merkezlerine kadar tahrip ve müdahale edildi. O felsefeden uzak erkek egemenliği ve geleneksel siyaseti güçlendiren mekanizmalara dönüştürüldü."   ‘Kadın mücadelesi bir tasfiye ile karşı karşıya kaldı’   Batıda da kadın hareketlerinin hedef haline getirildiğini ve bir bütün ülke siyasetinde tecavüz ve istismarı meşrulaştıran yasaların gündeme geldiğini vurgulayan Dirayet, bu anlamıyla kadına yönelik şiddetin de meşrulaştırıldığına dikkat çekti. Dirayet, "Kadın mücadelesi topyekun bir tasfiye ile karşı karşıya kaldı. Elbette ki bugün bir kez daha bu kazanımları sahiplenmek, gelişen bu faşist erkek iktidarına bariyer oluşturmak açısından yerel seçimler çok önemli bir yerde duruyor. Özellikle referandumla birlikte, merkezileşen karar ve yetkinin tek bir kişiye bağlayan eril söylemleri öne çıkaran ve kadını aşağılayan tepeden bir siyaset oluşturulmaya çalışılıyor. Bu, yeni rejimin yeni alanı. Bu alan, kadın bedenini ve mücadelesini hedef alarak 'aile' içinde konumlandırıyor" ifadelerini kullandı.   'Güçlü bir mücadele deneyimi ile bu kadar iddialı konuşuyoruz'   Merkezi siyasetin tekçi ve eril anlayışının yerele indirgenmeye çalışıldığına işaret eden Dirayet, "Gittikçe yaşam alanlarımızı, nefesimizi daraltan bir pozisyona götürüyor. Kentimize, kentimizden sokağa, sokaktan aile ve evimizin içine kadar bizi saldırıya açık hale getiriyor bu siyaset. Bizim aynı zamanda evimizde, sokağımızda mahallemizde ve kentimizde demokratik, paylaşımcı, kadın özgürlükçü ve eşitlikçi bir yaşam alanı gibi bir idealimiz var. Yine kadın yoksulluğundan tutalım da kadınların sosyalleşme alanlarına kadar yerelden politika üreten ve bunun merkezine kadını koyan bir perspektifle mücadelemizi yürütüyoruz. HDP'nin geldiği siyasi geleneklerden bugüne kadar hatta 40- 50 yıl ötesine giden bir kadın mücadele deneyimini de arkasına alan güçlü bir tarihsel mirasla bu kadar iddialı konuşuyoruz” dedi.    ‘Geri adım atan değil büyüten bir yaklaşımla mücadele ettik’   HDP'ye yönelik gözaltı ve tutuklama operasyonlarına da değinen Dirayet, bu operasyonlarda çok fazla kadın siyasetçinin gözaltına alındığını ifade ederek, "Eşbaşkanlarımız tutuklandı. Eşbaşkanlık sistemimiz hedef haline getirildi. Öncü kadın siyasetçiler tutuklandı. Kadınlar katledildi, kurumları kapatıldı. Yine kadın mücadelesi illegalize edilmeye çalışıldı ve hedef haline getirildi. Ama bütün zorluk ve müdahale biçimlerine rağmen asla mücadelemizden geri adım atmadık. Yine ne kadar hedef haline getirilirse getirilsin biz her yerde bütün karar mekanizmalarında eşbaşkanlık sistemini uyguladık" diye konuştu.   Geri adım atan değil büyüten bir yaklaşımla mücadele ettiklerini dile getiren Dirayet,  eşit temsiliyet ve fermuar sistemini uygulamaya koyduklarını ve büyük bir oranda da bunu başardıklarını söyledi.    'Adaylık sürecinde kadınlar ciddi bir etki yarattı'   Birçok yerde ön seçimle aday adaylarının belirlendiğini, kadın adayların halktan büyük bir destek alarak seçildiğini belirten Dirayet, "Elbette bu kadın mücadelesinin alanda yarattığı değişimle, yürütülen mücadelede halklarla ve kadınlarla doğrudan kurulan bağlantı ile alakalı. Diğer yerlerde eğilim yoklamaları ve benzer tartışmalarda birçok yerde kadınlar ciddi bir etki yarattı. Adaylık süreçleri tamamlandı. Şimdi biz daha çok adaylarımızla birlikte alana çıkıp halkla ve kadınlarla buluşup kendimizi ve kentimizi nasıl yöneteceğimizi ve varlık mücadelemizi nasıl yükselteceğiz tartışmalarını yürütüyoruz. Bu yönelimlere rağmen çok ciddi bir kampanya başlatacağız" dedi.     