Kadının yol hikayeleri 2020-02-09 09:06:19   “20 ili dolaşmak bereketli öyküler keşfidir. ‘Yollar bitmez’ sözünü ellerimle tuttum. İçim acıyarak yolların dağları bitirdiğine tanıklık ettim. Hepinize öneririm. Bir nefeste dolaşın Kürdistan’ı neler neler göreceksiniz…”    Ayşe Gökkan   Yollar izlere benzer. Yol var insanlığa götürür, yol var lanet okunur. Kadının yol hikayelerinde ortak tema, göç etmeye açık olmadığı ancak zorunlu göçlerle başka diyarlara sürüldüğüdür. Başka diyarları sevmişse de el koymamış, işgal etmemiş, yol kesmemiş,  tecavüz etmemiş. Yollar kadınları bağlar, el ele tutuşturur sevdasıdır kadının yol hikayeleri.    Köylerde kadın eliyle inşanın izleri, tüm ataerkilliğe rağmen silinememiş. Minibüslerle bir ilçesinden diğerine, oradan köylerine ve komşu yerleşim alanlarına geçmek, bütününden bir geçit törenidir. Devlet sınırları nasıl ki cetvelle çizilmiş ve bir birine yabancılaştırılmışsa buralar da aynı talana maruz kalmış. Gezmek parçaları bir araya getirir. Amed sıcaklığından Dersim ferahlığı, oradan Serhat, Botan serinliği ve Fırat ile sarmaş dolaş Riha’ da (Urfa) yol almak bir eğitimden geçmek gibidir.    Uzun zamandır bir nefeste dolaşmamıştım. “Edirne'den Hakkari'ye” diye duyduğum sözün neden “Colemêrg’den Edirne'ye” denmediğini düşündüm. Cetvelle çizilen toprakların en doğusu ve en batısı olduğunu tabi ki biliyorum. Güneş Colemêrg’den doğar ama Edirne’den doğar gibi tanımlanır, bunun politik bir ifadesi olduğunu biliyoruz, izaha gerek yok. Arada tamı tamına 72 dakika fark var. Yani Colemêrg’de akşam Edirne'de ikindi vakti oluyor. Güneş saati, devlettin düz çizgisel saatiyle hep bir mücadele içinde.  Yaşam güneş saatine göre devam ediyor. Toplum işlerini güneş saatine göre düzenliyor.    Colemêrg’den Edirne'ye yol alırken çok ilginç yol levhalarına rastlıyorum. Edirne'de komşu ülkeler Yunanistan, Bulgaristan'ı işaret eden levhalar görülüyor. Ama Qers (Kars), İxdir’da (Iğdır) sınır bölgesinde telefona ‘Ermenistan'a hoş geldiniz’ mesajı gelir. Levhalarda Ermenistan yazmaz Nahçıvan yazar. Dilok (Antep) de ‘Kuzey Doğu Suriye’ yazmaz ama Suriye de yazmaz, Halep yazar. Daha da ilerlediğinde Mêrdin, Şirnax bölgesinde Kürdistan Federasyonu yazmaz, Irak da yazmaz, Habur yazar. Sadece Agirî (Ağrı), Colemêrg (Hakkari) tarafında İran yazar. Devlet sadece Yunanistan, Bulgaristan ve İran'ı mı komşu kabul ediyor (?) Çok merak ettim. Bu hep böyle miydi ben mi yeni fark ettim bilmiyorum.     Bulgaristan'ı şimdilik bilemem ama yakında Ege’de ısınan sular dolayısıyla kafası bozulursa Yunanistan’ı da komşuluktan çıkarır, Suriye Haşti-Şabî-Sunilikten İran’la çatışırsa onu da komşuluktan çıkarır. Komşularını yok saymanın ne yararı var? Bir yararı  olmadığı ortada. Çünkü onlar hep var.  Yola devam ediyorum. Bir hattı Rıha, Dilok, Mereş, Meleti, Eleziz, Dersim, Çewlik seçiyorum. 