'Tecridi de, kayyımı da def etmek için alanları terk etmeyeceğiz' 2024-06-28 09:02:47     Nazlıcan Nujin Yıldız   İZMİR - PKK Lideri Abdullah Öcalan ve cezaevleri üzerindeki tecridin kayyım politikalarıyla bağlantısına dikkat çeken kadınlar, savaş politikalarının ve kayyımın tecritle alakalı olduğunu söyledi. Tecride ve kayyıma karşı mücadeleyi sürdüreceklerini belirten kadınlar, “Tecridi de, kayyımı da def etmek için alanları terk etmeyeceğiz” dedi.   Mahalli İdareler Genel Seçimleri'nin yapıldığı 31 Haziran 2024 yerel seçimlerinde Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin (DEM Parti) kazandığı Colemêrg Belediyesine 3 Haziran’da kayyım atanması ile Eşbaşkan Mehmet Sıddık Akış’ın tutuklanarak 19 yıl 6 ay hapis cezası almasına yönelik tepkiler sürüyor. Kurdistan ve Türkiye’nin birçok kentinde kayyıma karşı oturma eylemleri, adalet nöbetleri de devam ediyor. Kayyıma karşı mücadeleyi sürdüren halklar, kayyım politikalarından vazgeçilinceye kadar sokaklarda olmaya kararlığını sürdürürken, öte yandan PKK Lideri Abdullah Öcalan ve cezaevlerinde bulunan tutsaklara yönelik ağırlaştırılmış tecrit de halkların temel gündemi olma kararlığını da sürdürüyor.    Kayyım politikalarına karşı konuşan kadınlar, kayyımın tecritle olan bağlantısına dikkat çekti. Kadınlar tecridin kaldırılması ve kayyım politikalarının sonlanması için mücadele etmeye devam edeceklerini ifade etti.      ‘Kayyım kendisiyle birlikte şiddeti ve kötülüğü getiriyor’   Jînart Huner üyesi Mehtap Alişan, kayyımın iradeyi yok saymak demek olduğunu ifade ederek bu durumun beraberinde şiddeti ve kötülüğü de getirdiğini belirtti. Bu sürecin Wan’da yaşanan irade gaspı girişimiyle başladığını ve Wan halkının iradesine sahip çıkarak hakkı olanı geri aldığını hatırlatan Mehtap, “Şu anda Hakkâri üzerinde bir kayyım uygulaması var. Bununla birlikte 10-15 gündür süren Türkiye ve Kurdistan olmak üzere birçok bölgede protestolar ve eylemler devam ediyor. İzmir’de de devam eden bir oturma eylemi sürecimiz var. Yaklaşık on gündür sokakta bir şekilde bunu duyurmaya çalışıyoruz” dedi.   'Tecridin kendisini yaşıyoruz'   Kayyım politikalarının sadece Kurdistan’ın sorunu olmadığını vurgulayan Mehtap, bu sorunun genel olarak Türkiye’yi ilgilendirdiğinin altını çizdi. Mehtap, “Bugün Hakkâri’ye atanan kayyım yarın İzmir’de olmayacak diye bir garanti veremiyoruz. Bunun en büyük halini kayyım adı altında almasak da aslında biz de bu baskının içerisindeyiz. Bunu tecride bağlayabilir miyiz? Evet, tam da aslında tecridin kendisini yaşıyoruz. Bugün gençler, kadınlar olarak bütün alanlarda tecrit ve kayyım fiili olarak bize atanmasa da biz bunu yaşıyoruz” şeklinde konuştu.   ‘Tecrit hepimizi ilgilendiriyor’   Kayyıma ve tecride karşı itirazlarının büyüdüğünü dile getiren Mehtap, mücadeleye dair yeni formüller aradıklarını söyleyerek “Farklı dillerde farklı sanat disiplinleriyle birlikte kendimizi ifade etmeye çalışıyoruz. Oturma eylemleri başlattık, oturma eylemleriyle birlikte müzik dinletileri, farklı sanat disiplinleriyle bu kayyımın biz de yarattığı yıkımın nereye değindiğinin çok farkındayız ve buna itirazımız var. Bu itirazı sokaktan büyütmeye devam edeceğiz. Sadece partiler üzerinden değil, kadınlar da bu konuda çok hassaslar. Kadınların da kayyım üzerinde çok ciddi bir çalışması var. Sokakta, alanlarda, üniversitelerde, Kurdistan’da, Türkiye’de kadınlar da kayyıma karşı seslerini çok ciddi bir şekilde yükseltiyorlar. Bunu çok iyi bilmek gerekiyor ki bu tecrit hepimizi ilgilendiriyor, kayyım hepimizin sorunu ve biz bu kayyım defolana kadar sokaklardan ayrılmamaya devam edeceğiz” diye ifade etti.   ‘Sonuç alıncaya kadar meydanları terk etmeyeceğiz’   Colemêrg Belediyesi’ne atanan kayyımın sadece Colemêrg halkına yönelik olmadığına dikkat çeken DEM Parti İzmir Kadın Meclisi üyesi Ayfer Yıldırım da, kayyımın halkın iradesine yönelik olduğunu belirtti. Seçimlerde halkın iradesini ortaya koyduğunu fakat iktidarın seçim sonuçlarını kabullenmeyerek halkın iradesini tanımadığını ve belediyelerin üzerine çöktüğünü dile getirdi. Ayfer, “Eğer buna ciddi anlamda ses çıkarmazsak bu yayılacak. Biz de ilk günden beri Hakkâri’ye destek olmak için İzmir’de nöbet eylemini başlattık. Sonuç alıncaya kadar da meydanları terk etmeyeceğiz” diye belirtti.   ‘Kayyım ve savaş politikaları tecritle alakalı’   PKK Lideri Abdullah Öcalan ve cezaevlerinde bulunan tutsaklara yönelik devam eden tecridin en baş sorun olduğunu vurgulayan Ayfer, kayyım ve savaş politikalarının direkt tecritle alakalı olduğunu söyledi. Ayfer, sözlerine şöyle devam etti: “Kürt Halk Önderi şahsında bütün Kürt halkına hatta bütün sosyalistlere, Alevilere, kadınlara, gençlere, herkese yönelik bir tecrit var ve bu yaşadıklarımıza kayyım politikası da dâhil tecrit politikasının bir sonucudur. Devam ettirmek istiyorlar. Biz de güçlü ses çıkartmak için çabalıyoruz. Tecridi de, kayyımı da def etmek için alanları terk etmeyeceğiz.”   ‘Tecridi kayyımdan ayıramayız’   Kayyımın, Kürt halkına yönelik savaş politikasının parçası olduğuna dikkat çeken Ayfer, PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin Kürt halkına ve Kürt halkının dostlarına da yönelik olduğunu ifade etti. Ayfer, “Eğer bu memlekete gerçekten demokrasi gelecekse, biz haktan, hukuktan, adaletten bahsedeceksek tecridi kayyımdan ayıramayız. Hepsi birbiriyle iç içe girmiş meseleler. Ne kadın bu olaydan bağımsız ne gençlik. Gençler bir şekilde yine savaş politikasının bir ürünü olarak uyuşturucu tuzağına düşürülmüş. Her gün kadınlar öldürülüyor. Yangınlar bile, hepsi bir yok edilme üzerine kurulmuş. Kürtler ve Kürtlerin dostları bunu görmeli ve bunu her yerde anlatmalı. Bu tecrit bir kişiyle ilgili değil, bu tecrit tüm toplumla alakalı” şeklinde konuştu.     ‘Devlet kendini besleyecek alanlara kayyım atıyor’   İnsan Hakları Derneği (İHD) İzmir yöneticisi Gülay Gün Bilici ise kayyım atamalarının, devlet tarafından insanların seçme ve seçilme haklarının engellenmesi olduğunu ifade ederek devletlerin kendi getirdikleri kanunları çiğnediklerini söyledi. Gülay, “Her iktidar değiştiğinde, siyasi görüş değiştiğinde kayyımlarla kendi siyasi görüşlerini yerleştirmeye çalışmaktadırlar. Son dönemlerde yaşadığımız kayyımlarda da şunu görüyorum; devlet kendini besleyecek alanlara kayyım atamakta. Kendi iktidarı ve kendi siyasi görüşünü var edecek insanları besleyecek şekilde belediyelere kayyım atamakta. Biz oy verenler ve seçilmişlerin, demokrasiye inancı olan bütün insanların buna dur demesi gerekiyor” ifadelerinde bulundu.    ‘Seçme ve seçilme hakkının engellenmesi insanlık suçudur’   Halkın seçme ve seçilme hakkına sahip çıkması gerektiğini vurgulayan Gülay, seçme ve seçilme hakkına sahip çıkılmaması durumda, her iktidar değişikliği sürecinde halkın bu durumları yaşayabileceğini kaydetti. Gülay, “Seçme ve seçilme hakkının engellenmesi bir insanlık suçudur. Eğer bir suç isnat ediyorsa o kişi olmayan yasalar önünde ceza alır. Sonra seçme ve seçilme yetkisini verdiğimiz o meclis yerine birini atamalı. Yoksa tepeden birini getirip oraya oturtmakla demokrasiye inanan bir ülke olduğumuzu göstermiyoruz” diye ifade etti.   ‘Halklar tecridi yok etmeli’   Kayyım atamalarının ağırlaştırılarak süren tecritle alakalı olduğuna dikkat çeken Gülay, tecridin diğer alanlardaki varlığına değinerek şu ifadelere yer verdi: “Eğitim, sağlık sistemine bir darbe indirerek orada var olan, halk için çalışan, halkın bilinçlenmesi için, sağlığı, eğitimi için çalışanları tecrit ederek kendi zihniyetine göre insanları yerleştirdiler. Sonuçta hapishanelerdeki tecritle birlikte de topyekûn bu ülkede tecridi oturtmaya çalışıyorlar. Bütün halkların bir araya gelerek bu tecridi yok etme yöntemlerini bulması gerekiyor.”