Cezaevlerinde keyfi uygulamalar can alıyor!

  • 09:03 14 Temmuz 2024
  • Güncel
 
 
WAN- Cezaevlerinde yaşanan ihlallere ilişkin konuşan İHD Wan Şubesi yöneticilerinden Ayten Kıran, hasta tutsakların durumuna dikkat çekerek defalarca uyarı yapmalarına rağmen bakanlık ve kamu kurumlarının keyfi uygulamalarından kaynaklı cezaevlerinden cenazeler çıktığını belirtti. 
 
Cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri gün geçtikçe artış gösteriyor. İnsan Hakları Derneği (İHD) Wan Şubesi yöneticilerinden Ayten Kıran cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 
 
Gün ışığı görmüyorlar
 
Tutsakların cezaevlerinde 4 Nisan’da başlattıkları ve kısa bir süre önce sonlandırdıkları görüş ve mahkeme boykotlarını hatırlatan Ayten, “Bir ülke düşünün eğitim yuvalarından çok mahpushane açtıkları için seviniyor. Alfabenin neredeyse bütün harflerini kullanarak cezaevi inşa ettiler. En son inşa edilen S ve Y Tipi cezaevlerinin hiç gün ışığı görmemesi, hiçbir şekilde güneş ışığı almaması uzun süre tutuklu olanlar için çok riskli bir durum. Bir saatlik havalandırmayla gittikleri koğuşları arasında yürüme mesafesi neredeyse 15-20 dakika bu yürüme mesafesi de havalandırma süresine dahil edilince yaklaşık yarım saat ya da 40 dakika ancak havalandırmada kalabiliyorlar” şeklinde konuştu.
 
‘Hapishaneler için bir tasarruf tedbiri yok’
 
Ayten, bütün çağrılara rağmen hasta tutsaklara dair hiçbir adım atılmadığını belirterek, “Uluslararası örgütlerin, İnsan Hakları Derneği, Özgürlük için Hukukçular Derneği’nin (ÖHD), baroların ve tabip odalarının bütün çağrıları maalesef ki havada kaldı. Düşünün 380 binden fazla tutuklu var ve 48 bin tutuklu hala açıkta. Sürekli büyük bir hızla tasarruf tedbirlerini uygulamalarına rağmen hapishaneler için bir tasarruf tedbiri yok. Hızlı bir şekilde hapishane inşa ediyorlar. Gözlem kurulları yine aynı şekilde devam ediyor. İlgisiz, alakasız insanlardan gözlem kurulları oluşturuluyor. Düşünün cezaevinde bir gardiyanın, dışarıda bir öğretmenin ya da bir imamın Cezaevi Gözlem Kurulu Heyeti’ne dahil edilmesi ne kadar mantıklı olabilir. Mahpusun, hasta tutsağın özgürlüğü onların iki dudağı arasında. Bunlar kabul edilebilir durumlar değil” dedi.
 
‘Türkiye’de her şey bir kişinin iki dudağı arasında’
 
Yakın zamanda birçok tutsağın revirden sonra koğuşlarına gönderilmelerinin ardından yaşamını yitirdiğini belirten Ayten, “Özellikle siyasi mahpuslarda ağır kanser hastalığı olan uzun süre cezaevinde yatan mahpusların hepsinde de hastalıklar var ve ne yazık ki tahliye edilmeden yaşamlarını yitiriyorlar.  İnsanlar cezaevlerinden çocuklarının cenazelerini alıyorlar. Düşünün 2 metrelik bir ranzada 1.90 boyunda bir insanın intihar ettiği anlatılıyor insanlara. Bunlar kabul edilebilir durumlar değil. Cezaevlerini sözüm ona ıslah yeri olarak ele alıyorlar ama bunun kesinlikle böyle olmadığını bir cezalandırma yöntemi olduğunu biliyoruz. Özellikle siyasi mahpuslar özelinde. Ne yazık ki Türkiye’de her şey bir kişinin iki dudağı arasında olduğu hiçbir şeye hiçbir şekilde çözüm bulunamadığını görüyoruz” dedi. Ayten, devamla “Adalet Bakanlığı ve bütün kamu kurumları keyfi bir muamele sürdürüyor. Defalarca uyarılarda bulunmamıza rağmen hala cezaevlerinden cenazeler çıkmaya devam ediyor” ifadelerini kullandı. 
 
‘Tamamen bir cezalandırma yöntemi’
 
Ayten, son süreçlerde uygulanan tasarruf tedbirlerinden sonra tutsakların nasıl beslendikleri ve nasıl yaşadıkları konusunda endişe duyduklarına değinerek şunları söyledi: “Bu tasarruf tedbirlerinin direkt olarak hapishanelere sirayet edeceğinin farkındayız. Eskiden insanlar eş, dost mahpuslara para gönderirdi şimdi para gönderen insanlar direkt terörle iltisaklı bir şekilde suçlanmaya başladılar. Kantinlerinde fahiş fiyatlar uygulanıyor. Belli bir limitin üzerine zaten çıkamıyorlar. Yetersiz beslenmeden kaynaklı birçok hastalığa tutuluyorlar. Bu sebepten bunun tamamen bir cezalandırma yöntemi olduğunu düşünüyoruz. Zaten haksızca ve hukuksuz olarak içeride olan binlerce insan var. Devletin bir hoşgörüsü olması gerekir. Ama devlette herhangi bir hoşgörü göremiyoruz. Tasarruf tedbirleri zaten ilk başta mağdurlar üzerinden yürümeye başladığı için bu konuda ciddi kaygılarımız var. Hapishanelerden çok daha fazla hasta ve ölüm haberleri alabiliriz.”