Tacize maruz bırakılan Azra kadınlardan destek bekliyor

  • 09:04 29 Eylül 2024
  • Güncel
 
Nazlıcan Nujin Yıldız
 
İZMİR - A.İ.K. isimli erkek tarafından tacize maruz bırakılan Azra Miray Evci, o süreçte yaşadıklarını anlatarak, failin yargılandığı davadan “delil yetersizliği” nedeniyle beraat ettiğini paylaştı. Karara itiraz edeceklerini dile getiren Azra, kadınlardan destek bekliyor.
 
2020 yılında İzmir’de yaşanan deprem sonrası evini kaybeden Azra, annesinin sağlık sorunları nedeniyle hastaneye kaldırılmasının ardından teyzesinin evinde kalmaya başladı. Aynı zamanda üniversiteye hazırlanan Azra, teyzesinin yanında kaldığı süreçte teyzesinin eşi olan A.İ.K. isimli erkek tarafından sistematik bir şekilde tacize maruz bırakıldı. Fail hakkında açılan ve 17 Eylül tarihinde görülen davada fail, ilk duruşmada “delil yetersizliği” nedeniyle beraat etti. A.İ.K.’nin aynı zamanda şiddet faili olduğunu ve pek çok kadına şiddet uyguladığını paylaşan Azra, somut delil şartına tepki göstererek bu süreçte kadın örgütlerinden destek beklediğini ifade etti. Azra ve ailesi verilen beraat kararına itiraz edecek.
 
Fail tacizi normalleştirmeye çalıştı
 
Tacizin ilk olarak sözlü bir şekilde başladığını daha sonra fiziki boyutlara ulaştığını söyleyen Azra, bir gün açık bir şekilde tacize uğradığını ve daha sonra o güne kadar yaşananların da taciz olduğunu anladığını ifade ederek “O anda şunu düşünüyordum; ‘Bu bir kâbus mu? Şu an bunu gerçekten yaşıyor muyum?’ Çığlık atamadım, bağıramadım, tepki bile veremedim. Dondum ve kaldım sadece. O an tek düşündüğüm şey bunun ne zaman biteceğiydi. Bittiğinde gözlerimden yaş akıyordu, önüme bir bardak su bırakıp gitti. Ertesi gün olduğunda en yakınımdaki teyzemi arayıp beni oradan almasını istedim. Yani aslında yaşadığım şey tek bir olay değildi. Onların evinde kaldığım o 20-25 günlük süre boyunca yaşadığım küçük olayların bir bütünüydü” diye belirtti. O süreçte failin tacizi normalleştirmeye çalıştığını dile getiren Azra, failin kendini “Ben çocuklarımı da böyle seviyorum” diyerek savunmaya çalıştığını söyledi.
 
‘Bir buçuk yıl boyunca sustum’
 
Failin tacizi gerçekleştirirken eşine, “Azra da bizim kızımız” dediğini dile getiren Azra, eğer teyzesine anlatırsa teyzesinin ona inanmaması için failin bu sözleri söyleyerek kendine zemin hazırlamaya çalıştığına dikkat çekti. Tacizi ilk olarak başka bir teyzesine daha sonra da anneannesine anlattığını paylaşan Azra, “Anneannem çok üzüldü, kızdı başta ve kimseye anlatmamamı söyledi. Bana ‘Annen hastaneden yeni çıktı, bunu kaldıramaz. Teyzen yıkılır, ortada iki küçük çocuk kalır’ diyerek aslında bir nevi sindirdi beni. Benim de o an tek düşündüğüm şey iyi bir üniversite kazanıp bir an önce kendimi bu cenderenin içinden çıkarmaktı. O süreç boyunca anneannemin bana hiç inanmadığını öğrendim. Bir buçuk yıl boyunca sustum. Daha sonra anneme anlattım. Artık patlama evresine gelmiştim, sürekli kâbuslar görüyordum, aynı olayları tekrar yaşıyordum. Olay açığa çıktıktan sonra dedem ‘Benim damadım öyle bir şey yapmaz. Azra yalan söylüyor’ diyerek beni reddetti. O süreçte sadece annem ve babam vardı yanımda” şeklinde konuştu.
 
Fail delil yetersizliğinden beraat aldı
 
Sonrasında dava süreçlerini başlattıklarını ifade eden Azra, dava sürecinde anneannesinin yalan ifade verdiğini, Azra’nın çocukluktan beri yalan söylemeye meyilli olduğunu ve failin tacizi gerçekleştirmediğini söylediğini paylaştı. Anneannesinin o süreçte annesinin yanında hastanede olduğunu söyleyen Azra, yaşadığı tacize kimsenin şahit olmadığını ve anneannesinin verdiği yalan ifade neticesinde savcılığın kendisinden akli dengesinin yerinde olup olmadığına dair rapor istediğini belirtti. Azra, “O süreçte psikiyatrist görüşmeleri, uyuşturucu testleri, IQ testleri, kişilik testleri gibi birçok poliklinikten muayene sonucu heyetten temiz bir şekilde geçtim. 17 Eylül’de de ilk duruşma görüldü. Hâkim delil yetersizliğinden ötürü beraat kararı verdi. Elimde somut bir kanıt yok evet, o anda telefonum ulaşabileceğim bir yerde değildi. Kaldı ki öyle olsa o an düşüneceğim ilk şey bu olmazdı. Tek düşünebildiğim nasıl bu duruma düştüğümdü” diye belirtti.
 
