Gazeteci Sînûr Rahman: KDP toplumda tecavüz kültürünü geliştiriyor

  • 09:01 19 Ağustos 2024
  • Güncel
 
Rojda Aydın-Leyla Ayaz  
 
AMED - Güney Kurdistan’da kadına yönelik şiddet ve katliamları “Güney Kurdistan’da kadınlar korkuyor. Toplumdan, kardeşinden, eşinden, komşusundan, siyasi partilerden, işgalden korkuyor. Kendilerini öldürülecek bir av gibi görüyorlar" sözleriyle değerlendiren Sînûr Rahman, KDP'nin toplumda şiddet ve tecavüz kültürünü geliştirmek istediğini belirtti.
 
Güney Kurdistan’da yaşanan siyasi, ekonomik ve toplumsal kriz en çok kadınları etkiliyor. En önemli sorun ise kadına yönelik şiddet ve kadın katliamlarının artması.
 
Güney Kurdistan’da artan kadına yönelik şiddet, katliam ve hükümetin politikalarına ilişkin gazeteci Sînûr Rahman, JINNEWS’in sorularını yanıtladı.
 
“Örgütler, Kurdistan Bölgesi Hükümeti, Bağdat hükümetinde devletsel, bölgesel ve dünya çapında kadınların rengi yok ve kabul edilmiyorlar. Bu da feodal, ataerkil ve aşiretsel zihniyetin kadınlara engel olduğu anlamına geliyor.”
 
*Biraz Güney Kurdistan’daki kadınların durumunu değerlendirebilir misiniz? Siyasi, ekonomik ve toplumsal açıdan ne düzeydeler?
 
Bildiğiniz gibi siyasi, ekonomik ve toplumsal açıdan kadınların sınavları var. Kadınların toplum içinde, siyaset ve ulus-toplum içinde varlığının tartışılmasına ihtiyaç var. Özellikle de son birkaç yılın değerlendirilmesi gerekir. 30 yılı aşkın süredir yerel bir yönetim, yani Kurdistan Bölge Yönetimi’nin idaresi var. Kadınların parlamento ve yerel yönetimlerde temsiliyeti var; ancak bu sadece temsil düzeyinde. Burada kadının rengi, sesi, etkinliği ve etkin olmaması ayrı bir konu. Genel olarak 30 yıl içerisinde kadınların verdiği sınav, edindiği tecrübe toplumsal, siyasi, yargısal ve anlayışsal temeldeydi. 30 yıl içerisinde hükümetin tüm kurumları içerisinde kadınlara karşı bir engel vardı. Kadınlar, hükümet içerisindeki çatışmalarda, sorunlarda barışçıl bir rol oynayıp iç barışı geliştirmek istiyordu. Ancak doğru bir temsiliyet ortaya çıkamıyor. Kadınlar, Kurdistan Bölge Hükümeti içerisinde yer alıyor; yerel yönetimlerdeki encümenlikler içerisinde örgütlenmeli. Toplumsal olarak da sorumluluk sahibi değiller. Ancak ilkesel olarak örgütler içerisinde yer alıyorlar. Bu yüzden de örgüt merkezlerinde, parlamento ve hükümet merkezlerinde, encümenliklerde gerçek bir temsiliyete sahip değiller. Kadınların ihtiyaçlarına göre örgütler içerisinde yer alıyorlar. Örgütlerin genel ihtiyaçları ve örgütleri doğru yola koymak açısından yer alamıyorlar.
 
Siyaset, toplumsal kurum ve kuruluşlarda, sanat kurumlarında yine ekonomik olarak belli bir özerklik oluşturulmuş durumda. Ancak bunu oluşturmak da zorlu. Kadınların kendi renkleri, sesleri ile buralarda yer alması oldukça zorlu. Örgütlerin siyasi karakteri kendini tekrarlıyor, yansıtıyor. Ataerkil, feodal ve var olan zihniyete göre kadınların toplum içerisinde tanımlanması sürüyor. Var olan zihniyet, var olan örgütler kadınlardan yararlanmak, destek almak istemiyor. Ortak ve kolektif bir iradenin siyasi partiler, örgütler ve toplum içerisinde ortaya çıkmasını istemiyor. Bu örgütlerde var olan zihniyetin tekrarı var ve kendilerine göre yaklaşıyorlar.
 
