Hızla küçülen yaşamlarımız bizi bir düzende sıkıştırıyor

  • 09:07 14 Temmuz 2020
  • Kadının Kaleminden
“Kadın mücadelesini sindirmeye çalışan bu eril, kirli zihniyet şimdi de bir lütuf olarak gördüğü İstanbul Sözleşmesi'ni, bir tehdit gibi gündemleştirerek son zamanlarda işlediği işkence ve cinsel saldırı suçlarını unutturmaya çalışıyor.”
 
Havar Derya
 
Hegemonik modern iktidar panzehiri olan özgür eş yaşamı yok ederek, iktidarını güvenceye alıyor.
 
Tarihten bugüne mutasyona uğrayan bir salgın gibi devam eden iktidardan ancak özgür eş yaşamı yaşamsallaştırarak kurtula biliriz. Bu da her iki cinsin ortak mücadelesi ile mümkün.
 
Neolitik dönem ile başlayan erkek devlet sistemi sınıfsal uygarlığına ilk olarak toplumun özgürlük dinamiği olan kadın yaşamını parçalayarak geçerken, her bir parçası anlamsızlaştırılarak yok edilmeye çalışılan kadın yaşamı, zorba ve sömürgen uygarlığa karşı var olan enerjisini hiç bir zaman yitirmemiş ve dondurmamıştır. 
 
Evrenin akışkanlığı ile bütünleşen bu enerji yaşamın her alanında kadın özgürlük mücadelesini evrenselleştirerek büyütmeye devam etmiştir. 
Bazen farkında bazen de farkında olmadan, hızla küçülen yaşamlarımız bizi bir düzende sıkıştırıp duruyor. Çok düşünüp az konuşmaya başladık. Düşüncelerimiz doğal işlevini görüp, yayıldığında ise bir patlama etkisi yaratıyor. Daha sonra gelsin gözaltılar, dosyalar, tutuklamalar vs. 
 
Kısır bir döngüye dönüşen bu uygulamalar hiç bir ülke ve halkını özgür eşit bir yaşama kavuşturmaz. 
 
Yine son süreçlerde rutin bir hal alan kadın ve çocuklara dönük hak ihaleleri yakın tarihte olduğu gibi yerini işkencelerle tutuklamalara bıraktı.
Kadın mücadelesini sindirmeye çalışan bu eril kirli zihniyet şimdi de bir lütuf olarak gördüğü İstanbul Sözleşmesi'ni, bir tehdit gibi gündemleştirerek son zamanlarda işlediği işkence ve cinsel saldırı suçlarını unutturmaya çalışıyor. Yeteri kadar uygulanamayan İstanbul Sözleşmesi büyük mücadelelerle kazanılmış bir haktır ve kadınlar bu hakkın hiç bir iktidarın kadın düşmanı politikalarına kurban gitmesine izin vermeyecek.
 
Tüm bu hak ihlallerinin adaletini sağlayacak Tanrıça Themıs'ın terazisi ise çalınmış ve siyasi iktidarın elinde dilediği gibi yürütülüyor. Savunma hakkının da engellenmesi ile hukukun evrensel ilkeleri ve insan hakları ihlallerinde çığır açılmıştır. 
 
Sürekli olan bu kısır döngüde, iktidar kendine bağımlı hale getirerek yönetme politikasını daha fazla yürütemeyip, amip'e yakalanmış misali son çırpınışlarını vermekte ve artık kendini daha fazla yaşatamayacağı korku ve gerçekliğiyle karşı karşıyadır.