İstanbul’da '21'inci Yüzyılda İşçi Sınıfı Hareketi, Deneyimler, Eğilimler' sempozyumU 2024-06-22 18:58:00   İSTANBUL - “21'inci Yüzyılda İşçi Sınıfı Hareketi, Deneyimler, Eğilimler” sempozyumunun 1’nci  gün ki oturumları sona erdi. Bugün gerçekleşen oturumlarda işçi mücadelesinin büyütülmesi gerektiği vurgulandı.   Birleşik İşçi Hareketi (BİH), Gemi Yapımı ve Deniz Taşımacılığı, Ardiyecilik ve Antrepoculuk İşçileri Sendikası (LİMTER-İŞ) ve Kadın İşçinin Sesi oluşumu tarafından düzenlenen “21. Yüzyılda İşçi Sınıfı Hareketi, Deneyimler, Eğilimler” sempozyumu, Şişli’de bulunan Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Evi Tiyatro Salonu’nda gerçekleşti. Sempozyumda “İşçi Sınıfının Tarihsel Deneyimleri, Sonuçları, Öğrettikleri”, “Mücadele, Sendika ve İşçi Örgütlenmesinde Durum Nedir, Ne Yapmalı, Nasıl Yapmalı?” ve “Kadın İşçi Mücadelesi, Arayışlar, Örgütlenmeler” konuları tartışıldı. Sempozyuma ,Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) milletvekilleri Çiçek Otlu, Özgül Saki ve Kezban Konukçu ve birçok emek örgütü katıldı.    Sempozyumda ilk olarak yaşamını yitiren işçiler için bir dakikalık saygı duruşunda duruldu. Ardından sinevizyon gösterimi yapıldı. Sempozyum, 4 Temmuz 1999’da Limter-İş'te eğitim uzmanı olan ve gözaltında polis işkencesi sonucu katledilen Süleyman Yeter’e adandı.   ‘İşçi Sınıfının Tarihsel Deneyimleri, Sonuçları, Öğrettikleri’   "İşçi Sınıfının Tarihsel Deneyimleri, Sonuçları, Öğrettikleri” ana başlığı altında; yazar Zafer Aydın “ 15-16 Haziran Ayaklanması”,  Limter-İş Genel Başkanı Kanber Saygılı “İş Cinayetlerine Karşı Tersane Grevi ve Direnişi” başlığı ve Alınteri temsilcisi Mürüvet Küçük’te , “Özelleştirmelere Karşı Mücadele, SEKA, Tekel Direnişi” başlığında konuşmalar gerçekleştirdi.   ‘Örgütlenmenin arayışları ve sancıları içerisindeyiz’   “Özelleştirmelere karşı mücadele: SEKA, Tekel direnişi” başlığında Alınteri Temsilcisi Mürüvet Küçük, konuşma yaptı. Mürüvet, ”24 Ocak kararlarının temel felsefesi neo-liberal politikalara geçişin önündeki engelleri temizlemekti. Bu politikanın temel ayaklardan birini özelleştirmeler oluşturuyordu. İşçi sınıfının örgütlülüklerini tamamen çözmek, taşeronlaştırma, esnek çalışma modellerini, toplumsal hizmetlerinin ticarileşmesi ve dönemin sosyalist dalganın elde edilmiş tarihsel kazanımlarının yerine siyasal, ekonomik modelin inşa edilmesi sürecini ifade ediyor. 12 Eylül’den sonra ciddi yenilgi almış bir sol söz konusuydu 80’lerin sonuna doğru bu yenilgiden çıkılmaya başlandı. Türkiye devrimci hareketi kendisini yeniden var etme noktasında belli bir yapılanma sürecine girdi. Özelleştirme girişimine karşı fabrika işgali ve direniş bu girişimi püskürtüyor. Ama özelleştirme saldırısı bitmiyor 2004’te yeniden bu özelleştirme tekrardan gündeme geliyor. 2004’te de direniş başlıyor. Direniş 58 gün sürdü fabrika işgali yapılıyor, mitingler, grevler örgütlendi. Tekel direnişide özelleştirme sonrasında yaşanan bir direnişti bu direniş işçi sınıfının varlığını tekrardan hissettirdi. 