Güzel kadına… 2020-05-07 09:05:00   “Köyünün taşında, suyunda, dağında, toprağında, ağacında kendini öyküleştiren, öyküsünü coğrafyasına çizen güzel kadın. En güzel erguvan renkli masallar anlatabilir yeşile olan tutkunu, toprağa olan sevgini, çiçeklere doyamayan ilgini bahar kokulu güzel kadın.”   Türkan Yüksel   Gözlerinin eğrisi dolanıyor yüreğimi   Bir raks, bir dinginlik çemberi   Zamanın aylası, gece beşiği ve güvenli   Ve eğer hiçbir şey kalmadıysa aklımda yaşadığımdan   Gözlerinin her zaman görmediğindendir beni   Bir ömrün en güzel mevsimi çocuk olmaktır…   Sendeki çocuk mevsimi yaşamın heyecanı, telaşı ve gülüşü olurdu tüm zamanları içine alan. Hep çok aceleciydin. Ömrünü bir mevsime sığdırmak istercesine koşuyordun. Bir kelebeğin yürek ritmine, bir çiçeğin yaşam arzusuna ulaşmanın telaşıyla yaşadın. Geç kalmanın buruk heyecanıyla koşuyordun. Sanki zaman döngüsünün başladığı ve bittiği bahar mevsimde duracağını bilircesine koşuyordun.   Mevsimlerle zamana anlam veren zekâya inat bir ömrü bir mevsimde topladın. Bilgisi, büyüsü ve kehaneti çalınmış bir yaşamın kavgasını bir mevsime sığdıracak kadar hep bilgeliğe uzandı elin.   Özgürlük bilincinin, bilge yüreğinin hikâyesini yaşam öykücülerine bırakmalı. Yaşam öykücüleri hakikatini anlamalı, anlatmalı…   Hikâyen halkının yazgısıdır. İçinde acısı, sürgünü, katliamı, direnişi ve isyanı olan. Sen silinmek ve unutturulmak istenen bu tarihin belleği, bilinci ve hafızası olmak adına inatla azimle koştun.   Tarihimiz adeta baharla son baharın kesişmesi gibidir. Ufuk ötesinde hep bir güneş batar. Baharla gelen coşku seli sonbaharla hüzünlü vedalara dönüşür.   Oysa sen sonbahar yağmurlarıyla giderken biz gökkuşağının ardında hep bekledik seni. Ama sen ömrünü sonsuz Nisan yağmurlarında bırakıp gittin. Nisan nisim, yani mucizeler ayıdır. Oysa artık Nisan doğuşun olduğu kadar gidişlerin de ayıdır.   Yüreğin şefkatinin kutsallığından ve hayal gücünün hakikatinden tanımalı, sevmeli, özlemeli seni. Yaşamın, o çocuk diyarında attığını sezen yüzünü hep o köye, o mekâna dönen, anılarından hiç kopmayan hayallerinin güzel köyü Kantarman şimdi sensiz ama yine de senli.   Köyünün taşında, suyunda, dağında, toprağında, ağacında kendini öyküleştiren, öyküsünü coğrafyasına çizen güzel kadın. En güzel erguvan renkli masallar anlatabilir yeşile olan tutkunu, toprağa olan sevgini, çiçeklere doyamayan ilgini bahar kokulu güzel kadın.    Ruhunda asi rüzgârlar estiğinde öfkelerin hırçın olurdu. Ancak her zaman gülüşün bir meltem esintisi gibi ruhumuza dokunur, sular durulur ve biz yine girdabına takılır giderdik. Şimdi kimimiz senin aştığın yollarda yürüyoruz. Kimimiz dört duvar arasında zeryalı zamanlarda. Kimimiz ilk buluşma anlarımızın yorgun mekânlarında, kimimiz sürgünlerde yol alıyor. Ama hepimiz aynı inancın, amacın, bağlılığın sonsuz anlamında seninle birlikteyiz.   Hayaller kurmuştuk bilinmeyen bir zamana dair. Sırtımızda çantalarımızla dünyanın yollarında soluklanacaktık, devrimi gerçekleştirmenin öz güveniyle. O hayalini kurduğumuz yolların,  diyarların her köşesinde şimdi sadece acı ve gözyaşı var. Dünya salgınla, savaşla, yitirilen umutlarla çepe çevrili.   Bana dönüp ‘‘kız deli ne olmuş, biz yine güzelleştiririz’’ dediğini duyar gibiyim. Biliyorum bu dünyayı ancak senin güzel gülüşün, asi ruhun, deli inadın değiştirebilir. Senin dünyayı değiştirme hayalin bizim yaşam anlamımızdır.