'Kurdistan kadınları dünya kadınlarına örnek oldu' 2024-08-13 09:01:13     Melek Avcı   ANKARA - NADA üyesi Khadija Rhadi, İran’da kadınlara yönelik idam cezalarına ilişkin, “Kürdistan'daki kadınlar, kurdukları toplumsal örgütlenme ile benzersiz bir deneyim yaratarak, demokrasi iddiasında olan ülkelerde bile elde edilemeyen kazanımlar elde etti. Kadınların özgürleşeceği ve halkının kurtuluşuna katkıda bulunacağı düşüncesi, onları korkutuyor” dedi.   Rojhilat ve İran’da Jina Emînî’nin katledilmesinden bu yana kadınların, İran İslam Cumhuriyeti Hükümeti'ne karşı başlattığı ayaklanma sürüyor. Bu ayaklanma her yere yayılmışken, sıkışıp kalan İran hükümeti, idam ve hapis cezaları ile kadınların öncülüğündeki bu halk hareketini bastırma girişimlerine devam ediyor. Cezaevlerinden gönderdikleri mektuplarda bile geri adım atmadıklarını ve direniş mesajı verdiklerini dile getiren kadınlar, hükümetin ne denli korktuğunu her defasında gösteriyor. En son İran’da tutuklu bulunan insan hakları aktivisti ve gazeteci Pexşan Ezîzî’ye, 23 Temmuz’da görülen duruşmasında "İslam hükümetine karşı silahlı ayaklanma başlatan ve liderleri isyana karışan gruplara üyelik" iddiasıyla idam cezası verildi. Büyük tepkilere neden olan ceza hâlâ protesto ediliyor.   Orta Doğu ve Kuzey Afrika Demokratik Kadın İttifakı (NADA) üyesi ve Fas’ta kadın hakları mücadelesi yürüten Khadija Rhadi, kadınlara yönelik idam cezalarını ve mücadele hattını değerlendirdi.   “İran'daki Kürt kadınlarının bu ayaklanmada önemli bir konuma sahip olduğu açık. Kürt kadınlarının diğer bölgelerdeki deneyimlerinin onlara ilham verdiğini, özellikle de Kuzey ve Doğu Suriye'deki deneyimlerinin benzersiz olduğu biliniyor.”   *İran’da yükselen kadın devrimi sürüyor ve hükümet buna çok sert cezalarla karşılık veriyor. Kadınların bu haklı isyanını nasıl değerlendiriyorsunuz?   İranlı kadınların, Kürt aktivist Jina Emînî'nin 16 Eylül 2022'de, İran'ın getirdiği "peçe" zorunluluğunu ihlal ettiği gerekçesiyle “ahlak polisi” tarafından gözaltına alınmasından üç gün sonra öldürülmesinin ardından büyük bir ayaklanma başlattığı biliniyor. Bu ayaklanmaya katılan kadınların çoğu gençlerden oluşuyor. Başörtüsünü aşağılanma ve boyun eğdirme sembolü olarak gördükleri için çıkardılar ve sloganı “Kadın, yaşam, özgürlük” olan büyük bir ayaklanma başlattılar. Bu slogan, kadınların hayatın sembolü olduğunu, özgürlük olmadan hayatın olamayacağını, kadınları özgür olmayan bir halkın da özgür olamayacağını teyit eden bir ifadedir. Kadın ayaklanması, bütün bir halkın özgürlüğü içindir. Kadınları ezen bir toplumda özgürlük olamaz.   