İHD’den 9 yıllık ihlal raporu: 25 kişi katledildi 2024-10-18 13:17:20     AMED - 24 Temmuz 2015'te çözüm sürecinin sona ermesinden 24 Temmuz 2024'e kadar geçen döneme ilişkin hazırladığı "Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Özgürlüğü ile Kişi Özgürlüğü ve Güvenliği Haklarına Yönelik İhlal Raporu"nda 25 kişinin katledildiğini, en az 436 kişinin yaralandığını, on binlerce kişinin gözaltına alındığını, binlerce kişinin de tutuklandığını açıkladı.    İnsan Hakları Derneği (İHD) Amed Şubesi, 24 Temmuz 2015'te “çözüm sürecinin” sona ermesinden 24  Temmuz 2024'e kadar geçen dönemde, bölgede "Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Özgürlüğü ile Kişi Özgürlüğü ve Güvenliği Haklarına Yönelik İhlal Raporu “nu derneklerinde açıkladı. Açıklamaya, İHD Amed Şube başkanı Ercan Yılmaz, İHD Şube başkan yardımcısı Suzan Mehmetoğlu, İHD Onursal Başkanı Akın Birdal, İHD Amed Şube Sekreteri Ömer Saman katıldı.   Açıklamayı İHD Başkanı Ercan Yılmaz okudu.   Açıklamayı okuyan Ercan, 9 yıllık bu süreçte temel insan haklarının ağır bir şekilde ihlal edildiğini belirterek, “İşkence ve Kötü Muamele ile Mücadele Komisyonumuzun yaptığı çalışma kapsamında, 24 Temmuz 2015 tarihinden itibaren Türkiye’de tekrardan başlayan çatışmalı ortam sonrasında Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde kişi özgürlüğü ve güvenliği ile toplantı ve gösteri yürüyüşü haklarına yönelik gerçekleşen ihlaller incelenmiştir. 2013 ile 2015 yılları arasında gerçekleşen ve ne yazık ki toplumsal barışın tesisi ile sonuçlanamayan barış ve müzakere görüşmeleri akabinde geçen 9 yıllık sürede temel insan hakları çok ağır bir şekilde ihlal edilmiştir. Bu süre zarfında binlerce insan yaşamını yitirmiş, binlerce insan yerinden edinilmiş ve aralarında legal siyaset alanında faaliyet yürüten yüzlerce seçilmişin de olduğu binlerce insan gözaltına alınarak tutuklanmıştır.  Bugün kamuoyu ile paylaştığımız raporumuz ile 9 yılı aşkın bir süredir tekrardan başlayan çatışmalı ortamın yarattığı kişi özgürlüğü ve güvenliğine yönelik hak ihlalleri, kolluk görevlilerince müdahale edilen toplantı ve gösteriler, idari makamlarca ertelenen veya yasaklanan toplantı ve etkinlikler çalışma konumuz olmuştur” sözlerine yer verdi.   ‘Amac, yapılan ihlallere ilişkin kapsamlı bir veri hazırlamak’   Raporun amacının cumhuriyet ile yaşıt olan Kürt sorununun, demokratik yollarla çözümü için başlatılan diyalog ve müzakere sürecinin sonlandırılması sonrasında Kürt coğrafyasında yoğunlukla ihlal edilen haklardan olan kişi özgürlüğü ve güvenliği ile toplantı ve gösteri yürüyüşü özgürlüğü hakkına ilişkin kapsamlı bir istatistiki veri meydana getirmek olduğunu belirten Ercan, “Bu sayede bölgemizde faaliyet yürüten sivil toplum örgütlerinin, insan hakları savunucularının, Kürt yurttaşlar ile siyaset kurumlarının ve toplumdaki diğer muhalif kesimlerin bu hakkı kullanmak isterken karşı karşıya kaldıkları ihlallerin bir panoraması ortaya çıkacaktır. Rapor, toplanma ve gösteri yürüyüşü özgürlüğü ile kişi özgürlüğü ve güvenliğine ilişkin genel eğilimleri ve kısıtlamaları belgelemenin yanı sıra bazı çıkarımlarda bulunmayı; ifade özgürlüğü ile beraber toplantı ve gösteri özgürlüğünün nasıl daha iyi destekleneceği konusunda insan haklarını korumakla görevli organlar ve ülkedeki karar vericilere yönelik tavsiyelerde bulunmayı amaçlamaktadır” dedi.   