HDP erkek şiddetinde cezasızlığı Adalet Bakanı’na sordu 2019-02-05 14:42:20   ANKARA - HDP Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş, kadına yönelik şiddet ve kadın katliamlarında faillere verilen cezalardaki "iyi hal" indirimini Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’e sordu.    Halkların Demokratik Partisi (HDP) Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş, kadına yönelik şiddet ve kadın katliamları davasında faillere verilen cezalarda uygulanan “iyi hal” indirimini Meclis’e taşıdı. Meral, konuyla ilgili Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün yanıtlaması talebiyle Meclis Başkanlığı’na soru önergesi verdi. Önergede, “Mahkeme ve yüksek mahkemelerin, erkek şiddetine ilişkin görülen davalarda, erkek lehine takdir yetkisini kullanarak, suç vasfını değiştirerek kamuoyunda ‘ödül gibi ceza’ tanımlamasına uygun kararlar vermesine sıklıkla tanık olmaktayız. Günümüzde kangren haline gelmiş kadına yönelik erkek şiddetinin yaygınlaşması ve dahi çözümsüz kalmasında yargı kararlarının son derece önemli bir rolü olduğu açıktır” denildi.   Kadına yönelik şiddet ve kadın katliamlarında caydırıcı tedbirlerin tartışıldığı bir dönemde Yargıtay’ın verdiği bir kararın kamuoyunda tartışmalara neden olduğunun belirtildiği önergede, söz konusu kararın aynı zamanda temel sorunun mahkemelerin uygulamalarından kaynaklandığına işaret edildi.    Önergede şu ifadeler yer verildi:     “Milli Eğitim Bakanlığı’nda çalışan bir kadını öldüresiye döven, dövdükten sonra da iki gün boyunca yanında kalıp hastaneye götürmeyen sanığa verilen ve indirim uygulanarak 25 yıla çevrilen ceza, Yargıtay tarafından sanığın eyleminin ‘kasten yaralama’ kapsamında kaldığı gerekçesiyle bozulmuştur. Yargıtay, sanığa en fazla 12 yıldan 16 yıla kadar hapis cezası gerektiren bu suçtan ceza verilmesi gerektiğine hükmederek, erkek şiddeti meselesinde nerede durduğunu da göstermiş oldu. Diğer yandan sanığın, MEB’in çok eleştirilen Fatih Projesi ile ilgili kritik rolünün bulunması, karara ilişkin kaygıları da artırmıştır.    ‘Yargıtay sanık hakkında ‘kasten yaralama’ nitelendirmesi yaptı’   Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi, 11 Şubat 2016 tarihli kararında sanığı önce müebbet hapisle cezalandırmış ise de indirim uygulayarak cezayı 25 yıla indirmiştir. Karara muhalif kalan mahkeme üyesi ise gerekçesinde; ‘Maktulenin, sanığın öldürme kastıyla gerçekleştirdiği kabul edilen eylemi neticesinde öldüğü kabul edilmiştir. Sanık eylemden sonra yaklaşık 2 gün süreyle maktule ile aynı evde yaşamış, bu süre zarfında sürekli kusan ve gittikçe durumu kötüye giden bir tablo sergileyen maktuleyi hastaneye götürmemiştir. Sanığın kasten öldürme suçunu oluşturan fiili gerçekleştirmesinden sonraki aşamada herhangi bir pişmanlık göstermemesi, yargılama aşamasında savunma hakkı çerçevesinde görülen suçlamayı kabul etmemek ayrık tutularak, gerçekleştirdiği kabul edilen eylemlerine dair herhangi bir pişmanlık sergilemeyen sanık hakkında TCK’nın 62 maddesinin uygulanması şartlarının oluşmadığını düşündüğüm için sayın çoğunluğun sanık hakkında TCK’nın 62 maddesinin uygulanması yönündeki kararına katılmıyorum’  ifadelerini kullanmıştır. Ancak buna karşın mahkeme otopsi raporundaki bulguları ve ölümün gerçekleşme biçimini değerlendirmeksizin ceza indirimi yapmış, akabinde Yargıtay ise son derece elim bir karara imza atarak sanığın eylemini ‘kasten yaralama’ olarak nitelendirmeyi tercih etmiştir.”    Önergede, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’den şu soruları yanıtlaması istendi:    “*Bahse konu karardan haberdar mısınız?   *Yargıtay tarafından verilen karara ilişkin Bakanlığınızın bir dahli var mıdır?   *Yargıtay tarafından verilen karar, vicdanları ve adalet duygusunu zedelemiyor mu?   *Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilen indirimli karar ve Yargıtay tarafından verilen bozma kararında cezanın yarıdan fazla indirilmesi kararı sanığın iktidar partisi ile olan ilişkisinin sonucu mudur?   *Mahkemeler kişilerin pozisyonlarına göre mi karar veriyorlar?   *Otopsi raporunda yer alan tüm bulgular ve sanığın 2 gün boyunca maktuleyi hastaneye götürmeme iradesi yeterli delil teşkil etmiyor mu?   *Sanığın öldüresiye dövdüğü maktuleyi hastaneye götürmemesi ve kurtulma şansını elinden alması suçta ısrar değil midir?    *Hayatın olağan akışı gereği, bir kimseyi Yargıtay görüşüne göre “kasten yaralayan” kişinin yaralıyı hastaneye götürmeyip iyileşme şansını elinden alması açıkça öldürme kastı içermiyor mu?   *Yargıtay hangi yetkisine dayanarak, dosyada mevcut delil durumu ve olayın oluş biçimini göz ardı ederek suç vasfını değiştirebilmektedir?   *Yargıtay tarafından verilen bu karar kadın cinayetlerini meşrulaştırmıyor mu?   *Yargıtay kararı erkek şiddetinin artmasına neden olacak denli büyük olup bu sorumluluk aynı zamanda Bakanlığınıza ait olmuyor mu?   *Hâkim ve savcılara toplumsal cinsiyet eğitimleri verilmeme gerekçesi nedir?   *Mevcut mevzuatın asgari şartlarda uygulanması dahi neden sağlanamıyor?   *Kadın cinayetlerinin iktidarınız döneminde gösterdiği artış sizi rahatsız etmiyor mu?   *Kadın cinayetlerinde caydırıcılığı sağlamak adına çalışma yürütecek misiniz?   *Kadın cinayetlerinde caydırıcılığı sağlamak adına Bakanlığınız müddetinde hangi çalışmaları yaptınız veya hangi çalışmaları yapmadınız? Hâlihazırda sorunun çözümüne dair hiçbir gelişme kaydedilmediği nazara alındığında, neden bu konuda hiçbir çalışma yürütmüyorsunuz?”