‘Benim ses çıkarmam tüm kadınların ses çıkarmasına vesile olur’
 
Failin iki küçük çocuğunun olduğunu paylaşan Azra, çocukların öyle bir ortamda büyümelerini istemediğini çünkü failin şiddete de meyilli olduğunu ve eşine de şiddet uyguladığını ifade etti. Failin, kendisini çocukluğundan beri tanıdığını, eşinin yeğeni olduğunu ve bunu kendisine yapıyorsa dışarıda herhangi bir kadına da yapabileceğini vurgulayan Azra, “Belki de yapmıştır, bilmiyoruz. Belki yine delil yetersizliğinden kadınlar yine susmak zorunda kalmıştır, işin o noktasını bilemiyorum. Ben defalarca itiraz edeceğim, dilekçe yazacağım. Her seferinde beraat de etse onun yakasını bırakmak istemiyorum. Bu benim tüm hayatımı çok kötü bir şekilde etkiledi. Ama onun yaptığı yanına kâr kaldı. Benim bu işe başkaldırmam, ses çıkarmam ve itiraz etmem istismara uğrayan tüm kadınların ses çıkarmasına ve bir noktada ‘Suç bizde değil, biz utanılacak bir şey yapmadık’ demelerine vesile olur” diye konuştu.
 
 ‘Somut delil gerekliliği yasası, sadece faili koruyor’
 
Kadınların özsavunmada bulunmalarının önemine dikkat çeken Azra, günümüzde sadece kadınların değil, çocukların, hayvanların da tacize maruz bırakıldığını ifade ederek bir şekilde ses çıkarmak gerektiğini sözlerine ekledi. Taciz davalarında faillerin “delil yetersizliği” sebebiyle beraat almalarına tepki gösteren Azra, bu durumun taciz faillerinin önünü açan bir şey olduğunu vurgulayarak “Kendini savunamayacak durumda olan onlarca engelli birey, çocuk, alıkonulan bir sürü kadın var ve bu insanlar bu durumu nasıl delillendirebilir ki? Ben tecavüze uğrarken aklıma gelen ilk şey canımı kurtarmakken nasıl bir delil yaratabilirim? Günümüzde adli tıp raporları delillendirse bile davaların çoğu takipsizlik alıyor, düşüyor, af çıkıyor, bir şeyler oluyor. Suçlu yine kadın oluyor. Sussan, korksan ve kaçsan bu sefer ‘Sesini niye çıkarmadın, rızan mı vardı?’ deniyor. Sesini çıkarsan, karşı koysan bu sefer karşı taraf yaralandı, yine kadın suçlu. Bu somut delil gerekliliği yasası, sadece faili koruyor. Kadını, çocuğu, hayvanı, mağduru koruyan yasaların hepsi kaldırıldı. Nasıl adalet yerini bulacak?” dedi.
 
‘Bu davanın her zaman arkasında olacağım’
 
Failin birçok kadına şiddet uyguladığını ve bu kadınların da susturulduğunu dile getiren Azra, kadınların aile, çevre ve namus algılarıyla bastırıldığını belirtti. Başlarda kendisini suçladığını paylaşan Azra, “Acaba ben mi buna yol açtım? Ben mi fazla kısa, dar giyindim? Fazla mı yüksek sesle güldüm? diye düşündüm. Başlarda çok utanıyordum, sokakta kambur yürüyordum. Ama bunu ben seçmedim ve kadın olmaktan da utanmıyorum. Aksine artık gururla yürüyorum çünkü ben yanlış bir şey yapmadım. Bu davanın da her zaman arkasında olacağım. Kısacası utanmıyorum artık. Ne kendim ne de diğer kadınlar adına utanmıyorum” şeklinde konuştu.
 
Kamuoyundan ve kadınlardan destek bekliyor
 
Failin ilk duruşmada beraat etmesinden sonraki süreçte yapacaklarından bahseden Azra, şunları paylaştı: “Mahkeme celbi henüz elimize ulaşmadı. Mahkeme celbi elimize ulaştıktan sonra on dört günlük bir süremiz var. Annem ve babamla birlikte bir itiraz dilekçesi oluşturmayı düşünüyoruz. Olabildiğince kamuoyundan, kadın haklarını, istismar ve şiddete maruz kalan insanların haklarını destekleyen dernekler, kuruluşlar tarafından da destek toplamayı planlıyoruz. Bu olayın gün yüzüne çıkmasını, bu yasanın ne kadar mağduru daha da mağdur durumuna soktuğunun farkına varılmasını istiyoruz. Ben bıraksam bu işin peşini, annem bırakmaz. Çünkü kendisi de çocukken istismara uğramış bir kadın ve kendisi de otuz yaşında konuşabildi. Bizim başkaldırmamız belki de bir şekilde diğer kadınların da önünü açacak”
 
‘Sesimizi kısmaya çalışıyorlar’
 
Kadınlardan korkulduğu için haklarının ellerinden alındığını vurgulayan Azra, kadınlara çağrıda bulunarak şu ifadelere yer verdi: “Kadınlara çağrım; başınıza ne gelirse gelsin utanmayın, sıkılmayın. Kesinlikle hakkınızı aramanız lazım. Çünkü siz hakkınızı aramazsanız, kimse aramıyor. Bu çağda en çok güçlü olması gereken kişiler, kadınlar. Biz ne kadar güçlü olursak çocuklarımız da o kadar güçlü olacak. Sesimizi duyurmamız lazım, bağırmamız lazım. Çünkü belli ki bizim sesimizi kısmaya çalışıyorlar bu yasalarla. Daha dik durup, daha yüksek sesle kahkaha atarak bir şekilde o çağrıyı yapmamız lazım”