Kadınların bu adil ve meşru ayaklanması, İran toplumunu değiştirdi, özellikle de bu ayaklanmanın, İslam Cumhuriyeti'nin 1979'daki kuruluşundan bu yana İran şehirlerinde tanık olunan en büyük protestolar olarak kabul edilmesi nedeniyle. İran'daki Kürt kadınlarının bu ayaklanmada önemli bir konuma sahip olduğu açıktır. Kürt kadınlarının diğer bölgelerdeki deneyimlerinin onlara ilham verdiği, özellikle de Kuzey ve Doğu Suriye'deki deneyimlerinin benzersiz bir deneyim olduğu biliniyor. İran'daki bu benzeri görülmemiş isyan, oradaki kadınlar için olduğu kadar dünyadaki tüm kadınlar için de önemli bir deneyimdir; çünkü her türlü siyasi rejimin kana susamışlığına rağmen, kadınların bu rejime karşı ayaklanabileceğini ve kadınların haklarının bilincinde olduklarında İran'a karşı ayaklanabileceklerini gösterdi. Kadının bilinçli duruşu, toplumlarının adaletsizliğe ve zulme karşı isyana yönelmesinde büyük bir role sahiptir. Bu ayaklanmada karşılaştıkları şiddetli baskılar ve kadın tutsakların maruz kaldıkları işkence nedeniyle büyük bedeller ödedikleri kesin ve kadın ayaklanmasının tüm şehitleri gibi Emînî'nin akıbeti de bunun en büyük kanıtıdır.   *İran hükümetinin sert cezalarının yanı sıra en çok kullandığı yöntem idam cezası olarak karşımıza çıkıyor. Geçtiğimiz günlerde yine bir genç idam edildi ve pek çok kadın aktivist idam cezalarıyla karşı karşıya. Bu idam cezalarına ilişkin ne söyleyebilirsiniz?   İranlı yetkililer, bu ayaklanmaya şiddetle, yaygın baskı ve çeşitli cezalarla karşılık vermeye çalışıyor. Aralarında çocukların da bulunduğu yüzlerce kadın ve erkek gösterici öldürüldü. İran rejiminin gösterileri bastırma kapsamında gerçekleştirdiği ağır ihlaller arasında idam cezaları da yer alıyor. İranlı kadın dernekleri, İran'daki iktidar rejiminin, terörü yaymak amacıyla kendisini eleştiren her türlü sesi ortadan kaldırmak için her zaman uzman olduğu tek seçeneğe, yani idama başvurduğunu ve bu kararların asılsız suçlamalara dayandığını belirtiyor. Halkın saflarında, özellikle de özgürlük için savaşan kadınların saflarında yer alanlara bu cezalar veriliyor. Bir insan hakları savunucusu olarak idam cezasına prensipte karşı çıkıyorum ve bu cezanın dünyadaki tüm suç sistemlerinden kaldırılması için mücadele ediyorum. İran, ölüm cezasına karşı küresel hareket tarafından, İran mahkemeleri tarafından verilen ölüm cezalarının şaşırtıcı sayısı, bazen reşit olmayanların da bu cezalara maruz kalması ve bu cezaların uygulanmasından kaynaklanan çok sayıda mağduriyet nedeniyle, bu alanda en geri kalmış ülkeler arasında sayılıyor. İran, aynı zamanda kadın ve erkek muhaliflerden kurtulmak için ölüm cezasını kullanan diktatörlük rejimlerinden biri olarak kabul ediliyor; bağımsız bir sistem oluşturması gereken adalet ve adaleti sağlama yetkisi olan bir yargıya değil, bir baskı mekanizması olarak kullandığı itaatkâr ve politize edilmiş bir yargıya güveniyor.   *İran hükümeti tarafından Kürt kadınlar Pexşan Ezîzî ve Şerife Muhammedi’ye verilen idam cezaları söz konusu ve birçok Kürt kadın İran’da hapis cezaları ve bu tarz benzer bir tehlikeyle karşı karşıya. Hükümetin en çok Kürt kadınlara yönelmesinin nedeni sizce nedir?   