Leyla Güven İzmirlilere seslendi: Ben gücümü sizden alıyorum 2019-01-29 19:23:17   İZMİR - HDP İzmir İl Örgütü’nün gerçekleştirdiği halk toplantısına 83 gündür grevini sürdüren DTK Eşbaşkanı ve HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven canlı bağlanarak, “İktidarın bir manipülasyon ve bir eylem kırıcılığı olduğunu biliyorduk. Onların hamleleri varsa bizimde hamlelerimiz var. Ben dışarıdayım ama direnişimi devam ettiriyorum. Çünkü ben gücümü sizlerden alıyorum, değerli halkalarımızdan alıyorum” dedi.   Halkların Demokratik Kongresi İzmir İl Örgütü ‘Mutlak tecrit ve açlık grevleri’ ile ilgili olarak HDP Konak İlçe binasında halk buluşması gerçekleştirdi. Açlık grevinin 83’üncü gününde olan Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve HDP Hakkari Milletvekili Leyle Güven canlı yayınla halk buluşmasına bağlandı. Halk buluşmasına HDP İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüsü PM Üyesi Kenan Kalyon ve İzmir İl Eşbaşkanı Besriye Tekgür de katıldı.   ‘Leyla Güven tahliye olmak için açlık grevine başlamadı’   Leyla Güven’in tahliye edilirken İmralı tecridi ve antidemokratik uygulamaların tüm ağırlığı ile devam ettiğini söyleyen HDP İzmir İl Eşbaşkanı Besriye Tekgür, Leyla Güven’in kendi tahliyesi için açlık grevine başlamadığının altını çizdi. Leyla’nın talebinin İmralı tecridinin kırılması, barış ve demokrasinin kurulması olduğunu ifade eden Besriye, “Leyla Güvene ses vermek ve aynı haklı sebeplerle 250 yoldaşımız da eyleme devam etmektedir. Açlık grevleri haklıdır, İmralı’daki tecride ve antidemokratik uygulamalara son verilmelidir” dedi.   ‘Rojava kazanımı paylaşım savaşlarına cevap oldu’   Dünya kapitalist güçlerinin yaşadığı ekonomik krizin halklara şiddet, sömürü politikaları olarak yansıdığını söyleyen HDP İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay, halkların neoliberal kapitalist sisteme karşı başkaldırdığını, yaşamsal krizlerin her yerde yayıldığını söyledi. Egemen güçlerin halkı yoksullaştırma politikalarına paylaşım savaşlarıyla cevap verdiğini söyleyen Serpil, bu savaşlara halkların her yerde başkaldırdığını belirtti. Burada yürütülen mücadelenin sadece Kürdistan ve Türkiye’ye özgü olmadığını söyleyen Serpil, “Suriye’de Irak’ta Kürdistan’da vesayet savaşları sürdü. Bu savaşların sonuçlarını hep beraber yaşıyoruz. Dünya güçlerinin bu paylaşım savaşına karşı halkların ortaya koyduğu en güzel mücadeleden biri Rojava’daki Kürt ve bölge halklarının el ele verdiği mücadeledir. Bu savaşa cevap oldu bu kazanımlar. IŞİD faşizmine karşı kazanılan mücadele ile bir yaşama tanıklık ettik. Bu kazanımlar ağır bir saldırı altında. Paylaşım savaşını yürüten egemen devletler bu kazanımları ellerinden almak istiyor. Halkların kendi kendini yönettiği ve farklı kimliklerin yaşadığı alternatif yaşama karşı bir çaba var” diye konuştu.   ‘Kürtlerin öncülüğündeki kazanıma saldırılıyor’   Serpil konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bu coğrafyada halkların yaşam modeli 2015’de çözüm süreciyle gündeme geldi. Bu model hayata geçerse demokratik bir Suriye yaratmak mümkündür. Bu Türkiye için de anahtar modeldir. 2013-2015 yılları arasında tartışıldı ve o sürede anneler ağlamadı, cenazeler kalkmadı yoksul evlerden. 2015 seçimlerine öyle gittik. İzmir Karadeniz İstanbul… Hep beraber bu sürecin birikmiş tarihsel sorunları o dönemde işçiler haksızlıkları daha çok gündeme getirdiler. Kadın mücadelesi örgütlendi birbirimizin acılarına daha duyarlı hale geldik. Bu nedenle barışın kaynağına saldırdılar, odaklandığı yer de tecrit altındaki Sayın Öcalan’dır” diye vurguladı.   ‘Dönüşümlü açlık grevindekiler yeni kararlar alabilirler’   Savaştan yana tutum değiştikçe İmralı’ya dönük tecridin yoğunlaştığını söyleyen Serpil, bölgedeki savaş politikalarının kalkması için bu anlayışla hesaplaşılması gerektiğini belirtti. Tecrit politikaları karşısında bir Kürt kadını olarak Leyla Güven’in bedenini açlığa yatırdığını söyleyen Serpil, “Açlık grevi en barışçıl eylemdir ve büyük bir mesajdır. Bu faşizm uygulamalarının olduğu Diyarbakır Zindanından aldığı mücadelenin devamı olarak bedenini açlığa yatırdı. Bu eylemin gücünü kırmak için Sayın Öcalan’la kardeşi görüştü. Sonra Leyla Güven serbest bırakıldı. Bu iki hamle elbette ki halkların mücadelesinin kazanımıdır. Leyla Güven’in taleplerinin haklılığını gölgede bırakmak için iktidarın attığı adımdır. Bu direnişte 263 tutsak zindanda bedenini açlığa yatırdı. Her geçen gün artıyor. Bine yakın da dönüşümlü açlık grevinde ve yeni kararlar alabilirler. Hewler’de bir arkadaşımız 74 üncü gününde Strasburg’da sürgün vekil arkadaşlarımız da bedenini açlığa yatırdı. Talepler tecridin kaldırılması barışa bir kapı aralanması, kalıcı barış için Sayın Abdullah Öcalan’la görüşlerin başlatılmasıdır” dedi.     Leyla Güven ile canlı bağlantı   Ardından HDK binasından canlı yayınla bağlanan Leyla Güven alkışlar ve zılgıtlarla karşılandı. Tüm halka selam ve sevgilerini ileterek sözlerine başlayan Leyla, cezaevlerinde çok görkemli bir direnişin olduğunu vurguladı. Leyla sözlerinin satır başları şöyle:    ‘Eylem kırıcılığa karşı direnişim devam ediyor’   “ Ben direnişin sadece ilk adımını atan kişiyim. Ama şu anda 300 civarında arkadaşımız süresiz dönüşümsüz açlık grevindedir. Yine yüzlerce arkadaşımız 10 günlük açlık grevine devam ediyorlar. İktidarın bir manipülasyon ve bir eylem kırıcılığı olduğunu biliyorduk. Onların hamleleri varsa bizimde hamlelerimiz var. Ben dışarıdayım ama direnişimi devam ettiriyorum. Çünkü ben gücümü sizlerden alıyorum, değerli halkalarımızdan alıyorum. Kürtlerden, Türklerden, Araplardan,  Türkiye ve Kürdistan coğrafyasında yaşayan bütün halklardan alıyorum. Bu açıdan ben iyiyim. Sakın merak etmeyin, kolay düşmeyeceğim, kolay ölmeyeceğim. Onlar bu bedeli göze alıyorlarsa, zindanlarda yüzlerce ölümü göze alıyorlarsa Kürtçede bir söz vardır: ‘Jıbo şerefe, Jibo rumete eğer mirinek vere sersera ser çava vere.’    ‘Barış yakındır’   Ben gerçekten yürekten söylüyorum arkadaşlar. Orada aranızda bedel ödemiş değerli annelerimiz var. Yıllardır Kürt sorunun, güvenlikçi sorunun çözümsüz bırakan zihniyetler şunu çok iyi anlamalı ki; bizim çabamız, mücadelemiz bu ülkede yaşama dönüktür. Başka bir talebimiz yok. Hiç kimse kusura bakmasın ve sağa sola çekmesin. Barışın mimarı, Türkiye haklarının barışı Sayın Abdullah Öcalan’dır. Bu realiteyi herkes kabul etmek zorundadır. İşte bende bir kadın olarak yıllardır çözümsüz kalan bir sorunun demokratik çözümü için, tecridin kaldırılması için açlık grevine başladım. Biz canımızı seviyoruz elbette, ama biz yaşamı uğruna ölecek kadar seviyoruz. Onun içinde eğer bir barış ortamı olacaksa eğer Türkiye halklar birlikte yaşamaya devam edecekse eğer Kürtler de kendilerini özgürce ifade edecekse feda olsun. Bunun için eyleme başladık.    Benim eylemim tecrit tamamen kaldırılıncaya kadar devam edecek. İşte şimdi görüyorum İzmir’de siz bir araya gelmişsiniz. Kürt ve Türk anneleri bir devrim sürecidir ve barış yakındır. Ben buna içten inanıyorum. Leyla Güven olarak görmek isterim. Görmesem de sizlerin görmesi için canım feda olsun. Bu yüzden direnişi biraz daha yükseltelim.”