TTB'den koronavirüs raporu: Temaslıları takip edemiyoruz 2020-12-11 16:41:57   ANKARA - TTB'nin salgında 9’uncu ay değerlendirme toplantısında konuşan Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Aslı Davas, “Filyasyon ekiplerin yetmesi mümkün olmadı ve şu an geldiğimiz noktada biz temaslıları takip edemiyoruz” derken, Prof. Dr. Yasemin Yalım ise, “Sağlık çalışanları hasta seçmek durumunda kalacak” diye belirtti.   Türk Tabipleri Birliği (TTB) Covid-19 İzleme Kurulu, “Covid-19 Pandemisi 9’uncu Ay Değerlendirmesi” raporunu, yaptıkları online basın toplantısıyla kamuoyuna duyurdu. Toplantıda ilk olarak konuşan TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, “Sağlık Bakanı 9 Aralık tarihinde vaka sayılarını 31 bin 712 olarak tanımlamıştı. Sonra 10 Aralık tarihi itibariyle hasta sayısını vermekten de vazgeçip toplam vaka sayısını verdi. Bu değişiklik ilginç bir değişiklik. Neden bu vaka sayılarını verme ihtiyacı duyuldu. Öncelikle vaka sayılarını vermeye başlamaları pek çok etkenle bağlantılı bizim de gündemde tutmamız, her fırsatta şeffaflık talep etmesinin büyük etkisi var” dedi.   ‘İlliyet bağı aranmaksızın meslek hastalığı olarak kabul edilmeli’   Bütçe görüşmelerinde Aile, Çevre ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk’un, sağlık emekçilerinin talep ettiği meslek hastalığına ilişkin söylediği, “İlliyet bağı kurulursa zaten bizim mevzuatımızda mevcut illiyet bağı kurulup gerekli şartlar sağlandığı sürece herhangi bir sorun olmayacak” sözlerini hatırlatan Şebnem, “Sorun tam da bu illiyet bağı aslında. Biz özellikle 11 Kasım itibariyle bir eylemlilik süreci başlatmıştık. Covid-19'un meslek hastalığı olması yönünde. Toplumda yönetemediği pandemide Sağlık Bakanı, sağlık çalışanlarını tek başına bırakıyor. Toplumdaki yaygınlığına göre 3 kat fazla yaygın olan hastalık için illiyet bağı sorgulaması tabi ki kabul edilebilir değil. Bunun ayrı bir yasayla düzenlenmesi ve illiyet bağı aranmaksızın meslek hastalığı olarak kabul edilmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.   ‘Yoğun bakım ihtiyacının karşılanmaması sağlıkçıları zorluyor’   Pandeminin başından beri sağlık emekçileri olarak tükendiklerini dile getirdiklerini vurgulayan Şebnem, “Şimdi başka bir tabloyla karşı karşıyayız. Yoğun bakımlarda yer kalmaması, servislerdeki doluluk oranı. Bu servislerde başka hastalıklardan dolayı kalan kişilerin yoğun bakım ihtiyacının karşılanmaması sağlık çalışanlarını çok zor durumda bırakıyor. Diğer yandan sağlık kurumlarında triyajdan (seçme) söz edildiğinde tıbbın kaçınılmaz yönlerinden bir olarak Covid-19 nedeniyle yoğun bakıma, solunum desteğine ya da hastaneye yatarak tedavi göremeye ihtiyacı olan hastalar bağlamında triyaj yapılmasının gündeme geldiğini şaşkınlıkla okuyor ve duyuyoruz. Tümüyle sağlık otoritesi tarafından yönetilen bir salgında triyaj kavramının yeri olmadığını açıkça vurgulamak gerekir” diye konuştu.   ‘Hasta seçme durumu söz konusu’   Ardından söz alan Prof. Dr. Yasemin Yalım da triyaj uygulamasına dair şöyle konuştu: “Tıp alanında bazı sözcükler insanları ahlak seçim yapmakta muaf tutar. Triyaj da böyle bir sözcük. Bir önceliklendirme yapmak gerekiyor, bu kaçınılmazdır ve burada da ahlaken kimse sorumlu tutulamaz. Triyaj sözcüğünü salgın kapsamında duyduğumda çok şaşırdım. Triyajn gerektirdiği durum burada yok. Çünkü bu salgın beklenmedik değil 9 aydır bahsediyoruz ve kronik bir durum. Triyajda gördüğümüz insanların sağlık ihtiyaçlarının farklı olma durumu da burada yok. Burada hasta seçme durumu söz konusu. Dolayısıyla sağlık çalışanları hasta seçmek durumunda kalacaklar. Belki şuanda da bu durumdalar. Ama bir hasta seçme durumu bugün Türkiye’de söz konusu ve kahramanca süreci yüklenen sağlık çalışanlarına her şeye rağmen böyle bir ahlaki yükümlülük altına sokmaya kimsenin hakkı yok. Bu işin sorumluluğu, yükü bu süreci kim yönettiğini iddia ediyorsa onun üzerinedir.”   ‘Maskedeki belirsizlik aşıda da devam ediyor’   Toplantıda söz alan TTB Genel Sekreteri Prof. Dr. Vedat Bulut, aşıya dair konuştu. Vedat, şunları aktardı: “Pandeminin ilk dönemlerinde maskeden başlayan belirsizlikler aşıda da devam ediyor. Sağlık Bakanı’nın aşıyla ilgili politikaları da mevcut değil. Şuan Faz3 çalışmasında yayınlar yayımlanmış  ama henüz bazı bağımsız bilimsel kuruluşlardan onay almamış aşılar var. 13 tane klinik deneme aşamasında Faz3’te çalışma var. Bunlar büyük ticari rekabet halinde piyasaya açılmak için hızla çalışıyorlar. Türkiye’de ne gariptir ki birinci basamak sağlık hizmetlerinin, koruyucu sağlık hizmetlerinin ve Türkiye Halk Sağlığı Kurumu’nun görevi olmasına rağmen aşı ihalesini Kamu Hastaneleri Genel Müdürlüğü yapıyor. Bu bile şeffaflıktan ve bu işin nasıl yanlış bir şekilde yönetildiğini gösteriyor.”   Filyasyon durumu   Ardından söz alan Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Aslı Davas da filyasyona ilişkin şunları söyledi: “Filyasyon meselesi yakıcı bir sorun haline dönmüş durumda. Bunun en önemli nedenlerinden biri ilk baştan itibaren ülkemizde bu mücadelede gerekli kaynağın filyasyon yapan ilçe sağlık müdürlüklerine verilememesiydi. Filyasyon, hastanın temas ettiği her kişinin bulunması, gerekli bilgilerin verilmesiyle ilgili alınması gereken bilgileri vermemizdir. Bu dünyada böyle ancak Türkiye filyasyon dediğimiz şey dünyadaki örneklerinden farklı ve çok geniş bir tanımda ele alındı. Ekiplerin yetmesi mümkün olmadı ve şuan geldiğimiz noktada biz temaslıları takip edemiyoruz. Temaslı tamını sürekli daraltılıyor. Evde izolasyon, karantina tanımı bu nedenle sürekli daraltılıyor. Çünkü bu işlerin takibi için alanda değerlendirecek ekiplerimiz yok. Sağlık çalışanı sayısı yetmediği için dışarıdan destek alınıyor. Şuan hekim ve hemşireler dışında diş hekimleri, teknisyenler görevlendirilmiş durumda. Salgının iyice alevlenmesiyle birlikte diğer alanlardan örneğin öğretmenler ve kamu personelinde de görevlendirmeler olduğunu görüyoruz. Arkadaşlarımız günde 12 saat evde de yine devam ediyorlar ve neredeyse 17 saat aralıksız çalışıyorlar.”    ‘Mutlaka kapanma olması gerekiyor’   Yapılan konuşmaların ardından basın mensuplarının, 50 milyon doz aşı bizi ne kadar rahatlatacak?” sorusunu yanıtlayan Prof. Dr. Özlem Azap Kurt, “Salgını kontrol altına alacak olan şey tek başına aşı olamaz. Salgının yaygınlığı dikkate alındığında, toplumsal hareketliliğin kısıtlanması dışında seçenek görünmüyor. Aşılama orta, uzun vadede katkı sağlayacak. Toplumda ‘aşı geldi, tamam bitti’ gibi yanlış bir algı oluşuyor. Ters olan şey; okulların kapalı olup AVM’lerin açık olması. Bir kapanmanın da mutlaka olması gerekiyor. Salgındaki yaygınlık izlenerek iller, ilçeler bazında kapanma da olabilir. Bunun için kararların epidemiyoloji ölçütlerine göre alınması gerekiyor" dedi.    ‘Aşıya ulaşamayan insanlar var’   Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın zatürre ve grip aşılarının az diye eleştirildiği ancak aşıların elde kaldığı yönündeki açıklamasına dair ise Özlem, sözlerini şöyle sürdürdü: “Grip ve pnömokok (zatürre) aşısının ne kadar elde kaldığı söylenebilir, bilmiyorum. Biz kurum olarak pnömokok aşısını önceden İl Sağlık Müdürlüğü’nden alıp yapabiliyorduk, iki aydır verilmiyor. Aile Sağlığı Merkezlerine veriliyor. Burada hastalar sıraya giriyorlar, belli sayıda verildiği için. O yüzden pnömokok aşısının elde kalması gibi bir durum olduğunu sanmıyorum. Pratikte hala ulaşamayan insanlar var. Aşılama için geç değil. Türkiye’de influenza sezonu ocak ayının ilk haftasında pik yapar. Bu nedenle aşılama için geç değil. Nisan’a kadar grip aşısı yapılmalıdır, elde kaldı demek için çok erken.”   ‘Sosyal destekle birlikte kapanma’   Tam kapanmanın toplumda neden yaygın bir talep haline gelmediği sorusuna dair ise Prof. Şebnem Korur Fincancı şunları söyledi: “İnsanlar kapanmak istemiyor çünkü sosyal destek yok. Ücretsiz izin adı altında insanların günlük 39 lira ile hayatta kalabileceği varsayımı, toplumun kapanması konusunda da ciddi kaygılar yaşanmasına neden oluyor. Ne yazık ki toplumda da bir ses bulamıyor. Toplumun sosyal destekle birlikte bu kısıtlamaların gerçekleştirilmesi talebini dillendirmesi gerekiyor. İnsanca yaşayabilecek bir ücretle bu kapanmanın olması ve tabi ki doğru verilerle bölgesel temelli değerlendirmeler gerekiyor. Bunlara halk katılımı, yerel yönetimlerin katılımı gerekiyor.”