Efrîn gözlü Beritan... 2018-05-28 09:01:08   “Efrîn gözlü güzel Beritan… Sana kalmayan, senin yaşayamadığın bu dünya biz büyükler için neye yarar ki?"    Sozda Oremar    Halepçe'de "anne elma kokusu geliyor" diyen, güzel gözleri açık kalmış, yerde öylece uzanmış çocuklar geliyor aklıma. Efrînli Beritan'ın gözleri bana Halepçe'deki çocukların açık kalan gözlerini, o minicik ellerini hatırlatıyor. Beritan 5 yaşında Efrînli bir kız. Öyle farklı bir bakışı vardı ki, onu anlatmak öyle zor ki… Bir başka güzeldi Beritan. Efrîn'in Eşrefiye Mahallesi’nde doğup büyümüş, çok heyecanlı bir çocuktu. Bu yaşta toprağına, Kürtlüğe öyle bağlıydı ki. Efrîn'de ne zaman "ey Efrîn halkı" diye anons yapılsa, hemen koşar, nenesinin yanına gidip "çabuk beni hazırla şehitler var şehitliğe gidecem" derdi.   Efrîn'e saldırılar başlayınca her gün kapının önünde durup zafer işaretiyle "yaşasın Efrîn direnişi" derdi. Henüz 5 yaşında gördüğü vahşete karşı dilinden, "Efrîn bizimdir kimseye vermeyeceğiz, şehitler ölümsüzdür, yaşasın önder Apo,  yaşasın Efrîn direnişi" sloganları eksilmezdi. Çünkü Beritan direniş toprağında, özgür Efrîn'de doğmuştu. Denilebilir ki; Özgür toprakların ilk çocuklarındandı. Beritan 58 gün boyunca Efrîn'e sayısız uçak, tank, her türlü teknikle vahşice saldıran barbarlığa o güzel gözleriyle şahit oldu. O 58 gün hiçbir zaman rahat uyuyamadı. Her bomba sesinde uykusundan uyandı.    Sivillerin Efrîn'den tahliye edilmesinin ardından ailesiyle birlikte Şehba'ya geldi ama aklı ve yüreği Efrîn'deydi. Her zaman "Efrîn'e, evimize dönelim" derdi. Til Rıfat'a yerleşen ailesiyle birlikte kalan Beritan hemen hemen her konuşmasında Efrîn'e dönüşten bahsediyordu. Daha doğrusu Efrîn'e dönüş dayatıyordu. Bazen insan onun çocuk olduğunu unutup yaşı kemale ermiş bir bilge olduğu hissine kapılıyordu. Onun her, "bizim evimizde başkaları mı kalıyor? Biz niye bu çölde kalıyoruz? Gidelim onları evimizden çıkaralım" sözü,  yüreğinden gelen özlemin ifadesiydi. Özgürlük arayışının ta kendisiydi bu sözler.    Önceden tanıdığı Efrîn’deki direnişçileri sorardı. Nerde olduklarını, onları görmek istediğini… Kimse ona o direnişçilerin ölümsüzleştiğini söyleyemiyordu ama onun özlemi ve arayışı da bitmiyordu.    Beritan 5 yıl boyunca özgürce yaşadı toprağında. Ona özgürlüğü getiren kahramanlarla büyüdü, onlarla arkadaş oldu. Direnişin büyüttüğü gençler ona özel ilgi gösteriyordu. İşte tam da onların gözlerindeki özel anlamı arıyordu Beritan.   Beritan suyu bol Efrîn'den susuz Şehba çölüne savrulmuştu. Suya sevdalı Beritan için susuzluk kadar zor bir şey olamazdı herhalde.   Günlerce banyo yapamayan Beritan ve ondan biraz daha küçük olan Sema, su taşıyan aracı gördüklerinde hemen annelerini çağırıp "su geldi su" diye bağırırdı. Elindeki küçük kovayla tankerin önünde beklerken herkese, "Efrîn'den su geldi" diyordu. Beritan'a göre su sadece Efrin'de vardı. Yaşama dair her güzel şey gibi..   