Öznel ve nesnel dogmatizmi aşarak uçurumun kenarında kanatlanmak 2025-09-19 09:02:30       “Bu dönüşüm çizgisel olarak çok seçenekli, renkli, çoklu yol ve yöntemi içeren döngüsel özellikler taşır. Düz bir çizgi olarak ilerlemeyen; farklılıkların hakikatin zenginliği, renkliliği, çeşitliliğindeki payını bilen; benzeme-benzeştirme dayatma-gerilimini aştırarak ortak yaşam kültürü ve zihniyeti etrafında yan yana getiren özgürlük çizgisidir.”   Hüsna Emek   Yeni paradigma ile sistem algımız, zihniyet dünyamız, düşünce biçimimiz, devlet ve devrime yaklaşımımızda ciddi değişimler yaşandı. Batı düşüncesi, modernitesi ve yön verdiği klasik sol, Marxist düşünce, algı, devrim ve sosyalizm çizgisini aşan yeni bir modernite tanımı; yeni ufuklar açan, sınırları aşan, kalıpları kıran yeni zihniyet dünyasına kapı araladı. Doğu’nun idealizminden beslenen dogmatik, yer yer kaderciliğe sürükleyen inanma-yapma biçimine dair sorgulamalar bilim-yaşam, tarih-toplum bağını daha güçlü kurmamıza yön verdi. Her iki alanda da dincilik ve bilimcilik adına dogmatizmi derinleştiren, kilitleyen zihniyetten beslenen kavram, kuram, kurum ve sistem çerçevesini aşmak ahlaki, felsefik, bilimsel sentezi yakalamakla mümkün olur. Zihniyet dünyasından başlanır. Çatıştırılan kuşkulu düşünceler evreninden sadeleşme, hafifleme ve netliğe kavuşma ile tarihsel, toplumsal, evrensel enerjiyi buluşturan güçlü bir sinerji açığa çıkar. Abdullah Öcalan’ın Özgür İnsan Savunması (Atina Savunması) bu anlamda üzerinde hak ettiği tartışmaların yeterince yürütülmediği ve doğru anlaşılmayı, yaşanmayı ve uygulanmayı bekleyen bir hazine niteliğindedir. Batı felsefesi ve düşüncesinin katı determinizmini, mekanikliğini, tarihsel toplum gerçeğinden koparan pozitivist bilimciliği kadar Doğu’nun inanç adına hareketsiz kılan katı dogma ve kalıplarını aşmak sanıldığı kadar kolay bir mücadele biçimi olmamıştır. Bu yüzden Özgür İnsan Savunması’nda Abdullah Öcalan bu gerçekliği “uçurumun kenarında kanatlanmak” olarak tanımlar. Bu kanatlanma modernist-geleneksel düşünce ve eylem biçiminin sınır çizen, gelişime ket vuran, çağın ağırlık oluşturan dogmalarından kurtulmak anlamına gelmektedir. Batı’nın bilimcilik, Doğu’nun dincilik adına zihinlerde kurduğu nesnellik-öznellik, katı belirlenimcilik saltanatı yıkılır, özgür düşünme, üretme ve yol almanın önü açılır. Abdullah Öcalan’ın 15 Ağustos 2009’da kaleme aldığı, toplumsal sorunu ele alışta çıkmaza ve çözüme götüren modelleri irdelediği Yol Haritası da bu konuya eğilmekte ve “…demokratikleşme kuramları nesnel ve öznel dogmatizmden kurtulunduğu oranda gerçekçi çözüme katkı sunar.” tespitine yer vermektedir.   