‘Dün alkışlanıyorduk, bugün yerlerde sürükleniyoruz’ 2021-03-21 08:34:32     ANKARA - Sağlık meslek örgütü temsilcileri, pandemi yasaklarının kademeli olarak kaldırılmasını “erken bir karar” olarak değerlendirirken, sağlık emekçilerinin koşullarına da dikkat çekti: “Dün alkışlanıyorduk, bugün maalesef yerlerde sürükleniyoruz ve yok sayılıyoruz.”   Türkiye’de bir yılını geride bırakan koronavirüs (Covid-19) pandemisinde vakaların ciddi rakamlarda seyrettiği bugünlerde yasakların “kademeli” olarak kaldırılması hala tartışma konusu. Sağlık Bakanlığı’nın günlük olarak yayınladığı son koronavirüs tablosuna göre toplam vaka sayısı 2 milyon 971 bin 633, toplam ölüm ise 29 bin 864. Koronavirüs nedeniyle yaşamını yitirenlerin arasında 385 sağlık emekçisi de bulunuyor. Pandemide en önde mücadele eden sağlık emekçileri, kendileri muhatap alınmadan ve erken başlatılan “normalleşme süreci” nedeniyle eleştirilerini dile getirdi.   ‘Sağlığı piyasaya açan sistemin yürümeyeceği aşikardı’   Pandemi sürecinde sağlık alanında yaşanan sorunları değerlendiren Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konsey Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, sorunları konuşabilmek için Sağlık Bakanı’nı aradıklarında ulaşamadıklarını söyledi. Türkiye'de sağlık politikasının olmadığını kaydeden Şebnem, “Türkiye’de aslında sağlık politikası vardı ama sağlığı piyasaya açan, sağlık talebini kışkırtan, piyasacı, kâra dayalı bir sistemi öngördüler ama pandemide böyle bir sistemin yürümeyeceği de zaten aşikardı. Hastane kapısında dahi karşılayamadılar. Fazladan ölümlerle gördük ki, aslında ölüm sayıları 30 binlere ulaşmıyor, 100 binlere ulaşıyor ve ne yazık ki bunun bedelini ödemek zorundadırlar. Çünkü yanlış, uygulanmayan, birinci basamakla koruyuculuk öncelemeyen bir sistem nedeniyle yaşam hakkı ihlali gerçekleştirilmiştir” dedi.   ‘Yeniden her yeri kapatmak zorunda kalacaklar’   Yasakların kademeli kaldırılmasına tepki gösteren Şebnem, “Karar vericiler oturur; alanın bilim örgütleriyle, meslek örgütleriyle birlikte tartışır ve uygun bir plan yapar.  Kademeli yasakların kaldırılması kontrolsüz bir normalleşmedir, daha doğrusu bu normalleşmeme hayalidir. Çünkü yeniden her yeri kapatmak zorunda kalacaklar, yeniden insanlar aç, açıkta kalacaklar, oysa biz daha Eylül sonu Ekim başı gibi TTB seçimleri yapıldıktan hemen sonra bir talepte bulunduk: Dedik ki, sınırlı bir süreyle tam kapanın ama tam kapanın derken; sokağa çıkma yasağı uygulayın, demedik tabi ki. İnsanlar fiziksel mesafesini koruyarak çıksınlar. Ama toplu taşımaya binmesinler, zorunlu üretiminin dışında üretimi durdurun. İki hafta, daha iyisi hatta 4 hafta bu salgını düşürün dedik. Bakın o zamandan bu zaman kadar 6 ay geçti. Bu 6 aydaki ekonomik maliyeti, bu ülkeye bu yanlış politikanın yükü çok ağır ve bunun bedelini insanlar ödüyor, halk ödüyor. Artık bu kapanmayla olacak bir iş de değil zaten. Çünkü insanların artık takati kalmadı. Dolayısıyla buna uygun aralıklı çalışmalar, seyrek çalışmalar, iyi havalandırılmış ortamlarda çalışma, iyi havalandırılmış ve sıkılaştırılmış toplu taşıma gibi bulaşı kırma yöntemleri uygulamak zorundalar bundan sonra” şeklinde konuştu.   ‘Çok ağır bir tablo ile karşılaşacaklar’   İktidarın sıkça hedef gösterdiği TTB’nin kapatılmasını istemesine ilişkin ise Şebnem, şunları vurguladı: “Tabi bizim gibi aykırı sesler çıkaran ve muhalif olanlar olmazsa zaten hiçbir sorun kalmayacak, öyle var sayıyorlar. Ama o zaman çok daha ağır bir tablo ile karşılaşacaklar. Bu ülkede isyan olacak, geldiğimiz nokta budur. İnsanlar açlıktan isyan etme noktasında ve biz şimdi onların sesini duyurmaya çalışıyoruz. En az demokratik yöntemleri kullanıyoruz. O yüzden bize teşekkür borçlular aslına.”   ‘Tedbirlerin hiçbiri hayata geçirilmedi’   Pandeminin başında alınmayan tedbirlere işaret eden Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Eş Genel Başkanı Selma Atabey, “Biz gördük ki Aralık ayından 11 Mart’a kadar yani, ülkemizde 4 ay içerisinde maalesef Sağlık Bakanı tarafından hiçbir tedbir veya sağlık alanına dönük hiçbir eğitimin yapılmadığı olumsuz bir süreçle başladık. Herkesin bildiği gibi en basitinden sağlık alanında maskeye ulaşım dahi çok sınırlı sayıda oldu. Bundan kaynaklı da yaklaşık 200 bine yakın sağlık emekçisi Covid hastalığına yakalandı ve bunun yanı sıra 385 sağlık emekçisi Covid’den yaşamını yitirdi. Özellikle halk cephesinden baktığımızda; halkın da sağlığının korunmadığını, küçük yasaklarla veya yaşanan ekonomik sorunlardan kaynaklı bu tedbirlerin hiçbiri hayata geçirilmedi” ifadelerine yer verdi.   ‘Hasta sayısının artacağı endişesini yaşıyoruz’   Yasakların kademeli şekilde kaldırılmasını değerlendiren Selma, ilk olarak 1 Haziran’da atılan “normalleşme” adımlarını hatırlatarak, şunları söyledi: “1 Haziran normalleşme ile beraber Ağustos'ta hastalık noktasında Türkiye Covid hastalığının pikini yaşamıştı ve şu an geldiğimiz noktada aşamalı normalleşme adı altında birçok ilde yapılmaması gereken birçok noktada maalesef değişiklikler yapıldı. Bu önlem alamama noktasında hasta sayısının artacağının endişesini zaten biz yaşıyorduk. Bu yöntemle gidilmesini doğru bulamıyorduk. Evet, il bazında bu kararların verilmesi olumlu ama bunun içerisinde emek, sağlık örgütlerinin olmaması büyük bir sıkıntı. Çünkü maalesef toplumda çok ciddi ekonomik kriz yaşanmakta ve bu krizden kaynaklı birçok insan maskeye dahi ulaşamıyor, maskede çok ciddi sıkıntı yaşamakta. Normalde günlük bir defa kullanması gereken maskeyi 3 gün, 5 gün vatandaş kullanmak zorunda kalıyor. Böyle bir koşulda da sağlıklı kalması veya bu hastalığa yakalanmaması mümkün değil.”   ‘Kimsenin hesap veremeyeceği durumlar yaşanabilir’   Selma, erken normalleşme adımları konusunda uyarısını yinelerken, “İleride gerçekten hiçbirimizin hesabını veremeyeceğimiz durumların yaşanabileceğini düşünüyoruz. Acilen bu tedbirlerin yeniden gözden geçirilmesi gerekiyor” dedi.   Selma son olarak şunları belirtti: “Geçen haftada Sağlık Bakanı’ndan bir randevu talep ettik. Son bir yıldır ne yazık ki Sağlık Bakanı tüm sağlık örgütlerine kulaklarını tıkadı. Sağlık emekçilerinin taleplerini görmezden geldi. Bizler sağlık emek örgütleri engellerle karşı karşıyayız. Dün alkışlanıyorduk, bugün maalesef yerlerde sürükleniyoruz ve yok sayılıyoruz. Bizler de bunu kabul etmiyoruz” dedi.   ‘Kapıları bize kapattılar’   TTB Merkez Konseyi üyesi Doç. Dr. Deniz Erdoğdu da “meslek hastalığı” olarak değerlendirdikleri koronavirüs nedeniyle Türkiye’de şimdiye kadar 140’ı hekim, 385 sağlık emekçisinin yaşamını yitirdiğini vurguladı. Sürecin iyi yönetilmediğini dile getiren Deniz, “Sağlık, emek, bilim örgütlerinin, uzmanlık derneklerinin görüşleri alınmadı. Bizim katkılarımıza kapıyı kapattılar, görüşmelerimizi sağlayamadık, bize randevu verilmedi. Bu iş böyle yönetilmez. Covid-19’un bu aşamada illiyet bağı aranmadan, zorlanmadan, araştırmadan tüm sağlık çalışanları için meslek hastalığı olarak kabul edilmesi gerekli ve bu bir kazanım olacaktır” sözlerine yer verdi.   ‘Vakalar bir yılda hiç sıfırlanmadı’   Deniz de kademeli normalleşmeye tepki gösterirken, Türkiye’de bir yıldır vakaların hiçbir şekilde sıfırlanmadığına işaret etti. Deniz, “Son zamanlarda getirilen kademeli yasakların kaldırılmasını Türk Tabipleri Birliği olarak 65 Tabip Odası örgütümüz ile birlikte dile getiriyoruz; anormal koşullarda normalleşme olmaz. Hiçbir zaman hastalığı sıfırlayamadık, salgını bitiremedik. Üzerine varyantlar çıktı. Tehlikeli İngiliz varyantlarından bahsediliyor. Bunları tespit edecek laboratuvarlar bile test var mı yok mu net değil. Bulaşıcılık bunlarda yüzde 70 artmış durumunda, yüzde 30 da daha öldürücü olduğunu biliyoruz. O yüzden bunun doğru olmadığını düşünüyorum. Önceden turkuaz bir tablomuz vardı, şimdi ise bir haritamız var. Orada gittikçe risklerin arttığını görüyoruz, iller arasında geçirgenliğin fazla olduğunu görüyoruz” dedi.   ‘Kısa süre içerisinde salgını bitirebilecektik’   Türkiye salgın konusunda başarılı olmadığına belirten Deniz, yaşamını yitirenleri hatırlatarak şöyle konuştu: “Bu korona sürecinde insanların işsiz kalmasından, açlık sınırına gelinmesinden belli oluyor. Ölümler, hastalıklar çok fazla oldu. Başarılı ülkeler arasında değiliz. Kaldı ki aşıya bel bağladık. Ancak aşıyla bağışıklarsak toplumun büyük bir kesimini yüzde 80'ini, kısa süre içerisinde salgını bitirebilecektik. Biz bunu yapmadan varyantalar ortaya çıktı. O yüzden aşılama yavaş ve yaygın değil. Bundan da eksiklikler var.”