Ticarileştirilen sağlık sistemi ‘çete’ üretiyor! 2024-11-18 09:03:35   Pelşin Çetinkaya    AMED -  Sağlık sistemindeki sorunlara dikkat çeken SES Amed Şube Eşbaşkanı Yıldız Ok Orak, söz konusu alanın ticarethaneye dönüştürüldüğünün altını çizerek, “Hastaneye başvuran her hasta müşteri durumuna düşürüldü ve ‘En çok parayı nasıl kazanırız?’ kaygısıyla sistem yönetilmeye başlandı. Bu kaygıyla ortaya çıkan ‘Yeni Doğan Çetesi’ gibi oluşumlar yarın öbür gün ‘Koroner Çetesi’, ‘Ortopedi Çetesi’ olarak karşımıza çıkabilir” değerlendirmesi yaptı.    Selahattin Eyyübi Devlet Hastanesi’nde ortaya çıkan 'Fiksatör Çetesi'nin hedef aldığı hasta ve yakınları, bir bir doktorlardan şikayetçi olurken, suç işlediği öne sürülen doktorlar ise hâlâ görevine devam ediyor.    Geçtiğimiz haftalarda Amed'in Yenişehir ilçesinde bulunan Selahattin Eyyübi Devlet Hastanesi’nde ortopedi bölümünde görev yapan Yunus Türk, hastanede ortopedi bölümünde çalışan doktorlar İbrahim Ulusoy ve Ferit Boğatekin’in medikalcilerle anlaştığını, kendilerine gelen hastalara gereksiz yere cerrahi müdahale ve ameliyat yaptığını ve gereksiz yere fiksatör taktığını iddia etti. Yunus Türk, bu doktorların bilerek, ameliyatlarda anlaştıkları medikalcilerin kendi mağazalarında sattıkları bazı ürünleri kullandıklarını ve bu şekilde hem kendilerinin hem de medikalcilerin kazanç sağladığını iddia etti.    Müfettişin incelemesi devam ediyor  Bu olayın ardından hastaneye müfettiş görevlendirildi. Müfettişin araştırma ve incelemeleri devam ederken, suç işlediği öne sürülen doktorlar hâlâ görevlerine devam ediyor.    Olayda adı geçen doktorlarla görüştük   Bu iddiaların ardından, Selahattin Eyyübi Devlet Hastanesi’ne İlk olarak adı geçen Doktor Ferit Boğatekin ile JINNEWS adına görüştük. Ferit Boğatekin, iddiaları sorduğumuzda kabul etmedi. Ardından olayla ilgili adı geçen Doktor İbrahim Ulusoy ile görüştük. İbrahim Ulusoy da belirtilenlerin doğru olmadığını savundu.    Başhekimlik görüşmeyi kabul etmedi   Adı geçen doktorlarla görüştükten sonra hastanenin başhekimliği ile görüşmek istedik, fakat başhekimlik de görüşmeyi kabul etmedi.   Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Amed Şube Eşbaşkanı Yıldız Ok Orak, sağlığın piyasalaşmasına ve son dönemde sağlık alanında bir bir ortaya çıkan “çetelere” ilişkin konuştu.   ‘AKP, sağlığı kapitalist sisteme hizmet eden bir şekle dönüştürdü’   Sağlık alanının AKP’nin iktidara gelmesinden sonra bir ticaret merkezine dönüştüğünü, hastaların hastane için müşteri olarak görüldüğünü ifade eden Yıldız Ok Orak, “Recep Akdağ Sağlık Bakanı olduğu dönemde, yani AKP'nin ikinci döneminden sonra ‘Sağlıkta dönüşüm yasası’ çıkarıldı. Bu yasayla sağlık tamamen kapitalist sisteme hizmet eden bir şekle dönüştü. Mesela performans sistemi çıktı. Performans sistemine göre, hasta ile doktor veya sağlık çalışanı arasındaki ilişki tamamen müşteri-hizmet sağlayıcı ilişkisine dönüştü. O dönemde çıkan yasa ile birlikte hastaneye başvuran hasta sayısı ve yapılan işlemin niteliğine göre puan alınıyor, bu puana göre döner sermayeden pay veriliyor. Performans sistemi sağlığı ticarileştiren bir sistemdir ve o dönemde buna çok karşı çıktık. Bugün bu noktaya geleceğimizi biliyorduk. O dönemde hem Tabipler Birliği olarak hem de SES olarak, sağlığın ticarileşmemesi gerektiğini, sağlığın sosyal bir hak olduğunu, paranın işin içine girmesiyle nasıl bir dönüşüm yaşanacağını hep anlattık” dedi.    ‘Sistem, yürütenlerin elinde patladı’   Yıldız Ok Orak, hastanelerin yanlış kişiler tarafından yönetildiğini, bu yüzden sağlık alanında çetelerin ortaya çıktığını ve bu durumun devam edeceğini belirterek, “Maalesef, bahsettiğimiz sorunların doruk noktasını yaşıyoruz. Çünkü sağlık sistemi, şu an bu sistemi yürütenlerin elinde patladı. Özellikle Sağlık Bakanı Fahrettin Koca olduktan sonra, özel hastanelerin ön plana çıkarılma çabasıyla birlikte, sağlık tamamen ticarileşti. Hastaneye başvuran her hasta müşteri durumuna düşürüldü ve ‘En çok parayı nasıl kazanırız?’ kaygısıyla sistem yönetilmeye başlandı. Bu kaygıyla ortaya çıkan ‘Yeni Doğan Çetesi’ gibi oluşumlar yarın öbür gün ‘Koroner Çetesi’, ‘Ortopedi Çetesi’ olarak karşımıza çıkabilir. Bu sistemin yanlışlığı artık sağlık sistemini yürütenlerin elinde patladı” ifadelerine yer verdi.   ‘Emeğin karşılığı alınmıyor’   Türkiye’deki tüm fakülte hastanelerinde, mesai dışında doktorların hastaneye başvuran hastalardan ücret aldığını belirten Yıldız Ok Orak, “Son birkaç senedir süregelen ekonomik kriz nedeniyle, hastanedeki tüm sağlık çalışanları emeklerinin karşılığını resmi olarak alamadıkları için illegal yollara başvurma gibi bir duruma girdiler. Bu, zaten bizim tasvip etmediğimiz, asla onaylamadığımız bir şey. Hasta üzerinden para temin etmeye veya hasta üzerinden para kazanmaya çalışmak hem ahlaki değil hem etik değil, hem de olmaması gereken bir durumdur. Ancak bunun sorumlusu, orada çalışanlardan ziyade sağlık sisteminin yetersizliğindedir; çünkü sağlık sistemi, sağlık çalışanlarını buna mecbur bırakıyor. Yani adeta, ‘Ben sana yeteri kadar para vermiyorum, sen parayı istediğin gibi kazan’ gibi bir seçenek sunuyor. Bu da bugün gelinen duruma neden oluyor.    Bir başka örnek vereyim: Türkiye’nin her yerindeki üniversite hastanelerinde durum böyle. Bundan birkaç yıl önce ‘Mesai Dışı Ücret’ diye bir uygulama çıkmıştı. Biz ona da o zaman karşı çıkmıştık; fakat o dönemdeki uygulama hali, belki de şu anda uygulanan durumdan bir nebze daha iyiydi. Normalde yasaya göre, mesai saatleri içerisinde hekim başvuran hastaya bakmak zorundadır; mesai dışında ise çalıştığı için hastadan ekstra ücret alıp mesai dışında gelen hastaya hizmet verebilir diye bir düzenleme yapılmıştı üniversite hastaneleri için. Ancak şu an üniversite hastanelerinde, bu MDÖ dediğimiz sistem, mesai içi-dışı fark etmeksizin tamamen uygulanıyor” şeklinde konuştu.   ‘Parası olan hemen, olmayan ise birkaç ay sonra tedavi ediliyor’   Yıldız Ok Orak, AKP iktidarının sunduğu sistem içinde kişinin hayatının parayla orantılı hale geldiğine dikkat çekerken, devamında şunları kaydetti: “Şu an diyelim ki bir ultrason çektirmek için üniversite hastanelerine gitseniz, size 3-4 ay sonrasına randevu veriyorlar, ama paranızı yatırırsanız hemen çekebiliyorsunuz. Yani sistem bu hale gelmiş durumda. Bu sadece ultrason için değil; acil, bütün ameliyatlar ve MR için de geçerli. Her şey tamamen paraya dönmüş. Parası olmayan şu anda sağlık hizmetinden yeterince yararlanamıyor; maalesef bu duruma geldik. Asıl anayasal hakkımız olan sağlık hizmetini almamız gereken kamu kurumlarında, kamu hastanelerinde bile böyle bir para sistemi işliyor.    Bu para sistemi, vatandaşı ‘paran varsa sağlık hizmeti alırsın, yoksa git 3 ay sonra, 5 ay sonra gel’ durumuna düşürüyor. Bu durum birkaç yıl sonrasında çok daha büyük birikmiş problemlere yol açacaktır. Örneğin, tanıların geç konulmasına neden oluyor ki bu aslında çok ciddi bir problem. Diyelim ki kanser taraması yapılması gereken bir hasta hastaneye başvurdu. Siz ona tomografi, MR gibi radyolojik girişimler veya diğer tetkikler için 3 ay sonrasına gün verirseniz, o hasta hayatından 3 ay kaybetmiş olur. Yani, şu anda alması gereken tanıyı ancak 3 ay sonra alabilecek demektir. Bu bile o hasta açısından çok riskli bir durum. Gün geçtikçe bu uygulamaların kötü sonuçlarını maalesef göreceğiz. Zaten bu, bizim yıllar öncesinde öngördüğümüz bir durumdu.”