‘Hayvan katliamı yasasına karşı mahallelerde örgütleniyoruz’

  • 09:02 18 Ağustos 2024
  • Güncel
 
Melek Avcı 
 
ANKARA - “Sokaktayım Yanındayım İnisiyatifi” gönüllüsü Neylan Solmaz Saçılık,  hayvan katliamı yasasını getirenlere karşı mahalle örgütlenmelerine gittiklerini belirterek, “Neyi yok etmek istiyorlarsa karşısına ya kadını ya çocuğu koyuyorlar. Çocukların hayatından hayvanları çıkarmak ya da büyüklerin hayvanları öldürdüğü bir dünyada çocukları yaşamaya mahkum etmek çok daha ağır sonuçlar doğuracaktır” dedi. 
 
Sokak hayvanlarının katledilmesini öngören 17 maddelik “Hayvanları Koruma Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” diğer adıyla ‘Katliam Yasası’, Meclis Tarım, Orman ve Köy İşleri Komisyonu’nda AKP ve MHP oylarıyla kabul edildi. Yasa kabul edilir edilmez, birçok AKP belediyesinin hayvanları katlettiği ölüm çukurları gündeme geldi ve bu katliamların daha yasa tartışılırken başlatıldığı görüldü. 84 gündür eylemde olan yaşam hakkı savunucuları, bu yazılı yasayı uygulatmayacaklarını bildirdi. 
 
Kuğulu Park’ta nöbette olan İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara Şube yöneticisi ve “Sokaktayım Yanındayım İnisiyatifi” gönüllüsü Neylan Solmaz Saçılık, katliam yasasına ilişkin konuştu.
 
‘Belediyeler kısırlaştırma görevini 20 yıl boyunca yapmadı’
 
Öncelikle neden nöbette olduklarını açıklayan Neylan, 20 yıldır Hayvanları Koruma Yasasının uygulanmaması üzerini bugün bu katliam yasalarıyla karşı karşıya olduklarını söyledi. Neylan,  “Bu ülkede maalesef hayvan katliamları hem devlet tarafından hem hayvan katilleri tarafından; devlet tarafından sistematik kişiler tarafından teker teker yapılıyordu. Hayvanlar sistematik işkenceye maruz kala kala hayvan hakları ve insan hakları savunucularının mücadelesiyle 2004 bir yasa elde ettiler. Bu yasa hayvanları koruma yasasıydı ve bu yasaya göre hem sokaktaki hayvanların popülasyonunu azaltacak hem de sağlık bir şekilde yaşamları idame ettirilecekti. Ama maalesef 20 yıldır bu yasa uygulanmadı. Bu yasa uygulanmadığı için köpek popülasyonu arttı ve bahsettikleri vakalar da arttı çünkü belediye toplama ve kısırlaştırma görevini yapmadı. Yapmadıkları gibi çoğalan hayvanları toplayarak farklı bölgelere, dağlara, çöplüklere, taşralara, köylere hapsedip orada ölüme mahkum etmeye devam ettiler. Biz tam tersinden yani bu yasayı yapanların uygulama denetimini yapmayanların, sorumluluğunu yerine getireceğini beklerken hayvan katliamlarının bir şekilde yasalaşmış olmasına izin verilmemesini, önüne geçilmesini beklerken maalesef sokakta yaşayan tüm hayvanları toplayıp, barınaklara hapsedip 30 gün sonra öldürüleceğinin taslak metni önümüze geldi” ifadelerini kullandı. 
 
84 gündür yaşam nöbetindeler
 
Katliama karşı 84 gündür nöbette olduklarını dile getiren Neylan, “Bu metin elimize geçer geçmez dernekler, STK’lar, yaşam hakkı savunucuları olarak hemen Meclis önünde bir basın açıklaması yaptık ve sonrasında direnme kararı aldık. Bugün 84 gündür sokaklarda, meydanlarda, her yerde direnmeye çalışıyoruz. Tüm itirazlarımıza rağmen tasarı Meclis’e geldi ve görüşüldüğü günün akşamında Meclis Parkı’nda 3 gün yaşam nöbeti sürdürdük fakat çeşitli bahanelerle oradan çıkarıldık. Bu alanı bize 2 gün süreyle verdiler, üçüncü gün gelirsiniz dediler fakat geri döndüğümüzde polis barikatlarıyla karşılaştık Biz zaten polis barikatları nerede başlarsa direniş orada devam edecek demiştik öyle de yaptık. 2 gün de Meclis’in Çankaya Kapısı önünde barikatların önünde direnişe geçtik. Sonrasında kolluk kuvvetlerinin gözaltı ve darplarıyla oradan uzaklaştırılınca yaşam nöbetimizi Kuğulu Park’ta devam ettirmeye karar verdik ve 34 gündür bu alanda geceli gündüzlü yaşam nöbetindeyiz. Uyutma sözüne karşı çıkıyoruz çünkü uyutma, uyanabilen bir şey için kullanılır. Uyutmak dedikleri öldürmektir. Ötenazi dedikleri iradesi olan için kullanılır, iradesi olmayanlar için bu bir katliamdır, cinayettir” diye konuştu.
 
