10 yıldır rafta kalan karar: BK harekete geçmiyor!

  • 09:03 27 Eylül 2024
  • Güncel
 
Rozerin Gültekin
 
İSTANBUL - Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Raziye Öztürk, Bakanlar Komitesinde binlerin umut hakkının tartışıldığını kaydetti. Raziye Öztürk, “Sekretarya bir ara karar taslağı hazırlayacak. Siyasi ve  ekonomik olarak yaptırım olabilir. 10 yıldır uygulanmayan karar açısında etkili adım atmaları gerekiyor” dedi.
 
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 18 Mart 2014 tarihinde PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın şartlı salıverilme hakkına sahip olmaksızın ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmesini, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 3’üncü maddesini kapsayan işkence ve kötü muamele yasağına aykırı buldu. Bu durumun ihlal olduğu yönünde hüküm kuran AİHM, “Öcalan 2” adıyla verdiği bu karar doğrultusunda, Türkiye’den düzenleme yapmasını istedi ve daha sonra tutsaklar Hayati Kaytan, Emin Gurban ve Civan Boltan için de benzer kararlar verdi.
 
Ara karar 2025’e atıldı 
 
AİHM kararlarının uygulanıp uygulanmadığını denetleyen Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi de (AK BK) ilk kez 2015 yılında “ihlal” kararını gündemine alarak ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla ilgili “umut hakkını” doğuracak yasal düzenlemeler ve uygulama değişikliklerinin sağlanması için Türkiye’ye dair denetim süreci başlattı. Ancak denetim süreci başlatılmasına rağmen kararlar Bakanlar Komitesi'nin toplantı gündemine alınmadı. Kararın üstünden geçen 10 yılın ardından sivil toplum örgütlerinin son olarak 31 Temmuz 2024’te Komite’ye yaptığı bildirim sonrası AİHM’in Abdullah Öcalan’a dair “ihlal” kararı yeniden komitenin gündemine girdi. Bu kapsamda, 17-19 Eylül tarihleri arasında gerçekleştirdiği toplantıda "Gurban grubu/Türkiye" adı ile açıklanan kararda, Türkiye’den gerekli önlemleri geciktirilmeden alınmasını istedi. Komite, adım atılmaması halinde Eylül 2025'teki toplantıda ara karar hazırlanacağı uyarısında bulundu.
 
Asrın Hukuk Bürosu avukatı Raziye Öztürk , AKBK’nin Abdullah Öcalan’a dair verdiği karara ilişkin değerlendirdi. 
 
Uluslararası komplonun devamı…
 
25 Mart 2021 tarihinden bu yana Abdullah Öcalan ve diğer müvekkillerinden hiçbir şekilde haber alamadıklarını vurgulayan Raziye, “İnsan haklarının geliştirilmesinden sorumlu, işkenceyi önlemi görevi alan kurum ve kuruluşların görevlerini yerine getirmemesi ve Kürt sorunu konusunda ikiyüzlü bir politika sergilemesi tecridin devam ettirilmesinde rolü büyük. CPT hala raporunu açıklamadı, AİHM’de 2011 yılından beri devam eden bir dosya var. Bakanlar Komitesi’nin bu konuda hızlı hareket etme durumu söz konusu değil bu haliyle tecridin sürdürülmesinde bir onay merci gibi duruyorlar. Tecridin uluslararası komplo ile bağı olduğunu biliyoruz. Sayın Öcalan, 9 Ekim 1998 tarihinde Suriye’den çıkarılmak zorunda kalmıştı bu komplo Türkiye’nin tek başına gerçekleştirebileceği bir komplo değildi. Sayın Öcalan,  Türkiye’nin konumunu sadece gardiyanlık olarak ifade ediyordu. Komplonun gelişmesinde etkili rol aldıkları gibi şimdi de tecridin sürdürülmesinde etkin rolleri var” dedi.
 
10 yıl sonra gündeme alınması neyi ortaya koyuyor? 
 