İki aktivist, Pexşan Ezîzî 24 Temmuz'da, Şerife Muhammedi ise aynı ayın dördünde idam cezasına yol açan bir suçlamayla hapis cezasına çarptırıldı. Pek çok insan hakları örgütü, adil olmayan bir yargılamanın sonucu olduğunu düşündüğü bu karara karşı çıktı ve iki aktivistin tutuklanmaları sırasında vahşi işkenceye maruz kaldıklarını belirtti. Yüzlerce aydın da tutuklanmalarının düşünce ve ifade özgürlüğünün sistematik ihlali kapsamına girdiğini belirterek tahliye çağrısında bulundu. Bu iki aktivistin tutuklanması ve cezalandırılması, İran rejiminin Kürt kadınlarını hedef alma serisinin bir parçasıdır; bunun nedeni İran'daki kadın ayaklanmasına Kürtlerin öncülük ettiğini kabul etmeleridir. Bir Kürt kadının ölümünden sonra Kürt kadınları arasında oluşan güçlü seferberlik sayesinde ayaklanma başlatıldı. İran rejimi aynı zamanda onların gücünden ve sokağa çıkma örgütlülüğünden de korkuyor.   İran rejimi, İran'daki Kürt kadınlarının Sayın Öcalan'ın, Kuzey ve Doğu Suriye'deki Özerk Yönetim bölgesindeki kadınların gücünün harekete geçmesine ve toplumda önemli bir yere sahip olmalarına ve mücadelelerini daha da yaygınlaştırmalarına katkıda bulunan düşüncelerinden ilham almalarından korkuyor. Çünkü bu felsefe, bir bütün olarak toplumun kurtuluşunun motorudur. İran rejimi, kadınları ezen, onlara düşman olan, yaşam hakkını sürekli ihlal eden bir rejim olduğundan, ona karşı isyanın katalizörü olduğu için “Kadın, Yaşam, Özgürlük” sloganından korkuyor. İdam cezalarını en çok uygulayan rejimlerden biri olan İran, özgürlük düşmanı, muhaliflerine karşı sistemli baskı uygulayan ve her türlü özgürlüğü sıklıkla ihlal eden bir rejimdir.   “Sahte uluslararası örgütler, bu kadınların kurtuluşa giden yolu aydınlatacak bir yol gösterici olmasından korkuyor. Kürdistan'daki kadınlar, kurdukları toplumsal örgütlenme ve bu örgütteki öne çıkan konumları açısından benzersiz bir deneyim yaratarak, demokrasi ve modernlik iddiasında olan ülkelerde bile elde edilemeyen kazanımlar elde ettiler.”   *Genel olarak kadın mücadelesi dünyada ortaklaşsa da İran’da, Filistin’de veya Kürdistan’da kadınların yaşadıkları çoğu zaman sessizlikle karşılanıyor. Bu sessizlik neden ve bunu nasıl ele alıyorsunuz?   Kadınların dünyanın çeşitli yerlerinde onurlarını ayaklar altına alan, özgürlüklerini kısıtlayan tüm baskıcı sistemlere karşı mücadele verdikleri kesindir. Kadınların 8 Mart'ta düzenlediği genel kadın grevi gibi bu mücadeleyi daha görünür hale getiren yeni biçimler yarattılar. Ama dünyanın bazı bölgelerinde kadınların fedakarlıkları daha güçlü ve daha büyük, bazen eşi benzeri görülmemiş kazanımlar elde ediyorlar. Buna rağmen dünyada hâkim olan kapitalist sistem, kontrol altındaki devasa medya mekanizmalarıyla bu kadınların deneyimlerini görmezden geliyor ve yayınlamıyor. Sahte uluslararası örgütler, bu kadınların deneyimlerinin dünya kadınları için bir rol model teşkil etmesinden ve onların kurtuluşa giden yolu aydınlatacak bir yol gösterici olmasından korkuyor.   Filistinli kadınlar, halklarının bir parçası olarak onlarca yıldır apartheid rejiminin zulmünü yaşadıklarından ve halkları yerinden edilme politikalarına, etnik temizliğe ve son zamanlarda da etnik soykırıma maruz kaldıklarından, adaletsizliğe karşı en savunmasız olanlardır. Tarihte benzeri görülmemiş bir soykırıma karşı direnişte ve mücadele ateşini nesilden nesile yaşatmada emsalsiz bir cesaret gösterdiler. Kürdistan'daki kadınlar, kurdukları toplumsal örgütlenme ve kadınların bu örgütteki öne çıkan konumu açısından benzersiz bir deneyim yaratarak, demokrasi ve modernlik iddiasında olan ülkelerde bile elde edilemeyen kazanımlar elde ettiler.     