Ercan, ardından raporda veriler doğrultusunda tespit ettikleri bulguları şöyle açıkladı: “Çalışmamız, şubemizin yıllık raporlarının incelenmesi ve bu rapor içeriklerinden faydalanılması ile oluşturulduğundan; ihlallere ilişkin istatistiki verilerde sunmuş olduğumuz sayıların, yaşanmış ihlallerin çok az bir kısmını oluşturduğu bilinmelidir. Özellikle toplantı, gösteri ve yürüyüşleri sebebiyle yurttaşlara yönelik açılan soruşturmalar ve dava sayıları basına ve kurumumuza yansıyandan daha fazla olduğu için rapor kapsamına dahil edilmemiştir. Derneğimizin 24 Temmuz 2015- 24 Temmuz 2024 yılları arasında yaptığı izleme ve değerlendirme sonunca Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde kolluk güçleri tarafından müdahale edilen toplumsal gösteri ve yürüyüş sayısının en az 361, ertelenen ve yasaklanan gösteri sayısının ise en az 570 olduğu tespit edilmiştir.   27 bin 984 kişi gözaltına alındı   Bölgede çatışmalı sürecin tekrardan başlama miladı olarak kabul edilen 24 Temmuz 2015 tarihinden 24 Temmuz 2024 tarihinde kadar geçen 9 yıllık sürede Kürt Meselesiyle ilintili olarak Kişi Özgürlüğü ve Güvenliği hakkına yönelik ihlaller sonucu ise en az 27 bin 984 kişi gözaltına alınmış, 5 bin 677 kişi tutuklanmış, 18 bin 248 ev-iş yeri baskına uğramıştır. Gözaltı, tutuklama ve ev-iş yeri baskınlarının en çok gerçekleştiği yıllar ise 2016 ve 2019 yılları olmuştur. (2016 ve 2019 yıllarının bölgede bulunan belediyelere kayyım atanma dönemini kapsadığını hatırlatmak isteriz)   Yürüyüşlerde 25 kişi katledilirken en az 436 kişi yaralandı   Raporumuzun inceleme aralığı olan 9 yıllık süreçte Toplumsal gösteri ve yürüyüşlerde yaralanan toplam yurttaş sayısı ise en az 436’dır. Yaralanmaların en fazla olduğu yıllar, 167 yaralanma olayı ile 2019 yılıdır. Toplumsal gösteri ve yürüyüşlerde alınmayan güvenlik önlemleri ve kolluk müdahalesi ile yaşamını yitiren toplam yurttaş sayısı ise 25’tir. Ölümlerin en fazla olduğu yıllar 24 Temmuz 2015 tarihinden sonraki zaman dilimi esas alınmasına rağmen 25 ölüm vakası ile 2015, 4 ölüm vakası ile 2016 yıllarıdır.    Kürt meselesinin diyalog ve müzakere yöntemleri ile çözümü fikrinden vazgeçilmesi akabinde çatışmalı sürecin tekrardan başlamasıyla birlikte kolluk görevlilerinin toplumsal gösterilere müdahalesinin artarak devam ettiğini tespit etmiş bulunmaktayız. Kolluğun neden olduğu ölüm ve yaralanma çeşitleri incelendiğinde özellikle biber gazı kapsülü ve plastik mermi isabet etmesi sebebiyle yaralanmaların ortaya çıktığı görülmektedir.   2020-2021 yılları arasında dünya genelinde yaşanan Pandemi sürecinden dolayı toplumsal gösteri ve yürüyüşler çoğunlukla gerçekleştirilmemiş ve gerçekleştirilmek istenen (Pandemi yasak koşulları dışında) şehir valiliklerince yasaklanmış veya izin verilmemiştir. Bu sebeple bu yıllarda veriler oldukça düşüktür. Ancak bu dönemlerde de bölgede yaşanan gözaltı ve tutuklama kararları nedeniyle kişi özgürlüğü ve güvenliğine yönelik ihlaller devam etmiştir.”   Talep ve öneriler   Ercan son olarak raporda yer verilen veriler ışığında talep ve önerilerini sıraladı:   *Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi dahil Türkiye’nin onayladığı uluslararası sözleşmeler tarafından korunan toplantı ve gösteri yürüyüşü ile kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkına her koşul altında riayet edilmeli ve bu bakımdan devlet; negatif ve pozitif yükümlülüklerini yerine getirmelidir.   *Olağan dönemlerde idari amirlere toplantı ve gösteri özgürlüğünü süresiz bir biçimde yasaklama ve diğer olağandışı kısıtlamaları uygulama imkanı veren mevzuat hükümleri iptal edilmelidir;   *Kamu otoritelerine mevzuatta, özellikle de 2911 sayılı Kanun’da, toplanmaların yeri ve güzergahına yönelik makul olmayan kısıtlamalar getirmesine imkan veren hükümler iptal edilmelidir.   *Kamu otoritelerine mevzuatta, özellikle de 2911 sayılı Kanun’da, Türkiye bakımından bağlayıcı olan ve güç kullanımının ancak son çare olarak ve gereklilik, orantılılık ve de kanunilik ilkeleri çerçevesinde sıkı biçimde uygulanmasını gerektiren uluslararası standartlara aykırı olarak, barışçıl gösterilere yönelik güç kullanımına izni veren hükümler iptal edilmelidir.   *Toplantı ve gösteri hakkının özüne müdahale niteliğinde olan veya hakkın kullanımına yönelik makul olmayan kısıtlamalar getiren, tüm keyfi uygulamalara son verilmeli ve var olan mevzuat Türkiye taraf olduğu uluslararası kurallara uygun olarak düzenlenmelidir.   *Kamu otoriteleri tarafından barışçıl gösterileri olumsuz söylem, karalama kampanyası, kriminalize etme, yargı ve idari baskı yoluyla damgalama ve marjinalleştirme politikalarından vazgeçilmelidir.   *Kolluk kuvvetlerinin aşırı güç kullanması nedeniyle oluşan ihlallerin etkili, şeffaf, tarafsız, kapsamlı ve hızlı yürütülecek soruşturmalarla fail kolluk görevlilerini koruyan cezasızlık politikalarına son verilmeli; failler gerçekleştirdikleri ihlaller nedeniyle hesap verebilir kılınmalıdır.   *Barışçıl toplanma hakkı haksız bir biçimde ihlal edilen kişilerin kısıtlama veya ihlale karşı her koşul altında etkili bir telafi mekanizmasına erişimi sağlanmalı; yerel mevzuatın uluslararası standartlarla bütünüyle uyumlu olması sağlanmalıdır.   *Türkiye’deki toplantı ve gösteri özgürlüğünü geliştirmek için sivil toplum aktörleri ve insan hakları savunucularıyla düzenli olarak bir araya gelinmeli; sivil toplum aktörlerinin ve insan hakları savunucularının ilgili karar alıcı süreçlere anlamlı bir biçimde katılımı sağlanmalıdır.   *İdari makamlar hukukun üstünlüğüne ve insan haklarına dayalı demokratik bir toplumun temel prensibi olan çoğulculuk ilkesine uyulmalı; örgütlenme ve gösteri özgürlüğü ile birlikte sağlıklı bir demokrasi için gerekli olan ifade özgürlüğü toplumun her kesimi için desteklenip sivil topluma ve eleştirel seslere yönelik baskılara son verilmelidir.   *Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının kullanımı önündeki engellerin ortadan kalkması için yargı bağımsızlığı ilkesinin sıkı kurallarla işlevsellik kazanması gerekmektedir.   *Türkiye’nin taraf olduğunu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gereği yargı yetkisini kabul ettiği Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının iç hukukta uygulanması gerekmektedir. Siyasi iktidar temsilcilerinin bu kararların uygulanmaması yönündeki açıklamalarının yargı bağımsızlığı ilkesine zarar verdiği gibi kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının açık ihlalini oluşturmaktadır. Yargıya müdahale olarak değerlendirdiğimiz bu uygulamalardan vazgeçilmesi gerekmektedir.”