Özgürlüğe ses ver eylemi: Tecridi kaldırın! 2024-08-04 14:32:49   İSTANBUL - DEM Parti Eş Genel Başkanlarının katılımıyla Bakırköy Cezaevi önünde gerçekleştirilen "Özgürlüğe ses ver" eyleminde İmralı’daki tecridin kaldırılması çağrısı yapıldı.     Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan,  Marmara Tutuklu ve Hükümlü Aileleri ile Dayanışma Derneği (MATUHAY-DER) ve tutsak yakınları tarafından, "Abdullah Öcalan'a özgürlük, Kürt sorununa çözüm" kampanyası kapsamında Bakırköy Cezaevi önünde gerçekleştirilen “Özgürlüğe ses ver” eylemine katıldı. Birçok siyasi parti ve sivil toplum örgütü temsilcisinin de destek verdiği eylemde, "Toplumsal barış ve tecridi kırmak için özgürlüğe ses ver" pankartı açılırken, sık sık, "Siyasi tutsaklar onurumuzdur, "Bijî berxwêdana zindanan” sloganları atıldı.   Eylemde ilk olarak söz alan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, eylemde yer alan tutsak yakınlarını selamlayarak konuşmasına başladı. Tutsak yakınları tarafından sürdürülen "Özgürlüğe ses ver" eyleminin önemine değinen Tülay, "Değerli ailelerimiz, cezaevlerinde devam eden baskılar, cezaevlerinin adeta bir işkencehaneye dönüşmesini protesto etmek amacıyla her pazar günü burada bulunuyorlar, açıklama yapıyorlar, yetkililere sesleniyorlar, taleplerini iletiyorlar. Bizler de bugün burada aslında Türkiye’nin asli gündemlerinden biri olan cezaevleri sorununu bir kez daha gündeme taşımak üzere ve burada bulunan tutuklu ailelerimizle dayanışmak için iki eş başkan olarak bu açıklamaya katıldık. Bugün cezaevlerinde yaşananlar 1980 dönemindeki askeri cunta döneminin hapishanelerine tıpatıp benzemektedir. Bugün dışardaki sıkı yönetim uygulamalarının aynısının cezaevlerinde devam ettiğini biliyoruz. İmralı tecridinin devam ettiği bir yerde, Kürt sorununun demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözülmesinin önünde oluşturulmuş olan tecridin ve bariyerin ne kadar güçlü durduğunu görüyoruz” dedi.   İmralı tecridi son bulsun   Cezaevlerinde yaşanan hukuksuzlukların bir an evvel sonlandırılması gerektiğinin altını çizen Tülay,, şunları söyledi: “İmralı’daki tecrit bir an önce son bulmalıdır. Hasta mahpuslar başta olmak üzere bütün mahpuslara karşı kötü muamelenin, insanlık dışı muamelenin, insan haklarına aykırı olan muamelenin, yasalara aykırı olan muamelenin bir an önce son bulmasını talep ediyoruz. Bugün hasta tutsaklar cezaevlerinde en ağır koşullarda bulunduruluyorlar. ATK’ye başvurular sürekli geciktiriliyor, ATK, adeta mevcut olan iktidarın cezalandırma müeydesinin bir halinde açıklamalar ve raporlar veriyor. İkinci bir değineceğimiz noktaysa cezaevlerinde özellikle F tipinden sonra geliştirilen S tipi cezaevleriyle mahpuslar işkence içinde bir işkence, tecrit içinde bir tecrit uygulamasına tutuluyor. Bizler bu sistemin insan haklarıyla bağdaşan hiçbir yönün olmadığını ifade ediyoruz. Ve buradan bütün yetkililere sesleniyoruz; bu sorunlar derhal giderilmelidir, hasta mahpusların mutlaka ve mutlaka durumları yeniden gözden geçirilmelidir.”   ‘Soğuk duvarları parçalayacağı’   Tülay, “Ve yine cezaevlerindeki en yaygın sorunlardan bir tanesi de cezaevlerinde ceza süresini tamamladığı halde özellikle müebbet alan mahpusların bilerek ve isteyerek infazlarının yakılması, kurullarla görüşmelere çağrıldıklarında adeta siyasi görüşlerini gözden geçirmeleri ve ‘pişmanlık yasası’ dediğimiz uygulamanın bir benzeri ile karşılaşıyorlar. Oysa orada buna itiraz eden, bu hukuki olmayan duruma itiraz eden mahpusların infazları yakılıyor ve tahliyeleri gerçekleşmiyor. İşte cezaevlerinde yaşanan bu kadar ağır hak ihlallerinin bir an önce son bulması için aileler burada her pazar günü Bakırköy Cezaevi önünde sesini yükseltiyor. Biz de bu sese ses katarak DEM Parti olarak bu kadar yaşanan ağır insan hakları ihlallerine karşı insan haklarını savunmak üzere, özgürlüğü savunmak üzere siz değerli ailelerimizle bu mücadeleyi ve dayanışmayı sürdüreceğimizin bir kez daha altını çiziyoruz. Mutlaka başaracağız, mutlaka bu demir parmaklıkları ve bu soğuk duvarları hep beraber parçalayacağız. Siyasi görüşlerinden dolayı hiçbir insanın hapishaneye girmeyeceği, demokratik bir Türkiye’yi, demokratik bir cumhuriyeti hep beraber inşa edeceğimizin sözünü buradan bir kez daha veriyoruz” dedi.   Cezaevlerinde işkence!   