Beritan o gün su taşımaya giderken babaannesine "beni yıka sonrada Efrîn'e gidelim" diyor. Yıkanacağı suyu da kendisi getirmek istiyor. O heyecanla aracın yanına yaklaşıyor. Ama çok kalabalık ve ondan büyükler aracın etrafını sardığı için ne yapsa ne etse öne geçemiyor. “Bir yolunu bulup o suya ulaşmalıyım” diyor. Çünkü yıkanacak ve Efrin'e gideceğim hayaliyle yaşıyor. Beritan aracın altına girerek suyun dağıtıldığı noktaya ulaşmayı aklına koyuyor ve öyle de yapıyor. Kimse Beritan'ın arabanın altına girdiğini görmüyor. O esnada araç biraz hareket ediyor ve yine duruyor.   Beritan'ın aracın altında kaldığını kimse görmüyor. O an oradan tesadüfen geçiyordum. Birden çığlıkları duydum! Beritan, Beritan… Haykıran kadınların sesi Efrîn'e ulaşıyordu. Yanlarına yaklaşıp niye ağladıklarını sorduğumda arabanın tekerleğini işaret ettiler. Beritan… Bu gerçek olamazdı. Kötü bir kabus olmalıydı. Bir an donup kaldım yerimde. Yavaş yavaş çıkartmaya çalıştım Beritan'ı. Biraz çektikten sonra yüzüne baktım. Dünyanın en güzel gözleriyle bana bakıyordu. Sanki gülümsüyordu. İçimden "oh be çok şükür iyiymiş benim kuzum" diyorum ama…Cansız bedeni avucumun içindeki... Doktorların deyimiyle “yapacak bir şey yoktu” ama… İnsanın gözü o çaresizlikte yaşatmaktan başka hiçbir şeyi göremiyor.     Beritan'ın cansız bedenini kucaklayıp eve götürdük. Minik elleri sıcacıktı ve gözleri hâlâ etrafına bakınıyordu. Sonra yavaş yavaş sönmeye başladı gözleri, o capcanlı bakışları durgunlaştı. Beritan'ın öyle güzel gözleri vardı ki; o yeşil gözlerinde Kürt çocuklarının yarım kalan umutlarını gördüm. Gözünü kapatmaya çalıştım ama kapanmadı. Annesi kan içinde kalan yarasını öpüyor, "Beritan'ım, kuzum kalk banyonu yapıp seni Efrîn'e götüreceğim. Beni sensiz bırakma" diye yalvarırcasına haykırıyor…   Cenazesi bozulmasın diye gömmek gerekirdi ama içine koyacak bir tabutu bulamayınca önce battaniyeye sonra naylona sardıktan sonra bir battaniyeye daha sardık. Yüzünü kapatmadan önce son kez derin bakan gözbebeğine baktım. Gözlerinde sönen geleceğe dair hayalleri ve o hayalleri yarım bırakan barbarlıkları gördüm.   Kucağıma aldığımda öyle hafifti ki içimden, "sana kalmayan, senin yaşamadığın, senin gibi çocukların parçalandığı bu dünya biz büyükler için neye yarar ki?" diye geçirdim.   Beritan'ı Til Rifat'ın girişinde toprağın kucağına koyduk. Beritan'ı yitirdikten sonra ailesi Sema'yı alıp Berxwedan kampına yerleşti. Sema ne zaman beni görse "Beritan nerde?" diye soruyor. Ne zaman yağmur yağsa "Beritan'ı oradan çıkaralım yoksa ıslanır" diyor. Olup bitenlerden habersiz Sema. Ölümün gerçekliğini bilmiyor ama ölümü de Beritan'a yakıştırmıyor ve gerçekten ölüm Beritan'a yakışmadı. Bizim de Efrîn gözlü güzel Beritan'a sözümüz var: Bir gün mutlaka yuvasına, Efrîn'e kavuşacak ve dostları olan ölümsüz direnişçilerle sonsuza kadar birlikte olacak...