Güney Kurdistan’da ataerkil bir siyaset hâkim. Örgütlerde, Kurdistan Bölge Hükümeti’nde, Bağdat hükümetinde devletsel, bölgesel ve dünya çapında kadınların rengi hiç yok ve kabul de edilmiyor. Bu feodal, ataerkil ve aşiretsel anlayış kadınlara engel oluyor. Güney Kurdistan’da hem İslami, hem egemen iktidarda olan partiler aynı zihniyet ile kadınlara yaklaşıyor. Evet, çalışma yapılıyor; ancak bu toplumsal değerler ve çıkarlar temelinde değil, örgütlerin çıkarları temelinde oluyor. Bu yüzden de kadınların siyasi ve ekonomik açıdan Güney Kurdistan’daki durumu örgütler, siyaset, hükümet ve devlete göre şekilleniyor.
 
“Güney Kurdistan’da kadınlar korkuyor. Kadınlar toplumdan korkuyor, kardeşlerinden korkuyor, eşlerinden korkuyor, komşularından korkuyor, siyasi partilerden, yargıdan korkuyor. Kendilerini öldürülecek bir av olarak görüyorlar.”
 
*Güneyli kadınlar haklarından ne kadar haberdar? Bu haklarından yararlanabiliyorlar mı?
 
 
Kadınların hakları, toplumun zihniyetine bağlı. Toplum, kadınların varlığını, haklarını, kadınların gücünü, karakterini ve siyasetini kabul etmeye ne kadar hazır? Siyaset kadınları ne kadar kabul ediyor? Güney Kurdistan toplumunda kadınların varlığı ataerkil zihniyete göre ele alınıyor. Kadınların karakterini nasıl görüyorlarsa, buna göre kadınların haklarını ele alıyorlar. Toplum içerisinde kadınların bir karakteri var; ancak kendini tanıma yok. Bu bir süreç gerçekten. Kendini tanıma, toplumun zihniyetini tanıma, ataerkil ve iktidar zihniyetini tanıma sürecidir. Yaşamın her alanında, kadının toplum içerisindeki rolü hizmet etmek olarak görülüyor ve ikincil konumda. Yine gazetecilik ve aydınlatma çalışmaları içerisinde de yer alıyorlar. Ancak erkek rengi var. Ne toplum ne de örgütler, ne siyasi partiler kadın haklarını biliyor; ne de kadınlar kendini tanıma ve görme konusunda sorumluluklarını yerine getiriyor.
 
Güney Kurdistan’da kadınlar korkuyor. Kadınlar toplumdan korkuyor, kardeşlerinden korkuyor, eşlerinden korkuyor, komşularından korkuyor, siyasi partilerden, yargıdan korkuyor. Kendilerini öldürülecek bir av olarak görüyorlar. Aşağılanıyorlar, ötekileştiriliyorlar, sadece eş oluyorlar. Ataerkil bir sistem var. Geri bir zihniyet var ve bu durumu güçlendiriyor. Sermaye sistemi de farklı bir şekilde kadına bakıyor ve kendisi için kullanıyor. Bu sermaye sistemi de teknolojik araçlarla, dijital medya yoluyla, televizyonlarla zihniyetini geliştiriyor. Kadınlar kendini tanımadığı sürece, bu egemen sisteme karşı durmadıkça ki Kürt kadınlar 50 yıldır mücadele ediyor, bedel veriyor, şehit oluyor, böyle bir başkaldırı olmasa kadınlara yönelik bu zihniyet devam eder. Güney Kurdistan devrim için hazır. Jeopolitik durum ve siyasi politikalardan kaynaklı Güney Kurdistan bir deneme alanı olmuş durumda. Kadınlar kendilerini tanımadığı, zihniyetlerini değiştirmediği, yüzleşmediği ve toplum da kadınları tanımadığı sürece kadının gücünü göremez.
 
“Kadına yönelik şiddete çözüm bulunmaması bu zihniyetten kaynaklı. Güney Kurdistan’da kadına yönelik şiddet ne zaman ortaya çıkıyor? Kadınlar ataerkil zihniyeti reddettiği zaman ortaya çıkıyor.”
 
*Kadına yönelik şiddet, kadın katliamları, şüpheli ölümler bölgede giderek artıyor. Bu konuya ilişkin siz ne söylemek istersiniz? Hükümetin, kadın örgütlerinin çalışmalarının toplumun tutumu nasıl yorumlanabilir?
 
 
Şiddet meselesi bir zihniyet ve bir sorundur. Bir yanı toplum, bir yanı devlettir. Esasında da iktidar, ulus-devlet, sermaye sistemi, feodalitenin modernize edilmesi süreci, avcılık süreci vb. şiddet bu güne kadar gelmiş durumda. Kadına yönelik şiddete çözüm bulunmaması bu zihniyetten kaynaklı. Güney Kurdistan’da kadına yönelik şiddet ne zaman ortaya çıkıyor? Kadınlar ataerkil zihniyeti reddettiği zaman ortaya çıkıyor. Güney’de de kadına yönelik onlarca şiddet türü uygulanıyor. Güney Kurdistan’da, Güneyli kadınlar şiddetin her türünü görmüş; cinsel şiddet, ekonomik şiddet, ölüme sürükleme gibi her türlü şiddetle yüz yüze kalıyorlar.
 
