Kayıp yakınları: Tüm kurumları göreve çağırıyoruz 2024-06-01 13:36:46     HABER MERKEZİ - Kayıp yakınları, birçok kentte gerçekleştirdikleri eylemlerde,  “Hukuku ayaklar altına alan ilgili tüm kurumları göreve çağırıyoruz” dedi.    Kayıp yakınları ve İnsan Hakları Derneği (İHD) Colemêrg'in Gever ilçesi ve Amed ile Êlih'te yakınlarının akıbetini ve failleri sormak için bu hafta da bir araya geldiler.     Colemêrg    İHD Colemêrg Şubesi ve kayıp yakınları, Colemêrg’in Gever (Yüksekova) ilçesinde bulunan Sanat Sokağı’nda bir araya geldi. Eylemin 125’inci haftasında 3 Haziran 1994 günü sabah 04.30’da, İstanbul Yeşilköy Çınar Oteli’nden çıkarken gözaltına alındıktan sonra infaz edilmiş bedenleri köylüler tarafından bulunan iş insanları Savaş Buldan, Adnan Yıldırım ve Hacı Karay’ın akıbeti soruldu. Eylemde basın metnini ise Hacı Karay’ın torunu Kerim Öztunç okudu.   ‘Tüm kurumları göreve çağırıyoruz’   Kentte 125 haftadır sürdürdükleri eylemde inkar siyasetinin yarattığı toplumsal hafıza kaybı koşullarında doğrudan uluslararası suç teşkil eden gözaltında kaybetmeler unutulmasın diye mücadele ettiklerini söyleyen Kerim, “125 haftadır anlattığımız gerçekler, kaybetme suçunda yer almış aktörlerin yaptığı itiraflar da zaman zaman kamuoyunun gündemine geliyor. Bu itiraflarda devletin bilgisi dâhilinde işlenen siyasi cinayetler ve gözaltında kaybetmeler içeriden anlatılıyor. Suçu ve suça maruz kalanı merkezine almayan yargı, medya ve siyaset bu itirafların hukuki ve toplumsal bir sonuç yaratma imkânını engelliyor. Biz Cumartesi anneleri ve insanları olarak gözaltında kaybetme gerçeğini her koşulda ve her durumda insanlara anlatmaya devam edeceğiz. Bu ağır itham karşısında susmakla yetinen, hukuku ayaklar altına alan ilgili tüm kurumları göreve çağırıyoruz” dedi.    Kerim, yıllar geçse bile Savaş, Adnan ve Hacı şahsında tüm kayıplar için,  “adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan” vazgeçmeyeceklerinin altını çizdi.   Amed    İHD ve kayıp yakınları, "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" şiarıyla Amed’in Rezan (Bağlar) ilçesinde bulunan Koşuyolu Parkı'ndaki Yaşam Hakkı Anıtı önünde 799’uncu hafta oturma eylemini gerçekleştirdi. Eylemde kayıpların fotoğraflarının yer aldığı bir pankart ve kaybedilenlerin fotoğrafları taşındı. Eyleme, birçok sivil toplum örgütü temsilcisi katıldı.    Nora Morales anıldı   İlk konuşan İHD Amed Şube sekreteri Ömer Saman, dün yaşamını yitiren ve 1977 yılında kaybettirilen oğlunun akıbetini soran Nora Morales de Cortiñas’ı rahmetle andığını söyleyerek, “Diktatör rejimleri ulus devletin baskıcı rejiminin iç düşman olgusuyla kaybettirdiği insanlarımızın akıbetini sormak için buradayız. Üzüntü verici bir haber yaşadık. Biliyorsunuz ki zorla kaybettirilme mücadelesinde Latin Amerika’da, Arjantin’de bu mücadelenin öncüsü olan anneler vardı. Nora anne bu annelerden biriydi.  1977 yılında kaybettirilen oğlunun akıbetini arayan bir anne. Bu anne yıllarca bu coğrafyada annelerle beraber omuz omuza mücadelede durdu. Kendisine buradan rahmet diliyoruz. Son olarak şu sözü bir daha vurguluyoruz, kayıplarımız bulunana kadar faillerinden hesap sorulana kadar bu mücadelen asla vazgeçmeyeceğiz” sözlerine yer verdi.   Ardından 1995 yılının Mayıs ayında Amed’de gözaltında kaybedilen Gıyasettin Oduncu’nun hikayesini İHD Amed Kayıp Komisyonu üyesi Fırat Akdeniz okudu.   ‘Gıyasettin baskı ve babasının öldürülmesinden sonra köyü terk eder’   Fırat, evli ve üç çocuk babası Gıyasettin’in ailesi ile birlikte Amed’in Hazro ilçesine bağlı Ormankaya köyünde yaşadığını söylerken, 1986 yılında Gıyasettin’in köy korucusu olmaları için köyüne askerler tarafından sürekli baskı yapıldığını belirtti. Fırat, ayrıca aynı yıl Gıyasettin’in babasının, Lice’deki Sine köyüne bir ziyarete giderken Sine köyünün korucuları tarafından öldürüldüğünü de dile getirdi. Fırat, Gıyasettin’in bu baskılardan dolayı ve babasının öldürülmesinden sonra 1992 yılında köyü terk edip şehre yerleştiğini aktardı.   