'Mahpusta Kadın Olmak Çalıştayı' kitabı tanıtıldı

  • 18:11 25 Mayıs 2024
  • Güncel
İSTANBUL- TJA'nın öncülüğünde "Mahpusta Kadın Olmak Çalıştayı" kitabının lansmanı gerçekleştirildi. lansmanda konuşan Kürt siyasetçi Gültan Kışanak, “Bu direniş özgürlükle buluşma direnişi. Kadınların ilmek ilmek ve direnişle ördüğü mücadelenin milyonlarla buluştuğunu görüyorum ve gurur duyuyorum” dedi.
 
TJA'nın öncülüğünde Beyoğlu'nda bulunan Karşı Sanat Galeri'sinde "Mahpusta Kadın Olmak Çalıştayı" kitabının lansmanı gerçekleştirildi. Lansmana Cumartesi Anneleri, Adalet Nöbeti Anneleri, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) milletvekilleri, Kobanê Davası’nda tahliye edilen Kürt siyasetçi Gültan Kışanak, Kadınlar Birlikte Güçlü (KBG) aktivistleri, Asrın Hukuk Bürosu, Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) avukatları ve çok sayıda kadın katıldı.
 
‘Bu sesin bir parçası olmak ve unutmamak gerekiyor’
 
Lansmanda ilk olarak TJA aktivisti Hacer Özdemir konuşma gerçekleştirdi. Hacer, cezaevlerinde tutsak olan kadınların tarihinin ve yaşadıklarının yazılmadığını bundan dolayı bu kitabı çıkarttıklarını dile getirdi. Hacer, “Hak hukuk için yıllardır mücadele ediliyor. Hukuk çiğneniyor. Tecrit politikası iktidarın yaşam biçimi haline döndü. İmralı’daki tecrit yıllardır sürüyor. Oluşan tecrit tüm topluma sirayet ediyor. Bunu gündemleştirmek için içeride ve dışarıda mücadele var bunu büyütmek gerekiyor. Hukuksuzluğu Kobane dosyasında  gördük. Kobane davasında ceza almaları bu hukuksuz sistemin bir devamı bunun içinde mücadele etmek gerekiyor. 1980 darbesiyle Sakine Cansız ve arkadaşları Kürt kadın hareketi cezaevi ile tanıştı. Türkiye’de eşi benzeri görülmeyecek şekilde arkadaşlarımızla 30 yıl zindanlarda tutuldu. 30 yılı dolan arkadaşlarımda infazları yakılarak bırakılmıyor. Dışarıda bu sesin bir parçası olmak ve unutmamak gerekiyor. Hepimizin daha duyarlı olması gerekiyor” dedi.
 
‘Sakine Cansız katledilmeseydi bu kitapta yazısı olacaktı’
 
Hacer’in ardından konuşan gazeteci ve kitabın yazarlarından Esra Çiftçi, kitap çalışmasındaki amaçlarının Türkiye’deki cezaevi gerçeğini anlatmak olduğunu ifade etti. Esra, “Kitabımız 3 başlıktan oluşuyor. Sakine Cansız Paris’te katledilmeseydi onunda bu kitapta yazısı olacaktı. Mahpushanede kalan kadınlar kendi yaşadıklarını anlattı. Cezaevinde olan arkadaşlar yazdı.”
 
Cezaevinden gönderilen mektuplar okundu
 
Devamında Diyarbakır Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutsak olan Rojbin Çetin’in, Gebze Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutsak olan Nesrin Akgül’ün ve Bakırköy Kadın Kapalı cezaevinde tutsak olan Çiğdem Mater’in gönderdiği mektup okundu.
 
Diyarbakır Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutsak olan Rojbin Çetin gönderdiği mektupta şunlar kaleme aldı: “Kadın özgürlük felsefesini yaşayan ve yaşatan, dayanışmayı büyüten, emekle yürüyerek umudu asla tükenmeyen tüm kadınlara umudu asla tükenmeyen tüm kadınlara şahsınızda sevgi ve saygılarımı sunuyorum, sizleri yürekten, kucaklıyorum. Mahpusta kadın olmak temasıyla gerçekleştirdiğiniz çalışmanın heyecanı sizlerle paylaşıyorum. Geçmişten bugüne tarih, karanlık eşikleri aşan direnenlerin mücadele izinlerini taşıdı. Bugünde nice değerin yaratımlarını layıkıyla taşımanın onuru ve sorumluluğuyla özgürlük için direnilmekte. İşte tarih, mücadele azim ve kararlılığıyla direnerek demokratik ve özgür yaşam için sözünü kuranların ve inşasını yapanların eseri olacaktır.”
 