Barınak gerçekliği sistematik işkence
 
Bahsedilen barınakların çözüm olmadığını belirten Neylan, bu barınakların sorunun bir parçası olduğunu söyleyerek şöyle devam etti: “Bu ülkede barınak demek işkence demek, katliam demek, iyileştirilmeyen hayvanlar demek, bakımsızlık ve açlıkla ölüme terk edilen hayvanlar demek. Şu an bin küsur belediyenin barınağı dahi yok. Hangi barınağa almayı düşünüyorlar bilemiyoruz ama barınakları çözüm olarak sunanlara hep şunu söylüyoruz: Gidip bir tane barınak gezsinler, görsünler, ondan sonra barınak gerçeği hakkında bizden önce eminim sokaklara döküleceklerdir. Barınak dedikleri yerler sistematik işkencenin yapıldığı, hayvanların hastalıkla baş başa kaldığı, yemek ve su verilmediği, adeta hastalıktan, açlıktan, susuzluktan orada ölsünler diye tutuldukları alanlar. Bir çözüm olarak sunulması çok hayali ve bilmeyenler için çok romantize ediliyor, sanki hayvanlar sağlıklı şekilde yaşamlarına devam ediyormuş gibi bir algı oluşturuluyor, ancak böyle bir şey yok.
 
Ekolojik dengede bozulma, salgın hastalık riski
 
İnsan hakları mücadelesi alanındayım ama bu yasayı duyduğum andan itibaren buradayım, çünkü hak mücadelesi bir bütündür. Doğa, hayvan, insan iç içe geçmiş bir denge içerisindedir. Bunun için de hem ekolojistler hem de insan hakları alanında mücadele yürütenler hem veterinerler odası hem de Tabip Odası resmi uyarılarını yaptı. Toplu hayvan ölümlerinin ekolojik dengede nelere yol açabileceğini, insan hakları açısında nelere yol açacağını bilimsel olarak ortaya koydular. Bir kere çoklu ve geri döndürülemez sonuçları olacaktır. Mesela Polonya’da bizimkine yakın bir yasa çıkarılmış ve sonrasında hem köpek, hayvan popülasyonunu azaltmaya yaramadığı gibi hem de zoonat hastalıklar diye tabir edilen salgın hastalıklarla mücadele ettiklerini açıklıyorlar. Veteriner hekimler diyor ki sokak hayvanları kırsal yaşam ve kent yaşamı arasındaki bir bariyerdir, hayvanları öldürmek aradaki o bariyeri yok edecektir ve şehir hayatına yabanıl hayatın karışacağı, kemirgenlerin, domuzların şehre inmesi görüldü.”
 
‘İktidar neyi yok etmek istiyorsa karşısına ya çocuğu ya kadını koyuyor’
 
İktidarın çocukları öne sürerek bu yasayı geçirmesine kimsenin inanmadığını dile getiren Neylan, “Biz bu iktidarın ne hayvan ne insan ne de kadın konusunda bir koruma planı veya gözetme planıyla yola çıkmadığının farkındayız. Onların bir planı var ve bu plana da hayvanları kurban ettiler, çünkü sokaklarda köpeklerin saldırısına uğrayan çocuklardan çok daha fazla açlıkla uğraşan, eğitimsizlikle uğraşan, tacize ve tecavüze maruz kalan çocuklar var. Bunlar için hiçbir şey yapılmamış ve vaka bildirimi neredeyse sene de bir çocuk bile değilken bunu bir çocuk güvenliğine bağlamalarını samimi bulmuyoruz. Zaten neyi yok etmek istiyorlarsa karşısına ya kadını ya çocuğu koyuyorlar. Şimdi de çocukları koyuyorlar ama çocukların hayvanlarla olan ilişkileri ve onlarla yürüttükleri doğru ilişki öz değerlerini beslemeye yardımcı olan şeylerdir. Çocukların hayatından hayvanları çıkarmak ya da büyüklerin hayvanları öldürdüğü bir dünyada çocukları yaşamaya mahkum etmek çok daha ağır sonuçlar doğuracaktır. Kadın katliamları gündemde ve maalesef her gün onlara varan, bazen 19 kadının öldürüldüğü günler oldu, buna gerçekçi bir çözüm bulmazken yine kadını, çocuğu koruma yöntemi olarak bu katliamı getirmelerine ve bu söze de hiçbirimiz inanmıyoruz. Ben sokakta yürürken yanımda bir köpek varsa daha güvende hissediyorum kendimi, çünkü bu ülkenin güvenli sokakları diye tabir ettikleri yerlerin güvenliğini köpekler sağlıyor” sözlerini kullandı.
 