'Siyasi partilerin beyannamelerinde kadının adı yok'   10 Şubat'ta Diyarbakır'da açıklayacakları Kadın Beyannamesi’ne ilişkin bilgi veren Dirayet, "Somut olarak belediyelerde neler yaptık? Neler yapacağız ve önümüzdeki süreçleri nasıl planlayacağız? Bunu nasıl toplumsallaştıracağız? Bunun mücadelesini yürütüyoruz. Bundan sonra alana gidip kadınlarla buluşacağız" ifadelerini kullandı.    Seçime girecek olan tüm siyasi partilerin beyannamelerini açıkladığını hatırlayan Dirayet,  merkez siyasi partilerin topluma sunduğu beyanname içeriğinin oldukça eril ve toplumu karşılamayan bir yerde durduğunu söyledi. "Bırakın kadınların ihtiyaçlarını görmeyi. Bir kere kadının adı yok. Nüfusun yarısını temsil eden kadınların iradelerini ve temsilini sağlayacak bir mekanizma yok" diyen Dirayet, erkek egemen ve iktidarı güçlendiren bir perspektifle yerel seçimlere gidildiğini vurguladı.    'Beyannamemiz kendi iddiasını ortaya koyuyor'   Siyasi partiler arasında farkındalığı yaratan tek partinin HDP olduğunu ifade eden Dirayet, 16 yıldır ülkeyi yöneten iktidar partisinin beyannamesiyle adeta insan aklıyla dalga geçtiğini belirterek, şöyle dedi: "Bırakın özgün bir beyannameyi, kadının adının geçtiği bir beyanname değil. O açıdan Türkiye'de ilk defa genel seçimlerde olduğu gibi yerel seçimlerde de kadınlar kendi sözünü, eylemini ve iddiasını ortaya koyuyor. Beyannamemiz de bu çerçevededir. O açıdan biz kadınlarla birlikte daha güçlü bir mücadele hattı ortaya koyacağımızı ve yerel demokrasiyi de öreceğimize inanıyoruz."    'Kendimizi savunmaya evimizden başlayacağız'   Tek bir kişinin yönettiği ve karara bağladığı, Meclis’in inisiyatifsizleştirilmeye çalışıldığı, sivil toplum ve kadın örgütlerine müdahale edildiği bir ortamda tekçiliğin ana siyaset haline getirildiğine dikkat çeken Dirayet, "Başkanlık sistemi adını verdiği yeni rejim olarak açığa çıktı. Gördüğümüz diktatöryalizme hevesli bir politik anlayış kurumsallaştırılmaya çalışılıyor. Referandumda bunun merkezi ağlarını örme noktasında bir adım atıldı. Şimdi bunu yerellere kentlere, sokaklara ve evlerin içine kadar taşımak isteyen bir siyasi anlayışla karşı karşıyayız. Dolayısıyla demokrasi ve özgürlükleri savunacağımız yer de kendi yaşam alanlarımız. Evimizde savunacağız. Orada başlayacağız. Mahallemizde, ilçemizde ve yaşadığımız ile ve bölgeye kadar bunu yapacağız. Tekçi anlayışı durdurabilmenin yöntemi kendi yaşam alanlarımızdan ve kendi irademizden başlatabiliriz" diye belirtti.    'Mesele sadece belediyeyi almak değil'   Bir bütün yerel demokrasinin de ortadan kaldırılabileceğini ifade eden Dirayet, buna karşı bir mücadele verildiğinin altını çizdi. Bu nedenle yerel seçimlerin çok önemli olduğunu vurgulayan Dirayet, "Bu anlayışı geriletmek ve cevap vermek açısından yerel seçimler oldukça önemlidir. Ekonomik sorundan savaş sorununa, savaş sorunundan Kürt sorununa ve tecride kadar çok ciddi bir kriz ve travma ile karşı karşıya halklar. Bunu çözebilmenin yolu tüm bu mücadeleleri içerleyen bir yerel yönetim perspektifidir. Mesele sadece bir belediyeyi almak ve yönetimi kurmak değil daha geniş bir çerçevede baktığımızda faşizm karşısında yereli ve demokrasiyi savunmaktır. Leyla Güven açlık grevinde 3 ayı geride bıraktı. Yine çok sayıda cezaevinde direniş sürüyor. Tüm bunlarda bu kurumsallaşmaya çalışılan faşizm karşısında bir mücadele alanıdır. Nihai perspektif hedefimiz faşizmi durdurmak" dedi.