'AKP eğitimin ve toplumun ‘içeriğini’ değiştirmeye çalışıyor' 2024-09-10 09:02:53     Nazlıcan Nujin Yıldız    İZMİR – Okulların açılmasıyla birlikte yeniden gündeme gelen müfredata ilişkin konuşan Gülsen Candemir, bir veli olarak müfredat değişikliğinin tesadüfi bir durum olmadığını, bu değişikliklerin gelişen sürecin bir sonucu olduğunu söyledi. Gülsen, velilere çağrıda bulunarak eğitimdeki gericileştirmeye karşı ses çıkarılması gerektiğini vurguladı.    Yeni eğitim-öğretim yılı 9 Eylül tarihinde başladı. Okulların açılmasıyla birlikte yeni müfredat da tekrardan gündeme geldi. Özellikle Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in, okullarda ilk dersin “Çanakkale'den Gazze'ye Vatan Savunması” konusu ile açılacağını duyurmasının ardından veliler, eğitim emekçileri ve birçok kesim duruma tepki gösterdi.    Veli Gülsen Candemir, yeni müfredata ilişkin JINNEWS’e konuştu.    ‘Eğitimin ve toplumun içeriği değiştiriliyor’   Milli Eğitim Bakanlığı’nın müfredatı sürekli değiştiriyor gibi görünse de durumun böyle olmadığını ve duruma bütünlüklü olarak bakılması gerektiğini ifade eden Gülsen, eğitim alanında mağdur edilmeyen kimsenin olmadığını belirtti. Bu durumu örneklendirerek anlatan Gülsen, “Ben 80’lerde doğdum. Benim dönemimde kredili sistem çıktı. Arkasından İmam Hatip Liselerinin kat sayıları düşürüldü. Ben o dönemi yaşadım. Benden sonra liselere geçiş sınavları çıktı, gibi böyle teknik anlamda değişen şeyler oldu. Özellikle AKP ile birlikte derslerin içeriği, eğitim içeriği ve sonuç olarak toplumun da içeriği değiştirilmeye çalışılıyor. Bunun ‘aklıma geldi, yarın yapayım, değiştireyim, iyice karıştırayım’ düşüncesinin olmadığını düşünüyorum ben bir veli olarak. İktidarın bakış açısının temelinde, istediği bir toplum var. Bu toplum, iktidarın yaptığı her şeye biat edecek, çok fazla sorgulamayacak, eleştirmeyecek, bu şekilde yaşayacak. Neden? Çünkü iktidarın yaptıklarının önünde engel olmaması için” dedi.   ‘Nitelikli okullara girmek çok zorlaştı’   İktidarın istedikleri yerine gelsin diye müfredatın sürekli değiştirildiğini vurgulayan Gülsen, kendisinin de bir veli olduğunu, aynı zamanda Veli Derneği’nde aktif olarak çalıştığını paylaştı. Eğitimin gericileşmesi ve liberalleşmesi konusunda rakamlara bakıldığında gelinen noktanın çok net görüldüğünü söyleyen Gülsen, “Benim çocuğum liseye geçti. LGS döneminden geçti ne yazık ki. Onun kişisel gelişimi, becerileri, neyi istediği değil, o sınavda ne yapacağıydı aslında hayatını belirleyecek olan. Ne yazık ki milyonlarca öğrencinin de hayatı bu şekilde belirlendi. Bu yıl da yine bir sürü mağduriyet yaşandı. Nitelikli okullara girmek çok zorlaştı ve çocukların büyük bir bölümü ya liseden vazgeçti, okumuş olayım diyenler meslek liselerine gittiler, nitelikli okullara ulaşamayan ailelerin çocukları imam hatipleri tercih ettiler. Çok az bir kesim fen ve Anadolu liselerine gidebildi. Parası olanlar da her zaman olduğu gibi özel okullara gittiler” şeklinde konuştu.   Fen Lisesi sayısı 365, İmam Hatip sayısı bin 714   Liseler arasında rakamları incelediğini paylaşan Gülsen, akademik başarılarının çok yüksek olmasına rağmen iktidarın, Fen ve Anadolu liselerinin sayısını arttırmak yerine ısrarla imam hatip liselerini ve meslek liselerini arttırdığını dile getirdi. Gülsen, ailelerin ve öğrencilerin Fen ve Anadolu liselerini talep ettiğini ancak iktidarın talep edileni değil, edilmeyeni arttırdığını sözlerine ekleyerek, “Bu da aslında iktidarın kafasında kurduğu, 20-25 yıldır, aslında 80 dönemiyle gelen siyasal islamcı, faşist, gerici ve paralı eğitim sisteminin tüm tuğlalarını yerlerine yerleştirip istenen toplumu yaratma isteğinden geliyor. 