Özellikle de Behdînan, Hewlêr ve Dihok sınırlarında kadınların durumu hem toplumsal hem de KDP zihniyetinden dolayı iyi değil. Aşiretçilik de bu zorlu durumun bir parçası. KDP, siyasi parti ve aileler içerisinde kadınların rengi ve sesi bellidir. Bu, tüm partiler için de geçerli. Ancak Güney Kurdistan’da tecavüz ve şiddet kültürü KDP ve iktidar zihniyeti gibidir. İslami partiler de aynı şekilde yaklaşıyor ve burada da kadınların hakları yok.
 
Yıldan yıla kadın özgürlük zihniyetini geri çekiyorlar. Küçük yaşta kadınları toplum içerisine çıkarıp erkek siyasetçiler için kullanıyorlar ve fuhuşu geliştiriyorlar. Önümüzdeki süreçte her kentte başı açık, toplumun giyim tarzına göre giyinmeyen kadınlar açık alanda halkın gözü önünde katledilebilir ve kimse sesini çıkaramaz. Şimdi onlarca fuhuş ağı var, uyuşturucu madde ağı var. Yine KDP, tecavüz ve şiddet kültürünü toplumda geliştirmek istiyor. Yine kadınların yargı alanında da hakları yok.
 
“Buralarda defnedilen kadınların failleri babaları, kardeşleri ya da eşleri. Güney’deki yasalarda büyük zayıflıklar var. Kadınların faillerinin ceza alması çok zor. Kadınların korunmasında da öyle. Zaten bu tutum kadınların korunmamasından kaynaklanıyor. Onların böyle bir derdi yok.”
 
*Hewlêr ve Silêmanî’de “Adresiz Kadınlar Mezarlığı” var. Egemen zihniyet tarafından katledilen kadınlar burada defnedilmiş. Buna ilişkin ne diyorsunuz?
 
Güney Kurdistan’da “Kimsesiz Kadınlar Mezarlığı” Hewlêr ve Silêmanî’de var. Mezarlığın adı “Adresizler.” Evet, bu kaç yıldır gündemde. Önceden de bu mezarlık vardı. Aile içerisinde katledilen kadınlar, kendini yakan, intihar eden, babası, kardeşi, eşi tarafından katledilen kadınlar burada defnediliyor. Son yıllarda halk üzerinde durdu ve açığa çıktı. Burada yüzlerce kadın defnedilmiş, ben kendim de gittim bu mezarlığa. Kimindir belli değil. İsim yok, sadece numara var üzerinde.
 
Buralarda defnedilen kadınların failleri babaları, kardeşleri ya da eşleri. Güney’deki yasalarda çok zayıflık var. Kadınların faillerinin ceza alması çok zor. Kadınların korunmasında da öyle. Zaten bu tutum kadınların korunmamasından kaynaklanıyor. Onların böyle bir derdi yok. Örneğin Şengal’deki katliam. Güney Kurdistan’daki siyasi partiler ve peşmerge toplumu korumadı. Yarım milyon Kürt yalnız kaldı. Binlerce kadın satıldı, katledildi, tutuklandı. Bir siyasi parti nasıl bir toplumu koruyamaz? Kadın kırımı, kadınlara yönelik jenosid siyasi partilerin derdi değil.
 
Eğer bir aile bir kadını namus ve şeref adı altında katlediyorsa bir kurum nasıl bir imzayla kadını baba, kardeş ya da eşe teslim edebilir? Katilin kim olduğunu da biliyorlar. Bu bir zihniyet. Güney toplumunda 100 yıldır, 50 yıldır şimdiye kadar da ataerkil zihniyete karşı bir eğitim yok. Kadınlar için yapılan bu mezarlık vicdansızlıktır, hükümetin sorumsuzluğundan kaynaklıdır. Kadına yönelik şiddet ve katliama karşı sorumsuzluktan kaynaklıdır. Yasaların ve yargının sorumsuzluğudur. Toplum da kadını ötekileştiriyor. İktidar ve hükümet gerçekten de suçlu. Ancak bu kadınlar da bu toplumun içinden çıkmış. Topluma ait. Yıllarca tehdit altındaydılar ve yıllardır da topluma hizmet ediyorlar. Bu sistematik olarak işliyor ve siyasi partilerde de aynı. KDP ve YNK sistematik hareket ediyor. Rolleri, ideolojileri, sermayeye yaklaşımları vb. birbiri gibi ancak farklı yöntemlerle yaklaşıyorlar. Güney Kurdistan’daki her kadın kimsesiz. Son yıllarda eylemler yapılıyor, siyasi çalışmalar da var ve bazı siyasi kazanımlar elde edildi. Kadınların hakları bir seçim politikası olarak ele alınıyor. Seçimlerde kadın katliamlarından bahsediliyor. Buna rağmen yine de kadınlar katlediliyor ve adresiz mezarlıklara defnediliyor. Kimse o mezarlıkları ziyarete gitmiyor. Kadınlar mezarlıkta da yalnız bırakılıyor.
 
