Barış temalı panelde militarizme karşı örgütlenme vurgusu 2024-08-31 21:07:22   İZMİR - Dünya Barış Günü dolayısıyla düzenlenen panelde artan militarizme ve silahlanma yarışında yer alan Türkiye’nin de halkını bu uğurda açlığa zorladığını ifade eden Yazar Nuray Sancar ‘Egemen güçlere karşı örgütlenmek şart” dedi.   İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri 1 Eylül Dünya Barış Günü öncesinde İzmir Mimarlar Odasında “Gördüğümüz Düştür Barış” başlığı ile panel düzenledi. Moderatörlüğünü Barış Akademisyeni Emel Yuvayapan’ın yaptığı panele konuşmacı olarak İnsan Hakları Derneği (İHD) Onursal Başkanı Akın Birdal, Gazete Duvar Yazarı Bahadır Özgür ve Evrensel Gazetesi Yazarı Nuray Sancar katıldı. Panel, Özgür Dünya Çocuk Tiyatro Grubunun gösterisi ile başladı.   ‘Silahlanmaya ayrılan bütçeler 2 trilyon 242 milyar dolar’   İlk sözü alan Akın Birdal dünyanın giderek barıştan uzaklaştığını, 1989 sonlarında soğuk savaşın sona ermesi ve Sovyetler’in dağılmasıyla dünyanın dokusunun değiştiğini belirtti. Akın “Örneğin İsveç Barış Araştırmaları Enstitüsünün yıllık silahlanma raporları yayınlanır. Soğuk savaş döneminde silahlanmaya ayrılan bütçe 832 milyar dolar. 9-10 yıldır muazzam bir silahlanma yarışı var. Son rapora göre silahlanmaya ayrılan bütçeler 2 trilyon 242 milyar dolar. İlk sırayı burada ABD alıyor. Bu silahlanma yarışının neyin habercisi olduğu görülüyor. Çünkü neoliberal kapitalist sistem krizini aşamıyor ve aşamayacak. Bütün bu kapitalist devletler üçüncü dünya savaşına hazırlık yapıyorlar. Gazze’de bugün itibariyle 40 bin 602 ölüm olayı var ve bunların yüzde yetmişi kadın ve çocuk. Ama Birleşmiş Milletler ve Dünya bunu görmezden geliyor” dedi.   ‘Ana muhalefet partisi askeri operasyonları destekledi’   TSK’nin 2022 yılında Suriye’ye askeri faaliyetler gerçekleştirdiğini ifade eden Akın, “Güney Kürdistan’a TSK girdi, bombalar yağdı. O günün ana muhalefet partisinin lideri ‘Askerimizin ayağı taşa değmesin’ dedi. Bugün ana muhalefet partisi savaşa karşı ne yapıyor? Biz her gün savaşa karşı olmalıyız her günü 1 Eylül gibi yaşamalıyız. Her gün barış için ne yapacağımızı düşünmeli ve savaşa karşı barış istiyoruz diyerek hayatı durdurmalıyız” diye belirtti.   ‘Türkiye silahlanma yarışı için halkını açlıkla yaşamaya zorluyor’   Dünyanın 20’inci yüzyılda iki büyük savaş gördüğünü ve üçüncü dünya savaşının da emarelerinin bulunduğunu ifade eden Nuray Sancar ise İsrail ve İran arasındaki durumun ardından Ortadoğu’da yeni bir savaşın alevlenebileceği öngörülerinin bulunduğuna işaret etti. Silahlanma yarışına trilyonlarca dolar harcandığını kaydeden Nuray, “Diğer yandan dünya bir nükleer patlama noktasına gelmiş durumda. Her ülkenin nükleer silahlarının olduğu ve birbirine karşı tehdit olarak kullandığı bir süreçten geçiyoruz. Silahlanmaya trilyonlarca dolar harcayan ülkeler arasında Türkiye’de var ve silahlanmaya yatırım yapıyor. Ama kendi halklarını bunun karşılığında açlık altında yaşamaya zorluyorlar. Bugün böyle bir süreç yaşıyoruz. Kaybedilen her hak, itilen her talep, baskı ve şiddet aslında ortalığı düzlemekten başka bir şeye yaramıyor. Dünyada artık rekabetin şiddetlendiği koşullarda bu rekabetin sonuçlarını almak üzere birbirlerini köşeye sıkıştırmaya çalışan güçler arasında Türkiye’de yer alıyor ve bunun için silahlanmaya çalışıyor” ifadelerini kullandı.   ‘Egemen güçlere karşı örgütlenmek şart’   Savaşlarda cepheye gönderilenlerin emekçiler olduğunu belirten Nuray, “Orada dökülen kan, kendi ülkelerinin iktidarlarını ve sermayesini güçlendirmekten başka bir işe yaramayacaktır. O yüzden bugün işyerlerinde okullarda, emekçilerin hemen hemen herkesin bulunduğu alanda yaptığı mücadelelerin, işçi sınıfına yönelik saldırıları püskürtmek için verilen mücadelenin, barış mücadelesinin bir dostu olduğunu, barış mücadelesinin bu mücadelelerden de güç alacağını belirtmek gerekiyor. Dolayısıyla her durumda bugün bizi büyük bir tehlikeye doğru zorla itmekte olan egemen güçlere karşı verilecek en güçlü mücadelenin büyük kıvılcımlara yol açabileceğini bunun için de örgütlenmenin şart olduğunu bir kez daha söylüyoruz” diye konuştu.   ‘Militarizm sadece ordu değildir, aynı zamanda kültürel ve ideolojik hegemonyadır’   Son olarak söz alan Bahadır Özgür ise barışın akla ilk olarak savaş karşıtlığının getirdiğini dile getirerek bunun biraz indirgemeci bulduğunu ifade etti. Barış talebinin daha çok militarizm karşıtlığı ile formüle edilebildiğini belirten Bahadır, şöyle devam etti: “Çünkü militarizm bu yaşadığımız şeyleri açıklayan bir şey. Askeri değerlerin ve ideallerin toplumda egemen olmasıdır militarizm. Kültürel ve ideolojik bir hegemonyadır ve politik bir karşılığı da vardır. Siyasi hedeflere ulaşmak için, savaşı meşru bir amaç olarak görürler. Militarizm deyince ordu akla geliyor. Ancak bunun da sağlıklı ve isabetli olmadığı kanaatindeyim. Çünkü bugün militarizm dünyada ve ülkemizde kapsamını, anlamını değiştiriyor. Savaş biçimleri ve araçları farklılaştı. Örneğin Türkiye’de bugün vergi rekortmeni bir silah tüccarı. Suriyeli çocuğa yapılan saldırının altındaki dehşet tam olarak bu. Üçüncü değişim noktası ise askeri endüstriyel kompleks. Amerika ve Batılı büyük devletler için kullanılır çoğunlukla. Artık Türkiye gibi ülkelerde de bu kompleksten bahsedebiliyoruz. Sermaye ile pek çok unsurun iç içe geçtiği bir rejim şeklidir. Aynı zamanda bu ideolojik ve kültürel kompleksini de üretir.”   ‘Silahı üreten toplumu bir ordu gibi dizayn etmenin tabanını yaratıyor’   Yeni militarizm ile yükselen aşırı sağ arasında bir ilişki olduğunu, bu rejimlerin ana kolonlarından birinin silah harcamaları olduğunu dile getiren Bahadır, “Silahı dış ticarette unsur ve içeride propaganda aracı olarak kullanırlar. Öte yandan yeni militarizmde teknoloji çok baskın. Silahı üretenin ve teknolojinin kendisine tapınma olgusu mevcut. Bununla bütün toplumu bir ordu gibi dizayn etmenin tabanı da yaratılıyor. Teknofest örneğin militarist bir sistemin etkinliğidir. Ancak militarizmin yükselişi sadece kültürel ideolojik değil. İşin ekonomi politik yönüne değinmeliyiz. Askeri sanayi örneğin… Türkiye’de ulusal savunma anlayışından askeri sanayiye dönüşüm gerçekleşti. Bu geçiş AKP döneminde en yüksek basamağa ulaştı. 2002-2022 arasında özel şirketlerin aldığı askeri projelerin artış oranı %900. Yani sadece 50 projeden, bugün 700-800 projelere gelen bir süreç var. 96 milyar dolar toplam. Bugün 500’ü aşkın şirket devletten ihale alıyor. Rejimin karanlık yüzü biraz da askeri sanayideki değişimden yatıyor” diye belirtti.   Panel soru ve cevapların ardından sona erdi.