Sedef sadece bir deri hastalığı ya da kozmetik bir sorun değil 2019-11-03 09:07:56   HABER MERKEZİ - Sedefin yalnızca bir deri hastalığı ya da kozmetik bir sorun olmadığını vurgulayan Prof. Dr. Nilgün Atakan, “Sedef hastalığı sedef artriti, kalp damar hastalıkları, metabolik sendrom, yağlı karaciğer, bağırsak hastalıkları, depresyon gibi diğer kronik hastalıklara da yol açabiliyor” dedi.   Tüm dünyada insanların yaklaşık yüzde 3'ü sedef hastalığına (psoriasis) yakalanıyor.  Sedef hastalığı yapılan çalışmalarda tüm kronik hastalıklar içinde hastayı en fazla olumsuz etkileyen ve yükü en ağır hastalıklardan biri olarak görülüyor. Çocuklukta görülen deri hastalıklarının ise yüzde 4'ünü sedef hastalığı oluşturuyor.  Hastalığa ilişkin bilgi veren Hacettepe Üniversitesi Deri ve Zührevi Hastalıklar Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nilgün Atakan, “Kırmızı zeminli deri üzerinde beyaz kepeklerle kaplı plaklar şeklindeki döküntüler halinde kendini gösteren sedef hastalığının nedenleri arasında genetik yatkınlık ve çevresel faktörler var” dedi.    ‘Hastalar intiharı dahi düşünüyor’    Sedef hastalığının sadece deri hastalığı ya da kozmetik bir sorun değil,  yaşam kalitesini olumsuz etkileyen bağışıklık sistemi hastalığı olarak kabul edildiğini belirten Nilgün, “Hastaların yarısından fazlası giysilerini hastalığına göre seçiyor, uyku düzenlerinin bozuk olduğunu, toplumdan izole yaşadıklarını, görüntülerinden rahatsız olduklarını, iş bulmakta zorlandıklarını ve sık sık intihar düşüncesi içerisinde olduklarını belirtiyorlar” diye konuştu.  Sedef hastalarında sedef artriti, kalp damar hastalıkları, metabolik sendrom, yağlı karaciğer, bağırsak hastalıkları, depresyon gibi diğer kronik hastalıkların görülme sıklığının da daha fazla olduğunu ifade eden Nilgün, hastalığın görünenin ötesinde çok daha dikkatle ele alınarak tedavi edilmesi gerektiğini vurguladı.   ‘Hastaların yarısından çoğu gerekli tedaviyi alamıyor’   Tedavi aşamasında temel prensibin hastalığın şiddetinin belirlenmesi ve beraberindeki hastalıkların tespit edilmesi olduğunu ancak hastaların yarısından çoğunun gerekli tedaviyi alamadıklarını belirten Nilgün, şöyle devam etti: “Hastalarımızın gerçek tedavi ihtiyacı karşılanamıyor. Genel olarak deri belirtilerinin ölçümü ve takibinde kullanılan endeks PAŞİ (Psoriasis Alanı ve Şiddet İndeksi) skoru olarak bilinir. Lezyonların kızarıklık, kabuklanma, kalınlık ve vücudun her bölgesindeki tutulum oranının değerlendirildiği skorlamada ilk ölçümlere göre değişim tedavinin etkinliği için kullanılıyor. Başlangıca göre yüzde 50 iyileşme PAŞİ 50 olarak ifade edilirken, PAŞİ 90 deride tama yakın, PAŞİ 100 ise tam iyileşme anlamına geliyor. Günümüzde tüm sağlık otoriteleri tedavide hedefin PAŞİ değerinin 90-100 aralığında olması gerektiğini belirtiyor.”