Sema Yüce’nin tek sorusu… 2024-06-15 09:01:33     Neslihan Kardaş- Rojda Aydın   AGIRÎ - Sema Yüce’yi yaşamını yitirişinin yıl dönümünde anlatan annesi Zennure Yüce, hastanedeyken vücudundaki yaralardan dolayı konuşamadığını ve tek bir soru sorduğunu aktardı: “Önderlik yaptığım eylem için ne dedi?”   Kürtlere yönelik imha, inkâr, saldırı ve soykırımlar günümüzde de hala devam ediyor. Kürtler bu politikalara karşı geçmişten günümüze sayısız eylem gerçekleştirdi. Bu eylemlerden biri de 21 Mart 1998’de Çanakkale Cezaevi’nde bedenini ateşe veren Sema Yüce’nin eylemi. Sema, mücadelesi ve duruşu ile Kürt kadın mücadelesinin sembolleşmiş isimlerinden biri haline geldi.    Sema, 1971 yılında Agirî'nin Tutax İlçesine bağlı Aşağı Kargalı köyünde dünyaya geldi. Sema’nın ailesi Kurdistan direniş geleneğinden gelen bir aile, dedesi Ağrı isyanında yer almış. İlkokul, ortaokul ve liseyi Agirî’de tamamladıktan sonra bir sene İzmir’deki amcasının evinde dershaneye giden Sema, 1989 yılında Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) sosyoloji bölümünü kazanır. Sema, üniversitedeyken gençlik çalışmalarına katılır ve üniversite 4’üncü sınıftayken bırakıp, PKK’ye katılır. 1992 yılında Agirî’ye gelen Sema, bir ihbar üzerine şehir merkezinde gözaltına alınır. Gözaltına alındıktan sonra tutuklanan Sema hakkında 22 yıl hapis cezası verilir. 1998 yılının Newroz akşamı bedenini ateşe vererek eylem gerçekleştiren Sema, gerçekleştirdiği eylem için “Bedenimi 8 Mart’tan 21 Mart’a köprü yapmak istiyorum” der. Uzun süre hastanede tedavi gören Sema, 17 Haziran 1998’de yine aynı hastanede yaşamını yitirir.   Gerçekleştirdiği eylemden sonra son sözü, “Ben Newroz oldum, Mazlum oldum” olan Sema’nin annesi Zennure Yüce Sema’nın çocukluğu, mücadelesi ve son olarak gerçekleştirdiği eyleme ilişkin ajansımıza konuştu.   ‘Haksızlığı asla kabul etmezdi’   Kızı Sema Yüce’nin çocukluğundan bahseden Zennure, Sema’nın 3’ncü çocuğu olduğunu ve daha çocukluğundan itibaren diğer çocuklarından farklı olduğunu anlattı. Sema’nın yaşam tarzının, arkadaşlığının, hatta çocuklarla iletişiminin dahi çok farklı olduğunu aktaran Zennure, “Haksızlığı asla kabul etmezdi. Daha PKK’nin olmadığı zamanlarda, dedelerimizden gelen bir gelenekle Kürdistan davasının içindeydik. Yani biz Kürdistanı PKK ile tanımadık. Benim kayınpederim 20 yıl boyunca Kürdistan davası için savaştı” dedi.    ‘Sayın Öcalan 8 gün burada kaldı’   Sadece Sema ile değil bütün çocuklarıyla arkadaş gibi olduğunu söyleyen Zennure, Sema’nın bir başka olduğunu ve üç yaşındayken bile çok aktif bir çocuk olduğunu belirtti. Zennure, “Amcası Sema’ya Leyla Qasım diye hitap ediyordu. Sema büyüdü ilkokul ve ortaokulu Ağrı’da okudu. Bir yıl İzmir’de amcasının evinde dershaneye gitti. Sonra sınavlara girdi üniversiteyi kazandı ve Ankara’ya gitti. 