Akciğer kanserini yenebilirsiniz: Çözüm doğru tedavi 2018-02-19 09:03:23   HABER MERKEZİ - Dünya genelinde her yıl 1 milyonu aşkın kişinin yaşamını yitirdiği akciğer kanseri riskine karşı uyarıda bulunan uzmanlar, kanseri yenebilmek için "Doğru hasta, doğru hastalık, doğru hedef ve doğru tedavi" diyor.    Dünyada her yıl yaklaşık 10 milyon insan kanser hastalığına yakalanıyor. Kansere yakalananların 6 milyonu ölümle karşı karşıya kalırken, akciğer kanseri nedeniyle her yıl 1,3 milyon insan yaşamını yitiriyor. Dünya genelinde erkeklerde prostat kanserinden, kadınlarda ise meme kanserinden sonra en sık görülen ikinci kanser türü olan akciğer kanseri, her iki cinste de neden olduğu kansere bağlı ölümlerin sayısı açısından kanser türleri arasında ilk sırada yer alıyor.    Sağlık Bakanlığı Türkiye Kanser İstatistiklerinin 2017 tarihinde yayımlanan raporuna göre, akciğer kanseri, Türkiye'deki erkeklerde en sık görülen kanser türü. Kadınlarda ise meme kanseri ilk sırada gelirken, akciğer kanseri kadınlar arasında en yaygın beşinci kanser türü konumunda.   Erken tanı önemli    Akciğer kanseri, "normal akciğer dokusu hücrelerinin anormal ve kontrol dışı çoğalarak akciğer içinde tümör oluşması" şeklinde tanımlanıyor. Uzmanlar şöyle diyor: "Hastalık genellikle ileri aşamalarda tanı alır ya da belirti vermeye başlar. Belirti vermeden ilerlemesi, akciğer kanserini bu kadar tehlikeli yapan en önemli faktördür. Akciğer kanserinin genellikle özel bir belirtisi yoktur. Ancak, karakteri değişen ve sürekli olan öksürük, kanlı balgam, yeni başlayan ve devam eden göğüs ağrısı ile nefes darlığı sıklıkla görülen başlangıç belirtileridir. Bu şikayetleri olan bireylerin muhakkak bir uzman tarafından kontrol edilmesi tanının erken konulması açısından önemlidir."   En önemli etken sigara   Genetik yatkınlık özelliğinin olmadığı belirtilen akciğer kanserine yol açan en önemli etken sigara olarak gösteriliyor. Son yıllarda yapılan çalışmalar sonucunda şu veriler ortaya çıkıyor: "Yapılan araştırmalar, yoğun sigara içimi (15 paket/yıl) öyküsü olan bireylerde düşük radyasyon dozlu çekilen akciğer tomografisiyle yapılan taramanın erken tanı ve ileriye dönük çok olumlu sonuçlarını ortaya koymuştur. Bu nedenle, artık yoğun sigara içimi öyküsü olanlarda tüm dünyada bu tarama önerilmektedir. Diğer kanserler açısından özellikle ailesinde meme ve kolon kanseri gibi genetik yatkınlık gösteren kanseri olanların erken dönemde tarama programlarına alınması ve genetik danışmanlık almaları erken tanı açısından oldukça önem arz etmektedir."   Akciğer kanserinde iki farklı tip   Akciğer kanserinin küçük hücreli ve küçük hücreli dışı olarak iki farklı histopatolojik tipi bulunduğunu belirten uzmanlar, devamında şöyle diyor:  "Her iki grup için de ayrı tedavi yöntemleri bulunmaktadır. Küçük hücreli akciğer kanseri daha hızlı ilerleyen ve tanı konulduğunda çoğunlukla uzak metastazları olan kanser tipi olup, tüm hastaların yüzde 15'ini oluşturmaktadır. Geriye kalan hastaların yüzde 85'i ise küçük hücreli dışı akciğer kanseridir. Tanı sonrası, tedavi kararı vermeden önce tüm hastalarda gerekli tetkiklerle evrenin belirlenmesi gerekmektedir. Evre 1 ve 2'de lokal hastalıktan söz edilirken, evre 3 lenfatik sisteme ve evre 4'te kan yoluyla uzak organlara yayılım var demektir. Son yıllarda gerek erken tanı gerekse yeni tedavi yöntemleri ile akciğer kanserinde büyük gelişmeler kaydedilmiştir. Erken evre tanı alan küçük hücreli dışı akciğer kanserinde halen ilk tedavi cerrahi iken, evre 3 hastalıkta çoğunlukla kemoterapi/radyoterapi, evre 4 hastalıkta ise sistemik ilaç tedavileridir."    İlk akla gelen kemoterapi   Akciğer kanserinin tedavisinde ilk akla gelenin kemoterapi olduğunu dile getiren uzmanlar, kemoterapi ile kontrolsüz bir şekilde büyüyerek kanser oluşumuna yol açan hücrelerin yok edilmesinin amaçlandığına dikkat çekiyor. Uzmanlar, son yıllarda birçok yeni gelişmeye rağmen günümüzde halen akciğer kanseri tedavisinde kemoterapi kullanılmaya devam edildiğini kaydediyor.    Kanserin oluşumuyla ilgili daha fazla bilgi   Kanserin oluşumuyla ilgili daha fazla bilgilerin öğrenilmesinin ilaçlar için hedef olabilecek genetik belirtilerin otaya konulmasını sağladığına işaret eden uzmanlar, bu ilaçlara ilişkin şu tespitlerde bulunuyor: "Bu ilaçlar kemoterapiden farklı olarak, sadece akciğer kanseri hücrelerinin taşıdığı ancak normal hücrelerin taşımadığı birtakım hedefleri bulup onlar üzerinden etki ederek akciğer kanseri hücrelerini yok edebilen ilaçlardır. Bu nedenle 'hedefe yönelik ilaçlar' olarak adlandırılırlar. İleri teknoloji ile üretilen hedefe yönelik ilaçlar, kemoterapi ilaçlarından farklı olarak normal hücrelere çok az zarar verir. Sonuçta da saç dökülmesi, bulantı, kusma, ishal, ağız yarası gibi yan etkiler ya hiç görülmez ya da hafif görülür. Böylece hastaların normal konforları ve günlük yaşamları devam ederken yaşam kaliteleri korunabilmektedir."   Yeni tedavi yöntemi: İmmünoterapi   Kanser tedavisinde yeni yöntemlerin de son zamanlarda kullanıldığını söyleyen uzmanlar, bunlardan biri olan immünoterapi ile tedaviyi şöyle anlatıyor: "Yeni tedaviler arasında immünoterapileri de söyleyebiliriz. Yakın zamana kadar akciğer kanseri immünojenik bir tümör olarak kabul edilmezken, yapılan çalışmalarda özellikle immün kontrol noktasını bloke eden ilaçlarla önemli derecede fayda elde edilmiştir. Bu grup ilaçlar, hastanın kendi bağışıklık sitemindeki T-lenfositleri üzerinden etki göstererek bağışıklık sistemini harekete geçirip tümöre karşı bir savaş başlatmaktadır. Bu ilaçlarla küçük hücreli dışı akciğer kanseri dışında diğer bazı tümörlerde de çok olumlu sonuçlar alınmış ve tüm dünyada kullanılmaya başlanılmıştır. Gerek hedefe yönelik ilaçları gerekse immünoterapileri akciğer kanserinde en yeni ve umut vaat eden tedaviler olarak nitelendirebiliriz. Kısaca kanser tedavisindeki stratejimizi 'doğru hasta, doğru hastalık, doğru hedef ve doğru ilaç' olarak özetleyebiliriz."