Kadın tutsaklardan çağrı

  • 09:01 17 Ağustos 2024
  • Kadının Kaleminden
 
"Bu ülkede yaşayan herkesten dayanışma bekliyoruz. Başta İmralı Adası ve diğer bütün cezaevlerinde yaşanan kötülüklere sessiz kalarak ortak olmayın. Başta kadınlar tüm duyarlı kesimlere yarın çok geç olabilir, bugün sesimiz olun diyoruz." 
 
Leyla Güven
 
Dünya hegemon güçlerinin çok kutupluluğa evrilmesine tanıklık ederken, Filistin ve Kürdistan merkezli süren 3’üncü paylaşım savaşı artık, sadece emperyalistlerin kendi aralarındaki çelişkilerin bir eseri değil, aynı zamanda bir bütenen bu eril sistemin sürdürülmediğinin itirafıdır. Orta Doğu bünyesine yabancı olan despot, tetikçi, cinsiyetçi anlayışların toplumlar tarafından kabul görmesi mümkün değildir. 
 
Emperyal ülkelerin tıkan sistemlerini coğrafyamızı kana bulayarak açmaya çalıştığı da bilenen bir gerçektir. Filistin ve Kürt halklarının tarihsel ve toplumsal haklı mücadelesi karanlık zihniyetli bir kadın düşmanı kutsal değerleri kendilerine kalkan yapan feodal işbirlikçi gürühların pratiklerine kurban edilemeyecek kadar kadimdir. Halklarımızın dişiyle tırnağı ile bugüne getirmek için ağır bedeller ödediği hiçbir değerimizi onların oryantalist anlayışına kurban etmeyeceğiz. 21.yüzyılda Filistinli tutsaklar İsrail zindanlarında, Kürt tutsaklar da Türkiye zindanlarında her türlü “çağdaş” işkence yöntemiyle teslim alınmak isteniyor. Son elli yılda defalarca kanıtlanmıştır ki haklı ve meşru taleplerimiz için verdiğimiz mücadeleden bir milim dahi geri adım atmadık ve atmayacağız. Beyhude bir çabayla gerici faşizan işkence yöntemlerini cezaevlerinde denemekten vazgeçsinler. Tarihin hiçbir döneminde siyasi tutsaklara boyun eğdiremediler bu da “beyaz adamları” çileden çıkarıyor, biliyoruz.
 
'Yok dersen yok olur' anlayışı 
 
Filistinli tutsakların yaşadığı hukuk dışı işkenceleri basında gördüğümüzde öfkemiz katlanıyor. Ancak Kürt tutsakların zindanlarda yaşadığı hukuk dışılığı özgür basın dışında hiçbir yerde görmek, duymak mümkün değildir. Türkiye’de her konuda yaşanan bölünme ve ötekileştirme en çok da acıda, kederde, hukuksuzlukta, yasa tanımamakta karşımıza çıktığında canımızı yakıyor. Devletin ve onun medyasının bu konuda içine girdikleri “yok dersen yok olur” anlayışı zaten biliniyor. Ancak muhalif basın ve kamuoyunun bu konudaki çifte standartını asla kabul etmiyoruz. Kürt tutsaklar sadece öldüğünde mi siz de haber olacak diyeceğim ama ne acıdır ki hasta tutsaklar cezaevinde ranzaya kelepçe ile bağlı halde can veriyor ve yine de haber değeri olmuyor.
 
Bu uygulamalara ne ad koyacağız?
 
Bu kesimlere sormak istiyorum; İmralı Adası’nda 4 politik tutsak yasalarla kendilerine tanınan bütün haklarına rağmen yıllardır aileleri, avukatları, arkadaşlarıyla hiçbir bağlantı kuramıyorsa, telefon ve mektup haklarını kullanamıyorsa, bu konudaki bütün talepler reddediliyorsa, S ve Y tipi kuyu cezaevlerinde insanlar ağır bir tecrit yaşıyorsa, ağır hasta tutsaklar içeride ihtiyaçlarını karşılayamadığı halde ölüme terk ediliyorsa, aldıkları hapis cezaları bittiği halde bırakılmayan yüzlerce tutsak varsa, bu cezaevinde 5 arkadaşımız 30 yıl, 5 arkadaşımız da yaklaşık 10’ar yılını bitirdiği halde cezaevi gözlem kurulları tarafından bırakılmıyorsa, kutsal olduğu bilinen sağlık hakkı hastane gidiş gelişlerinde bir işkenceye dönüşüyorsa, adli tutuklulara verilen 30 dakikası görüntülü 1 saatlik sesli telefon hakkı siyasilere sadece 10 dakika olarak veriliyorsa, ailelerinden binlerce kilometre uzaklıktaki mahpuslara götürülen tutsakların 1 saat olan açık görüş hakkı keyfi gerekçelerle 4-5 dakikaya indirilebiliyorsa bu uygulamalara ne ad koyacağız?
 
Yarın çok geç olabilir, bugün sesimizi duyun
 
Biz buna Kürde özel düşman hukuku diyoruz. Bu uygulamalar hem iç hem de uluslararası hukukta kötü muameledir, işkencedir. Bu nedenle de konformist yaşamlarında İsrail faşizmini görüp de Türkiye faşizmini görmüyor yanı başında yaşananlara kayıtsız kalanlara da eleştiri getirme hakkımız var diye düşünüyorum. Çünkü insanlar bu tür konularda ya duyarlı ya da duyarsızdır. Devrimci, demokrat, sosyalist, insan haklarına duyarlı herkese sesleniyoruz; bin yıllık kardeşlik hukuku gereği de bu yaşananlara duyarsız kalmayın. Sadece birkaç saniye empati yapın 30 yıl cezaevinde kalmışsınız tahliye tarihiniz gelmiş ve cezaevi gözlem kurulu gözünün üstünde kaşın var diyor ve seni bırakmıyor. Bu bir isyan gerekçesi değil midir? Dünyanın birçok yerinde aydınlar bu tecride karşı ses veriyor. 69 Nobel ödüllü insan çağrı yapıyor. Bu ülkede yaşayan herkesten dayanışma bekliyoruz. Başta İmralı Adası ve diğer bütün cezaevlerinde yaşanan kötülüklere sessiz kalarak ortak olmayın. Başta kadınlar tüm duyarlı kesimlere yarın çok geç olabilir, bugün sesimiz olun diyoruz.