Emevi tekçiliğine karşı kadın devrimi 2024-12-25 09:04:01                    İZMİR - Demokratik Alevi Kadınlar Birliği üyesi Songül Çelik, Rojava Kadın Devrimi’nin erkek egemen zihniyetin tahtını sarstığını ve kadın özgürlüğünün öncüsü olduğunu söyledi. Mezopotamya’nın tarihsel birikiminden güç alan devrimin, tüm dünyada kadınlar ve ezilen halklar için umut yarattığını belirten Songül Çelik, bu mücadelenin hakikat ve adalet arayışında kritik bir rol oynadığını ifade etti.   Orta Doğu’da kadınların öncülüğünde gerçekleşen Rojava Kadın Devrimi, erkek egemen zihniyete, kapitalist sisteme ve ulus devlet yapısına karşı alternatif bir model sunmaya devam ediyor. Mezopotamya’nın kadim tarihinden güç alan bu devrim, sadece bölgedeki halklar için değil, dünya genelindeki kadınlar ve ezilen topluluklar için de umut kaynağı haline geldi.   Demokratik Alevi Kadınlar Birliği Üyesi (Yekitiya Jinen Alewiyan) üyesi Songül Çelik, devrime ve Ortadoğu’daki güncel gelişmelere dair yaptığı değerlendirmelerde, kadın özgürlüğü mücadelesi, ulus devletlerin yapısal sorunları, Mezopotamya’nın tarihsel rolü ve Üçüncü Dünya Savaşı bağlamında konuştu.    ‘Erkek iktidarları sarstığı için kadın devrimi hedefte’   Kadın devriminin erkek egemen iktidarların tahakkümünü reddederek hak ve hakikati cinsiyet gözetmeksizin herkese uygulamak istediği için hedef haline geldiğini söyleyen Songül Çelik, Orta Doğu'da demokratik olduğu iddia edilen birçok devlette kadınların ekonomiden siyasete bütün kurumlarda ya sözünün hiç olmadığını ya da ikinci ve üçüncü planda olduğunu dile getirdi. Songül Çelik, “5 bin yıllık erkek egemen zihniyeti Orta Çağ’da kadın şifacıları cadılaştırdıkları günlerden bugünlere getirdiler. Rojava bütün egemen kapitalist sistemin dinci, tekçi ve ulus devletlerin oluşumunu reddeden tahtını sallayan bir hak ve hakikatin yeridir. Bu nedenle korkacaklar ve tabi ilk kadınlara saldıracaklar” dedi.   ‘Binlerce yıllık tekçi erkek siteme karşı kadınlar ben varım dedi’   Orta Doğu coğrafyasında farklı inançlara mensup halkların yaşadığını ifade eden Songül Çelik, “Bu coğrafya binlerce yıldır tekliğe dayanan erkek egemen sistemin yarattığı din anlayışını insanlara empoze ettiler. Kadınlar erkek devlete ve evdeki erkeğe, kapitalist erkek sisteme hizmet eder haldeydi. Söz hakkı yoktu. Kadınlar Rojava Devrimi ile ‘ben varım’ ve ‘ben kimim’ dedi, Özgürlük ile kendini ifade etti. O nedenle saldırı ve çok büyük tehlike vardır” sözlerini kullandı.    ‘Kadın özgürlüğü ve demokrasi olsaydı yıkılmazdı’   Cumhuriyet rejimiyle kurulan ulus devletlerin dönem dönem demokrasi görünümüne bürünseler de bunun uzun sürmediğini söyleyen Songül Çelik, “Hepsi o an kendi iktidarını sürdürmeleri için ‘görece dönemsel’ kadınlar, öteki halklar, Anayasalarına mecbur kalarak koymalarına rağmen uygulamayan, Türkiye’de de Kemalizm yasaları kadınlara özgürlük getirmedi. Kadınlar açıkça ‘özgürüz’ diyorlar ama görüyoruz. Sadece başı açıktı, ama seçimlerde erkeklere oy veriyordu. Binde bir kadın seçilmişse de vitrindi. Baas rejiminde de Türkiye’de de aynıydı. Kamusal alanda kadınların başı açık, ama kamusal alanda kendi bilgisini bilincini devlete sunmuştu. Kendi bedeni için söz sahibi değildi. Zaten öyle bir demokrasi, adalet olsaydı zaten yıkılmazdı. Hak ve hakikat olsaydı dünyada bu kadar kaos olmazdı” dedi.    ‘Özerk yönetimde kadın devrimi hayata geçirildi’   Özerk yönetimle beraber kadın devriminde sosyal ve siyasal alanlarla beraber her yerde eşit temsiliyetin olduğunu, bunun da anayasal güvence altına alındığını ifade eden Songül Çelik, “Rojava’da kadın sözde değil, kendi hakikati gücüyle mücadelesiyle var edendir. Bu var etme de, bütün dünya kadınlarına hata sözde demokrasinin yaşandığı ülkelerdeki kadınlara da ümit oldu. Biz Avrupa’da sürgündeyiz, burada bile kadın kurumlarıyla iç içeyiz. Bunu söylüyorlar: Bu cesaret kabiliyet ve ısrarı Kürt kadınlardan öğrendik ve gördük. Kürt kadınlardan önce de kadınlar mücadele etti, ama herkes hemfikir olduğu için kendi gücüyle itikadı ile Rojava, bu kadar ısrarcı hakkaniyetten asla vazgeçmeyen bir devrimi yaşıyor” sözlerini kullandı.    ‘5 Bin yıllık erkek zihniyetinin saldırısı’   Rojava Devrimi’nin Afganistan’dan Afrika’ya, Güney Amerika’dan Orta Doğu coğrafyasına kadar bütün kadınların  umudu olduğunu, bu nedenle de önemli olduğunu belirten Songül Çelik, “İletişim çağının doruğundayız. Herkes birbirinden etkilenmiş. Zaten bunların kaygısı vahşice saldırganlığı. Bu nedenle var ettikleri bütün sistemlere tekçi, ırkçı, tek topluluğa, tek cinse hizmet eden politikaları çürüttü ve bugüne getirdi. Bazı şeyler değişti, ama o beş bin yıllık erkek zihniyeti değişmedi. O erkek egemen zihin değişmediği için bu kadar vahşet yaşanıyor. Bunlar tabi ki kadınları baskı altına alacaklar” ifadelerine yer verdi.     ‘Muaviye devrini yaşatmak istiyorlar’   Songül Çelik, cihatçı inanca sahip olanların Emevi Camisi’nde namaz kılmak gibi sembolik eylemlerden söz ettiğini belirterek şunları söyledi: “1400’lerde Hz. Hüseyin’in başının kesilip Şam sokaklarında dolaştırıldığı, Emevi iktidarının Muaviye zihniyetini temsil ettiği ve dişi bir devenin erkek olduğuna insanları ikna eden anlayışı yaşattığı bir yerden bahsediyoruz. Tayyip Erdoğan’ın ‘sahiplerine devredildi’ dediği bu mekan, sanki sadece Orta Doğu coğrafyasındaki Sünni İslam mensuplarının bir ırk veya bir inanç uğruna yaşadığı bir yer gibi lanse ediliyor. Ancak bu selefi zihniyet, tarihin diğer kesimlerini ve öncesini tamamen yok sayıyor. Bu durumda şu soruyu sormak gerekiyor: O dönem bu olaylar nasıl gerçekleşti? Bugün ise aynı zihniyetle Alevilere, İslam dışı inançlara sahip olanlara, seküler yaşamı benimseyenlere ve demokrasiden yana olanlara benzer şeyleri dayatmak istiyorlar.”   ‘Orta Doğu’da yaşanan Üçüncü Dünya Savaşı’   Çoğunluk olmadıkları halde kurdukları korku imparatorluğu ile halkı sindirdiklerini ifade eden Songül Çelik, "Nefsine yenik düşen o kapitalist sermayedarlar, onların eliyle kaos yaratmak istiyorlar. Bir bakıyorsunuz, farklı demeçler veriyorlar ama asıl niyetleri Ortadoğu'yu kontrol altına almak. Herkesin bu durumu okuması farklıdır. Acaba Selefistleri zayıflatmak mı istiyorlar, anlayamıyoruz. Abdullah Öcalan’ın da dediği gibi, Üçüncü Dünya Savaşı yaşanıyor; ABD, Rusya ile, Avrupa ise Çin'le mücadele ediyor. Ancak herkes kendi savaşını Orta Doğu sahasında yürütüyor. Aslında bu savaşlar, birbiriyle örtüşen mücadelelerden ibaret" şeklinde konuştu.    ‘Türkiye faydacı yaklaşıyor’   Stratejik bir konumda olan Türkiye’nin, bu devletlerin karakolu niteliğinde olduğunu paylaşan Songül Çelik, “Türkiye’de tek bir damardan söz edemeyiz. Seküler demokrasiden yana olan bir damar var. Bir damar da Şam’da, o Muaviye zihniyetinin ve Emevi iktidarının hayali var. Türkiye’de iktidarda kim ne derse desin, geçmişlerini şimdiki pratik alanda gösteriyorlar. Bütün kimlikleri yok sayan ve kendi zihniyetini adım adım iktidara taşıyan bir anlayış var. Bu durumdan da yararlanmak istiyorlar ve bu cephede taraf olarak bundan faydalanmak istiyorlar. Türkiye şu anda Selefist cihadist gruplardan çok faydacı bir şekilde yararlanıyor. Mesela hiçbir devleti doğrudan reddetmeden, sahnede vitrine koyduğu şey ile yaptığı şey aynı değildir. Ulus devlet iktidarları birbirine benziyor ve birbirini kolluyor. Bu süreçte kaybeden ise demokrasiyi, hak ve hakikati savunan toplumlar, inançlar ve cinsiyetler oluyor” diye kaydetti.    ‘En başta batı toplumu desteklemeli’   En başta Avrupa devletlerinin devrime sahip çıkması gerekirken denge politikası yürüttüğünü belirten  Songül Çelik, “Aslında bütün dünya böyle. Türkiye’de halklar ve inançlar; yok edilen Ermenileri, Süryanileri, Romanları biliyor. 3. Dünya Savaşı’nda, tıpkı 1. ve 2. Dünya Savaşı’nda olduğu gibi, halklarını kaybettikten sonra bu ülkelerin çeper olmaları gerekiyordu. Ancak ulus devlet aklı o kadar hakim olmuş ki, toplumlar büyük bir saldırganlık ve vahşetle karşı karşıya kalıyor. Buna rağmen toplumlar parçalı bir duruş sergiliyor ve bu parçalı duruşumuz onların güçlenmesine sebep oluyor” diye kaydetti.    ‘Dünyanın yeni bir sisteme ihtiyacı var’   Başta dünya savaşlarından ders alanlar olmak üzere, bütün toplumların bu gidişata dur diyecekleri bir anın geleceğini söyleyen Songül Çelik, yeni bir düzene ihtiyaç olduğunu ifade etti. Ulus devletlerin başarılı olmadığı için yıkıldığını belirten Songül Çelik, “Hak ve hakikati, tüm canlıların varoluşundan bu yana var olan değerleri yok sayan ve onlara saygı duymayan sistemler yok oldu. Şimdi Rojava’da bu anlayış hayata geçti” ifadelerini kullandı.    ‘Bütün kimlikler kadın devriminin arkasında durmalı’   Mezopotamya’nın, 12 bin yıl önce Göbeklitepe sistemiyle, ilk buğdayın ve insanlık için bilimin üretildiği bir coğrafya olduğunu dile getiren Songül Çelik, “Bu coğrafyadaki hak ve hakikate, erk zihniyet sistemlerinin ne yaptığı ortada. Ama umut da Mezopotamya’da, Kürt kadınlarının öncülüğünde Kürtlerin ve diğer yok sayılan halkların desteğiyle yaratıldı. Bu, onların tahtını salladı ve sancı yaşatıyor. Bütün kimlikler ve inançlar yan yana gelerek Rojava’daki kadın devriminin arkasında yer almamız gerekiyor. Çünkü sonra bir daha savaş olmayacak. Zaten eğer olursa da dünya kalmayacak. Kürt olarak, Alevi olarak, en başta benim umudum var” diye konuştu.