Bütün bu bağlantılardan yola çıkarak ‘uçurumun kenarında kanatlanma’yı üçüncü çizgi olarak yorumlayabiliriz. Tez-antitez-sentez diyalektiği içinde uçları buluşturan, çatıştıran ve yeni bir senteze, doğuşa götüren düşünce çizgisidir bu. Bu kanatlanma Özgür İnsan Çizgisi’ne götürür. Buradan yola çıkarak üçüncü çizgiyi özgür insanın düşünce ve eylemi olarak da tanımlayabiliriz. Bu tanımlama düzeyi ile yeni bir modernite, devrim ve sosyalizm, birey ve toplum, yaşam ve eylem, savaş ve zafer, zihniyet ve sistem tanımı ortaya çıkmış oluyor. Bu sadeleşme, netleşme, yönünü ve yöntemini yenileme,      Bu yazı, Jineolojî Dergisinin “ÜÇÜNCÜ ÇİZGİ” dosya konulu 34. sayısından kısaltılarak alınmıştır.    belirleme, çözüm gücüne ulaşma bir rafine olmayı ifade etmektedir. Bu rafine olma durumu ile kapitalist modernitenin karşısına demokratik modernite ile çıkılır. Demokratik modernite paradigması kapitalist modernite paradigmasının yön verdiği zihniyet, sistem, kurum, kişilik ve yaşama ‘hayır’ der. Devletli, iktidarlı mekanik paradigmayı aşarak yerine demokratik ekolojik kadın özgürlükçü paradigmayı koyar. Egemen erkek paradigması olarak kent-sınıf-devlet üzerinde yükselen paradigmaya karşı kadın özgürlük çizgisine dayanan demokratik toplum paradigmasını çıkarır. Demokratik uygarlık damarından beslenen bu paradigma bütün özgürlüklere açılan yeni bir pencere, bakış, hissediş ve değerler dizisini ifade eder. Bu yenilik kendisiyle beraber kavram ve kuram gücüne kavuşan yeni tanımlamaları, bu tanımlamalara bağlı zihniyet, yaşam, kişilik, toplumsal, kültürel, siyasal değerleri; bu değerlere bağlı kurumsal, sistemsel inşayı, yeni çözüm yollarını ortaya çıkarır. Bu anlamda demokratik modernite paradigması kapitalist sistemin zihniyet, siyaset ve sistemsel olarak derinleşen kriz halini aşan, aştıran çözüm paradigmasıdır. Bu paradigmadan beslenen üçüncü çizgi de bir çözüm çizgisi olma gerçeğini ifade etmektedir.   1990’lardan itibaren başlayan kapitalizm ve reel sosyalizm sorgulamalarından ideolojik dönüşümü, paradigmasal değişimi gerçekleştirme gücü açığa çıkar. Devletçi ideoloji ve programı bir tuzak olarak görme ve kurtuluşa götürmeyeceği sonucuna ulaşma; “Kapitalist, sosyalist, ulusal üniter ve federalist demokratik sınıf devletleri hiyerarşik toplumun din, cins, etnisite, çevre, sınıf sorunlarını çözmek şurada kalsın, bu sorunların bizzat kaynağı durumundadır” biçiminde somutlaştırılmaktadır.    Devletçi çizgi dışında aranan çözüm halkların, birey ve ailenin, aşiretlerin, peygamberlerin, bilge geleneklerin, dini cemaatlerin, kadının tarih boyunca çok yönlü direnişine dayandırılır ve “toplumun temel kurumlarını savunmaktan bireyin yitik özgürlüğünü yakalamaya kadar çok yönlü ‘yeni yol’ arayışı” olarak güncellenir. ‘İyi köle, iyi serf, iyi işçi’ olamayacağı, bu süreçlerin ‘özgürlükten düşüş’ olduğu tespiti ve Marxizm eleştirisi ile yeni sosyalizm arayışı ‘demokratik ve ekolojik toplum’ tanımında anlam ve yaşam bulur. Klasik Ortadoğu İslamik çözüm arayışları ile klasik Batı’nın ulusalcı çözüm arayışlarının başarı şansını yitirdiği tespitine dayanan yeni yolda ‘Kürt olgusuna özgürlükçü, çözümleyici yaklaşım’ sınıflı uygarlığa karşı sınıflı toplum ve devlet dışı bir perspektifte netlik kazanıyor. ‘Demokratik halk uygarlığı, demokratik ve ekolojik devrim’ kavram ve kuramına götüren bu netleşme