Bakanlar Komitesi’nin görevinin AİHM’in verdiği kararların yerine getirip getirmediğini kontrol etmekle yükümlüğünü olduğunu dile getiren Raziye, “2014 yılında da AİHM ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının işkence suçu olduğu tespitini yaptı. AİHM Sayın Öcalan için verdiği karar ile birlikte Türkiye’deki yasal düzenlemenin işkence yasağına aykırı olduğunu dolayısıyla düzenlemenin kaldırılması ve yeni yasal düzenlemenin yapılması gerektiğini ifade etti. Bu karar 2014 yılında verildi ama Bakanlar Komitesi kendi gündemine ilk defa 7 yıl sonra 2021 yılında aldı. Yani işkence yasağına aykırı olarak ifade edilen durumun takibi açısından çok geç bir tarih. 2021 yılından sonra gerçekleşen toplantıda gündemine almadı son olarak 2024 yılının Eylül ayında gündemine aldı. Bu toplantıda ‘Türkiye ağırlaştırışmış müebbet hapis cezası konusunda herhangi bir düzenlemeye gitmemiştir’ diye tespitte bulundu. Biz daha önce de Türkiye ağırlaştırılmış infaz rejimine dair kendi eylem raporunu ortaya koyarken hiçbir düzenleme yapmadığını belirtmiştik bunun tespiti bir kez daha Bakanlar Komitesi tarafından yapılmış oldu. İşkence yasağına aykırı olduğu belirtilen bu durumun tam 10 yıl sonra gündeme alınması ve bu aşamada da çok etkili bir adım atılmaması maalesef ki Avrupa Konseyi’ne bağlı bu organın tutumunu ortaya koyuyor” dedi.
 
‘Binlerin umut hakkı tartışılıyor’
 
“Ara karar oluşturma şeklinde olumlu bir yaklaşım olsa da bu çok geç alınmış bir karar” diye Raziye, gerçekleşecek yasal düzenlemenin ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan binlerce tutsağı etkileyeceğini dile getirdi. Raziye şunları söyledi:  “Binlerin umut hakkı tartışılıyor. Binlerce mahpus işkence altında kötü muamele ile karşı karşıya. Türkiye bu konuda 10 yıldır adım atmamış olmasına rağmen Bakanlar Komitesi’nin bu konuyu yine bir yıl sonra gündemine alacak olmasını geç olarak değerlendiriyorum. 10 yıldır adım atmamış bir ülke açısından daha kısa bir süre verilmesi ve kısa sürede etkili karar alınması gerekiyordu. Daha önceki ara kararda da bu sefer ki ara kararda da müebbet hapis cezası alan kişi sayısı hakkında bilgi verilmesi istenmişti ama Türkiye bu raporu sunmamıştı. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan kişilerin listenin verilmesi gerekiyor çünkü sayının çokluğu belki Bakanlar Komitesi’ni daha hızlı hareket etmeye sevk edecek bir durum. Türkiye’nin bu listeyi dahi sunmaması Bakanlar Komitesi’nin daha yavaş hareket etmesi, kararlar almaması ve bu durumun teşhirinin önünü alma amaçlı bir yol izlediğini sonucunu doğuruyor.”
 
STK’ların Bakanlar Komitesine yönelik baskısı 
 
Dünyanın her yerinde Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü ve tecridin kaldırılması yönünden eylemlerin sürdüğüne dikkat çeken Remziye,  Bakanlar Komitesi’nin “ umut hakkı” kararını STK’ların baskısı sonucu gündemine aldığını altını çizdi. Remziye, “Avukatları olarak Bakanlar Komitesi’ne bireysel başvurular gerçekleştiriyorduk sonrasında hukuk kurumlarının, STK’ların dahi olma durumu söz konusu oldu. Bunlar Bakanlar Komitesi’nin gündemine alması açısından baskı oluşturdu. Bu mesele tüm toplumu ilgilendiren bir mesele. STK’ların bu duruma dahiliyeti aslında bir sorumluluk ve görev. Bundan sonrası açısından da insan haklarını koruyan, işkence karşı çalışmalar yapan kurumların dahiliyeti önemli” sözlerini kullandı.  
 
Ara karar taslağına göre yaptırım uygulanacak mı? 
 
Sekretaryanın bir ara karar taslağı hazırlayacağını, ara karar taslağında bir çok seçeneğe de yer verileceğinin bilgisini paylaşan Raziye, siyasi veya ekonomik anlamda yaptırımların olabileceğini kaydetti. Raziye, “AİHM’e dosyanın tekrardan gönderilmesi olabilir ama yasal düzenlemeye ihtiyaç olan bir dosya açısından tekrar bir tespit yapılması gerektiren bir durum olmadığı için geri gönderilmesi kararı alınacağını düşünmüyorum. Ara karar taslak listesinin gelmesi durumunda en hızlı etkili sonuç alınabilecek yaptırımın verilmesini umuyoruz. 10 yıldır uygulanmayan karar açısında etkili adım atmaları gerekiyor. Sadece durumu tespit ile yetineceğini düşünmüyoruz. Bundan sonraki süreçte de bireysel başvurularımızı yapmaya devam edeceğiz. STK’lar ile görüşmelerimiz devam edecek. Hukuki olarak çalışmalarımız devam edecek” ifadelerini kullandı.