AKP belediyelerinin ölüm çukurları
 
Geçtiğimiz günlerde AKP’ye ait Altındağ ve Niğde belediyelerinde toplu hayvan katliamlarının yapıldığı barınaklara da değinen Neylan, bölgeye gittiklerinde ölüm çukurlarıyla karşılaştıklarını ve bunun barınak gerçekliğini de bir kez daha ortaya koyduğunu söyledi. Neylan, devamında şunları belirtti: “Altındağ’a giden ve sahadan son ayrılanlardan biriydim. 84 gündür katliam yasasıyla ilgili direniyoruz maalesef çok fazla şey gördük ama Altındağ Belediyesi’ndeki ölüm çukurlarında gördüklerimiz her insanın kolaylıkla baş edeceği şeyler değildi. Gittiğimizde korkunç ötesi bir manzarayla karşı karşıya kaldık, korku filmlerinden daha korkunçtu. Daha da korkunç olanı barınağa ilk gittiğimizde oradaki veteriner işlerinden Emre Bey bize ‘burada bir sorun yok, gelip bakabilirsiniz, güvenli’ diye birkaç arkadaşı içeri sokup çıkarmış. Arkadaşlar, barınağı temizlediklerini her şeyi yıkayıp bir reklam vitrini gibi hazırladıklarını söyledi. Ama sahaya varmadan 2 kilometre önceden korkunç bir koku karşılıyor sizi ve barınaklar hep hiçbir sorun yok yöntemi uyguladığı için biz etrafta araştırma yapmaya başladık. Daha önce gidenlerin ihbarı üzerine bir ölüm çukuru olduğu söylendi ve gecenin karanlığında 2 civarı dağa doğru tırmanarak ölüm çukurlarına gittik. Gerçekten o çukurları gördük, tek tek kazınanlar vardı.
 
Ölüm çukurları artıyor
 
Altındağ Belediyesi’nin arka bahçesindeki barınak korkunç ölüm çukurlarıyla kaplıydı. Kepçelerle kazındığında daha vahimdi ama kendi elimizle kazdığımızda bile 17 köpeğe ulaştık, kazı devam ettiğinde sayı da çoğaldı. Hayvanları çıkardık ama çıkarmak için çaba harcamadık, çünkü çöp poşetlerine sarıp hayvanları atmışlar, gömmemişler bile. Ekoloji ve insan sağlığından bahsediyorlar hani ama hiçbir kireçleme yapılmadan atılmış, hayvanların tamamı toplu şekilde öldürülmüş ve iğneyle değil; boğularak, işkence edilerek, patileri koparılarak, bebek köpekler vardı onlar çöp poşetlerine sarılarak havasızlıkla boğulmuş. Korkunç olanı yasa geçmeden çok önce yapılıyormuş bu zaten, yasa tartışılmaya başlandığı andan hızlanmış ve Resmi Gazete’de çıkar çıkmaz iyice bir seferberlik ilan etmişler. Gün be gün bu ölüm çukurları artıyor. Hayvan mezarlığı tabelası dikmişler Niğde’de ama resmi olarak böyle bir kayıt yok. Yani keyfi olarak hayvanları öldürüp, araziye atmışlar, gömme bile değil.”
 
Hayvan katliamına karşı mahalle örgütlenmeleri
 
Bu katliam yasasına karşı çıkmak için direnişin süreceğini ve uygulamaya izin vermeyeceklerini vurgulayan Neylan, mahalle örgütlenmelerinin kurulmaya başlandığını kaydetti. Neylan son olarak şöyle konuştu: “Burayı terk etmememizin nedeni mahalle örgütlenmeleri başlatıldı. Formlar düzenleyip, imza topluyoruz. Mahallelerde örgütlenmeye çalışıyoruz, gruplarımızı oluşturduk. Herkese şu çağrıyı yapıyoruz, bu yasal değil ve hayvanları toplayamazlar. Toplama usulleri bir kere yasal değil küçük köpekleri bile boğma tasmalarla  götürüyorlar. Meşru değil. Yasayı siz Meclis’te yazarsınız ama biz sokakta uygulatmayız demiştik, bu uygulatmama kararından dönmeyeceğiz. Hep şunu söylüyorum hayvan katliamları bu ülkede çok büyük bir adımdır ve bu bariyerin yıkılmasının insana vereceği psikolojik bir zarar da vardır, sürekli hayvan katliamına maruz kalmak bir çürümüşlüktür. İnsanlara şunu diyoruz tek tek hepinize ihtiyacımız var. Ne yapabiliriz demesinler herkes durduğu yerden örgütlenmeyi büyütebilir. Bize, mahalle çalışmalarına katılsınlar ve katliama karşı dursunlar.”