Kan kültüründen sevgi kültürüne nasıl geçilir? 2022-01-30 09:05:13     “Mezopotamya topraklarında kültürel zenginlikle kapitalist, sermayeci ve tekelci zihniyete karşı savaşabiliriz. Aile albümü dediğimiz sınırlı insanlarla olan yaşam tarzımızı, farklı dil, din, kültür ve toplumlarla renkli bütünsellikler içinde yaşamalıyız.”    Jîn Kobanê   Yaşadığımız coğrafyanın tarihi, kültürü, ahlakı, sanatı, toplumsallığı kısacası etik ve estetiği ile bizleri nasıl şekillendirdiğini, büyüttüğünü, cezalandırıp ve mükâfatlandırdığını hiç düşünüyor muyuz?    Yaşadıklarımız ve yaşayacaklarımızın bağını geçmiş zamanla olan yolculuğumuz da analizlerle ele aldığımız da şimdi elimizde bulunan aynada ki yansımasını izliyoruz. Bizler gelecek hayallerini kurarken geçmiş bizi kendine çeker, ondan dersler, tecrübeler, önlemler almamız için. An’ı ya da şimdiyi yaşamak istiyorsak bu etik değerlere sahip olan geçmiş, gelecek ve şimdi oyununu oynamalıyız. Bu oyunun yaşı, cinsi, ırkı yoktur. Oynanan oyun ile yapılacak olanlarla yanlışı doğruya, çirkin dediğimizi güzele, imkansızlığı yaratıcılığa değiştirerek eylemler gerçekleştiririz. Kadının sentezci özelliği ile yaşamın tüm dallarına bütünsellikle bakıp anlamlı bir bakış açısına sahip olacağımız kesindir.    Mecra olan evrenin macerası olmak için köklerimizin tarihsel kültürünü konuşturmalıyız. Sanatsal olan tarihi değerlerimizi hiyerarşik devletçi sisteme karşı korumak yegane görevlerimizdir. Bizler bu görevi yerine getirmeye çalıştıkça kapitalizm her türlü oyununu bizlere karşı oynamaktadır. Buna karşı aşiretçi, kabile, milliyetçi kısacası sadece biz olan dar aile mantığından arınarak, Mezopotamya topraklarında kültürel zenginlikle kapitalist, sermayeci ve tekelci zihniyete karşı savaşabiliriz. Aile albümü dediğimiz sınırlı insanlarla olan yaşam tarzımızı, farklı dil, din, kültür ve toplumlarla renkli bütünsellikler içinde yaşamalıyız.    Bir an durup kök saldığımız Toros Zagros dağ eteklerinde yaşadığımız tarihi günleri hayal ettikçe bunu yeniden canlandırmanın zor olmayacağını iliklerimizde dahi hissederiz. Büyüklerimizden dinlediğimiz masal ve hikayelerde ihanet olgusunun bugünlerde de nasıl hayat bulmaya çalıştığını görürüz. Mem Zin, Bedirhan Bey, Mir Mehmet Cizirî vb. birçok daha ihanet hikayeleri bugün KDP, ENKS, şahsında nasıl nefes aldığını fark ederiz. Bugün Kürdistan topraklarının satılması, sınırlarla parçalanışı, demografik özelliklerinin yitirilmesi, topraklarında mülteci sıfatı ile yaşamak zorunda bırakılan halkın olması, her türlü asimilasyon ve soykırımlar ile yüz yüze kalışı tüm bu ihanetçi, işbirlikçi karakterler yüzündendir.    Bu saldırılara karşı demokratik modernitenin ışığında hakikat arayışında buluşmamızı gerçekleştirerek yanlış, çirkin ve kötü yollarda heba olan emek ve yaşamdan kopup, etik estetik bütününü kapsayan yaşama yönlenmeliyiz. Bunu başarabilmek için demokratik modernitenin zihniyet devrimiyle toplumsallaşıp yaşama tüm pencerelerden sevgi ve birlik bakışı ile bakmalıyız. Bu şekilde topraklarımıza kültür diye ekilen kanları yaşam pınarlarına dönüştürürüz.