Polis olduğunu söyleyen sivil giyimli 2 kişi eve gelerek Gıyasettini sorar   Fırat, 1995 yılının Mayıs ayının son günlerinde Gıyasettin’inin eşine ‘Arkadaşlarla Elazığ’da bulunan Hazar gölüne gideceğiz’ diyerek bir gömlek ve bir pantolon hazırlamasını istediğini söylediğini ve eşi Aysel Oduncu’nun da eşinin istemiş olduğu gömlek ve pantolonu bir poşete koyup kendisine verdiğini ifade etti. Gıyasettin’in evden ayrıldıktan sonra ailenin o tarihten beri kendisinden bir daha haber alamadığını belirten Fırat, devamında şunları kaydetti: “ Aile, o dönemde yaşanan baskı ve tehditlerden dolayı herhangi bir devlet kurumuna başvuruda bulunmaz. Olaydan yaklaşık 6 ay sonra kaldıkları adrese sivil giyimli, polis olduklarını söyleyen iki kişi gelir. Polisler, Gıyasettin’in eşi Aysel’e Gıyasettin’i sorar. Aysel eşinin 6 aydan beri kaybolduğunu söyleyince polisler, Gıyasettin’in Adapazarı‘nda olduğunu ve gidip onu almalarını söyler.   Ailenin olaya ilişkin açtığı dava sonuçsuz kalır   Aysel, sivil giyimli polis oldukları iddia edilen iki kişi evden ayrılır ayrılmaz Sur Polis Karakoluna akrabası Sedat Dalan ile birlikte eşini sormaya gider. Aile, karakolda olanları emniyet görevlilerine aktarır. Ancak karakoldaki polisler olayla ilgili haberdar olamadıklarını ellerinde eşine ilişkin hiçbir bilgilerinin olmadığını kendisine aktarır. Aile bunun üzerine İl Emniyet Müdürlüğüne gider, emniyette bulunan kolluk görevlileri de aynı şeyleri tekrar eder. Aile bunun üzerine Adapazarı'na tütün satmaya giden akrabaları Veysi Oduncu’yu telefonla arar. Veysi,  Adapazarı Emniyet Müdürlüğüne gidip Gıyasettin’i akıbetini sorar. Adapazarı emniyeti de ellerinde böyle bir bilginin olmadığını söyler. Aile, olaya ilişkin 31 Mart 2003 tarihinde Diyarbakır 1’inci Asliye Ceza Mahkemesinde dava açar. Ancak herhangi bir sonuç elde etmez. Ailenin tüm çabalarına rağmen Gıyasettin’inden bir daha haber alınamaz.”   Açıklama, oturma eyleminin ardından sona erdi.   Êlih   Kayıp yakınları, her hafta gerçekleştirdikleri “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” anma eyleminin 635’incisini Gülistan Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı önünde gerçekleştirdi. Eyleme, DEM Parti ile DBP Êlih İl Örgütleri, Tevgera Jinên Azad (TJA), Eğitim Sen, Êlih Barış Anneleri Meclisi'nin yanı sıra çok sayıda kayıp yakını katıldı. Gözaltında kaybedilen yurttaşların fotoğraflarının açıldığı açıklama metnini İHD Şube yöneticisi Melek Atalay okudu.    Eylemde 29 Mayıs 1994 tarihinde Êlih’te JİTEM tarafından kaçırılan Özgür Ülke Gazetesi dağıtımcısı İsmail Ağaya’nın akıbetini soran Melek, İsmail Ağaya’nın hikayesini şöyle anlattı:   “İsmail Ağaya, 90’lı yıllarda yaşanan ağır hak ihlallerini kamuoyuna taşıyan Özgür Ülke gazetesinin dağıtımını yapıyor,  ayrıca inşaat işçisi olarak da çalışıyordu. 29 Mayıs 1994 akşamı bir akrabasına uğramak üzere evden ayrıldı. Ancak ne akrabasının evine gitti ne de kendi evine geri döndü. Oğlunu arayan anne Müfide Ağaya, civarda yaşayan kadınlardan, bir gencin sivil giyimli ve silahlı 3 kişi tarafından zorla otomobile bindirilerek kaçırıldığını öğrendi.  Kadınlar, hava karardığı için yüzünü net olarak göremeseler de kaçırılan kişinin kot pantolon ve kot ceket giyen biri olduğunu belirttiler. İsmail evden çıktığında üzerinde kot pantolon ve ceket olduğu için annesi telaşlandı.   Ailesi ve arkadaşları Merkez Polis Karakolu’na başvurdu. İsmail’i kaçıranların tespit edilmesini ve onun can güvenliğinin sağlanmasını talep etti. Ancak ailenin ilgili kurumlara yaptığı tüm başvurular sonuçsuz bırakıldı. İsmail’den bir daha haber alınamadı. Annesi arayışını ‘ömrüm oğlumu sormak için gittiğim karakollarda geçti’ diyerek özetledi.”   Açıklama, hikaye okunmasının ardından oturma eylemi ile sona erdi.