ve devrim süreci bilimle sıkı iş birliğini yaşamın vazgeçilmezi olarak tanımlıyor. Bu da kadın ve yaşam bilimi jineolojînin hareket alanını ve anlam gücünü akıtacağı mecrayı belirleyen doğrultu oluyor. Meşru savunma hakkı temel güvence olurken ‘demokratik ve ekolojik dönüşümlere yönelişin gerçekçi pratik yolları’ bütün savunmaların temel ve ortak arayışını ortaya koyuyor. Son savunma, Kürt Sorunu ve Demokratik Ulus Çözümü Kültürel Soykırım ıskacında Kürtleri Savunmak ile bir çözüm manifestosu olarak tarihi şimdi ile buluşturan bir derinliğe kavuşuyor. Tıkanma ve çözümsüzlük alanlarını aşan yeni manifesto demokratik ekolojik kadın özgürlükçü paradigmaya ve bu paradigmadan beslenen özgür zihniyet gücüne dayanıyor.   Üçüncü çizgi ideolojiden ahlaka, vicdana, felsefeye uzanan derinliği kadar siyasetten sisteme, çözüm yol ve yöntemine uzanan, savaş ve mücadeleye, devrim ve toplumsal ilerlemeye yön veren, yaşam ve kişiliği şekillendiren öze, paradigmasal doğrultuya bağlıdır. Gücü ve uygulanabilirliği paradigmasal netlik, derinlik ve gelişkinlikle ilgilidir. Abdullah Öcalan bu paradigmayı üçüncü doğuş olarak değerlendirir. Birinci doğuş devletli sistem ve şekillendirdiği toplum içine biyolojik doğuştur. Ancak bu sistemin ve toplumun dayattığı devletli ideoloji, kişilik ve yaşam biçimine büyük kuşku, kabullenmeme, arayış vardır. İkinci doğuş, sömürgeci sistem ve ulus-devletin inkâr ve imhayı dayatan şiddetine karşı durma, bilimsel sosyalizm çizgisinde kendi ulus-devletini geliştirerek devlet ve iktidar olma hedefiyle yola çıkılır. Üçüncü doğuş devlet ve iktidarı aşma, reddetme temelinde demokratik modernite paradigması ve demokratik sosyalizm ideolojisine ulaşmadır. Bu anlamda üçüncü çizgi bu doğuşla anlam ve yaşam bulur. Bilimi ve toplumu ahlak, felsefe ve politika ile yeniden buluşturan, jineolojî ile yeniden temellendiren bir doğuştur bu. Uçurumda kanatlandıran bu doğuşun, paradigmanın felsefesi özgürlük felsefesi, özgür yaşam felsefesi, soluk aldığı sosyoloji özgürlük sosyolojisidir. Batı felsefesi ile derinleştirilen, uçlaştırılan, karşıtlaştırılaşan ve çatıştırılan ikilemleri aşmaya dayanan özgür insan felsefesidir. Varlık ve özgürlük dünyasında derin uçurumlar oluşturan özne-nesne, kadın-erkek, ruh-beden, duygu-akıl, birey-toplum vb. ikilemleri aşarak özgür, yaratıcı ve pozitif gelişime yol açan diyalektik yorumu içerir. Mekanik paradigma ve yön verdiği modernist düşünce biçimi ile birbirini yok ederek, alt ederek varoluşa yol aldıran zıtların birliği yerine diyalektiği birbirini dönüştüren zıtların bir aradalığı olarak tanımlar. Bu dönüşüm çizgisel olarak çok seçenekli, renkli, çoklu yol ve yöntemi içeren döngüsel özellikler taşır. Düz bir çizgi olarak ilerlemeyen; farklılıkların hakikatin zenginliği, renkliliği, çeşitliliğindeki payını bilen; benzeme-benzeştirme dayatma-gerilimini aştırarak ortak yaşam kültürü ve zihniyeti etrafında yan yana getiren özgürlük çizgisidir.   Not: Yazının ikinci bölümü haftaya yayınlanacaktır.