İHD: Savaşa karşı barış demeye devam edeceğiz 2024-11-01 15:54:08     ANKARA - İHD Ankara Şubesi, 1 Kasım Dünya Kobanê Günü’nde 26’ncı barış nöbetini gerçekleştirdi. Nöbette konuşan İHD’li Nuray Çevirmen, barış mücadelesinin süreceğini vurguladı.    İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara Şubesi, her ayın ilk günü yaptıkları barış nöbetinin 26’ncısını, 1 Kasım Dünya Kobanê Günü kapsamında, “Soykırım suçu yargılamaları için kamuoyuna çağrı” başlığı altında bir açıklama yaptı.   Açıklamayı yapan İHD MYK üyesi Nuray Çevirmen, Nobel Barış Ödülü sahibi yazarlar, akademisyenler, sivil toplum örgütleri ve insan hakları savunucularının, 2014 yılında DAİŞ’e karşı 134 gün süren direnişi esas alarak 1 Kasım’ı Dünya Kobanê Günü olarak ilan ettiğini ve barış hakkını savunmaya devam ettiklerini belirtti.   ‘Savaşa karşı barış demeye devam edeceğiz’   Barış mücadelesinde yeni koşullara uygun mücadele yöntemlerinin geliştirilmesi gerektiğini söyleyen Nuray, “İHD, kendi kurullarında son gelişmeler ışığında yaptığı değerlendirmelerde, bundan sonraki süreçte barış mücadelesini başka araçlarla ve yöntemlerle daha etkili bir şekilde sürdürme kararı almıştır. 1 Kasım Kobanê Günü vesilesiyle tekrardan Kobanê Günü'nü kutluyoruz. Kobanê’de ve IŞİD’in saldırdığı diğer bölgelerde yaşanan ağır insan hakları ihlallerinin ve sorumlularının ortaya çıkarılmasını, uluslararası ceza mahkemesinde soykırım suçu yargılamalarının yapılması için tüm kamuoyunu çaba sarf etmeye çağırıyoruz. Savaşa ve çatışmalara karşı barış mücadelemizi ısrarla sürdüreceğimizi belirtiyoruz. Bijî Aşitî. Yaşasın barış” dedi.   ‘Her kesimin bu sürecin inşasında yer alması gerekir’   Ardından konuşan İHD Eş Genel Başkanı Hüseyin Küçükbalaban, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin PKK Lideri Abdullah Öcalan’a çağrısını anımsatarak, “İktidarın küçük ortağı bunu dile getirmiş olmakla birlikte Cumhurbaşkanı da bu sürecin böyle yürüyeceğini ifade etti. Barış meselesi sadece iktidarların iyi niyetine bırakılacak bir mesele değil. Çünkü barışın inşası, geçmiş deneyimlerimizden gördüğümüz gibi, idari kararlarla yürütülecek bir şey değil. Dolayısıyla sivil toplum örgütlerinin, kadınların, gençlerin, LGBTİ+’ların ve toplumdaki bütün inanç kesimlerinin bu sürecin inşasında görev almaları, rol almaları gerekir. Biz her ne kadar baskı ortamında ısrarla barışı savunmuş bir dernek olsak da bu tartışmaların aslında sivil toplumun da dahil olabileceği bir süreci gerektirdiğini düşünüyoruz” dedi.    Hüseyin devamında, “Barış mücadelesini sadece bizimle sınırlı kalmayan bir çerçevede yürütmek istiyoruz. Tabii ki bu sürecin en önemli ayaklarından biri de 43 aydır görüşülmeyen, tecrit altında tutulan Abdullah Öcalan’la bir görüşmenin yapılmış olması. Oradan gelen mesajda, Türkiye’de toplumsal barışın inşası yönünde muhataplık konusunda görev alacağını ifade etti. Dolayısıyla hükümetin bu süreci yalnızca ‘oldu’ ya da ‘olmadı’ şeklinde bir keyfiyete bırakması yerine, Abdullah Öcalan’ın hem kendi örgütüyle hem de toplumsal kesimlerle görüşmesi için önünün açılması, koşulların oluşturulması için çaba sarf edeceğiz” dedi.