Buradaki tarih yolcuları iyidir... 2020-10-12 09:15:51   Buradaki tüm dağlar, tepeler, denizler, ülkeler, mal - mülk her şey kapitalizme, faşizme kalaydı. Bilmiyorum ki kim kime ömürlerini gasp etme hakkı verir ki. Bizi yaratan onlar değil oysa…   Gül Güzel   Gülazer/Xelat Akın 28 yıllık genç ömrünü Türkiye zindanlarında geçirmek zorunda bırakılan bir arkadaşım. 2003 yılında, Bakırköy Kadın-Çocuk kapalı cezaevinde tanışmıştık. Kaldığı Elazığ cezaevinden, başındaki rahatsızlığı tedavi ettirmek için İstanbul, Bakırköy Kadın-Çocuk kapalı Cezaevine gelmişti. Gencecik,  sempatik, insana bakarken gözlerinin içi gülen, narin ince ruhlu bir kadın.    Tanıştığımız o zamanki gibi bugün de (17 sene sonra) çok mutlu ve kendimi bu yüzden çok şanslı hissediyorum. Cezaevini edebiyat çalışma alanı haline getirip, zaman zaman kurduğu ekip ile yabancı dilde yazılmış orijinal çocuk masalları kitaplarını Kürtçeye çevirme çalışmalarını da yürüttü. Tabii ki bu süre zarfında kendi kitapları da yayınlandı ve hala hem yazıyor hem de yoğun sağlık sorunları yaşıyor.Ama o bütün bunları aşmanın yolunu bilip, bulan pozitif enerji yüklü bir insan. Bu kadar yorumdan sonra 14 Eylül’de yazıp, şimdi elime geçen, mektubuyla sizi baş başa bırakmak istiyorum.    Ancak, şimdiye kadar mektup okuma komisyonun mektuba vurduğu 1 mühür şimdi 2’ye çıkmış ve ayrıca bir mühür de zarfın iç kapağına vurulmuş?( olurda mektup bir yolunu bulup kaçarsa, birileri görüp, tutuklasın diye herhalde.)    “Biri dünyayı durdurup, bir başka gezegene merdiven dayayaydı, biz de buradan çıkıp oraya gideydik ne iyi olurdu” diyen Gülazer’in mektubu.   Değerli Arkadaşım Gül,   Yine  hazan vakti. Eylül bastonunu almış, yavaş yavaş sendeleyerek ilerliyor. Neleri kendisiyle götürüyor acaba? Bir yılı, ya da bir ömrü alıp taşırken geride ne bıraktı diye dönüp bakıyor mu arkasına acaba? Tıpkı bizler gibi. Bir şeyler bırakıyor muyuz, yoksa bırakabilecek bir şeylerimiz var mı? Ne garip bir yıl geçirdik. Herkes nasıl da yaşam derdine düştü. Bir virüs tüm dünyayı nasıl da esir aldı. Ona rağmen faşizm durmayı, mola vermeyi düşünmedi. Her şey aynı renkte sürüyor. Virüsten ille de fırsat yaratılıp zulmünü esirgemiyor. Zindanların halini allah aşkına hiç anlatmayayım. Buralar anlamsızlıklar, yasaklar diyarı. Sanki durum fazla iyiydi, bir de üzerine “virüs tedbirleri” geldi. Yapılan herşey bu vesileyle haklı hale getirildi, artık kim neye itiraz edecek, edebilir ki? herşey ne de olsa  “bizim sağlığımız için”. Biri dünyayı durdurup, bir başka gezegene merdiven dayayaydı, biz de buradan çıkıp oraya gideydik ne iyi olurdu.   Yani onurlu yaşamanın...    Buradaki tüm dağlar, tepeler, denizler, ülkeler, mal - mülk her şey kapitalizme, faşizme kalaydı. Bilmiyorum ki kim kime ömürlerini gasp etme hakkı verir ki. Bizi yaratan onlar değil oysa. Bir değil, yüz değil, binlercesi, hatta nerdeyse ellerinden gelse bir halkı içeri koyacaklar. Bunu nereye sığdırmalı anlamıyorum ki, aklım artık ermiyor. Tabi yine umut, yine direniş, yine mücadele diyoruz. Nefes aldıkça pes etmek yok diyoruz. Bir işin raconu bu. Yani onurlu yaşamanın...   Gülazer Akın Kayseri - Bünyan Cezaevinden yazdı.