Sansürlenen mektupta geriye 4 paragraf kaldı!

  • 09:05 3 Aralık 2023
  • Güncel
 
Dilan Babat
 
ANKARA - Sincan Kadın Kapalı Cezaevin’de bulunan tutsak kadınlar adına mektup gönderen Zelal Bilgin’in mektubu idare tarafından sansürlenip gönderilirken, mektupta “Söz konusu Kürtler…." sözlerinin devamımın tamamının silindiği dikkat çekti.
 
Cezaevelerinde yaşanılan hak ihlalleri farklı bir boyuta evrilmiş durumda. Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’ndeki infaz yakılmalar, süreklileşen keyfi verilen disiplin cezaları ile tutsakların mücadelelerine yönelik engellemeler de artmış durumda. Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde bulunan siyasi tutsak kadınlar adına Zelal Bilgin’in 11 Eylül tarihinde  gönderdiği mektup ajansımıza yeni ulaşırken, gönderilen mektubun yarısı Sincan Kadın Kapalı Cezaevi mektup okuma komisyonu tarafından silinmiş. 
 
Tutsakların gönderdiği mektupta özellikle hasta tutsakların durumuna ilişkin Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) yaklaşımları, özelde de ATK’nin Kürt tutsaklara yönelik tutumu, cumhurbaşkanlığı kararları ve afları ile salınan katillere ilişkin bölümlerin silinerek sansürlendiği dikkat çekiyor. 
 
Gönderilen mektup şu şekilde: 
 
“İnsan Hakları Derneği verilerine göre 2022 yılında ‘78’ 2023 yılının ilk 5 ayında ise ‘115’ tutsak bulundukları cezaevlerinde yaşamlarını yitirdi. Yine insan hakları derneği verilerine göre; cezaevlerindeki 675 hasta tutsak etkin ve etkili bir sağlık hizmeti görmeden cezaevlerinde tutuluyor. Sık sık yazılı ve görsel basına, STK’ların raporlarına yansıyan ağır hasta tutsakların sağlık durumu, tedavi haklarının engellenmesi, buna bağlı olarak cezaevinde kalamayacağı halde, ‘cezaevinde kalabilir’ raporu verilen ağır hasta tutsaklara ait ATK raporları durumun…..” (CÜMLELER BURADAN SİLİNMİŞ)
 
Kaybetmekte olduğu gözü için verilen gözlük ‘güvenlik gerekçesiyle’ verilmiyor
 
21’nci yüzyılda uluslararası bir çok hukuk ve insan hakları örgütü zindanları ‘sivil ölüm’ alanı olarak tanımlamıştır. Bu tanımla Türkiye genelindeki cezaevlerindeki hastalıkları zamanında teşhis edilip, etkin, etkili  ve nitelikli bir tedavi ile sağlıklarına kavuşabilecek tutsakların sağlık ve sağlık hizmetlerine erişim engellenerek bu hastalıkların zamanla ağırlaşmasına, geri dönüşü olmayan ölümlere neden olmuştur. Bulunduğum Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde bunun iki örneğine yakından tanıklık etmekteyiz. Biri beyin tümörü olan ve aynı zamanda epilepsi hastası olan Özge Özbek, diğeri 25 yıldır cezaevinde tutulan sağ gözünü tamamen sol gözünü yüzde 95 oranında kaybeden Selver Yıldırım.
Selver’in göz rahatsızlığı başladığı dönemde sağlık hizmetine erişimi çeşitli nedenlerle engellenmiş. Sağlık hizmetine erişimi olduğu zamanda yapılacak tedavi (lazer tedavisi) cihaz bozuk, bu hastanede yok gerekçeleri ile engellenmiş. Tedavisi yapılmadığı içinde arkadaşımız görme kaybı yaşamaya devam ediyor. Birkaç ay önceki göz muayenesinde görme oranın yüzde 15’e düştüğü söylendi. Tedavinin bir parçası olarak rapor edilen büyüteç ve güneş gözlüğü ‘güvenlik’ gerekçesiyle kendisine verilmiyor. Güvenlik gerekçesi sağlığa ve tedaviye nasıl engel olabilir? Bu konu ile ilgili bütün başvurular yanıtsız kalıyor, herhangi bir çözüm bulunmuyor. Özgen’in sağlık durumu raporlara sayısız beyin timörü var ve epilepsi hastası olarak yansımasına rağmen hala cezaevinde tutuluyor. Ağır hasta tutsakların çıktığı sağlık kurulları ve ATK’lerde ‘cezaevinde kalabilir’ raporları vererek, kişinin yaşam hakkını ihlal ediyor. Adalet Bakanlığı ise yaşanan bu süreçlere sadece sessiz ……. Söz konusu Kürtler…" (BURASI SİLİNMİŞ)
 
Kişiye özel af…
 
Diğer bir tarafta Türkiye Cumhurbaşkanı af yetkisini kullanarak Ergenekoncuları, Hizbullah terör örgütü üyelerini affediyor. Genel seçimlerden kısa bir süre önce Hizbullah terör örgütü üyesi Mehmet Emin Alpsoy’u kocama gerekçesiyle affederken son olarak Madımak Otelin’de insanları diri diri yakarak katleden zanlı Hayrettin Gül’ü sürekli hastalık gerekçesiyle affetti. Adalet Bakanlığı tarafından yasal düzenleme adı altında çıkarılan afla (neredeyse kişiye özel af) katilleri, uyuşturucu baronları, çeteler, tetikçiler ve tecavüzcüler cezaevinden çıkarıldı. Topluma, kadınlara ve Kürtlere karşı en canice yöntemlerle saldırarak insanlık suçu işleyen Hizbullah terör örgütü gibi azılı suçlular toplumun içinde aranızda, hatta vekillik kimliği ile TBMM’de….." (BURASI SİLİNMİŞ)
 
‘Yasal düzenlemelerin için boşaltıldı’
 
…. (BURASI SİLİNMİŞ) TCK’nın amacı ‘hak ve özgürlüklerini korumak, kamu düzen ve güvenliğini hukuk devletini, kamu sağlığını ve çevreyi, toplum barışını korumak, suç işlenmesini önlemek’ diye tanımlanmıştır İnfaz düzenlemesi ile cezaevlerinde tahliye edilen suç ve suçlu profili göz önünde bulundurduğunda bu tanımlamanın içini tamamen boşaltıyor. İHD verilerine göre; 313 tutsak tahliye olmaları gerekirken, tahliye edilmiyor. 675 hasta tutsak hala cezaevlerinde tutuluyor. Politik ve Kürt tutsakların yeni sadece düşünce ve ifade özgürlüğü hakkını kullanan tutsakların yasalardan, yasal düzenleme veya aflardan yararlandırılmaması devletin, hükümetin, adalet bakanlığın ve buna bağlı yasama, yürütme ve yargı organlarının Anayasal suç işlediğini ortaya koyuyor. Devletin toplumsal sözleşme olarak tanımladıkları Anayasa ve tarafı oldukları uluslararası sözleşmelerce güvence altına alınan hakları koruma gibi bir sorumluluğu vardır. Ancak gelinen aşamada temel insan hakları, yaşam hakkının ihlali ile beraber veda ve  diğer hakları da ihlal edilmekte, ağır hasta tutsaklara aileleri ve sevdikleriyle vedalaşma hakkının dahi verilmediği ağır bir saldırı ve katliamlar söz konusudur. ‘Güvenlik gerekçesi ‘ insanların, yaşamlarına, kastetme…" (BUNDAN SONRASI SİLİNMİŞ)