‘Ekolojik Kent’ çalıştayının sonuç bildirgesi açıklandı 2024-09-22 18:32:09   AMED - Ekoloji Derneği, “Yeniden İnşa İle Ekolojik Kentlere” sloganıyla gerçekleştirdiği "Ekolojik Kent" çalıştayının sonuç bildirgesi yayınlandı. “Demokratik, Katılımcı Ve Dayanışmacı Ekolojik Kentler”  için önerilerin sunulduğu bildirgede “Örgütlü ve organize tahakküm şebekesine karşı, insanlık ile doğa arasında hiyerarşik ve tahakkümcü olmayan yaşam düzeni ancak demokratik, katılımcı ve ekolojik bir yaşam inşası ile mümkündür” denildi.   Ekoloji Derneği öncülüğündeekesine karşı, insanlık ile doğa arasında hiyerarşik ve tahakkümcü olmayan yaşam düzeni ancak demokratik, katılımcı ve ekolojik bir yaşam inşası ile mümkündür” denildiAmed’de 3 Ağustos’ta gerçekleştirilen “Ekolojik kent” çalıştayının sonuç bildirgesi açıklandı. “Yeniden İnşa İle Ekolojik Kentlere” sloganıyla gerçekleştirilen çalıştay, Êzidîlerin maruz kaldığı 73’üncü Ferman’ının yıldönümüne denk gelmesi nedeniyle katliamda yaşamını yitirenlere adandı.    Sonuç bildirgesinde, “Uygarlık tarihinin hiçbir döneminde görülmeyen tarzda toplumla birey ve doğa karşı karşıya bırakılmış, ekolojik dengesi bozulmuş doğa, intikam alır duruma gelmiştir. Her gün coğrafyanın çeşitli yerlerinde su baskınları, önüne geçilemeyen yangınlar, aşırı yağışlar ya da kurak mevsimler, devasa boyutlarda buzul erimeleri gibi ekolojik krizin sonuçlarını yaşıyoruz. Kapitalist modernite ve onun ulus devlet/sermaye tekeli kenti, kent, kırı yutmuştur” denildi.    ‘Kenteler birkaç kişi veya zümrenin rant odağı haline gelmiştir’   “Doğal toplumsal değerler etrafında şekillenen ve yurttaşlık bağı ile birbirine bağlı toplulukların toplanma ve politika merkezi olan kentlerde metalaştırılmayan hiçbir şey bırakılmamıştır” denilen bildirgede, “Kentler, cinsiyetçi, anti ekolojik, farklılıkların yok sayıldığı ve birkaç kişi veya zümrenin rant odağı haline gelmiştir. Yaşanan bu çoklu krizler ve kapitalizmin sürdürülemezliği karşısında ekolojik yeniden inşada tüm dinamiklerin söz kurması ve kollektif bilinçle hareket edilmesi kenti hakikatine kavuşturmak adına oldukça önemlidir. Bilinen en büyük yıkım hareketi olan bu örgütlü ve organize tahakküm şebekesine karşı, insanlık ile doğa arasında hiyerarşik ve tahakkümcü olmayan yaşam düzeni ancak demokratik, katılımcı ve ekolojik bir yaşam inşası ile mümkündür” ifadelerine yer verildi.     Bildirgede, “Demokratik, Katılımcı Ve Dayanışmacı Ekolojik Kentler” için şu öneriler sunuldu:       “*Küresel, ekolojik ve toplumsal krizler karşısında; doğaya mistik yaklaşan, romantize edilmesi gereken bir varlık olarak gören, insanın ise bir sapma olduğunu iddia eden biyo-merkezci yaklaşımın da doğayı bir sonraki nesile aktarılması gereken bir kaynak gibi gören indirgemeci yaklaşımların da ekolojik krizleri çözemeyeceği ortadadır. Krizler çağından ve kentleşmenin yarattığı tahribattan çıkış ancak toplumsal ekoloji bakış açısıyla ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda toplumsal dönüşüm yaratmakla mümkündür.    *Kapitalist modernitede yaşlılar gençleri, erkekler kadınları, devlet toplumu, toplum doğayı tahakküm altına almış ve bir bakıma sömürmektedir. Toplumdaki bu sömürünün bitmesi ve insanların doğa ile barış içinde yaşaması için mevcut toplumsal yapının (başta zihniyetin) değişmesi ve yaşamın ekolojik ilkelere göre yeniden inşa edilmesi gerekir.   *Demokratik olmayan ekolojik olamaz. Ekolojik olmayan da demokratik olamaz felsefesiyle; ekolojik kent, doğa ve toplum binlerce yıllık organik evrimi sonucu açığa çıkan demokratik komünal değerlere dayandırılmalı. Yine özgürlükçü yerel yönetimci bir toplum yaratmak olmazsa olmazdır. Bu ise yerel işbirliğine dayalı doğrudan demokratik kurumlarla birlikte kentleşme ve kapitalizmin tahakkümcü etkisinden kurtulmaya ve aynı zamanda yerel düzeyde şekillenen yurttaşlık bilincine bağlıdır.    *Öncelikle kentte yaşayan yurttaşların politikaya aktif katılımı sağlanmalı. Karar alma mekanizmaları sokak, köy, mahalle, kent meclisleri ile konfedere sisteme kavuşturulmalı. Yerelin ihtiyacını yurttaşların belirlemesi ve buna uygun kararların alınması için gerekli düzenlemeler sivil toplum öncülüğünde geliştirilmeli. Öncelikle toplumsal yapıyı anlamalı, buna uygun politika geliştirmek amacıyla Köy mahalle sokak ve şehir meydanlarında toplumsal ekoloji tartışmaları yürütülmeli. Akademi çalışmaları yaygınlaştırılmalı.    *Yüz yüze iletişimin, komşuluğun, manevi değerlerin ve akrabalık dışı toplumsal dayanışma bağının tesis edildiği kent anlayışının günümüzdeki yabancılaştırıcı faktörleri -kapitalizmin dayattığı liberal kişilik özelliklerini başta olmak üzere- mahkum edip yurttaşlar arası bağları ve kentle olan manevi bağı güçlendirici sosyal ve kültürel faaliyetler olan kollektif kültürel ve sanatsal faaliyetler düzenlenmeli (dayanışma kooperatifleri, sempozyum, panel, festival, forum vb.)    *Ekolojik sorunlar nasıl ki ekosistemi, yerelden küresele bir bütünen etkiliyorsa ve uluslar ve sınırlar ötesi bir mesele olarak görülüyorsa, yereldeki ekoloji mücadelesini de küresel ölçekte örgütlülüğe kavuşturmak, ekolojik kentler hedefini yerelden tüm dünyaya örgütlemek oldukça elzemdir.    *Başta Amed olmak üzere Kürdistan Coğrafyasında kıra dayalı ahlaki- politik değerler etrafında geçimlik ekonomi ile yaşamını idame ettiren halklar, özellikle 90’lı yıllarda savaş, güvenlik politikaları, baraj yapımı, köy yakmalardan kaynaklı kır nüfusunun büyük bir kısmı kentlere göç etmiştir. Kentlere yığılmalar yaşanmış topraktan ve üretimden kopan halk, kentlerde ucuz işgücü haline gelmiş veya işsizler ordusuna dahil olmuştur. Kıra yeniden dönüş politikaları geliştirilmeli. Ekonomik ilişkileri kentten kıra taşımak kırla kent arasındaki tahakkümcü ilişkiyi simbiyotik bir hale dönüştürmek gerekir. Ekonomik alanın kentte yoğunlaşması kenti cazibe merkezi haline getirmişse bile dayanışma kültürünü yaygınlaştırarak kısa vadede kıra tersine göç sağlanmalı.    *Köy ve kenti birbirinden ayırt etmeden kapitalist modernitenin yarattığı ikilik karşısında tarihsel hakikat hatırlanarak köy ve kent gerçekliğine yaklaşmak gerekmektedir. Amed özelinde kent merkezine yakın pek çok köy bulunmaktadır. Bu köylerde üretim faaliyetleri desteklenmeli, köyler farklı etkinliklerle hareketlendirilmeli, köylere dönüş için yereller teşvik edilmelidir. Köylerde meclisler, akademiler, sanat ve sporsal faaliyetlerin toplumsal bir etki de yaratarak bir yaşam alanı olarak örülmesi sağlanabilir.   *Toplu taşımanın yaygınlaştırılması, cinsiyet özgürlükçü bir ulaşım sistemi oluşturulması, bisiklet yollarının artırılması, kolay ulaşılabilir çeşmeler, güneş enerjisi ile çalışan hafif raylı sistemle ulaşım modelleri, çift katlı otobüslerin kullanılması, kentlerin yürüyüş yollarının yaygınlaştırılması gibi toplumsallaşmanın olduğu, ucuz, sağlıklı, güvenli ve ulaşılabilir bir ulaşım planlaması yapılmalıdır. Bu kapsamda şahsi motorlu taşıt kullanımını azaltmak için, kentlerin merkezi noktalarında haftanın belli günlerinde araçların trafiğe çıkmaması gibi uygulamalar getirilmelidir.   *Kentlerde iktidara ait kodları, hiyerarşiyi, tahakkümü ve tekniğin hakimiyetini iliklerimize kadar hissediyoruz. ‘Güvenlikçi akıl’ ve  Siteleşme iktidarla başa baş ilerliyor. Özel hayatın güvenlikçileştirilmesinin gönüllü katılımı söz konusu. Güvenlikçileştirilmiş ve hapsedilmiş insan toplumuyla özgürlük hali gönüllü olarak terk edilmiş. Site yaşamları egemenliğin prototipi haline gelmiştir. Güvenlikli tel örgülü yapılara rağmen insanların kendini güvende hissetmediklerine dair araştırmalar mevcuttur. Sur’da Kaynartepe’de veya Fiskaya’da mahalle kültüründe yaşayan yurttaşlarının kendini daha çok güvende hissettiklerini görüyoruz. İktidar alanı azaldıkça özgürlük ve toplumsallık gelişmektedir. Bu nedenle kentin mimarisini yeniden planlayacaksak çok katlı devasa gökdelenler yerine yüz yüze iletişimin avlu ve sokak kültürünün gelişmesine mutlaka dikkat edilmeli.    *Kentleşme yönünün, tarım alanlarına, meralara, ormanlara, sazlıklara, göl-dere-nehir yataklarına doğru gelişmesi engellenmeli. Bu yönlü ilgili yönetmeliklerde net düzenlemeler yapılmalı.    *Toplumsal mekân olan kentlerde beslenmenin kadın eliyle yürütüldüğü doğal beslenme düzeninden şu an soframıza gelen yiyeceğin nereden ve nasıl geldiği  bilinmeyen bir düzene geçiş yaşanmaktadır. Çocuğun ve kadının doğa ile bağının yeniden kurulması sebze ve meyveyi yurttaşların kendi elleriyle yetiştireceği kent bostancılığı çalışmaları sürdürülmeli. Küçük aile çiftçiliği desteklenmeli ürünlerinin pazarlanması sağlanmalı. Yerel Pazar ve yerel marketler kurulmalı.   *Kentlerde kurulacak ekolojik pazarlarda kırsalda geçimini sürdürecek çalışmalar yapılmalı. Kent lokantaları kurulmalı lokantalarda kullanılacak malzemeler yerel üreticilerden alınmalı ve kalan yiyecek ihtiyaç sahiplerine verilmeli. Biyolojik atıklar kent bostanlarına kompost gübre olarak verilmeli. Genetiği kaybolma tehlikesindeki tarımsal ürünleri çiftçilere yaymak ve ulaştırmak lazım. Endüstriyel tarım politikaları ile monokültür tarım, tarımı bitirmekte ve çiftçi emeği sömürülmektedir. Permakültür ve agro ekoloji atölyeleri ile tarım iyileştirilmeli, doğal tarımsal üretim teknikleri geliştirilmeli. Çiftçilerle bu konularla ilgili atölye çalışmaları düzenlenmeli.    *Ormansızlaştırılmayla birlikte iklim krizinin etkilerini yoğun bir şekilde hissediliyor. Buna karşı ormanlaştırma çalışmaları yürütülmeli. Her sene her kentte en az 50 bin fidan dikilmesi kararlaştırılmalı.    *Barınma hakkı çerçevesinde yurttaşların bu hakka erişiminin sağlanması adına Kentlerde yıllara göre konut ihtiyacı belirlenip, yerel yönetimler sosyal konut projeleri geliştirilmeli. Bakım ve onarıma ihtiyaç duyan yapılar yerel yönetimlerce tadilata alınmalı.    *Mevcut kentsel dönüşümün zorunlu göçe neden olduğu ve toplumsal hafızayı yıkıma uğrattığı gerçekliği pratikleri ile ortadadır. Bu nedenle yurttaşların barınma hakkı gözetilerek rant ilişkilerine bulaşmadan yerinde dönüşüm yerel ile birlikte yerel malzeme kullanılarak yapılmalıdır. Tek tip yapılar yerine dünyadaki örneklerine bakılarak özellikle geleneksel yapı teknikleri ve modern tekniği bir arada kullanarak yeni yapılar oluşturulabilir.    *Mahallelerde toplumsal hafızanın korunması adına dayanışma merkezleri oluşturulmalıdır. Tarih ve bilim insanlarının adlarının ve yaşam hikayelerinin sokak ve kurumlarda yaşatılması önemlidir.    *Sur ilçesi gibi savaş sonrası yıkım yaşayan kentlere yönelik hafıza mekanları oluşturulmalı. Tarihsel ve kültürel miras olan sokak ve surların korunması ve eski yapısına kavuşturulması için çalışmalar başlatılmalı. Sur içi araç trafiğine kapatılmalı.   *Erkek egemenlikçi ulus-devletli ve sermayenin iktidarcı aklı ile inşa edilen kentlere karşı, ekolojik demokratik dayanışmacı kentlerle kendine yeten, suyu, enerjiyi ve toprağı komünleştiren kentlere dönüşmenin mücadelesi verilmeli.   *Atıklar ve fosil yakıt tüketiminin neden olduğu hava, su ve toprak kirletilmesine karşı farkındalık etkinlikleri düzenlenerek atık yönetiminin (ayrıştırma ve dönüştürme) ve kirliliğin kontrol altına alınması buna yönelik politikaların geliştirilmesi.    *Hayvan bakım evleri ve barınakların sayısının arttırılması, aşılama ve yaşam alanlarının iyileştirilmesi ve her kentte bir hayvan mezarlığının oluşturulması.    *Doğal Sağlık ve Koruyucu  Önleyici Sağlık hizmetleri çerçevesinde Sağlık taraması yerelle birlikte yapılmalı, sağlık merkezleri halkla beraber yürütülmelidir. Ücretsiz anadilde sağlık hizmeti verilmeli, Üretimden tüketime gıdanın denetimi belediyeler tarafından sağlanmalıdır.   *AVM’lerin yapımına izin verilmemeli, yerel ekonomik çeşitliliği çökertecek küresel zincirlerin kentlere sokulması olabildiğince engellenmelidir.    *Peyzaj uygulamalarında sadece estetik kaygılar ön planda olmamalı endemik türler korunmalı, ekolojik çeşitlilik bölgeye uygun bir şekilde çoğaltılmalı, su varlıklarını tüketmeden mevcut doğal örtüye zarar vermeyecek kurakçıl peyzaj uygulamaları tercih edilmeli. Bu kapsamda örneğin park uygulamalarında çimlendirme çok su tüketmesinden dolayı yapılmamalıdır.   *3 bin yıllık tarihiyle, 1200den fazla bitki ve hayvan çeşitliliğiyle Hevsel bahçelerinde çiftçilik yapan yurttaşlara ürünlerini satabileceği bir Pazar yeri ve taşıma desteğinin sağlanması, alanın sürekli gözlenmesi ve tahrip edenlerin ifşa edilerek caydırılması, yerleşik halkın alana gelmesi için çalışmalar yapılması, Dicle Nehrinin statüsünün geri kazandırılması için çalışma yürütülmeli, belediyeye ait  arazilerin tespit edilmesi ve değerlendirilmesi konusunda çalışılması, ipek böcekçiliğinin geliştirilmesi.   *Doğal Yaşamı Koruma Komisyonu kurulmalı ve ekokırım haritası oluşturularak tüm dünya halklarıyla paylaşılmalı ve failler ifşa edilmelidir. Denetleme mekanizmalarıyla komisyon birlikte çalışmalı, koruma ve restorasyon çalışma grubu doğal yaşamı öncelemelidir. Kürdistan coğrafyası için bir biyoçeşitlilik haritası canlıların kürtçe isimleriyle birlikte çıkarılmalıdır.   *Çocuğun özerk bir kimlik kazanması adına özgür öğrenme ortamları oluşturulmalıdır. İlçelerde, köylerde çocuklarla atölyeler, tartışmalar yapılmalı, bireyci ve rekabete dayalı eğitim sistemine karşı toplumsal ve dayanışmayı esas alan demokratik özgür bir akademi inşasına başlanmalıdır. Bu minvalde doğal yaşam alanları;  özgür öğrenme ortamlarının çocuklarla buluşturulduğu akademiye dönüştürülmüş olur.    *Yağmur suyu toplama sistemleri geliştirilmeli sular peyzaj ve bahçeler için kullanılmalıdır. Parklarda kauçuk plastik yerine kum ve çakıl kullanımı yaygınlaştırılmalı. Kentlerde yerel bitki türlerinin kent peyzajına kazandırılmalı, meyve bahçeleri yaygınlaştırılmalı.”