Sterk’in kelimeleri, tecrit ve özgürlük çiçeğim

  • 09:02 9 Kasım 2017
  • Kadının Kaleminden

“Seninle karışılacağı ve sana yazdıklarını okuyacağı gün için misler kokulu bir dünya hazırlıyor yani. İmralı’da hasret kaldığın tüm çiçekler var Sterk’in defterinde… Çiçek bulamadığında da kendi çiziyor zaten.”

Jiyan Erdem
 
Sana seni anlatmak, seni yazmak ne zor. Birçoğumuz aynı fikirdeyiz Beritan yapmalıydı bunu. Senin de dediğin gibi ne cesur kız Beritan. O sonsuz zılgıta seni anlattığı bir roman eklemeliydi… Ben seni değil sana yazılanları anlatacağım. Senden kilometrelerce uzakta, özgürlük kokusunun rutubet kokusunu kırdığı bir alanda tanıdığım bir kadının defter defter yazdığı milyonlarca harfin tecridi nasıl kırdığını anlatacağım...
 
Belki o rutubet kokusuydu ortak aldığımız nefesin tadı. Sen İmralı Ada’sının ortasında rutubetli bir odada, biz ağlarcasına ıslanan bir şikeftin ortasında. Seni daha fazla hissettikçe o rutubetli nefes bambaşka bir nefese dönüşüyor ve ciğerlere sınırsız bir özgürlük doluyordu. Bu nefesi her an her gece en çok içine çeken Sterk’ti. Adı ne güzel değil mi, tıpkı “Yoldaş yoldaşın başını yıldızlara değdirendir” cümlesi gibi güzel. Ona her seslendiğimde bu cümlen geliyordu aklıma. O da başımızı yıldızlara değdiren cinsten bir naifliğe sahipti. 
 
Sterk, sadece ilk okula kadar okuyabilmiş ama yazı yazmaya aşık. Çünkü yazı yazmak sana ulaşmak ve seni içinde yaşatmak için bir araç onun için. Çünkü anlam yüklediği her kelime her harf ile tecridi daha da anlamsızlaştırıyor ve seni daha çok hissediyor. Şimdiden sana seni anlattığı bir sürü defter bitirdi. Sterk’in en büyük hayali bir gün sana yazdıklarını okutabilmek. Sterk bazen çok öfkeleniyor bazen çok üzülüyor o kocaman gözleri daha da büyüyor büyüyor ve İmralı’ya konan iki güvercine dönüşüyor. Çünkü ne zaman üzülse soluğu senin yanında alıp seninle dertleşmeye koyuluyor. Sen onun özgürlük çiçeğisin. Belki hepimiz farklı farklı kokluyoruz bu çiçeği ama Sterk hep bir adım daha fazla kokluyor, daha çok suluyor… Bir yaprağı incinse sanki Sterk sönüyor. Tecridin ağırlaşarak devam ettiği bu zamanlarda, Sterk özgürlük çiçeğiyle birlikte kim bilir nasıl direniyor…
 
Sana, seni yazdığı defterlere de dağlardan topladığı çiçekleri nakşediyor. Her bir sayfada ayrı bir çiçek. Seninle karışılacağı ve sana yazdıklarını okuyacağı gün için misler kokulu bir dünya hazırlıyor yani. İmralı’da hasret kaldığın tüm çiçekler var Sterk’in defterinde… Çiçek bulamadığında da kendi çiziyor zaten. 
 
Sterk tecridi sadece kelimelerle kırmıyor. Birde her gece yaptığı kutsal bir törene hazırlanırcasına sürdürdüğü bir eylemi var. Akşam herkes uykuya daldığında, boynunda üzerinde senin resmin olan kolyeyi sıkıca tutup, “Önderim, bugün eksikliklerim oldu yeterince emek veremedim,” “Arkadaşlarla ilgilenemedim”  ya da “Sana yazacağım yazıyı yazamadım” diye tekmilini veriyor. Bunu istisnasız her gece yapıyor. Her gece o zindanın kapılarını usulca açıp, kimselere göstermeden seni oradan çekip yıldızların altında bambaşka bir yolculuğa çıkarıyor ve özeleştirisini  veriyor. Belki sana yazdığı şiirleri de okuyordur, kim bilir…
 
Bugünlerde Türkiye, Kürdistan ve Avrupa’da da senin özgürlüğün için eylemler yapılıyor... Tıpkı Sterk gibi zindanın kapısını açacakları günün hayaliyle bedenini açlığa yatıran elleri kınalı analar var… O annelerin elleri de tıpkı Sterk’in defterleri gibi umut kokuyor.