Ana, yadê, dayê... 2021-05-09 09:07:05     “Toprak ananın özgürlüğünü armağan etmek en değerli ve anlamlı hediye olacaktır. Mücadelesinden ve direnişinden vazgeçmeyen bütün annelerin Anneler Günü kutlu olsun.”   Şirwan Güçer   Dile geldiğinde ve sesleniş tınısıyla tamamlandığında tarihin duygu akışıyla sele dönen maneviyat yüklü kavramlardır. Toplum anne kültürü ve emeğiyle şeklini alınmıştır. Sevgi olgusu sadece anne de karşılıksız kendisini barındırmıştır. Bunun  için belki de ruhun, bilincin ve yüreğin ortak akışını sağlayan tek kavramdır Ana...   Hem tikel hem de evrensel özelik taşıyan ve onca bozulmuş ve yozlaşmış insan gerçekliğinde kendi maneviyatını koruyan biricik hakikattir ana... "Ananın hakkı ödenmez" deyimi bu gerçekliği gösteriyor. Her gün hatırladığımız, andığımız ve yanı başımızda olan yıkılmayan direnişçi bir kaledir daye...   Tarihsel kökenine yol aldığımız da görüyoruz ki kapitalist modernitenin bir güne sığdırdığı Anneler Günü’nün çok derin bir geçmişi, anlamı ve hakikati vardır. Bunu bir kaç örnekle açacak olursak; kökeni Mezopotamya'ya kadar dayanan Bahar şenlikleri annelere adanan özel günler olarak kutlanmıştır.   Doğurganlığın, bereketin ve yeniden uyanışın kutlanmasıymış. Yine Yunan mitolojisinde birçok tanrı ve tanrıçanın annesi olan Rhea adına, onuruna düzenlenen festivallerin olduğunu bilmekteyiz.   Tanrıça Kibele ve birçok ana tanrıçanın adına yapılan bahar kutlamaların günüdür. Yani tarihselliği ana tanrıçaya dayanan aneyi, dayêyi kutsayan, anlamlandıran bir gündür Anneler Günü. Yadê deyince aklımıza ilk gelen doğal toplumdaki adaletli, şifacı, doğal idari yöneten profil geliyor.   Doğayla olan manevi bağı, hayvanlarla olan iletişimi, toplumsal ahlaki ölçüyü temsil etmesi, ilk öğretici olma özeliği ,yaşama güzellik katan, anlamlandıran, yaratıcı, koruyucu özellikleri olan, haksızlığa sürekli baş kaldıran, duruş sahibi olan ve her şart altında direnmeyi ilke edinmesi ananın ,yadênin yaşam ölçüsü, insanlık ölçüsü olmuştur.   Bu hakikat duruşu köklerinin özünü hala ilk çıktığı Mezopotamya topraklarında korumakta ve devam etmektedir. Yaşamın en ağır ve yakıcı yükünü taşıyan anneler, bugün de bu topraklarda yılmadan, bıkmadan dirençle,umutla mücadele vermektedirler. Her çağda ve her zamanda zalime ve zulüm edenin karşısında geri adım atmadan direnen ve baş kaldıran anneler, faşizm ve totaliter güçler karşısında da yıllardır mücadele veriyorlar.   Özellikle Kürdistan’da yürütülen özel savaş politikasını soykırımının yaratığı zulüm karşısında yadêlerin mücadelesi ve direnişi birer kahramanlık ve başkaldırı destanıdır. Kürdistan da köyleri yakılan, göçe zorlanan annelerimiz olmuştur. Buna rağmen metropollerde  ve sürgünde özünü kurumuş ve annelerin yaşam mücadelesi çocukları, eşleri ,kardeşleri için her zaman direnişi esas almışlardır. Faili meçhul (belli) cinayetlerde kayıplarını arayan Cumartesi Anneleri’nin yılmadan verdikleri adalet, hak ve hesap sorma direnişleri taktire şayandır.   Çocuklarının paramparça olmuş bedenlerini toplayan Roboski annelerinin isyanını anlamak hiç de kolay olmamıştır. Beyaz tülbentli annelerin ve savaşın onca yıkımına ve kaybına rağmen barış diye haykıran Barış Anneleri'nin destansı direnişini, mücadelesini bir güne sığdırabilir miyiz? Elbetteki sığıdırılamayacak kadar büyük ve evren kadar derindir annelerin mücadelesi. Her annenin yaşam öyküsü birbiriyle bağlantılı ve tarihten gelen bir özle birbirine bağlıdır. Hani  denir ya acının ve gözyaşının rengi olmaz diye aslında Kürdistanlı annelerin, yadêlerin rengi var. O da direniş ve mücadeledir. Eğer bu topraklarda bunca kayıba, acıya, zulme ve işkenceye rağmen annelerimiz direnci ve yılmadan asil duruşlarından taviz vermeden mücadele ediyorlarsa, bizler de bu toprakların evlatları olarak onlara en değerli armağanı vermeliyiz.   Toprak ananın özgürlüğünü armağan etmek en değerli ve anlamlı hediye olacaktır. Mücadelesinden ve direnişinden vazgeçmeyen bütün annelerin Anneler Günü kutlu olsun.