2000 sonrası önü açılan özelleştirme, ticarileşmenin sonucu yaşıyoruz şimdi. Bugün buna uygun bir örgütlenmenin arayışları ve sancıları içerisindeyiz” dedi.    2’nci oturum gerçekleşti   “Mücadele, Sendika ve İşçi Örgütlenmesinde Durum Nedir, Ne Yapmalı, Nasıl Yapmalı?” konulu ikinci oturumda “Umut-Sen deneyimi: Maden ve depo işçileri deneyimi” başlığı altında Umut-Sen Dönem Sözcüsü Burcu Arıkan, “Tekstil-Sen Deneyimi, FMM sendikacılık” başlığı altında Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Eş Genel Başkan Yardımcısı Beycan Taşkıran konuşma gerçekleştirdi.    ‘Depolarda çalışan örgütlenmeyi artırmak gerekiyor’   “Umut-sen deneyimi: Maden ve depo işçileri deneyimi” başlığı altında konuşan Umut-Sen Dönem Sözcüsü Burcu Arıkan, depo işçilerinin büyük bir bölümünün Anadolu’da kurulan küresel fabrikalarda çalıştığını belirtti. Burcu, “Bu süreç 1980’de başladı ve hem işçi sınıfını hem de coğrafyayı etkiliyor. İçinde bulunduğumuz durumu doğru kavramamız gerekiyor. Bu noktada, depolar lojistik ağlarla bağlantılı hale geliyor. Daha önce Trendyol direnişinde gençlerin doğrudan İŞKUR tarafından depolara yönlendirildiğini de gördük, burada bir akış gözlemliyoruz. Gençler burada depolarda çalışıyor. Bu hem coğrafi hem de işçi sınıfı açısından önemli. Bu noktada depolarda çalışan örgütlenmeyi artırmak gerekiyor” diye konuştu.   ‘Direnişi temel bir mücadele yöntemi olarak benimsedik’   “Tekstil-Sen Deneyimi, FMM sendikacılık” başlığı altında konuşan ESP Eş Genel Başkan Yardımcısı Beycan Taşkıran, Türkiye’de işçi sınıfı haklarının 1980’den sonra daha da zorlaştığını belirterek, bu zorlukları aşmanın yolunun işçilerin politikleşmesinden geçtiğini söyledi. Beycan, “Biz, Tekstil-Sen olarak mücadeleyi esas almayı ve direnişi temel bir mücadele yöntemi olarak benimsedik. Kürt sorunu, kadın sorunu ve doğa sorunu gibi birçok alanda mücadele verdik. İşçi sınıfının bu anlamda sendikalarımızla politik mücadelede yer almasını sağladık” diye belirtti.   ‘Kadın İşçi Mücadelesi, Arayışlar, Örgütlenmeler’   Oturumun son başlığında “Kadın İşçi Mücadelesi, Arayışlar, Örgütlenmeler” konusunda konuşmasını yapan Nejla Akgökçe, şunları dile gitirdi: “Sendikalar, kadın örgütleri açısından bir alan yaratmıyor. Kadınlar fabrikalarda eşit değil ve çok daha fazla eziliyorlar. Doğal olarak, bu mücadeleyi yürüten ve özveriyle çalışanlar da kadınlar oluyor. Var olan devrimci sendikalarda bile kadınlara yeterince rol verilmiyor. Kadınlar, erkek başkanların talimatları ile yönetiliyor. Sendikalar, kadınlara yönelik yeterince rol üstlenmiyor. İş yerlerinde kadınlar sürekli mobbing ve cinsel tacize uğruyorlar. Giyim kuşam noktasında sürekli uyarı alıyorlar. Kadın ve erkek iş hayatında ve sivil hayatta hiçbir alanda eşit olarak davranılmıyor.”   Oturum, soru-cevap şeklinde devam etti.