 
*AKP-MHP, KDP’nin işbirliği ile Güney Kurdistan’a saldırıyor ve Kuzey Kurdistan’daki özel savaş politikaları Güney Kurdistan’da da geliştiriliyor. Bunu nasıl yorumluyorsunuz?
 
Türk devleti kendi içinde bir siyasi kırılma yaşıyor. Türk devleti her açıdan işgal politikalarını geliştiriyor. Kriz, iç siyasetteki krizle Kuzey Kurdistan’da kirli bir politika yürütüyor. Kurdistan’ın diğer 3 parçası için de aynı şeyi yapıyor. Son birkaç yıldır Türkiye havadan ve karadan Güney Kurdistan’ı işgal ediyor. Erdoğan, Irak Başbakanı ile görüşme yaptı. Bu, faşizan projesini geliştirmek içindi. Zaten Irak, Türkiye’nin siyasetinden haberdar ve teslim olmuş durumda. Barzani ailesi, KDP ve Behdînan bölgesi Türkiye’ye teslim oldu. Türkiye 4-5 ay içerisinde Amediye, Dihok, Şengal, Musul, Kerkük köyleri için tartışma yaptı. İşgal politikası sadece askeri değil, fiili olarak yürütülüyor. Irak siyasetini, ekonomisini işgal etme, bölgeyi işgal etme üzerine politika geliştiriliyor.
 
Siyasi partilerde yer alan kadınların işgale karşı çıkma gibi bir iradeleri olmuyor ve partilerinin zihniyetine göre yaklaşıyorlar. İşgale karşı olan özgürlükçü, bağımsız düşünen ve yaklaşan insanlar var. Basın üzerinden bazı girişimler olsa da pratikte eksik. Güney Kurdistan’da kadınların işgale karşı daha çok karşı çıkmaları, net bir tutum almaları, işgal tehlikesini görmeleri gerekir. Türkiye’nin Güney Kurdistan’ı işgali sadece bir sınır ve coğrafyanın işgali değil. İnsanların katledilmesi, tüm canlıların katledilmesi, kültür katliamı var. Güney Kurdistan’da kadınların bir yaşam kültürü var, bir toplumsal kimlik var burada. Türkiye coğrafyayı işgal ediyor ve DAİŞ’in projesini gerçekleştiriyor. Çeteler de her açıdan kadınlara saldırıyor, katlediyor. Güney’de kendi zihniyetlerini geliştirmek istiyorlar ve kadınları kendi kontrolleri altına almak istiyorlar.
 
Burada kadınların yaşamı güvence altında değil. Silêmanî’de Nagihan Akarsel’in katledilmesi gibi. Bölgede ajan ağı geliştirmek istiyorlar. İşgale karşı konuşan kadınlar katlediliyor. Ataerkil, iktidarcı zihniyete karşı, toplumsal ve ekonomik krize karşı çıkan, konuşan kadınlar katlediliyor. Güney Kurdistan’da her kadının yaşamı tehlikede. AKP-MHP’nin Türkiye’de yürüttüğü politika şimdi de Güney’de yürütülmek isteniyor.
 
Türkçe eserler okuyan, Türkçe kanalları takip edenler, kendilerini Türk olarak adlandıranlar özellikle Silêmanî, Kerkük, Şengal, Mexmûr’da reddediliyor. Türkiye’nin faşist zihniyetini reddediyorlar. Çünkü Türkiye’nin durumunu anlıyorlar. Türkiye ve DAİŞ’le işbirliği yapması artık ortaya çıkmış durumda. KDP, Türkiye, Irak ve DAİŞ işbirliği Şengal’de ortaya çıktı. Bunu biz 2014 yılında gördük. KDP ve DAİŞ’in telefonlarla kurduğu iletişim ortaya çıktı. Türkiye’nin sınırda DAİŞ’le ilişkisi var. Kuzey Kurdistan’da DAİŞ çeteleri için bir hastane var. Sağlık yardımı veriyorlar, lojistik destek veriyorlar. Türkiye’nin faşist zihniyeti, DAİŞ zihniyeti halkları ve kadınları katletme zihniyeti.