365 tane Fen Lisesi var ülkemizde. İmam Hatip Lisesi kaç tane?  Bin 724 tane. İlk açıldığında çok sembolik, birkaç taneyi geçmeyen İmam Hatip Liseleri, şu an  bin 714 tane. Meslek Lisesi sayısı ise 6 bin. Bu rakamlar da az önce söylediklerimi doğruluyor” diye ifade etti.   ‘Diyanet istiyor, müfredat değişiyor’   İktidarın, müfredatı bir araç için bu noktaya getirdiğini kaydeden Gülsen, müfredat hazırlığında görüşmelerin öğrencilerle, ailelerle, eğitim alanında çalışanlarla değil, cemaatler ve tarikatlarla yapıldığını vurguladı. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın müfredatta değiştirmek istediklerinin değiştirildiğini söyleyen Gülsen, “Cihat dersi koyuyorlar, zorunlu din dersini koyuyorlar. Hatta zorunlu din dersinin sayısını, matematik, fen, İngilizce gibi en temel akademik başarıyı etkileyecek olan derslerin önüne koyuyorlar. Diğer derslerle ilgili sınıflar açılmadığı, öğretmenler verilmediği için okul idareleri de bu dersleri vermek zorunda kalıyor. Hiçbir şey tesadüf değil. Bu gerici düzen içinde tüm yapılanlara, yaşadığımız ekonomik sıkıntılara, ülkenin içine girmiş olan bölgedeki savaşa sessiz kalınmasına, bunun kader olduğuna dair hurafelere inanmamız için eğitim sisteminin de böyle olması isteniyor” diye belirtti.   ‘Bu sistemin nedeni tek adam rejimi’     Müfredattaki değişikliklerle ilgili Milli Eğitim Bakanlarına eleştiriler getirildiğini dile getiren Gülsen, şu anda bu bakanlardan hiçbirinin görünmediğini ve bu sistemin ‘tek adam’ rejimiyle ilgili olduğunu söyledi. Gülsen, “Tek adam kimdir? Cumhurbaşkanı Erdoğan’dır. Eğitim de ekonomi de sağlık da kültür de şehircilik de diyanet işleri de ona göre şekilleniyor. Burada en büyük görevin başta velilere ikincisi eğitim alanındaki idarecilere, öğretmenlere düştüğünü düşünüyorum. Bu işin en önemli bileşeni bunlar. Çocukların bu müfredattan haberinin olup eleştirip bundan sonuç beklemeleri çok mantıklı değil. Çünkü onların algılamaları her seviyede olmuyor. O nedenle biz velilerin ve öğretmenlerin bu tür değişikliklere yeterince ses çıkarmadığını görüyoruz. Burada iğneyi kendimize batırmamız lazım” diye konuştu.   ‘Veliler ses çıkarmalı’   Müfredat değişikliğinden çok az insanın memnun olduğunu, fakat halkın yorgun olduğunu ifade eden Gülsen, 80’li yıllardan bu yana halkın üzerine çullanan bir iktidar gerçekliği olduğunu vurguladı. “İsimler değişse de bizi ezen, yoksullaştıran, çaresiz bırakan iktidar değişmiyor” diyen Gülsen, bu sebeple insanların sesinin de daha az çıktığını belirtti. Gülsen velilere çağrıda bulunarak, “Velilerin seslerini çıkarmalarını istiyorum özellikle yeni müfredatta birçok dini vakıf, cemaatler adı altında belli başlıklara çocukların okullarına gidip oradaki faaliyet alanlarında ya da dışarıdaki salonları tutup belli başlı etkinlik isimleriyle çocukları okuldan koparan daha dinci, gerici yapıları öven, onları tanıttıran etkinlikler yapmak istiyorlar” dedi.   ‘Bir veli, bir okulun cemaat yuvası olmasına engel olabilir’   Velilerin bu gibi sorunların önüne geçmeleri için okullara giderek dilekçe verebileceğini dile getiren Gülsen, son olarak şu ifadelere yer verdi: “Bu konuda ısrarcı olmalarını, o dilekçeyi okul idaresinin kayda geçirmesini sağlamalarını istiyoruz. Yoksa çocukların mezarlığa götürülüp dua ettirildiği, kim oldukları belli olmayan kişilerin çocuklara ders adı altında hurafeleri anlattığı olaylar çok uzak değil. İnanın bazen bir veli, bir okulun cemaat yuvası olmasına engel olabiliyor. Bu konuda duyarlı olurlarsa çok daha iyi olacağını düşünüyoruz.”