500 süvariyle topraklarını koruyan Fatereş’ın Maraş’ında dönemin rejim sorumlularının katliamıyla birlikte kadınlar kara çarşaftan tesettüre girmişti. Ben 25 yıldan beri ara ara uğrardım. Şimdi bir tek kara çarşaf giyinen kadın göremedim. Çok şaşırdım.  Çevremde olan bir çok kesimden kadına sordum bu değişiklik nasıl oldu? ‘Tabi ki tesettür modası, reklamı ve inanç üzerinden para kazanan moda var artık’ dediler. Mankenleri de var. Bu tıpkı “evlenilen ve eğlenilen kadın” seçeneklerinin sunulması olan İslamiyet’in kapitalistleştiğinin göstergesi. Ne evlenilen ne de eğlenilen kadın olmayı reddetmek, 3’üncü çizgiyi yaratan kadın olmayı başarmaktır.   Yolculuk Dilok'la (Antep) devam ediyor. İlk bindiğim minibüste yol ve ineceğim durağı hatırlatmasını sürücüden rica ediyorum. Ekliyorum, “buralarda durum nasıl?” Öfkeli bir sesle, bir tümceyle ifade ediyor: “Bıravo DAİŞ’e tek kurşun sıkmadan Antep'i aldı.”      Riha’da ilk yorum ise “Burayı da Antep yapacaklar. Çocuk taciz, tecavüzleri ile burası insanlıktan çıkarıldı” oluyor.  Kürdistan'ın içine doğru Amed'e gelen bir gezgine bu kez ben soruyorum: “Buraları nasıl buldun?” “Ben 20 yıl önce geldiğimde Amed bir sömürge kentiydi. Şimdi işgal edilmiş bir kent. Devlete ve halka ait her yer surlarla çevrilmiş.  Her tarafta partili cumhurbaşkanı fotolarını bayrakla neden korusunlar? İnsan fotoyu bayrakla korur mu? Dünya da işgal edilen her yerde bu yapılabilir. Demek ki 20 yılda sömürgecilikten kurtulmuş şimdi de işgal edilmiş. Başka bir anlamı olamaz her halde. Rejimin tüm Kürt kentlerine işgal görüntüsü niye verilsin? Kayyımlar da bu nedenledir.   Yollar bitmez, dağları bitirir   20 ili dolaşmak bereketli öyküler keşfidir. “Yollar bitmez” sözünü ellerimle tuttum. İçim acıyarak yolların dağları bitirdiğine tanıklık ettim. Yol üstü manzarası yok artık.  50-100 kilometrede bir kum, taş ocağı yığını hakim olmuş yol manzaralarına. Doğanın talanı elle tutulur durumda ortada. Dev yarıklar çökmüş dağlara. Dereler çukurlara dönüşmüş. Hasankeyf sulara gömülmüş.   Erzurum tarihi yerleri tanıtırken rehber o kadar ezbere konuşuyor ki freni patlatıp “Buralar Orta Asya’dan gelen dadaşların tarihidir” diyor. Tıpkı “Ben orta Asya’dan gelen felah’ım” diyen rehber gibi. Bu kez ekmek kapısı Orta Asya söylemi olmuş.    Devletlere karşı kadınların direnişinin büyüklüğünü gördüm. Avrupa’da cadı avlarıyla hekim kadınlar bitirilmişken, hekimliği hala sürdüren Kürt kadın direnişine rastladım, dengbêjlikle asimilasyona meydan okuyan kadınları gördüm. Eşbaşkanlığı dünyaya armağan eden belediye eşbaşkanı kadınları gördüm. Tankların gölgesinde sokağa çıkmayı başaran kadınlar.    Dünya bir daha buna tanıklık eder mi? Son sözü gezenler değil direnenler söyler. Hepinize öneririm. Bir nefeste dolaşın Kürdistan’ı, neler neler göreceksiniz. Damağınızda kalan tadı herkesin tatmasına yol verin, yol geçin, yol alın…