‘Yüzyıl da geçse o barış gelecek’ 2024-08-29 09:04:02     Gülistan Gülmüş    ŞIRNEX - Yaşamlarının büyük bir kısmı haksızlıklara, savaşlara karşı mücadele ile geçen Barış Anneleri, 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde şu mesajı verdi: “Yüzyıl da kavga etsek, Türk devleti bizimle aynı masada barış için oturacak. O barışın anahtarı da İmralı’da, Önderimizin elinde.”   Devletlerin varlıklarını sürdürebilmek için bin yıllardır devam ettirdikleri savaşlar, toplumlar için ağır yıkımlar ve kayıplar demek. Savaşın hem özel savaş politikalarıyla hem de fiziksel savaşla en derin şekilde yaşandığı yerlerin başında gelen Orta Doğu, her dönem sömürgeci güçlerin hedefi oldu. Kurdistan da bunun bir parçası olarak önemli savaşlara sahne oldu ve hala da oluyor. Ancak halklar, devletin savaş politikalarındaki ısrarına ve yaşadıkları acılara rağmen onurlu barış talebinden vazgeçmedi. “Barış” haykırışlarını yıllardır sürdürenlerden biri de Barış Anneleri. 1 Eyül Dünya Barış Günü'ne sayılı günler kalırken, Şirnex’ten Barış Anneleri, verdikleri mücadeleyi anlattı.   Bir kardeşi Kerboran’da, diğeri ise Hezex’te yaşamını yitirdi   Barış Anneleri'nden Nebiha Akay, Mêrdîn’in Kerboran (Dargeçit) ilçesindendir. Kürt mücadelesiyle, köyleri yakıldığında tanıştığını söyleyen Nebiha, “1993’te köyümüzü dağıttılar. Bize ‘Ya korucu olursunuz ya da çıkar gidersiniz’ dediler. Biz de koruculuğu kabul etmediğimiz için çıktık. Kardeşim 1992’de şehit düştü. 1993’te köyümüzü terk ettik, köyümüzü yaktılar. Hayvanlarımız vardı ve çocuklarımız da küçüktü. Sonra çıktık ama yer bulamadık. Sınıra yakın bir yerde bir köy bulduk. 6 yıl boyunca o köyde kaldık. O köyde de bir gün korucular bizi buldu, bize ‘Biz hevaliz’ dediler. Biz de onlara, ‘Biz kimseyi tanımıyoruz’ dedik. Biz onlara kapımızı açmadığımız için kapımızı kırarak içeri girdiler. Eşimi dışarı çıkardılar. Sonra onu rehin aldılar. Köylüler yanımıza gelince onu bıraktılar. Daha sonra Hezex’e (İdil) taşındık. Hezex’te de dışarı çıkma yasaklarının olduğu süreçlerde evlerimizi yıktılar, yaktılar. Hiçbir şey bırakmadılar. Aslında 1992 yılından bu yana bu acıyı çekiyoruz. Bir kardeşim o zaman şehit düştü, diğer kardeşim de Hezex’te şehit düştü” şeklinde konuştu.   ‘Tüm bunlara rağmen boyun eğmeyeceğiz’   Kürt kimliğinin yaşayabilmesi için mücadele verdiğini kaydeden Nebiha, devlet şiddetini her boyutuyla yaşadığını dile getirdi. “Biz dilimizi konuştuğumuz için, Kürt olduğumuzu söylediğimiz için tutuklanıyoruz” diyen Nebiha, anadillerini özgürce konuşmak, çocuklarının anadilde eğitim almalarını istediklerini vurguladı. Nebiha, “Çocuklarımızı tutukluyorlar, doğamızı yakıyorlar, çocuklarımızı göç etmek zorunda bırakıyorlar. Bizler dilimizin ve kimliğimizin davasını yapıyoruz. Her gün bir yerde bir kadın, çocuk katlediliyor. Silêmanî’de de iki kadın gazeteci hakikati gösterdiği için katledildi. Hepimiz; doğamız, hayvanlarımız, çocuklarımız, cezaevlerinde tutulan tutsaklarımız, hepimiz tecrit altındayız. Türk devletinin başımıza getirmediği kalmadı ama tüm bunlara rağmen biz anneler olarak kanımızın son damlasına kadar boyun eğmeyeceğiz. Biz bu yoldan dönmeyeceğiz” dedi.   ‘Barışın anahtarı İmralı’da’   Bugüne kadar kimliği üzerinden maruz kaldığı acıların kendinde yarattıklarına değinen Nebiha, barışı talep etmekten vazgeçmeyeceklerinin altını çizerek, 1 Eylül Dünya Barış Günü’ne dair şu mesajı verdi: “40-45 yıldır hiç gün yüzü görmedik ama bir şekliyle de mutluyuz. Halkımız davasının peşini bırakmadı. Bizlerin başı davamızla dik. Onlar başımıza ne getirirse getirsin davamızdan vazgeçmeyeceğiz. Bizler en başından beri barış, eşitlik istiyoruz. Bizler kan istemiyoruz. Kan kan ile yıkanmaz, yüzyıl da kavga etsek, Türk devleti bizimle aynı masada barış için oturacak. O barışın anahtarı da İmralı’da, Önderimizin elinde. Bizler hiçbir zaman savaş istemiyoruz. Anneler çocuklar doğuruyor ama barış gününde de çocuklarımız öldürülüyor. Bizler bugün barış annesi olduğumuzu ve barış istediğimizi söylüyoruz ama çocuklarımız öldürülüyor. Yine de ne olursa olsun barışı istemeye devam edeceğiz.”   ‘Önderimiz bizi bütün dünyaya tanıttı’   Xanê Babat da bir Barış Annesi. Cizîr’in (Cizre) Ferisi köyünde doğan Xanê, devlet baskıları sonucu Hezex’e taşınmak zorunda kaldıklarını paylaştı. “O zamanlar Kürt sorununun ne demek olduğunu anlayamamışız. Hezex’e geldikten sonra anladık kim olduğumuzu ve sorunumuzun ne olduğunu” sözlerini kullanan Xanê, mücadeleyi tanımasına dair şunları dile getirdi: “Önderimiz bizi tanıtmak istedi, ‘Kürtler var’ dedi ve bizleri bütün dünyaya tanıttı. Şu anda benim bir oğlum o dönemden bu yana cezaevinde. 1980’li yıllarda bizler davamızı öğrenmeye başladık ve o da o zamanlar okula gidiyordu. 17-18 yaşına gelmeden okulu bıraktı. Daha sonra parti çalışmalarına katıldı. Birkaç yıl tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakıldı, ardından tekrar tutuklandı. Toplamda 4-5 defa tutuklandı. Hezex’te özyönetim direnişi döneminde tekrar tutuklandı ve hala da serbest bırakılmadı. Şu anda da Trabzon’da tutuklu.”   ‘Qazî Muhammed’in, Seyit Rıza’nın direnişinden başlarını indirmediler’   Xanê, Barış Annesi olmaya nasıl karar verdiğini anlatırken, “Bizler barış annesiyiz deyip kurumlara gittik. Çocuklarımızın mücadelesini sürdüreceğiz dedik. Bizler de barış ve eşitliğin davasını yapıyoruz. Allah herkese bir dili kullanma hakkı vermiş ama Türk devleti, ‘Kürtlerin hakları yok’ diyor. Bizler daima barışı istiyoruz. Ne bizim çocuklarımız ne de Türklerin çocukları ölsün. Bizler kimsenin malını elinden almadık. Sadece haklarımızı aradık ama Türk devleti, ‘Onlar yok olsun, başlarını kaldırmasınlar, Kürt diye bir şey yok’ diyor. Ancak Kürtler artık başını indirmez. Qazî Muhammed’den, Seyit Rıza’dan bugüne Kürtler başlarını eğmedi. Türk devleti şunu iyi bilsin: Kürtler zafer gelene kadar da başlarını eğmezler” ifadelerine yer verdi.   ‘Barış için el ele verilsin’   Xanê, 1 Eylül Dünya Barış Günü mesajını şu sözlerle paylaştı: “Dünya Barış Günü’nde de barış için çağrı yapıyoruz. Bütün annelere, herkese sesleniyoruz. Bütün devletlerde savaş var. Herkes elini vicdanına koysun, artık savaş olmasın. Her zaman, her yerde savaş mı olacak? Artık hepsi el ele versin ve barışı getirsin. Kimsenin yüreği yanmasın.”   ‘Korkmadık’   15 yaşında halasının oğluyla evlendirildikten sonra Kürt mücadelesiyle tanışan Barış Annesi Emine Oruç, eşi ile birlikte mücadele ettiğini belirtti. Emine, “Eşim bana ‘Sen evde oturursan kimse gelmez ama sen gidersen komşular da gelir’ diyordu. Zaman zaman nereye gidiyoruz diye takip ediliyorduk ama bizler yine de korkmuyorduk. O günden bu yana davamızın peşindeyiz ve yaşadığımız müddetçe de davamızın peşinde olacağız” sözlerini kullandı.   ‘Barışı illa ki sağlamalıyız’   Kürt özgürlük mücadelesine katılımlara ve katılan gençlerin annelerine dikkat çeken Emine, “Onlar bizim için çok değerli. Onların çocukları şehit düştüğünde onlardan çok üzülüyoruz. Bizler nasıl evimizde oturacağız, nasıl yastığa başımızı koyup uyuyacağız. Barış neden önemli? Çünkü barış olursa çocuklarımız kendi kimlikleri ile var olabilecekler. Her şeyimiz olacak ve güzel bir yaşam sürdüreceğiz. Bizler barış dedikçe, onlar savaş derse olmaz. İlla ki barışı sağlamalıyız. Ben de yaklaşık 4-5 yıldır barış annesiyim ve elimden ne geliyorsa yapıyorum. Bizler her zaman davamızın peşindeyiz, bırakmayacağız” dedi.   ‘Özgür bir Kurdistan istiyoruz’   Emine, son olarak 1 Eylül Dünya Barış Günü’ne dair şunları dedi: “Dünya barış gününde herkes ayağa kalkmalı, o etkinlikte yer almalı. Kimse ‘korkuyorum’ dememeli. Bizler kimseden daha değerli değiliz. Tutuklanma, ölüm de olsa bizler hazırız. Bizler özgür bir Kurdistan istiyoruz. Güzellikler ve barış olsun istiyoruz. Barzani de artık dursun, annelerden de mi utanmıyor? Bizler, Saddam ortadan kalksın diyorduk. O, Saddam’dan daha kötü çıktı.”