Ardından söz alan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan ise “Bir ülkede demokrasi ve özgürlüklerin olup olmadığını anlamanın en iyi yolu cezaevlerine bakmaktır” diyerek konuşmasına başladı. Bugün Türkiye’de yalnızca Kürtçe anadilde konuşma ve halay çekmenin dahi suç sayılır bir noktaya geldiğini vurgulayan Tuncer, “Bugün Türkiye’de 350 bine yakın tutsak cezaevlerindedir. Bugün Türkiye'de anadilini konuştuğu için kadın arkadaşlarımız cezaevindedir. Bugün Türkiye'de insanlar halay çektiği için cezaevindedir. Düşüncelerini ifade ettiği için cezaevindedir. Hakkını, hukukunu aradığı için cezaevindedir. İradesine sahip çıktığı için cezaevindedir. Yani Türkiye’deki cezaevleri Türkiye’de demokrasinin olmadığının en iyi göstergesidir. Haksız yere cezaevine atıyorlar, yargı darbesiyle insanları, canlarımızı, kardeşlerimizi, hakkımızı, hukukumuzu aradıkları için cezaevine atıyorlar. Sadece haksız yere cezaevine attıklarıyla yetinmiyorlar, bir de cezaevinde işkence yapıyorlar, bir de cezaevlerinden cenazelerini çıkarıyorlar. Haksız cezalarla cezaevlerinde tutuyorlar yetmiyor bir de infazlarını yakıyorlar. Yetmiyor, hasta tutsakları hastaneye götürmüyorlar. Yetmiyor, ailesine işkence yapıyor, ailesinden uzak illerdeki cezaevlerine gönderiyorlar” şeklinde konuştu.   ‘Kimse Türkiye’ye demokratik bir ülke diyemiyor’   Tuncer, konuşmasının devamında şunları söyledi: “İnsanların çocuklarını, kardeşlerini, annelerini, babalarını görmelerini engelliyorlar. Lanet olsun bu adaletsizliğinize, bu hukuksuzluğunuza, bu ahlaksız düzeninize! Siz bu adaletsizliği yaptığınız müddetçe bugün burada olduğu gibi Kürtler, emekçiler, ezilenler, kadınlar, gençler böyle direnmeye, böyle cezaevindeki tutsakları sahiplenmeye devam edecekler. Bıkmadınız mı, yorulmadınız mı? Memleketi batırdınız, memleketin ekonomisini bitirdiniz. Dünyanın dört bir yanında Türkiye’de özgürlük yok deniliyor, Türkiye’de demokrasi yok deniliyor ama siz hala aynı hızla devam ediyorsunuz. Sizler bizleri cezaevlerine doldurduğunuz müddetçe ekonomi batacak, ekonomi bitecek, dışarıdaki ve içerideki itibarınız yerlerde sürüklenecek Siz böyle devam ettiğiniz müddetçe işte böyle gün görmeyeceksiniz. Liranız pul oldu, itibarınız sıfır oldu. Kimse artık Türkiye’ye demokratik bir ülke diyemiyor. Artık yeter, bitirin!”   ‘Diyalog ve müzakere ülkeyi bölmez’   Kürt sorununun ülkenin en temel sorunu olduğunu ve Kürt sorununun çözümünün en büyük aktörü PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın ise İmralı Cezaevi’nde tecrit koşulları altında tutulduğunu vurgulayan Tuncer, diyalog ve müzakere çağrısında bulunarak şunları söyledi:  “Abdullah Öcalan diyor ki Kürt meselesini diyalogla, müzakereyle çözelim. Niye çözmüyorsunuz? Diyalog ve müzakere bu ülkeyi bölmez. Kürdü, muhalifi cezaevine atan, işkence eden, cenazesini çıkaran bu anlayış Türkiye’yi böler. Kürt meselesinin muhataplarıyla çözülmesi bu ülkeye zarar vermez. Sizin bu uygulamalarınız bu ülkeye zarar veriyor. Niye? Kürt ‘ikili hukuk uygulanıyor’ diyor. Dolayısıyla bir an önce bu akıl tutulmasından, bu vahşetten, bu işkenceden, bu ırkçılıktan, bu faşizmden vazgeçerek, önce hasta tutsakları, sonra haksız yere tutsak ettiğiniz siyasi tutsakları, en son da cezasını çekmiş insanları, infazını yakmış insanları özgürlüğüne kavuşturun. Kapıları açın.”   ‘İnsanca tartışılmalı’   “Cezaevlerinin kapılarının açılması demek. Türkiye’nin demokrasiyi ve özgürlükleri tartışması demek, Kürt meselesinin tartışılması demektir” diyen Tuncer, “Cezaevlerinin kapılarının açılması tecridin kırılması, kaldırılması demek, Türkiye’de yaşayan 85 milyon insanın kardeşçe, insanca bir arada yaşamasının zeminini hazırlar. Bu ülkede birlikte yaşıyoruz. Kürde cezaevi, Kürde işkence, muhalife cezaevi muhalife işkence! Nerede demokrasi, nerede özgürlük? Sen var desen kim inanır? Dünyada insan hakları konusunda, cezaevlerindeki uygulamalar konusunda Türkiye dünyanın en geri ülkelerindendir. Neredeyse beğenmediğimiz İran, Suriye’deki demokrasi bile Türkiye’nin önündedir. Ayıptır, utanın! Tecridi kaldırın, Kürt meselesinin çözümü için 2015’te yaptığınız gibi tekrar diyalog ve müzakere masasını ortaya koyun. Muhataplarıyla oturun. İnsanca tartışalım” ifadelerini kullandı.   Konuşmaların ardından oturma eylemi, alkış ve sloganlarla açıklama son buldu.