İran'daki kadınlar da büyük bir ayaklanma başlattı. Kadınlara en çok şiddet uygulayan rejime karşı. Dolayısıyla hâkim dünya düzeni, bu cesur, ilkeli ve kararlı kadınların dünya kadınları üzerinde olumlu bir etki yaratarak kadınların sömürüsü ve baskısına dayanan çıkarlarını tehdit etmesinden korkuyor. Kadınların özgürleşeceği ve halkının kurtuluşuna katkıda bulunacağı düşüncesi, onları korkutuyor. Bu nedenle bizim rolümüz, bu deneyimlerin ve kazanımların duyurulmasının tüm dünyadaki kadınlara örnek olacağı için değil, aynı zamanda bu kadınların sahip oldukları tüm güce ve gösterdikleri cesarete rağmen bu yanlış bilgi ve kafa karıştırıcılıkla yüzleşmektir. Sürekli bir mücadelede olan ve uzun bir yol kat eden, mücadelelerinde sürekli desteğe ve yardıma ihtiyaç duyan dünyadaki kadınların her zaman dayanışmaya ve desteğe ihtiyaçları vardır. Kadınlar arası dayanışma, dünyanın çeşitli yerlerindeki kadınlar olarak kullanmamız gereken etkili bir silahtır. Herkes, alternatif medya ve sosyal medyanın etkin kullanımı yoluyla bu dayanışmayı ve sinerjiyi geliştirecek, birbirinin mücadelesini duyuracak, kadınların ileri deneyimlerinden yararlanacak tüm mekanizmaları oluşturmalı, ağ mekanizmaları oluşturup harekete geçirmeli, kadınların eğitimi için okullar oluşturmalı, kadınların gerçek sesinin duyulmasına, yaşam ve özgürlük mücadelesinin duyurulmasına olanak tanıyan tüm alanlara girmelidir.   “Kadınlar olarak mücadelemiz, insanları öldürürken, kadınlar yerinden edilirken ve onların haklarına el konulurken, kadınların kurtuluşu sloganını sahtece yükselten güçler ve rejimlerin her türlü siyasi sömürüsüne karşı durmalıdır.”   *İran hükümetinin işkence ve idam cezalarına karşı dünya kadınlarına çağrınız nedir?   Daha önce de söylediğim gibi, her yerde mücadele eden bu kadınların çabalarını takdir ettiğimizi, önemsediğimizi ve bize rol model olduklarını düşünüyorum. Bu nedenle maruz kaldıkları her türlü baskının her türlü araçla ortaya konulması ve bunu uygulayan rejimlere ne olursa olsun baskı yapılması gerekmektedir. Bugün, İran'daki Kürt kadınlarına ve genel olarak İranlı kadınlara verilen bu idam cezaları ışığında, halkının oğullarını ve kızlarını katleden bir rejimden hayatlarını kurtarmak için küresel bir kampanyanın öznesi olmak gerekmektedir. Bu kampanyanın başarıya ulaşması için çeşitli mücadele güçleri seferber edilmeli, kadın haklarına ve halkların haklarına düşman olan diğer güçlerin bu mücadeleye ve bu dayanışmaya saldırmasına ve bunu başka halklara saldırmak için kullanmasına izin verilmemelidir. Kadınlar olarak mücadelemiz, insanları öldürürken, kadınlar yerinden edilirken ve onların haklarına el konulurken, kadınların kurtuluşu sloganını sahtece yükselten güçler ve rejimlerin her türlü siyasi sömürüsüne karşı durulmalıdır.