Ankara’ya doğru…

  • 09:16 23 Haziran 2020
  • Kadının Kaleminden
Gülistan Azak
 
Birçok diktatör, devlet ve yönetim halkların mücadelesine karşı yenik düşüp tarihin unutulmak istenen raflarına konuldular. Çünkü güçlerini tarihten ve toplumsallıktan alan halklar ananelerinden, her dönemde haksızlığa karşı başkaldırmayı öğrene geldi. Tıpkı İnsan Hakları Beyannamesinin yayımlanmasına ön ayak olan Büyük Fransız Devrimi gibi.
 
Her geçen gün son hızla tüm dünyaya yayılan hegemonya saldırılarına karşı evrensel etiği inşa etmeden bu hızın yavaşlaması mümkün görünmüyor. İçinde ırkçılığa karşı eşitliğin, savaş yerine barışın, sermayeye karşı emeğin konuşulmasına yeniden ihtiyaç var.
 
Tarih hep bunu gösterdi. Uzun süren olağanlaşma dönemlerinden sonra öyle bir an geliyor ki, toplum bir sıçrayışta yepyeni bir düzeye ulaşıyor. Boşuna “Devrimler tarihin lokomotifleridir” denmiyor. Nitekim bu günlerde halkların pandeminin ölüm tehdidine rağmen ayaklanmasına neden olan şeyin de bu olduğunu görüyoruz. Birbirinin neden ve sonucunu oluşturan ırkçılık, sömürü, şiddet, anti demokrasi, adaletsizlik yüzünden.
 
Roboski Katliamı, Suruç Katliamı, Ankara Katliamı; yerde sürüklenen gençler, dondurucuda çürümesin diye bekletilen, havan mermisiyle öldürülen çocuklar…
 
‘İllegal’ bulunarak kırılan mezarlar, anne kucağına kargo ile postalanan evlat kemikleri.
 
Özgürce türkü söylemek için başlattıkları ölüm orucunda yaşamını yitiren iki sanatçı. Helin Bölek, İbrahim Gökçek.
 
Adil yargılanmak için başlattığı ölüm orucunda yaşamını yitiren bir genç: Mustafa Koçak.
 
Adil yargılanma istemiyle ölüm orucunda olan avukatlar:  Ebru Timtik 172, Aytaç Ünsal ise 141’inci gününde.
 
KHK ile işinden edilmesi ardından bin 233 gündür Düzce Meydanı’nda “İşimi geri istiyorum” diyen mimar Alev Şahin ile aynı taleple eylemde olan Ankara ve İstanbul’daki arkadaşları…
 
Ve daha niceleri…
 
Her biri bu günlerde ırkçılıkla mücadele eden Amerika halkını milyonlarca kez sokağı taşıran olaylar…
 
Uzun süren olağanlaşma dönemlerinden sonra ‘ayak sesleri’ duyuluyor. Ülkenin dört bir tarafından. Doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine… Ülkenin yönetim merkezine, Ankara’ya karşı.
 
Ülkenin doğu ve batısından ‘Darbeye karşı demokrasi’  diyerek yürüyüşlerini sonuçlandıran HDP’li siyasetçiler ve 80 ilinden ‘Adalet’, ‘Savunma’ diyerek yürümeyi sürdüren Baro başkanları…
 
Nihai amaç; Demokrasi, barış, özgürlük, iş, aş, adalet, eşitlik…
 
Halkın gücünü zapt edebileceğini sanmak, korkunun egemen olacağını ummak ne büyük bir hayalciliktir!