3 yıl Ankara’da okudu 4’üncü sene parti çalışmalarına katıldı. Ben parti çalışmalarına katıldığını bilmiyordum. Ben zaten gerillaları hiç görmemiştim. Kürdistan vardı biliyorduk, çalışma vardı, dava vardı. Sayın Öcalan 80 yılında Agirî’ye geldi. Sayın Öcalan geldiği zaman Agirî’de sağ ve solcuların çatışması vardı. Agirî’de iki tane ana cadde vardı. Bu iki caddeden biri sağcıların biri de solcularındı. O zamanlar çok insan öldürüldü. Sayın Öcalan Agirî’ye geldi ve burada sekiz gün kaldı ama biz kim olduğunu, nerden, ne için geldiğini o zamanlar bilmiyorduk. ‘Agirî’ye biri gelmiş, Kürdistan davasını sahipleniyor’ deniyordu. Sonrasında biz onun kim olduğunu öğrendik ve herkesten çok biz gittik” şeklinde konuştu.   Kızıyla gurur duyuyor   Yaz aylarında Sema’nın okuldan döndüğü zaman dışarıya halı serip, köydeki tüm gençlerin etrafına topladığını belirten Zennure, “Dışarıda oturur saatlerce sohbet ederlerdi. Ben çocuklarıma çok düşkün biriydim. Ne zaman ki Sema’dan bahsedilse ben çok mutlu oluyorum. Yani ‘neden böyle yaptı?’ deyip üzülmüyorum. Her zaman gurur duyuyorum” ifadelerini kullandı.   ‘Tek bir soru sordu…’   Sema’nın gerçekleştirdiği eylemden sonra hastaneye kaldırıldığını ve eylemin üzerinden 18 gün geçtikten sonra kızını görebildiğini ifade eden Zennure, kapısının önündeki nöbet tutan bir başçavuş ve 10  asker olduğunu belirtti. Nöbetçilerin Sema’nın kapısının önünden geçmelerine bile izin vermediklerini ifade eden Zennure, “18 gün tamamlandıktan sonra başka bir başçavuş daha geldi. O nöbetçi olduğu günlerde bana ‘Gel çocuğunu gör diyordu’ ben o şekilde kızımı görebildim. İçeriye girdiğimde yanına ilk gittiğimde göğsünün çok şiştiğini gördüm. ‘Sema’ diye seslendim, bana baktı, bir tek ‘Önderlik yaptığım eylem için ne dedi’ diye sordu, başka da bir şey demedi. Konuşamıyordu zaten. Sonrasında o asker elimden tutup beni çekti ve artık göremedim. Sadece yeni gelen başçavuş nöbetçi olduğu zaman haftada bir defa sadece beş dakika görmeme izin veriyordu” diyerek hastanede yatan kızını görmesine dahi izin verilmediğine dikkat çekti.   Kızından kalan son hatırayı atamıyor   Vücudundaki yanıklardan kaynaklı kızının beslenemediğini ve yemek borusundan hortumla beslendiğini söyleyen Zennure, 26 yıldır kızının hastanedeyken beslendiği ilacını hala saklıyor ve ilacı, ondan kalan bir hatırayı atmaya kıyamıyor.   ‘Kürtler ancak birlik olursa kazanır’   Kürt halkının birlik olması ve birbirine ihanet etmemesi gerektiği mesajını veren Zennure, “Eğer ihanetler olmasaydı Sayın Öcalan komplo ile tutuklanmazdı. Biz kendi kendimizi perişan ediyoruz. Sayın Öcalan başka bir ülkede tutuklu olsaydı biliyorlardı ki gerekirse Kürt halkı tırnakları ile duvarları kazır yine de çıkarırlardı bu sebepten onu denizin ortasına bir adaya hapsettiler. Biz ancak birlik ve beraberlik içerisinde olursak kazanabiliriz” vurgusu yaptı.   Zennure, son olarak: “Ben var olduğum sürece bu mücadeleye ve bu davaya sahip çıkacağım” dedi.