‘Mahpusta kadınlar olarak anlatacaklarımız var’
 
Gebze Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutsak olan Nesrin Akgül’ün mektubunda şu ifadeler yer aldı: ‘’Öyküler ancak onları anlatabileceklerin başından geçebilirmiş. Mahpusta Kadınlar olarak biraraya gelen öykülerdik. Anlattıklarımı; ilk yuvarlanan taşlardan başlayarak birbirine devredilmiş kadın direnişçiliğinin dağlaşan mirasıydı. Unutulmasına izin vermemek için kadın hafızamıza bu coğrafyanın esaret hikayelerini onurluca, isyanını harlayarak nakşetmek için anlattık. Her anlatıcı kahramanı kadın olan, mekanı mahpus olan, zamanı devrimcilik olan hikayelerde tarihi  buluşturdu. Anlatılan bizim hikayemizdi. Hikayeler anlatılmaya başlandığı anda duvarları aşıp, esaretin ilk halkasını yıktı; Unut ki, sus ki esaretin korkusu büyüsün. Mahpusta kadınlar olarak anlatacaklarımız var.”
 
‘Selam olsun direnen kadınlara’
 
Ardından söz alan Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) İstanbul Temsilcisi ve kitabın yazarlarından Ümit Efe, “Asırlık kadın direnişini taşımaya çalışacağız. Tarihi hep erkekler yazdı kadınlar direndi. Yazılması gerektiğini, tarihe not düşülmesi gerektiğini düşünüyorum. İnadına direnerek inadına direnerek kadınlar mutlaka becerdi. Diyarbakır, Metris, Mamak zindanlarında bizi teslim almadılar cümlesi yazıldı ve yazılmaya devam etti. Selam olsun direnen kadınlara” diye belirtti.
 
‘Biz korkuyu yıkan insanlarız’
 
Diyarbakır Cezaevi’nin simgesi olan Mazlum Doğan'ın ablası ve kitap yazarlarından Serap Doğan, sistemin çok züllüm yaptığını ve korkuya dayandığının altını çizerek şunları söyledi: “Bu sistem çok zulüm yapan ve korkuya dayanan bir sistem. Anneden ve babadan korkuyorsun, büyüyorsun devletten ve kocadan korkuyorsun. İnsan düşünüyor neden herşey korkuya dayalı. Biz korkuyu yıkan insanlarız. Cezaevinde hasta tutsaklar var tecritte olanlar var bu kadar kadın onların yanında olur ve örgütlenirsek onları tahliye edebiliriz. Toplumsal direniş olmadığı sürece o arkadaşları çürütecekler. Cezaevindeki arkadaşlar daha güzel bir dünya için mücadele ediyorlar.”
 
‘Biz bir arada omuz omuza olacağız’
 
Kitabın yazarlarından Gülten Kaya da şunları ifade etti:  “Şairin bir ‘bir gece sevginin duvarını aştık’ dedik bende biz bir gece korku duvarını aştık diyorum. Bir türlü gün yüzü görmedik ama bir gece korku duvarını aştık. Bundan sonrasında hangimizin başına ne gelirse gelsin biz bir arada omuz omuza olacağız. Tüm tutsak arkadaşlarımız bizimle aynı havayı soluyana kadar yan yana olacağız.”
 
‘Bu direniş özgürlükle buluşma direnişi’
 
Son olarak konuşan Kürt siyasetçi Gülten Kışanak ise şu sözleri dile getirdi: “Kadın yaşam ve özgürlük o kadar iç içe ki. Cezaevinde kadınların işkence gördüğü, itaat etmenin öğretilmeye çalıştığı dönemi yaşadım ama itaat eden dışarı ile duygusal bağını kesen kadınlara şahit olmadım. Kadınlar direnirken aslında yaşamı var etmek için direniyorlar” dedi. Gültan konuşmasının devamında şunları dile getirdi: “Bu direniş özgürlükle buluşma direnişi. Kadınların ilmek ilmek ve direnişle ördüğü mücadelenin milyonlarla buluştuğunu görüyorum ve gurur duyuyorum. Kobane Kumpas davası kadın özgürlük mücadelesini cezalandırmaya çalışan bir davaydı. Bütün arkadaşlarımız onurlu şekilde özgürlüğü, kadın iradesini ortak geleceği savundular. Arkadaşlarımız bırakıp çıkmak zordu. Figen başkan başta olmak üzere bütün arkadaşlarımızı selamlıyorum. Figen başkana yüksek ceza bana ise tahliye verildiğini televizyondan duyduk inanılmaz hüzün çöktü. Figen başkan, seslendi ‘Onlar bize mutluluğu, sevinci çok görüyorlar lütfen arkadaşlar zılgıtlarımızı atalım ve Gültan başkanı özgürlüğe uğurlayalım dedi.’  Yedi buçuk yıl içerisinde 57 kadın arkadaş gelmiş ve onları uğurlamışız. Her zaman coşku ve heyecan duyduk ama arkada bırakmak daha zor. Gezi ve Kobane tutsaklarına, teslim alınmaya çalışan kadınlara sevgilerimi gönderiyorum. Onları da alacağız. Hep beraber yolumuza devam edeceğiz. Kadınlar hep beraber daha güzel günleri yaşayacağız.”
 
Yapılan konuşmaların ardından program kitabın imzalanmasıyla devam etti.