Kayıpların akıbetini sordular 2024-08-03 13:25:42     HABER MERKEZİ - Kaybedilenlerin akıbetini ortaya çıkarmak ve faillerin yargılanması için bir araya gelen İHD ve kayıp yakınları başlattıkları mücadeleden vazgeçmeyeceklerini vurguladı.    İnsan Hakları Derneği (İHD) ile kayıp yakınları, "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" talepli eylemleriiçin bu hafta da bir araya geldi.   Amed   İHD Amed Şubesi ve kayıp yakınları eylemlerinin 808’inci haftasında Rezan (Bağlar) ilçesine bağlı Koşuyolu Parkı’nda bulunan İnsan Hakları Anıtı önünde bir araya geldi. Açıklamada yaşamını yitiren ve gözaltında kaybettirilenlerin resimleri taşındı.    İHD Bölge Temsilcisi Tahir Saçaklı, konuşmasına 3 Ağustos Ezîdî Katliamı’nın 10’uncu yıl dönümü olduğunu hatırlatarak başladı. Tahir, “Yüzyıllardır bu  topraklarda katliamlar yaşanıyor. Yaşanan katliamların hesabı verilmiyor.  Bugün burada bir araya gelme sebebimiz bu katliamların da hesabının sorulması isteğindendir. Bugüne kadar 73 Ferman’da onbinlerce Ezîdî katledildi.  Hala bugün de Ezîdîlerin yaşadığı topraklarda katliam devam ediyor” ifadelerini kullandı.    Evinin bahçesinde katledilir   Ardından İHD Amed Şube Başkan yardımcısı Suzan Mehmetoğlu, 5 Ağustos 1993’te Mûş’un Anzar (Konutbekler) Beldesi’nde kontralar tarafından katledilen Muhyettin Taştekin’in hikayesini, oğlu Nihat Taştekin’in anlatımlarıyla şu şekilde aktardı: “5 Ağustos 1993’te ellerinde uzun namlulu silahlarla köyümüze gelen 5-6 kişiden oluşan grup içerisinde bulunan bir kişi evimize girdi. Grup içerisindeki diğer kişiler bu sırada kapımızın önünde bekliyordu. Evimize giren bu kişi babam 60 yaşındaki emekli imam Muhyettin Taştekin’i evden çıkarıp bahçeye götürdü. Bu sırada babam dışında kimsenin dışarı çıkmasına izin verilmedi. Babamın evden dışarı çıkarılmasından kısa bir süre sonra çok sayıda silah sesi geldi. Silah sesinin kesilmesinden sonra dışarı çıktığımızda babamın bahçede kanlar içinde yattığını, silahlı grubun ise Jandarma Alay Komutanlığı’na doğru kaçtıklarını gördüm.    Bu olaydan önce babam sivil polisler tarafından takip ediliyordu. Babam, yaşadığımız çevrede tanınan, sözü geçen Kürt şahsiyetlerden biriydi. 1990 yılında Avrupa’ya gitmişti ve orada demokratik Kürt siyasetinde aktif rol alan biriydi.  Köye döndükten bir ay sonra babam infaz edildi. Babam öldürüldükten 2 gün sonra TRT, babamın PKK tarafından infaz edildiği haberini geçti. PKK ise yaptığı bir açıklamada olayla ilgilerinin olmadığını açıkladı. Babamın öldürülmesi akabinde sağlıklı bir yargılama süreci yaşanmadı.”    Colemêrg   İHD Colemêrg (Hakkari) Şubesi ve kayıp yakınları, kayıplar bulunsun, failler yargılansın şiarıyla eylemlerinin 134’üncü haftasında Gever (Yüksekova) ilçesinde bulunan Sanat Sokağı’nda bir araya geldi. Eyleme, DEM Parti ve DBP Gever ilçe örgütü yöneticileri, Barış Anneleri Meclisi üyeleri ve çok sayıda yurttaş destek verdi. Eylemde "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” pankartının yanı sıra katledilen ve kaybedilenlerin fotoğrafları taşındı. Bu haftaki eylemde Gever’de 26 Nisan 2000 yılında henüz 7 yaşında iken oyun oynadığı esnada yaşanan patlamada yaşamını yitiren Sibel Şedal’ın Akıbeti soruldu.     'Adalet talep etmekten vazgeçmeyeceğiz'   Açıklamada metni okuyan İHD Colemêrg Şube Sekreteri Pınar Şen Zengin, sosyal devlet anlayışının vatandaşın canını malını koruma altına alma ilkeleri ile mükellef olduğuna dikkat çekerek, “Türkiye’deki sosyal devlet statüsü ve hak arama anlayışı ise her ne kadar sosyal devlet anlayışını benimsediklerini söyleseler de bu durumun tam tersi yönündedir. Hak savunucularına karşı yükselen şiddet eğilimi, evladının akıbetini sormak için sokaklarda sesini yükselten annelere karşı takınılan adaletsiz tavır, mahkeme salonlarının siyasallaşması ile koca bir kara deliğe dönüşen yargı sistemi karşısında, hak savunucuları olarak gerçek bir sosyal devletin inşası kurulana kadar adalet talep etmekten vazgeçmeyeceğiz” dedi.     'Kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi'   Sibel Şedal’ın henüz 7 yaşında iken 26 Nisan 2000 yılında evden dışarı çıkarak, saat 13.00 sularında oyun oynadıkları alandan mahalleye doğru yürüdükleri esnada yaşanan patlamada hayatını kaybettiğini hatırlatan Pınar, “Patlama esnasında İsmail Şedal ve Velat Şedal olay yerinde, Sibel Şedal ise kaldırıldığı Yüksekova devlet hastanesinde hayatlarını kaybettiler. Olay yerine toplanan mahalleli çocukların kontrol noktasına ait bir bombayı bulduklarını ve akabinde bu bombanın patlaması ile 2 çocuğun hayatını kaybettiğini ileri sürdü. Büyük tartışmaların yaşandığı olay yerine 2 saat boyunca ambulansın girişine izin verilmedi. Ağır yaralı çocuklar ambulansın engellenmesi ile bir pikap aracın kasasına konularak hastaneye götürüldü. 1 gün sonra cenazeler ailelere teslim edildi. Sibel Şedal ve Velat Şedal ve İsmail Şedal Yüksekova’da defnedildi. Dönemin valisi aile ile iletişim kurarak çocukların henüz küçük olduğu bahisle şikayetçi olmamaları konusunda ailelere bildirimde bulundu. Şedal Ailesinin ısrarlı hak arama mücadelesi Yüksekova Savcılığı’nın vermiş olduğu kovuşturmaya yer olmadığına dair karar ile sekteye uğratıldı” ifadelerini kullandı.     'Mücadelemizi sürdüreceğiz'   Sibel Şedal’ın ölümü ardından bombanın türü, menşei, zimmet durumunun hangi kolluk görevlisine ait olduğunun hiçbir zaman açıklanmadığını belirten Pınar, yapılan tüm başvuruların reddedildiğini ve yargı erkinin çocukların yaşam haklarının ihlal edildiği bahisle tazminat yoluna gittiğini vurguladı. Sibel’in  akıbetinın yargı eli ile faili meçhul bırakıldığını ifade eden Pınar, “Çocukların yaşam haklarının böyle basite indirgemek ve ortadaki ağır hak ihlalini görmezden gelip sürekli olarak sorumluların açığa çıkmasını engellemek bir gelenek haline geldi. 7 yaşındaki bir çocuğun katledilmesi olayında faillerin korunduğunu ve davaların sekteye uğratıldığını tüm kamuoyunun vicdanına bırakıyoruz. Sibel Şedal’ın akıbetini sormaktan ve hak arama mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz. Son kaybımızın akıbeti ortaya çıkana kadar bu mücadeleyi sürdüreceğiz” diye vurguladı.     Açıklama ardından Sibel Şedal şahsında hayatını kaybeden tüm faili meçhuller için 1 dakikalık oturma eylemi gerçekleştirerek eylem son buldu.   Êlih   Êlih’te İHD ve kayıp yakınları, eylemlerinin 644’üncü haftasında Gülistan Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı önünde bir araya geldi. “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” pankartının açıldığı eyleme, insan hakları savunucularının yanı sıra Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Medeniyetler Beşiğinde Yakınlarını Kaybeden Ailelerle Yardımlaşma, Dayanışma, Birlik ve Kültür Derneği (MEBYA-DER) yöneticileri katıldı. Eylemde, 9 Ağustos 1994’te Êlih Aydınlık Mahallesi’ndeki birkaç kişi tarafından kaçırılan ve bir daha haber alınamayan Resul Saçan’ın akıbeti soruldu.   Kaçırıldı   İHD Êlih Şube Yöneticisi Hüseyin Elçi, Resul Saçan'ın dükkanını kapatıp eve gitmek için bisikletine bindikten sonra birkaç kişi tarafından kaçırıldığını ve olay sonrası bir daha kendisinden haber alınamadığını söyledi.    Ailesinin verdiği bilgileri aktaran Hüseyin, “Kaçırılmasından bir hafta önce iki sivil polis evine gelmiş, ‘ne iş yaptığını, neyle meşgul olduğunu’ sormuşlar. Kasap olduğunu söylemiş. Polislerden biri kendisine ‘insan kasabı mısın yoksa hayvan kasabı mısın?’ diye sormuş. O da hayvan kasabı olduğunu söylemiş. Yaklaşık bir hafta sonra da kaçırıldı” diye konuştu.   Hizbullah tarafından kaçırılan ve ardından serbest bırakılan Fahrettin Tan’ın tanıklığını anlatan Hüseyin, şöyle devam etti: “Êlih’e bağlı Zorava köyünde, Aziz Önlük’e ait evin altındaki sığınakta Resul Saçan, Zeynel Kürsep, Mahmut Demirer, İsmail Ağaya, Hacı Selim’in oğlu ile kalmışlar. Bu sığınak devlet güçlerince 1998 yazında ortaya çıkarıldı ancak Resul Saçan’dan bir daha haber alınamadı.”   Hüseyin, eldeki bulgulara rağmen yapılan tüm başvuruların sonuçsuz kaldığını belirterek, “Gözaltında kaybedilen insanların akıbetlerinin araştırılmasını, faillerinin bulunup yargılanmasını, ülke tarihinin karanlık sayfalarına ışık tutulmasını ve bu kara lekenin bir an önce temizlenmesi için gerekli adımların atılmasını istiyoruz" dedi.   Açıklama oturma eylemi ile son buldu.