Medyanın vicdanı 2024-08-25 09:05:38       “Medyanın etik ilkeleri göz ardı etmesi, sadece toplumsal güveni sarsmakla kalmaz, aynı zamanda vicdani sorumluluğunu da yerine getirmediğini gösterir.”   Derya Ceylan   Medyanın temel görevi, olayları tarafsız ve objektif bir şekilde ele alarak topluma doğru ve güvenilir bilgiler sunmaktır. Ancak günümüzde bazı medya kuruluşları bu sorumluluktan uzaklaşıyor. Etik ilkelerin göz ardı edilmesi, medyanın vicdani sorumluluğunu ihmal ettiğinin bir göstergesidir. Bu durum, toplumsal güveni sarsmakla kalmaz, halkın doğru bilgiye ulaşma hakkını da tehlikeye atar. Medya, hakikati ararken etik değerleri unutmamalıdır. Bu, basın özgürlüğünün temel taşlarından biridir.   Etik dışı haberciliğe örnek: K24   Son dönemde Kürdistan24 (K24) tarafından yapılan bazı haberler, medyanın etik sorumluluklarını nasıl ihmal edebileceğini gösteren çarpıcı örnekler sunuyor. Süleymaniye’de gerçekleşen ve iki gazetecinin hayatını kaybettiği, altı gazetecinin yaralandığı SİHA saldırısıyla ilgili K24’ün haberi, gazetecilik etiğine aykırı bir yaklaşım sergiledi. Haberin dili, saldırıyı meşrulaştırıyor ve gazetecilerin öldürülmesini sıradanlaştırıyordu. Bu tür bir yaklaşım, olayın ciddiyetini küçümsemekle kalmaz, aynı zamanda medyanın toplumsal sorumluluğunu da hiçe sayar. Tarafsızlığın bu denli sorgulanabilir olduğu bir ortamda, halkın doğru bilgiye ulaşma hakkı ciddi şekilde zarar görür.   Gerçekleri yansıtmak mı, çarpıtmak mı?   Medyanın asıl görevi, olayları olduğu gibi aktarmaktır. Ancak bazı medya kuruluşları, bu sorumluluktan kaçarak, olayları belirli çıkar gruplarının lehine çarpıtmaya devam ediyor. K24’ün yaptığı gibi, yüzeysel eleştirilerle yetinmek ve gerçekleri gizlemek, medyanın demokratik toplumlar için taşıdığı önemi zayıflatır. Bu durum sadece halkın doğru bilgiye ulaşma hakkını engellemekle kalmaz, medya üzerindeki güveni de sarsar. Gerçekleri yansıtma görevi, medyanın vazgeçilmez bir sorumluluğudur. Bu görevden sapmak, toplumsal bilincin zayıflamasına yol açar.   Medyanın insani sorumluluğu   Bir toplumun sağlıklı gelişebilmesi için adalet ve empati duygularının canlı tutulması gerekir. Basın, bu değerleri korumakla yükümlüdür. Ancak K24’ün Süleymaniye’deki saldırıya dair haberi, olayın insani boyutunu göz ardı etti. Saldırıyı "terörle mücadele" olarak nitelendirip, gazetecilerin varlığını hiçe sayan bir dil kullanmak, adalet duygusuna ve toplumsal empatiye zarar verir. Medyanın görevi, sadece gerçeği aktarmak değil, aynı zamanda bu gerçeği insani bir perspektifle sunmaktır.   Gazetecilik ve itibar   Gazetecilik mesleği, hakikati aramak ve toplumu doğru bilgilendirmek gibi önemli görevlerle donatılmıştır. Özellikle savaş, çatışma ve kriz dönemlerinde bu görevler daha da önem kazanır. Ancak K24 gibi medya kuruluşlarının gerçekleri çarpıtması, yalnızca gazeteciliğin itibarını zedelemekle kalmaz; aynı zamanda özgür basının susturulmasına yönelik bir niyeti de ortaya koyar. Bu yaklaşım, bölgede gazetecilerin karşı karşıya olduğu tehlikeleri artırır ve medya üzerindeki baskıları yoğunlaştırır. Gazetecilere yönelik saldırılar, diğer medya kuruluşları tarafından ya rutin olarak görüldü ya da görmezden gelindi.   Alternatif medyanın rolü   Medyanın etik dışı tutumlarına karşı, alternatif medya kuruluşlarının rolü büyük önem taşır. Bu kuruluşlar, etik ilkelerden ödün vermeden toplumu doğru bilgilendirir ve basın özgürlüğüne yönelik tehditlere karşı güçlü bir duruş sergiler. PUKmedia gibi toplumsal gazetecilik yapan kuruluşlar, hakikati ortaya çıkarmakla kalmaz, aynı zamanda özgür basının korunmasında kritik bir rol oynar. Bu tür medya organları, medyanın sorumluluğunu ve etik değerlerini hatırlatarak, demokrasinin temel unsurlarından biri olan basın özgürlüğünü savunur.   Özgür basının önemi   Özgür basına yönelik her türlü baskı, demokratik değerler ve insan hakları açısından bir tehdittir. Medya, olayları derinlemesine analiz ederek, toplumun daha geniş bir perspektiften bakmasını sağlamalıdır. Bu sorumluluk, sadece basın özgürlüğünü savunmakla kalmaz, aynı zamanda toplumu bilgilendirme görevini de en üst düzeyde yerine getirir. Halkın doğru bilgiye ulaşma hakkını korumak, özgür basını savunmakla mümkündür. Bu süreçte, etik ilkelerden ödün vermeyen medya organlarının desteklenmesi, demokratik toplumların gelişmesi açısından hayati önem taşır.